11 yıl önce
42 filmine yorum yazdı:
Dragon filmine yorum yazdı:
Donnie Yen ismini gördüğümüzde Yip Man aklımıza düşüyor ve haliyle dövüş koreografları eşliğinde bol aksiyon bekliyoruz, ama bu film biraz daha farklı...Aksiyon var mı evet, ama biraz daha arka planda kalıyor...Bu durum oyuncu hayranları için hayal kırıklığı yaratabilir...
Drama tadında, pişmanlıklar silsilesinde, mazinin ayrı bir görev üstlendiği, geçmişin er ya da geç karşına dikileceği, anıların içinde boğulup, hayatının yerle yeksan olabileceği, ama geçmişdeki kayıpların, en azından yarınların el uzatmasıyla tazminatın ödenebileceğini ve sevdiklerin için fedakarlıkta bulunurken, bir saniye olsun düşünülmeyeceğini, muhteşem mekanları ve doğa görüntüleriyle, filme eşlik eden güzel müzikleriyle, hafiten Sherlock Holmes tadında yardımcı karakteri ile Donnie Yen'in diğer yapımlarına nazaran dingin ilerleyen bir film...Eğer bunu göz önünde tutarsanız seyir tadının daha iyi olacağını düşünüyorum...
Teşekkürler vaktinizi ayırıp okuduğunuz için...
Vahşi Şeyler filmine yorum yazdı:
Ülekmizde orijinal ilk satışa sunulan VCD filmlerden biridir...O vakitler Columbia / Tristar VCD filmleri vardı...Sessiz Düşman, Desperado...gibi...Hatırlıyorum da hafta sonları Kral Tv sinema listeleri vardı, o listede gösterim zamanlarında 1 numaraya kadar yükselmişti...
Fragmanına bakmadan, hatta konusunu bile okumadan izlerseniz, filmden daha fazla seyir keyfi alabilirsiniz...Gayet iyi kadrosu ve katakulli senaryosuyla zamanına göre çok iyi bir film olmakla birlikte, hala daha bugün de geçerliliğini sürdürdüğünü düşünüyorum...
Devamı niteliğinde filmler çıksa da, yönetim açısından bu film ile bir bağlantısı yoktur...Sadece ``film karakterleri satın alınıp, üzerinde hikaye üretmişlerdir ve zaman kaybından başka bir şey değildir...
---spoiler bir bilgi olduğunu düşünen arkadaşlar olabilir---
Jenerik yazıları akmaya başladıktan sonra filmi kapatmayın, izlemeye devam edin...
---spoiler bir bilgi olduğunu düşünen arkadaşlar olabilir---
Teşekkürler vaktinizi ayırıp okuduğunuz için ... DevamıÜlekmizde orijinal ilk satışa sunulan VCD filmlerden biridir...O vakitler Columbia / Tristar VCD filmleri vardı...Sessiz Düşman, Desperado...gibi...Hatırlıyorum da hafta sonları Kral Tv sinema listeleri vardı, o listede gösterim zamanlarında 1 numaraya kadar yükselmişti...
Fragmanına bakmadan, hatta konusunu bile okumadan izlerseniz, filmden daha fazla seyir keyfi alabilirsiniz...Gayet iyi kadrosu ve katakulli senaryosuyla zamanına göre çok iyi bir film olmakla birlikte, hala daha bugün de geçerliliğini sürdürdüğünü düşünüyorum...
Devamı niteliğinde filmler çıksa da, yönetim açısından bu film ile bir bağlantısı yoktur...Sadece ``film karakterleri satın alınıp, üzerinde hikaye üretmişlerdir ve zaman kaybından başka bir şey değildir...
---spoiler bir bilgi olduğunu düşünen arkadaşlar olabilir---
Jenerik yazıları akmaya başladıktan sonra filmi kapatmayın, izlemeye devam edin...
---spoiler bir bilgi olduğunu düşünen arkadaşlar olabilir---
Teşekkürler vaktinizi ayırıp okuduğunuz için...
