Anne ve Fahişe Yorumları

Anne ve Fahişe filmi detayları

@mehmetm

1 yıl önce

geçiş dönemi filmlerinden olduğu için biraz sıkıcı olabiliyor, iksv festivalde izledim, yordu film, ancak güzeldi.

@bello

4 yıl önce

Sadece cam ekranda film seyretmiyoruz, daha çok filmleri kendi zihnimizde seyrediyoruz. Zihnimizde beliren filmler bizim oynadığımız ve yine bizim yönettiğimiz öngörülerimiz. Bu kurguladığımız filmlerin arasından seçipte uyguladığımız bizim VAROLUŞUMUZ. İster zihninizde ister cam ekranda gördüğünüz filmlerdeki hayat tarzları, yöntemleri, kararları vs bize karar verme yeteneği sağlıyor. Olumlu veya olumsuz karar verme yetisi ise size kalmış bir kabiliyet. Aynı bu filimde de görüldüğü gibi....
J

@josephwhite

7 yıl önce

9.6 / 10

Uzun evet, anlıyorum bizim kültürümüze göre de değil ve benim gibi bir çok insanın anlayamayacağı sahneler ile ilerlerken... bıçağı içine sokup 360C döndürüyor. Satranç oynarken fili bilerek verirsiniz ama bu size oyun kazandırır, işte öyle yapmış yönetmen.

@princhard

9 yıl önce

9 / 10

Kapsamı ve içeriği ile, Muhafazakar, reaksiyoner filmler arasında ironik olarak pek saygıdeğer bir statü edinmiş filmimiz, nihilizm'e bulanmış, bohem hayatlar süren karakterleri üzerinden, özgürlük nosyonunun; özsel nitelikleri ve maddi dünya ile olan ilişkileri temelinde, pek de arzulanacak, uğruna çaba, mesai harcanacak bir meşguliyet olmadığını kanıtlamak ister düpedüz. Bu uğurda Sartre ile bile hesaplaşılır ve Murnau, Bresson göndermeleri ve Pilav üstü Proust servislerinin nihayetinde, geçim sıkıntısından azad edilen bir rehavet ile sulandırılmış, 3,5 saatlik vızıldamalar risalesinin sonucunda, Orospu anneye dönüşürken, anne de terk edilmiş bir orospu olarak, adeta alay edilerek makus kaderine terk edilir. Her şey bebecik için. Orospu Rahibe erdemlidir aslında ama kendine göre haklı olarak bir bebek ister ki aşkının bir meyvesi, anlamı olsun. 68 Devriminin tabutuna çakılan son çivi. Papa'nın filmden haberi olsa, sevinç ve kıvançla ellerini ovuştururdu herhalde. Yine de severiz bu e
... Devamı
Kapsamı ve içeriği ile, Muhafazakar, reaksiyoner filmler arasında ironik olarak pek saygıdeğer bir statü edinmiş filmimiz, nihilizm'e bulanmış, bohem hayatlar süren karakterleri üzerinden, özgürlük nosyonunun; özsel nitelikleri ve maddi dünya ile olan ilişkileri temelinde, pek de arzulanacak, uğruna çaba, mesai harcanacak bir meşguliyet olmadığını kanıtlamak ister düpedüz. Bu uğurda Sartre ile bile hesaplaşılır ve Murnau, Bresson göndermeleri ve Pilav üstü Proust servislerinin nihayetinde, geçim sıkıntısından azad edilen bir rehavet ile sulandırılmış, 3,5 saatlik vızıldamalar risalesinin sonucunda, Orospu anneye dönüşürken, anne de terk edilmiş bir orospu olarak, adeta alay edilerek makus kaderine terk edilir. Her şey bebecik için. Orospu Rahibe erdemlidir aslında ama kendine göre haklı olarak bir bebek ister ki aşkının bir meyvesi, anlamı olsun. 68 Devriminin tabutuna çakılan son çivi. Papa'nın filmden haberi olsa, sevinç ve kıvançla ellerini ovuştururdu herhalde. Yine de severiz bu eseri çünkü yargılamaz kimseyi. Gösterir yalnızca. Anti-Godard. Anti-Yeni Dalga. Kazın ayağı anlattığı gibi olmasa bile, kendi içinde tutarlı bir evren yarattığı için ve maalesef hala daha söyleyecek, ciddiye alınacak bir sözü olduğu için kıymeti yadsınamaz. Ama eğer ileri bir tarihte, hakikaten bir Devrim olursa, çöpe atılacak ilk film de bu olur. Müzelik bile olamaz o zaman. ( Yine de Yönetmenin, Kadınların cinsel özgürleşmesine karşı olduğu düşünülmemeli gibi geliyor bana. Daha çok özgürleşme kılığına girmiş, yeni bir tür cinsel sömürü düzeninin ortaya çıkışını betimlediği düşünülmeli ya da düşünülebilir. Bu konunun bilerek muğlak bırakıldığını sanmıyorum ama. Daha çok, Sanatsal bir yetersizlik nedeniyle oluşmuş bir belirsizlik gibi geliyor bana. Belki de muğlaklık yoktur ortada da Fransız olmadığımız için, ister istemez konuya Fransız kalmış da olabiliriz. Eğer böyle ise, gene de Sanatsal bir kusur sayılmalı bu muallak çapraşıklık. Sırf bu nedenle koca bir eserin ekseni kayabilir. )

