10 yıl önce
Daha İyi Bir Dünyada
(2010)In a Better World a.k.a Hævnen
7.3
154 OYPUAN VER
5
Imdb: 7.6 (41.658 OY)
KONUSU
Danimarkalı iki ailenin hayatları kesiştiğinde, sıra dışı ama riskli bir dostluk filizlenir. Ancak yalnızlık, kırılganlık ve hüzün, pusudadır. Kısa süre sonra bu dostluk tehlikeli bir ittifaka ve nefes nefese bir kovalamacaya dönüşür. Afrikadaki bir mülteci kampından Danimarkadaki bir taşra kasabası
... Devamı
Danimarkalı iki ailenin hayatları kesiştiğinde, sıra dışı ama riskli bir dostluk filizlenir. Ancak yalnızlık, kırılganlık ve hüzün, pusudadır. Kısa süre sonra bu dostluk tehlikeli bir ittifaka ve nefes nefese bir kovalamacaya dönüşür. Afrikadaki bir mülteci kampından Danimarkadaki bir taşra kasabasının monoton günlük yaşamına giden yönetmen Susanne Bier (Kardeşler, Düğünden Sonra ve Açık Kalpler ile tanınıyor) bu dramda bir kez daha senaryo yazarı Andres Thomas Jensenle işbirliği yapıyor.
-
Susanne Bier
Yönetmen
OYUNCULAR
Tüm Oyuncular ve Teknik Ekip
Anton
Marianne
Claus
Christian
Elias
Niels
Hanne
Lars
YORUM YAZ
POPÜLER YORUMLAR
''insan'' ile ilgili iyi bir film olduğunu düşünüyorum, oyunculuklar, yönetim, kurgu gayet başarılı ama oskarı İNCENDİES almalıydı.
''bazen ölümle aranda perde varmış gibi hissedersin.ama sevdiğin ya da yakının olan birini kaybettiğinde o perde kaybolur ve bir an için ölümü net bir şekilde görebilirsin.''
cristian, annesinin ölümünden babasını sorumlu tutan ve acısını hayattan çıkarmaya çalışan bir çocuktur... anton ise çocuklarının önünde darp edilip küçük düşürülmesine karşın buna aynı şekilde karşılık vermeyen yumuşak mizaçlı bir adamdır ve onun bu tutumu oğlu elias'ın cristian'ın aksine yaşadıklarını babası ile paylaşan bir çocuk olmasını sağlamıştır.
sevdiği bir insanı kaybetmenin acısı ile kendini kaybeden cristian'ın kendini kaybetmesi, yaşadığı acıyı arkadaşı elias'ın annesinin gözlerinde görmesi ile son bulur.
filmin en etkileyici sahnelerinden biri elias'ın annesinin cristian ile hastanede göz göze geldikleri sahne konuşmadıkları an bile birbirlerini anladıkları gözlerinden belli oluyor. ve birde patlama anı...
filmin bütününe zarar verdiğini düş ... Devamı
cristian, annesinin ölümünden babasını sorumlu tutan ve acısını hayattan çıkarmaya çalışan bir çocuktur... anton ise çocuklarının önünde darp edilip küçük düşürülmesine karşın buna aynı şekilde karşılık vermeyen yumuşak mizaçlı bir adamdır ve onun bu tutumu oğlu elias'ın cristian'ın aksine yaşadıklarını babası ile paylaşan bir çocuk olmasını sağlamıştır.
sevdiği bir insanı kaybetmenin acısı ile kendini kaybeden cristian'ın kendini kaybetmesi, yaşadığı acıyı arkadaşı elias'ın annesinin gözlerinde görmesi ile son bulur.
filmin en etkileyici sahnelerinden biri elias'ın annesinin cristian ile hastanede göz göze geldikleri sahne konuşmadıkları an bile birbirlerini anladıkları gözlerinden belli oluyor. ve birde patlama anı...
filmin bütününe zarar verdiğini düş ... Devamı
''bazen ölümle aranda perde varmış gibi hissedersin.ama sevdiğin ya da yakının olan birini kaybettiğinde o perde kaybolur ve bir an için ölümü net bir şekilde görebilirsin.''
cristian, annesinin ölümünden babasını sorumlu tutan ve acısını hayattan çıkarmaya çalışan bir çocuktur... anton ise çocuklarının önünde darp edilip küçük düşürülmesine karşın buna aynı şekilde karşılık vermeyen yumuşak mizaçlı bir adamdır ve onun bu tutumu oğlu elias'ın cristian'ın aksine yaşadıklarını babası ile paylaşan bir çocuk olmasını sağlamıştır.
sevdiği bir insanı kaybetmenin acısı ile kendini kaybeden cristian'ın kendini kaybetmesi, yaşadığı acıyı arkadaşı elias'ın annesinin gözlerinde görmesi ile son bulur.
filmin en etkileyici sahnelerinden biri elias'ın annesinin cristian ile hastanede göz göze geldikleri sahne konuşmadıkları an bile birbirlerini anladıkları gözlerinden belli oluyor. ve birde patlama anı...
filmin bütününe zarar verdiğini düşündüğüm tek sahne anton'un big man'i halkın önüne attığı an, nefsine yenik düşüp şiddete prim vererek tutarsız bir izlenim vermiş olması...
cristian, annesinin ölümünden babasını sorumlu tutan ve acısını hayattan çıkarmaya çalışan bir çocuktur... anton ise çocuklarının önünde darp edilip küçük düşürülmesine karşın buna aynı şekilde karşılık vermeyen yumuşak mizaçlı bir adamdır ve onun bu tutumu oğlu elias'ın cristian'ın aksine yaşadıklarını babası ile paylaşan bir çocuk olmasını sağlamıştır.
sevdiği bir insanı kaybetmenin acısı ile kendini kaybeden cristian'ın kendini kaybetmesi, yaşadığı acıyı arkadaşı elias'ın annesinin gözlerinde görmesi ile son bulur.
filmin en etkileyici sahnelerinden biri elias'ın annesinin cristian ile hastanede göz göze geldikleri sahne konuşmadıkları an bile birbirlerini anladıkları gözlerinden belli oluyor. ve birde patlama anı...
filmin bütününe zarar verdiğini düşündüğüm tek sahne anton'un big man'i halkın önüne attığı an, nefsine yenik düşüp şiddete prim vererek tutarsız bir izlenim vermiş olması...
Sinema ve Şiddet
Sinemada şiddet dediğimiz zaman; nesilleri büyütmüş Westernlere kadar gider yolumuz. Şiddet bazı zamanlar günlük yaşamda insanın bir iletişim yolu olur. Meşru amaçlar için yeri gelir, o hiç tasvip etmediğimiz şiddet dilini seçeriz. Zaman gelir; meşru amaçlar için şiddet kullanılmasını destekleriz. Doğru mudur, yanlış mıdır bilemiyorum ama insan bunu yapıyor.
Hayatımızda şiddetin yerini In A Better World filmini izledikten sonra bir daha düşünür oldum. Film, 30.Uluslararası İstanbul Film Festivalinde kapanış filmi olarak gösterildi. Filmde insanın, gündelik hayatta şiddete iki farklı bakışını iki farklı karakter üzerinden veriyor. Birisi bir araba tamircisi ikincisi ise Afrika çöllerinde bir eşkıya ve bu iki karakterin arasında başrolümüz yani Doktor Anton duruyor.
Şiddeti bir çözüm yolu olarak görmek mümkün müdür? İyi amaçlar için bile olsa şiddet ne kadar meşrudur? Tabi ki bu ... Devamı
Sinemada şiddet dediğimiz zaman; nesilleri büyütmüş Westernlere kadar gider yolumuz. Şiddet bazı zamanlar günlük yaşamda insanın bir iletişim yolu olur. Meşru amaçlar için yeri gelir, o hiç tasvip etmediğimiz şiddet dilini seçeriz. Zaman gelir; meşru amaçlar için şiddet kullanılmasını destekleriz. Doğru mudur, yanlış mıdır bilemiyorum ama insan bunu yapıyor.
Hayatımızda şiddetin yerini In A Better World filmini izledikten sonra bir daha düşünür oldum. Film, 30.Uluslararası İstanbul Film Festivalinde kapanış filmi olarak gösterildi. Filmde insanın, gündelik hayatta şiddete iki farklı bakışını iki farklı karakter üzerinden veriyor. Birisi bir araba tamircisi ikincisi ise Afrika çöllerinde bir eşkıya ve bu iki karakterin arasında başrolümüz yani Doktor Anton duruyor.
Şiddeti bir çözüm yolu olarak görmek mümkün müdür? İyi amaçlar için bile olsa şiddet ne kadar meşrudur? Tabi ki bu ... Devamı
Sinema ve Şiddet
Sinemada şiddet dediğimiz zaman; nesilleri büyütmüş Westernlere kadar gider yolumuz. Şiddet bazı zamanlar günlük yaşamda insanın bir iletişim yolu olur. Meşru amaçlar için yeri gelir, o hiç tasvip etmediğimiz şiddet dilini seçeriz. Zaman gelir; meşru amaçlar için şiddet kullanılmasını destekleriz. Doğru mudur, yanlış mıdır bilemiyorum ama insan bunu yapıyor.
Hayatımızda şiddetin yerini In A Better World filmini izledikten sonra bir daha düşünür oldum. Film, 30.Uluslararası İstanbul Film Festivalinde kapanış filmi olarak gösterildi. Filmde insanın, gündelik hayatta şiddete iki farklı bakışını iki farklı karakter üzerinden veriyor. Birisi bir araba tamircisi ikincisi ise Afrika çöllerinde bir eşkıya ve bu iki karakterin arasında başrolümüz yani Doktor Anton duruyor.
Şiddeti bir çözüm yolu olarak görmek mümkün müdür? İyi amaçlar için bile olsa şiddet ne kadar meşrudur? Tabi ki bunlar yüzyılların sorularıdır. İnsanoğlunun şiddet uygulama tekelini devlete teslim etmesi dahi çözüm olamamaktadır bazı durumlarda. O halde birey mi eline sopayı almalı?
In A Better World hayatımızda şiddetin yerini incelerken bu sorulara yanıtlar getirmiyor. Sadece durumu ortaya koyuyor. Biz seyirci olarak, Antona vurduğu için tamirciye öfke beslerken, Antona onun karşısındaki erdemli duruşu için destek veriyoruz ama belki de aynı nedenlerle yine kendisini şiddetle topluma gösteren o Afrikada ki eşkıyaya karşı yine Anton gibi şiddete meylediyoruz. Afrikalı insanlar onu linç ederken biz de onlardan biri oluyoruz ve şiddeti kullanıyoruz. Filmin belki de tek eleştirisi budur; iyi amaçlar için şiddet kullanılmalıdır. Bir diğer değişle, doğru amaçlar için şiddet bir araçtır.
Aynı şekilde Türk sinemasında da buna benzer yorumlar görebiliriz. Barda filmi bunun en güzel örneğidir. Filmin başından sonuna kadar öfke beslediğimiz psikopatlara, filmin sonunda Zeki Demirkubuz, Çağan Irmak ve birkaç kişiden daha oluşan ekip saldırdığında mutlu oluyoruz. Hak ettiklerini bulduklarını düşünüyoruz. Elimizde bir şiş olsa belki biz de sokacağız onlara. Fakat suçluların uyguladığı şiddet ile iyi amaçlar için uygulanan şiddettin arasında hiçbir fark yoktur. Fiilen aynı şey yapılmaktadır. Sadece amaçları farklı olan iki farklı grup var ortada.
Netice itibari ile şiddet insanın bir parçası olduğundan, sinemanın da içinde kendine normal olarak yer bulur. Doğrudan köleliği kaldıran insanlık, belki gün gelir bu şiddet sorununu da çözer. Hiç belli olmaz.
Sinemada şiddet dediğimiz zaman; nesilleri büyütmüş Westernlere kadar gider yolumuz. Şiddet bazı zamanlar günlük yaşamda insanın bir iletişim yolu olur. Meşru amaçlar için yeri gelir, o hiç tasvip etmediğimiz şiddet dilini seçeriz. Zaman gelir; meşru amaçlar için şiddet kullanılmasını destekleriz. Doğru mudur, yanlış mıdır bilemiyorum ama insan bunu yapıyor.
Hayatımızda şiddetin yerini In A Better World filmini izledikten sonra bir daha düşünür oldum. Film, 30.Uluslararası İstanbul Film Festivalinde kapanış filmi olarak gösterildi. Filmde insanın, gündelik hayatta şiddete iki farklı bakışını iki farklı karakter üzerinden veriyor. Birisi bir araba tamircisi ikincisi ise Afrika çöllerinde bir eşkıya ve bu iki karakterin arasında başrolümüz yani Doktor Anton duruyor.