Düttürü Dünya filmine yorum yazdı:
Aç uykusuz uğraş didin, gel eve bir karış surat...Ulan sizin için Kızılay'da çakmaz gazı bile doldurdum...Şerefimiz iki paralık oldu hiç düşünmüyorsunuz, değil mi ?..Bu adamın oradan bir sanatçı arkadaşı geçse ne yapar, utancından yerin dibine geçmez mi ?..Emekçiymişim ben, emek en yüce değermiş...Ha siktir...Ben sanatçı doğmuşum, sanatçı ölürüm...Ben sanatçı doğmuşum, sanatçı ölürüm...Sonradan emekçilikte nereden çıktı ?..
Olgunluk dönemi filmlerinden olan, televizyonda çok izleme fırsatı bulamadığımız, ama DVD satşına rahatlıkla ulaşabileceğimiz mükemmel bir film...
Bazı sahneler şu an yaşadıklarımıza da ziyadesiyle ayna oluyor...Ama şunu düşünmeden de edemiyorum, demek ki aslında çok da değişen bir şey olmamış, hala aynı sorunlar devam etmekte...
Bestelediği şarkıları söylerken ki halleri,, mimikleri, kendinde geçişi ve umut bağladığı o şarkıları...İnsanın umudu olmalı, şu hayatta bir sevdiği olmalı ve o dilekleri uçurumdan aşağı dö ... DevamıAç uykusuz uğraş didin, gel eve bir karış surat...Ulan sizin için Kızılay'da çakmaz gazı bile doldurdum...Şerefimiz iki paralık oldu hiç düşünmüyorsunuz, değil mi ?..Bu adamın oradan bir sanatçı arkadaşı geçse ne yapar, utancından yerin dibine geçmez mi ?..Emekçiymişim ben, emek en yüce değermiş...Ha siktir...Ben sanatçı doğmuşum, sanatçı ölürüm...Ben sanatçı doğmuşum, sanatçı ölürüm...Sonradan emekçilikte nereden çıktı ?..
Olgunluk dönemi filmlerinden olan, televizyonda çok izleme fırsatı bulamadığımız, ama DVD satşına rahatlıkla ulaşabileceğimiz mükemmel bir film...
Bazı sahneler şu an yaşadıklarımıza da ziyadesiyle ayna oluyor...Ama şunu düşünmeden de edemiyorum, demek ki aslında çok da değişen bir şey olmamış, hala aynı sorunlar devam etmekte...
Bestelediği şarkıları söylerken ki halleri,, mimikleri, kendinde geçişi ve umut bağladığı o şarkıları...İnsanın umudu olmalı, şu hayatta bir sevdiği olmalı ve o dilekleri uçurumdan aşağı dökülmemeli, o güzel deniz gibi umutlar kıyılarını terk etmemeli...
Büyük usta mekanın cennet olsun...
Teşekkürler vaktinizi ayırıp okuduğunuz için...
Lal Gece filmine yorum yazdı:
İlk sinema filminde olağanüstü bir oyunculuk performansı gösteren Dilan Aksüt ile yıllar sonra sinemaya başrol ile dönen İlyas Salman'ın olduğu yapım hemen hemen tek mekanda geçiyor...
Aldığı ödüllerden bazıları...
Brüksel Uluslararası Bağımsız Film Festivali; En iyi film & En iyi yönetmen
25. Panorama Avrupa Filmleri Festivali; FIPRESCI & Seyirci
Berlin Film Festivali; Generation; Kristal Ayı
Nürnberg 17. Türkiye / Almanya Film Festivali; En iyi film
Fransa Ulusal Müzeler Birliği; Coup de Coeur du Musee 2013
Mar Del Plata Film Festivali; En İyi Aktör & En İyi Yönetmen
Tokyo Uluslararası Film Festivali; Reis Çelik
Vesoul Asya Film Festivali; Reis Çelik
Sanat yönetimi ve sinematografisinin çok başarılı olduğu, oyuncuların performansının en üst seviyede izlediği film, kanayan yaramız olan ``Çocuk Gelinler dramını Reis Çelik'in özgün tarzıyla anlatan bu yapımı izlemenizi isterim...
Teşekkürler vaktinizi ayırıp okuduğunuz için...
Black Thursday filmine yorum yazdı:
Tarihler boyunca, devletler kendi vatandaşlarını öldürdüğü olaylarla doludur...