@fruit_fly

10 yıl önce

Bayağı bayağı siyasi, toplumsal, ahlaki göndermeleri bulunsa da filmin baazı sahneleri damağımda karikatüristik bir tat bıraktı.(Özelikle Veronikanın sarhoş olduğu sahne.Türkçe çeviriden olabilir.)

@basribabam

12 yıl önce

5 / 10

...güzel dialoglar var, tamam. Fakat 2 sayfalık yazıda 10 dakikada okuyup sindirebileceğin tüm bu lakırdılar için 3,5 saat film çekilir mi derseniz; vakit kaybı derim.

@poormf

13 yıl önce

Fransız yönetmen Jean Eustache, 1973te çektiği ve kariyerinin en önemli filmi olarak gösterilen üç buçuk saatlik La Maman Et La Putainda (Anne ve Fahişe) 1968 Mayısında gerçekleşen Paris öğrenci olaylarının ve işçi hareketlerinin amacına ulaşamamasının ardından, hayal kırıklığı içindeki bir kuşağın umutsuzluğunu ve yeniden şekillenen cinsiyetler arası ilişkileri, ağırlıklı olarak ana karakterin monologları ve çevresindekilerle girdiği diyaloglar üzerinden anlatır.

Jean Pierre Leaudnun canlandırdığı baş karakter Alexandre, son derece egoist, pozcu ve soğuk, yirmili yaşlarının sonlarında bir gençtir. Kendisinden yaşça büyük, butik sahibi Marie (Bernadette Lafont) ile yaşar. İşsiz ve parasızdır. Zamanının çoğunu elinde bir kitap ya da gazete, Paris sokak ve kafelerinde kız peşinde dolaşarak geçirir.

Filmin başlarında, aşık olduğunu ve evlenmek istediğini açıkladığı eski sevgilisi Gilbertein (Isabelle Weingarten) başkasıyla evleneceğini öğrenen Alexandre, aynı gün, bir kafede gördüğü gen
... Devamı
Fransız yönetmen Jean Eustache, 1973te çektiği ve kariyerinin en önemli filmi olarak gösterilen üç buçuk saatlik La Maman Et La Putainda (Anne ve Fahişe) 1968 Mayısında gerçekleşen Paris öğrenci olaylarının ve işçi hareketlerinin amacına ulaşamamasının ardından, hayal kırıklığı içindeki bir kuşağın umutsuzluğunu ve yeniden şekillenen cinsiyetler arası ilişkileri, ağırlıklı olarak ana karakterin monologları ve çevresindekilerle girdiği diyaloglar üzerinden anlatır.

Jean Pierre Leaudnun canlandırdığı baş karakter Alexandre, son derece egoist, pozcu ve soğuk, yirmili yaşlarının sonlarında bir gençtir. Kendisinden yaşça büyük, butik sahibi Marie (Bernadette Lafont) ile yaşar. İşsiz ve parasızdır. Zamanının çoğunu elinde bir kitap ya da gazete, Paris sokak ve kafelerinde kız peşinde dolaşarak geçirir.

Filmin başlarında, aşık olduğunu ve evlenmek istediğini açıkladığı eski sevgilisi Gilbertein (Isabelle Weingarten) başkasıyla evleneceğini öğrenen Alexandre, aynı gün, bir kafede gördüğü genç Polonyalı hemşire Veronika (Françoise Lebrun) ile bir ilişkiye başlar. Entelektüel birikim olarak Alexandrea göre çok daha sıradan bir kız olan Veronika yine de her davranışıyla ondan çok daha samimidir ve özellikle cinsellik konusundaki özgür tavrıyla Alexandreın kıskançlık, bağlılık ve genel olarak kadın-erkek ilişkilerine olan yaklaşımını kökünden zorlar.

Jean Eustache, derin toplumsal değişimleri, kültürel yabancılaşmayı ve hezimetle sonuçlanan bir devrimle hesaplaşmaya çalışan kuşağın tramvasını, Alexandre ve hayatındaki iki kadının oluşturduğu aşk üçgeni aracılığıyla gözler önüne serer.

Eustache, büyük ölçüde otobiyografik bu filminde az sayıdaki karakterlerini yakın plan tekniğiyle ve siyah beyaz çekmeyi tercih etmiştir.

alıntıdır....
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL