12 yıl önce
Kara Şövalye filmine yorum yazdı:
Nullius in verba
M filmine yorum yazdı:
Hep derler ya, dışavurumcu dışavurumcu. İşte sana sinemaya yansımış en iyi alman dışavurumculuğu örneği. Gerek ahlaki bakış açısı, gerek dönemin karanlığını yansıtan havası, gerek ıslık- hemde ne ıslık- ve özellikle o hunharca suçlamalara şahit olduğumuz final sahnesi ile dünya sinemasının unutulmaz bir eseri olacak sonsuza kadar kalacaktır.
Cinayet Var filmine yorum yazdı:
Hitchcock'un ''There is no such a thing as perfect crime'' ifadesini en iyi yansıttığı filmlerden biridir. Her eve girmeli, iyi bir suspense yaşatmalı sonra da arkadaşlara izletmeli.
Efendim, bu film bir çizgi roman uyarlamasıdır. Hemde ''Tellus Mr. Wayne, What do youfear?'' ile başlayan bir üçlemenin ikinci filmidir.Evet, halihazırda yıllardır çizgi roman uyarlamaları beyaz perdeye yansımış ve bunlardan en sık işleneni ise Superman' den sonra Batman olmuştur. Bir çizgi roman okurken baktığımız dünya, gerçekte varolmayan dolayısıyla her şeyiyle fantastik öğeler içerecek ve bu öğelerin sebeplerini gerçekte varolan şeylere bağlayıp determinist bir tavır takınmayacak. Ama iş adı üstünde ''uyarlama'' olunca, bu çizgi roman ambiyansını tamamen değiştirip, hikayeyi kendi bakış açısıyla sinemaya uyarlayan Nolan, daha çoğu insanın cesaret etmediği bir şeye kalkışmış oldu. Ne yakın zamanda Schumacher'in ne de biraz daha uzaktan hatırlayacağımız Burto ... Devamı
Efendim, bu film bir çizgi roman uyarlamasıdır. Hemde ''Tellus Mr. Wayne, What do youfear?'' ile başlayan bir üçlemenin ikinci filmidir.Evet, halihazırda yıllardır çizgi roman uyarlamaları beyaz perdeye yansımış ve bunlardan en sık işleneni ise Superman' den sonra Batman olmuştur. Bir çizgi roman okurken baktığımız dünya, gerçekte varolmayan dolayısıyla her şeyiyle fantastik öğeler içerecek ve bu öğelerin sebeplerini gerçekte varolan şeylere bağlayıp determinist bir tavır takınmayacak. Ama iş adı üstünde ''uyarlama'' olunca, bu çizgi roman ambiyansını tamamen değiştirip, hikayeyi kendi bakış açısıyla sinemaya uyarlayan Nolan, daha çoğu insanın cesaret etmediği bir şeye kalkışmış oldu. Ne yakın zamanda Schumacher'in ne de biraz daha uzaktan hatırlayacağımız Burton filmlerinin Batman çizgi romanlarından çok farkını göremedik. Görmek de isteyen yoktu zaten, ne kadar kötü olurlarsa olsunlar fantastik halleriyle, her dövüşte kazanacağını bildiğimiz Batmanle karşılaşmayı ve tek amaçları para, güç olan kötü adamların yenilişini izlemeyi keyif verici olarak tanımladık. Nolan ise tüm bunları silip attı, yeni bir sayfa açtı. Batman karakterinin temeli olan, Bruce Wayne' i, yaşadıklarını, yaşadıklarına dair yorumunu ve tavrını, acılarını o kara maskenin önüne koydu.-Belki de Batman kostümünü en az gördüğümüz Batman filmleri izletti bize- İzlerken, Batman' in de bir insan olduğunu gösterdi, korkuları olduğunu, zayıflıklara sahip olduğunu ve bunları da birer insan gibi yaşayarak ve deneyerek; hatalarından ders alarak bazen de kendine acıyarak, saklanarak öğrendiğini gördük. Ve kötü karakterler -Eski Jokeri ve Jack Nicholson'un oyunculuğunu her ne kadar çok beğensemde- özellikle Joker, Ra's al Ghul gibi karakterler, size yani bize, izleyiciye neden kötü olmayı seçtiklerini sorgulatan derinliğe sahiptiler. Bane bile, filmin sonunda olayı kavrayana kadar, içinde büyük bir parça gizem barındıran bir karakter olarak karşımızdaydı. Nolan, yarattığı bu determinist, realist Batman'i bize sunarken The Dark Knight ile belki de -Rises'ı izledikten sonra daha da iyi anlaşılıyor- ilk defa çaresiz, yenilen bir Batman koydu karşımıza. Batman'ı, herkesi alteden bir kahraman olarak değil, yenilgiyi kabullenip; Gotham'ın ihtiyacını yerine getiren ve insanlar sırf ortak bir düşmana karşı barış oluşturabilsin diye suçu üstlenip saklanmayı seçen bir süper kahraman olarak gördük. Buyüzden The Dark Knight serinin benim için en iyi filmidir. Gerek replikleriyle, Joker karakterinin bize sunduğu felsefe ve sadece güç ve para istemeyen, aslında Batman varolduğu için varolan ve yapabildiği için tüm bunları yapan bir kötü adam oluşu, Batman' in joker'i çok geç olana kadar anlayamayışı ve neyin peşinde olduğunu çözemeyişi. Bana göre Batman karakterini daha önce hiç olmadığı bir yere koymuştur, tabii ki Nolan sayesinde. Nolan'ın hollywood filmi dediğimiz şeyden tamamen bağımsız işler yaptığını söyleyemem, tabii ki eserlerinde para kazanma önceliği çok net belli oluyor, ama bunu saf bir şekilde seyirciye boş vaatler vererek değil, zekasını ve tüm sinema kabiliyetini yansıtarak ortaya koyuyor. The Dark Knight filmi de herhalde, aykırı fikirlere sahip olan nadir büyükgişe hasılatı yapmış filmlerden biridir.