Şiddeti bir çözüm yolu olarak görmek mümkün müdür? İyi amaçlar için bile olsa şiddet ne kadar meşrudur? Tabi ki bunlar yüzyılların sorularıdır. İnsanoğlunun şiddet uygulama tekelini devlete teslim etmesi dahi çözüm olamamaktadır bazı durumlarda. O halde birey mi eline sopayı almalı?
In A Better World hayatımızda şiddetin yerini incelerken bu sorulara yanıtlar getirmiyor. Sadece durumu ortaya koyuyor. Biz seyirci olarak, Antona vurduğu için tamirciye öfke beslerken, Antona onun karşısındaki erdemli duruşu için destek veriyoruz ama belki de aynı nedenlerle yine kendisini şiddetle topluma gösteren o Afrikada ki eşkıyaya karşı yine Anton gibi şiddete meylediyoruz. Afrikalı insanlar onu linç ederken biz de onlardan biri oluyoruz ve şiddeti kullanıyoruz. Filmin belki de tek eleştirisi budur; iyi amaçlar için şiddet kullanılmalıdır. Bir diğer değişle, doğru amaçlar için şiddet bir araçtır.
Aynı şekilde Türk sinemasında da buna benzer yorumlar görebiliriz. Barda filmi bunun en güzel örneğidir. Filmin başından sonuna kadar öfke beslediğimiz psikopatlara, filmin sonunda Zeki Demirkubuz, Çağan Irmak ve birkaç kişiden daha oluşan ekip saldırdığında mutlu oluyoruz. Hak ettiklerini bulduklarını düşünüyoruz. Elimizde bir şiş olsa belki biz de sokacağız onlara. Fakat suçluların uyguladığı şiddet ile iyi amaçlar için uygulanan şiddettin arasında hiçbir fark yoktur. Fiilen aynı şey yapılmaktadır. Sadece amaçları farklı olan iki farklı grup var ortada.
Netice itibari ile şiddet insanın bir parçası olduğundan, sinemanın da içinde kendine normal olarak yer bulur. Doğrudan köleliği kaldıran insanlık, belki gün gelir bu şiddet sorununu da çözer. Hiç belli olmaz.
YENİ YORUMLAR
Tüm Yorumlar
Yönetmen zıtlıklar üzerine mükemmel denklemler kurmuş ve işlemiş. Bir yanda huzur ve refah, diğer yanda canı burnunda insanlar. Bir yanda hiç bir kötülüğe kötülükle cevap veremeyen iyi niyetler, diğer yanda hiç bir kötülüğü karşılıksız bırakmayı içine sindiremeyen yürekler. Çok başarılıydı.
Afrika'nın bir yerinde vahşice süren bir savaşa paralel, sorunlu çocuklar üzerinden şiddet ve savaş karşı olmakla daha iyi bir dünyanın mümkün olabileceği savını taşıyan film var olan bir savaşta tarafsız kalıp kalamamanın da muhasebesini yapıyor...
Christian'ın üst sınıftaki belalı çocuğu döverek kendi adaletini yerine getirip tehdit etmesi ve sonuç alması, Dr Anton'un, bir linç girişimine göz yumması, Elias'ın annesinin Cristian'ı suçlayıcı tavrının yıkıcı sonucu ya da bombanın ne kadar sakınırsanız sakının masum insanlara zarar verecek riski taşıması gibi sahnelerle şiddet ve savaşa karşı alınacak tavır sorgulanırken"şiddete karşı barışçıl yaklaşımı nereye kadar savunabilirsiniz?" sorusunu izleyiciye de başarıyla sordurduktan sonra yönetmenin yer yer pasifist gibi görünen yanıtının da pek önemi kalmıyor artık.
Filmden ana teması dışında farklı bir soru daha akla geliyor. Afrika'da, ... Devamı
Christian'ın üst sınıftaki belalı çocuğu döverek kendi adaletini yerine getirip tehdit etmesi ve sonuç alması, Dr Anton'un, bir linç girişimine göz yumması, Elias'ın annesinin Cristian'ı suçlayıcı tavrının yıkıcı sonucu ya da bombanın ne kadar sakınırsanız sakının masum insanlara zarar verecek riski taşıması gibi sahnelerle şiddet ve savaşa karşı alınacak tavır sorgulanırken"şiddete karşı barışçıl yaklaşımı nereye kadar savunabilirsiniz?" sorusunu izleyiciye de başarıyla sordurduktan sonra yönetmenin yer yer pasifist gibi görünen yanıtının da pek önemi kalmıyor artık.