Aralık 17, 1970...Polonya
Tersaneden yola çıkıp grev alanına giden protestocular, Gdansk'ta başlayan ve Gdynia'ya kadar yayılan bir topluluk...Zamlar, zor şartlar...İstedikleri ``ekmekten başka bir şey değildi...
Ama işler beklendiği gibi gitmiyor ve acı dolu bir sonucun başlangıcı ilk kurşunla yazılıyordu...
Montreal FIPRESCI ödüllü, yaşanmış gerçek bir olayı, sarsıcı bir şekilde anlatan bu yapımı mutlaka izlemenizi isterim...
Teşekkürler vaktinizi ayırıp okuduğunuz için...
Aşıklar filmine yorum yazdı:
`` Hayat, Büyük Bir Aşkla Kendi Nefesini Yarattı
İlk önce hazırlanıyorlar, kendilerini güzelleştiriyorlar büyük bir beğeni ile ve bekliyorlar...Arıyorlar...Aşkı, aşklarını arıyorlar...Sevgiye ihtiyaç duyuyorlar, her canlı gibi muhtaçlar...Ve sevdayı buluyorlar...Bazen şansları iyi gidiyor, bazen de aralarına biri giriyor...Bir de onlarla mücadele ediyorlar...Sevdanın kolay el edilebilir bir şey olmadığının farkındalar ve sevdaları için savaşıyorlar bir saniye bile düşünmeden...Biliyorlar ki sevdada korkaklığa yer yoktur...Bazen kavga ediyorlar, ama küs yatmıyorlar...Kavgalarına yine kaldığı yerden devam ettikleri de oluyor, bazen birisi susmayı, alttan almayı da deniyor ve onları yine tek bir şey birbirlerine bağlıyor...Aşk...Birbirlerinin tüylerini okşarken bizim sevdiğimizin saçını okşar gibi, öperken öyle bir yakınlaşıp sarılıyorlar ki birbirlerine inanılmaz...Sadece aşka tutunuyorlar, üç günlük dünyada yaşama sebebi budur biliyorlar...
Aşklarının en güzel değeri, evlatları geliy ... Devamı`` Hayat, Büyük Bir Aşkla Kendi Nefesini Yarattı
İlk önce hazırlanıyorlar, kendilerini güzelleştiriyorlar büyük bir beğeni ile ve bekliyorlar...Arıyorlar...Aşkı, aşklarını arıyorlar...Sevgiye ihtiyaç duyuyorlar, her canlı gibi muhtaçlar...Ve sevdayı buluyorlar...Bazen şansları iyi gidiyor, bazen de aralarına biri giriyor...Bir de onlarla mücadele ediyorlar...Sevdanın kolay el edilebilir bir şey olmadığının farkındalar ve sevdaları için savaşıyorlar bir saniye bile düşünmeden...Biliyorlar ki sevdada korkaklığa yer yoktur...Bazen kavga ediyorlar, ama küs yatmıyorlar...Kavgalarına yine kaldığı yerden devam ettikleri de oluyor, bazen birisi susmayı, alttan almayı da deniyor ve onları yine tek bir şey birbirlerine bağlıyor...Aşk...Birbirlerinin tüylerini okşarken bizim sevdiğimizin saçını okşar gibi, öperken öyle bir yakınlaşıp sarılıyorlar ki birbirlerine inanılmaz...Sadece aşka tutunuyorlar, üç günlük dünyada yaşama sebebi budur biliyorlar...
Aşklarının en güzel değeri, evlatları geliyor dünyaya...Şimdi mesuliyet duygusu var oluyor...Anne / baba taş yesin sözü gibi çocuklarını yedirmeleri, onlara yemek bulup getirmeleri, küçük küçük çalı parçalarından kendilerine bir korunak yuva yapmaları...
1.5 yıllık bir emeğin ürünü olan bu belgesel film, yaz kış demeden 5 kıta, 16 ülkede yapılan çekimler sonunda gerçekleştirildi...Filmde görülen bu oyunlar, şehvetli aşıklar insanoğluna hiç yabancı değil...Harika görüntüler eşliğinde iyi bir deneyime hazırlanın...Milyarlarca canlı türünden şu an sadece 10 milyon canlı türü kalmıştır...Bu canlılardan biri de insandır...En büyük yaradılış sebebimiz aşkın diğer canlılardaki yüzüne en içten şekilde şahit olacaksınız...