Filmden ana teması dışında farklı bir soru daha akla geliyor. Afrika'da, ... Devamı
Afrika'nın bir yerinde vahşice süren bir savaşa paralel, sorunlu çocuklar üzerinden şiddet ve savaş karşı olmakla daha iyi bir dünyanın mümkün olabileceği savını taşıyan film var olan bir savaşta tarafsız kalıp kalamamanın da muhasebesini yapıyor...
Christian'ın üst sınıftaki belalı çocuğu döverek kendi adaletini yerine getirip tehdit etmesi ve sonuç alması, Dr Anton'un, bir linç girişimine göz yumması, Elias'ın annesinin Cristian'ı suçlayıcı tavrının yıkıcı sonucu ya da bombanın ne kadar sakınırsanız sakının masum insanlara zarar verecek riski taşıması gibi sahnelerle şiddet ve savaşa karşı alınacak tavır sorgulanırken"şiddete karşı barışçıl yaklaşımı nereye kadar savunabilirsiniz?" sorusunu izleyiciye de başarıyla sordurduktan sonra yönetmenin yer yer pasifist gibi görünen yanıtının da pek önemi kalmıyor artık.
Filmden ana teması dışında farklı bir soru daha akla geliyor. Afrika'da, hamile kadın karnı deşilerek çıkarılan çocuğun cinsiyeti üzerine kumar oynanan savaş koşullarında çalıştıktan ve olasılıkla oradan kazandığı parayla nasıl refah içindeki normal yaşama dönebiliyor? 80/100
Christian'ın üst sınıftaki belalı çocuğu döverek kendi adaletini yerine getirip tehdit etmesi ve sonuç alması, Dr Anton'un, bir linç girişimine göz yumması, Elias'ın annesinin Cristian'ı suçlayıcı tavrının yıkıcı sonucu ya da bombanın ne kadar sakınırsanız sakının masum insanlara zarar verecek riski taşıması gibi sahnelerle şiddet ve savaşa karşı alınacak tavır sorgulanırken"şiddete karşı barışçıl yaklaşımı nereye kadar savunabilirsiniz?" sorusunu izleyiciye de başarıyla sordurduktan sonra yönetmenin yer yer pasifist gibi görünen yanıtının da pek önemi kalmıyor artık.
Filmden ana teması dışında farklı bir soru daha akla geliyor. Afrika'da, hamile kadın karnı deşilerek çıkarılan çocuğun cinsiyeti üzerine kumar oynanan savaş koşullarında çalıştıktan ve olasılıkla oradan kazandığı parayla nasıl refah içindeki normal yaşama dönebiliyor? 80/100
Christian'ın hırslı tavrını ve yapılan haksızlıkları ödetmeyle dolup taşan ruh halini (Çok şükür o kadar ileri seviyede olmamakla birlikte:) kendime benzettiğim için filmi büyük bi' zevkle izledim.
Şiddeti, Afrika ve Danimarka gibi yapısal olarak tamamen farklı iki noktadan sessizce anlatan film.
Baba oğul arasında geçen konuşma verilmek istenen mesajı aşağı yukarı özetlemektedir:
"If you hit him, then he will hit you. It will never end.
Don't you understand? That's how wars start."
Ayrıca Anton karakterini canlandıran Mikael Persbrandt karakterin kırılma anını mükemmel yansıtmıştır. Helal olsundur.
Baba oğul arasında geçen konuşma verilmek istenen mesajı aşağı yukarı özetlemektedir:
"If you hit him, then he will hit you. It will never end.
Don't you understand? That's how wars start."
Ayrıca Anton karakterini canlandıran Mikael Persbrandt karakterin kırılma anını mükemmel yansıtmıştır. Helal olsundur.
İnişli çıkışlı bir film olarak gözlemledim. Tabii kaliteli bir çalışma olduğu yadsınamaz.
Filmi keyifle seyrettiren yönleri üst düzey çekim kalitesi ve son derece başarılı oyuncu performansları kuşkusuz...