Teşekkürler vaktinizi ayırıp okuduğunuz için...
Korkak Robert Ford'un Jesse James Suikastı filmine yorum yazdı:
En iyi olmak uğruna...
Herkes ondan korkuyor, o ne derse yapılıyor ediyor...Ama her şey dışarıdan göründüğü gibi değil.Onun da elbet tedirginlikleri var.Ülkenin en ünlü kanun kaçağı, üzerine ödül konmuş.Hem varlığını sürdüreceksin, hem de düşmanlarınla baş edeceksin.Sinsi bir şekilde Jesse James'in çetesine katılan Robert Ford yapmak istediğinin ilk adımını gerçekleştirmiştir.Gerisini nasıl getirecektir ?..Jesse James'in hayatına son vermek bir korkağın işi midir ?..
Yeni Zelandalı yönetmen ilk filmi Chopper filminden 7 yıl sonra gerçekleştirdiği film, ağır ilerleyişinin yanında uzun süresinden tedirginlik duymadan izlerseniz, oyuncuların muhteşem performansı, görüntü yönetiminin başarısı ve hayranlık uyandıracak müzikleriyle seyri güzel bir yapımı izlemiş olacaksınız. En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ve En İyi Sinematografi Oscar adaylığının yanı sıra, uluslararası 18 ödül ve 24 adaylığı bulunmaktadır.
Teşekkürler vaktinizi ayırıp okuduğunuz için...
Prestij filmine yorum yazdı:
The Professor vs. The Great Danton
Londra 19.yy... 2 sihirbaz arkadaş çok da fazla ses getirmeyen sihirbazlık numaraları yapmaktadırlar. Bu 2 arkadaştan birinin çok daha büyük hedefleri vardır ve en doğru zamanı beklemektedir. Ancak elim bir hadise tüm yaşantılarını değişterecektir. Düne kadar birbirlerini arkadaş olarak gören bu 2 insan, artık birbirlerine husumet beslemektedirler. Artık yarattıkları her sihirbazlık numarasının sonrasında, birbirlerini ifşa etmek ve beis yaratmak, onlar için tabiat haline gelmiştir.
Kariyerinde yeniden çevrim yaptığı Norveç yapımı Insomnıa dışında, kendisinin elini sürmediği hiçbir yapım olmayan Nolan, yaklaşık 9 aylık {Çekimler; Ocak 2006/Nisan 2006. Montaj,Müzik,Miksaj; Eylül 2006} bir vaktin emeği olan The Prestıge, eserlerinden gerçekleştirilen tek sinema filmi olan Chrıstopher Prıest'in 1995 basım romanından uyarlandı ve senaryoyu kardeşi Jonathan Nolan'a emanet etti. Jonathan "Başında bu işin altından n ... DevamıThe Professor vs. The Great Danton
Londra 19.yy... 2 sihirbaz arkadaş çok da fazla ses getirmeyen sihirbazlık numaraları yapmaktadırlar. Bu 2 arkadaştan birinin çok daha büyük hedefleri vardır ve en doğru zamanı beklemektedir. Ancak elim bir hadise tüm yaşantılarını değişterecektir. Düne kadar birbirlerini arkadaş olarak gören bu 2 insan, artık birbirlerine husumet beslemektedirler. Artık yarattıkları her sihirbazlık numarasının sonrasında, birbirlerini ifşa etmek ve beis yaratmak, onlar için tabiat haline gelmiştir.
Kariyerinde yeniden çevrim yaptığı Norveç yapımı Insomnıa dışında, kendisinin elini sürmediği hiçbir yapım olmayan Nolan, yaklaşık 9 aylık {Çekimler; Ocak 2006/Nisan 2006. Montaj,Müzik,Miksaj; Eylül 2006} bir vaktin emeği olan The Prestıge, eserlerinden gerçekleştirilen tek sinema filmi olan Chrıstopher Prıest'in 1995 basım romanından uyarlandı ve senaryoyu kardeşi Jonathan Nolan'a emanet etti. Jonathan "Başında bu işin altından nasıl kalkacağımı kestiremedim"diyor ve ekliyor. "Senaryo tamamlanmaya yakın şöyle bir okuduğumda, hayatımda daha önce böyle bir film senaryosu görmedim?"Zaten abisi Nolan'da insan aklını kendine dert edinmiş bir adam. Seyircinin idarak etmesiyle eğlenen bir sinemacı.Nolan ise şu şekilde açıklıyor; "Benim için Prestij filmciliği göstermesi açısından çok önemli?"
En ince detayına kadar düşünülmüş, muhteşem bir zekanın ürünü olan The Prestige'de bir kahraman, bir yiğit arayıp bulmak çok zor. Hangi karakterin, ne amaçla adım atacağını tahmin edemiyoruz, bir diğer sahnesinde ne olacağını kestiremiyoruz. Senaryo yazılırken hiçbir türe bağımlı olmamak kardeşlerin ilk tercihlerinden biri. Özgürlüklerini kısıtlamaması için bütün riski göze almışlar. Filmin hiçbir türe ait olmaması onlara handikap olmamış. Belki de bugüne kadar hiçbir filmde görmeye alışık olmadığımız bir rekabet ve didişme söz konusu. Teferruatın çok fazla olduğu yapımda, izleyicide filmi birden fazla izlemeye ihtiyacı doğuyor. Her izleyişte farklı bir ayrıntıyı yakalamanın ve önceki izleyişine göre çok daha farklı bir bakış açısıyla izlemenin, seyircide yarattığı etkiyle, sanki yeni bir film izliyormuş hissi uyandırıyor.
Followıng filmi hariç Christopher Nolan'ın bütün filmlerinde Görüntü Yönetmenliği yapmış olan Wally Pfıster'ın filme katkısı yadsınamaz. Filmde "doğal ışık"hariç büyük bir bölümünde ışıklandırma yok. Şaryo, Jimmy Jib çekimleri neredeyse çok az. Filmin büyük bir bölümü aktüel çekimi olarak,omuzda çekilmiş. Kamera sahnenin tam kalbinde. Bunların başlıca sebeplerinden biri,seyirciye gerçeklik duygusunu olabilecek en yüksek düzeyde hissettirmek ve bunu en başarlı şekilde gerçekleştiriyorlar. 360 derece omuzda dönen kamerada, hiç susmayan replikleri eşliğinde, oyuncuların enerjisini en iyi şekilde yakalayarak, izleyiciyi filmin içine dahil ediyor.
Filmin kostümleri de çok başarılı. Çoğunlukla toprak ve koyu tonlarda olan dönem kostümleri, şov dünyasına girdiğimizde özellikle kadın kıyafetleri canlanıyor.Scarlett Johansson'un renkli,modern ve seksi kıyafetleri göz dolduruyor. Görüntü yönetimi ile birlikte başarılı bir ekip oluşturarak,filmin ambiyansına uygun muhteşem sahneler ortaya çıkıyor.Müzikler; Nolan'ın kadrolu sanatçılarından Davıd Julyan, filmdeki atmosferin çoğunu çello ve viyola ile canlı tutmaya çalışmış. Derinlerden gelen tınıların filme katkısı oldukça fazla.End Tıtle olarak seçtiği Thom Yorke / Analyse şarkısı ise çok başarılı bir tercihti.
Nolan kadrosunu oluştururken en çok,dönem filminde oynamamış oyunculardan yana tercihini kullanmak istemiş. En çok Tesla rolü ile David Bowie'yi ikna etmek için uğraşmış Nolan. Çok fazla filmlerde görünmeyen Bowie, Nolan'ın Tesla için ilk ve tek seçimiydi. New York'a yanına giderek "Yeryüzünde bu rolü oynayabilecek tek oyuncu sensin"dedikten sonra imzalar atılır.Bale ve Jackman'ın muhteşem performanslarının yanı sıra, "Mühendis"rolü ile Caine tüm karizmasıyla izleyicilerin önünde. Johansson'un vamp,Hall'un daha naif karakterlerin içerisinde performası,Rise Of The Planet Of The Apes,King Kong,The Lord Of The Rings'te karakterlere mimikleriyle hayat veren, Tesla'nın asistanı rolünde Serkis ve Nolan'ın tercihinde neden bu kadar ısrar ettiğini anladığımız, döneminde haksızlığa uğramış, zeki, serinkanlı Tesla rolüyle David Bowie harikalar yaratıyor. Oyuncular Viktorya Dönemi'ne ait birçok sayıda makale okumuş, sihirbazlık üzerine tüm ayrıntıları inclemişler.Bale ve Jackman işin erbablarından sihirbazlık dersleri aldılar. Hatta Bale'in dedesinin mesleği de sihirbazlıkmış.
Hiçbir sinema konsepti eşkaline benzemeyen The Prestıge,kaotik yapısı ile izleyiciye esrime boranını en derinden hissettiriyor. Film bir rekabet üzerine kurulu, her şey en iyi olmak için yapılan bir dalaşmayı aktarsada, filmin öyküsünün adım adım ilerleyişiyle birlikte bu 2 sihirbazın yanına, aynı onlar gibi bir düello sahnesi yaratan Tesla ve Edıson savaşına da kenarından köşesinden tanıklık ediyoruz. Sihirbazların hayatına sırlar yön veriyor. Bu peçelenmiş gizler içerisinde yaşamak, bu meşekkatli ömürde yanınızda nefes alan her insanın hissiyatına karşılık vermek,onlara kol kanat germek,normal bir yaşantıyla kıstas edildiğinde insan üzerine devasa sorumluluk getirmektedir. Birbirlerini alt etmek için yapılacak her şeyin mubah olduğu bu hırlaşmada, bulanık suyun iyice durulmasıyla, içlerindeki tamah gün gibi ortaya çıkacaktır. İzlerken filmin forsundan dolayı, aklınız bütün kudretini kaybedecek, binbir düşünce zihninizde cirit atacaktır.
İzleyiciye sihirbazlığın kanunları vaat ve dönemeç sonrasında prestij ile karşılayan, eleştirmenler ve izleyiciler tarafından sinema kozmosunun en iyilerinden biri olarak kabul edilen, her izleyişinizde bir kez daha hayran kalacağınız,The Prestige filmini mutlaka izleyin ve izlenmesine vesile olun.
Teşekkürler vaktinizi ayırıp okuduğunuz için...
Sisler Evi filmine yorum yazdı:
Hayat yine güzelliğin üstünü çirkinlik ile mi kapatacak ?..Farklı kültürlerden gelen, birbirlerinin adını bile bilmiyorken insanların, nasıl oluyor da nefret sokağına son hızla dönebiliyorlar ?..Vaktinde kendisi de göçmen olan Ukraynalı yönetmenin ilk yönetmenlik ve senaristlik deneyiminde kitaptan aldığı destek ve oyuncuların olağanüstü performanslarını da arkasına alarak harikalar yaratıyor...3 dalda Oscar ve 1 dalda Golden Globe Adayı, uluslararası arenada 7 ödüle sahip drama filmini mutlaka izlemenizi isterim...Okuduğunuz için teşekkürler...
Amerikan beyzol tarihinin en ünlü oyuncularından olan ve emekliye ayrılmış tek numara olan 42 / Jackie Robinson'un hayat hikayesi ve bu yaşamın yanında, bir başka çok önemli konuya, siyah / beyaz çatışması ve ırkçılığa değiniyor...
2. Dünya Savaşı'nın sonrasında, ayağına kadar gelen fırsat...Başarı öyle kolay gelmeyecek tabii ki, bir siyah beyazlarla oynayamaz...Dünyayı değiştirmek için, insanların peşin hükümlerini yerle yeksan etmek bir şans...Sabırla, sükunetle bu zafer elde edilecek ve bütün şartların handikap oluştuğu bir ortamda, tüm dünyaya bunun nasıl başarıyla gerçekleştiği anlatılacak...
Biyografi, spor, drama konularını güzel bir şekilde harmanlayan yapımı izlemenizi isterim...
Teşekkürler vaktinizi ayırıp okuduğunuz için...