Oscar ödülü için ise adaylar arasındakiIncendieskesinlikle bundan çok daha iyi ve etkili bir filmdi, ödül ona gitmeliydi kanımca...
Filmi keyifle seyrettiren yönleri üst düzey çekim kalitesi ve son derece başarılı oyuncu performansları kuşkusuz...
Oscar ödülü için ise adaylar arasındakiIncendieskesinlikle bundan çok daha iyi ve etkili bir filmdi, ödül ona gitmeliydi kanımca...
Susanne Bier'in 'Açık Kalpler'den sora gelen iyi fimi... Üstünde çok düşündüm,etkiledi beni...
''ben başklarının ağzına bakarak dolaşmıyorum'' değerli vaktinizi değerlendirebileceğiniz güzel bir film
Sahne geçişlerindeki manzaralara dikkat diyorum! Arkadan da bi hafif müzik vermişler, beni etkiledi. İzleyin.
-Burdan sonrası filmi izlemiş arkadaşlar için ufak tefek yorumlar-
Filmin daha iyi olabilecek bir dünyayı, hayatın içinden olaylarla anlatışı beni baya etkiledi. Böyle hayatın içinden filmler beni hemen içine alıyor ve karakterler bir anda gerçek insanlara dönüşüyor gözümde. Film boyunca yetişkinlerin yaşadığı -özellikle Elias'ın ailesinin- hayattansa onların çocukları nasıl etkilediği ve onlara neler yaptırdığı ile ilgilendim daha çok. Sonuç olarak büyük olaylar, büyük sorunlar, büyük kayıplar, büyükler içindir. Ya büyük şeyler olurken çocuksanız?
Büyük problemlere sahip iki çocuğun hızlı ve farklı bir biçimde gelişen arkadaşlığı, hayatlarından boşalan kısımları doldurmalarını sağlıyor. Ancak Cristian -filmin en iyi oyuncusuydu- kaybedecek bir şeyi yokmuşçasına hareket ederken hayatın, nasıl da acını içine gömebilmeni sağlay ... Devamı
-Burdan sonrası filmi izlemiş arkadaşlar için ufak tefek yorumlar-
Filmin daha iyi olabilecek bir dünyayı, hayatın içinden olaylarla anlatışı beni baya etkiledi. Böyle hayatın içinden filmler beni hemen içine alıyor ve karakterler bir anda gerçek insanlara dönüşüyor gözümde. Film boyunca yetişkinlerin yaşadığı -özellikle Elias'ın ailesinin- hayattansa onların çocukları nasıl etkilediği ve onlara neler yaptırdığı ile ilgilendim daha çok. Sonuç olarak büyük olaylar, büyük sorunlar, büyük kayıplar, büyükler içindir. Ya büyük şeyler olurken çocuksanız?
Büyük problemlere sahip iki çocuğun hızlı ve farklı bir biçimde gelişen arkadaşlığı, hayatlarından boşalan kısımları doldurmalarını sağlıyor. Ancak Cristian -filmin en iyi oyuncusuydu- kaybedecek bir şeyi yokmuşçasına hareket ederken hayatın, nasıl da acını içine gömebilmeni sağlay ... Devamı
Sahne geçişlerindeki manzaralara dikkat diyorum! Arkadan da bi hafif müzik vermişler, beni etkiledi. İzleyin.
-Burdan sonrası filmi izlemiş arkadaşlar için ufak tefek yorumlar-
Filmin daha iyi olabilecek bir dünyayı, hayatın içinden olaylarla anlatışı beni baya etkiledi. Böyle hayatın içinden filmler beni hemen içine alıyor ve karakterler bir anda gerçek insanlara dönüşüyor gözümde. Film boyunca yetişkinlerin yaşadığı -özellikle Elias'ın ailesinin- hayattansa onların çocukları nasıl etkilediği ve onlara neler yaptırdığı ile ilgilendim daha çok. Sonuç olarak büyük olaylar, büyük sorunlar, büyük kayıplar, büyükler içindir. Ya büyük şeyler olurken çocuksanız?
Büyük problemlere sahip iki çocuğun hızlı ve farklı bir biçimde gelişen arkadaşlığı, hayatlarından boşalan kısımları doldurmalarını sağlıyor. Ancak Cristian -filmin en iyi oyuncusuydu- kaybedecek bir şeyi yokmuşçasına hareket ederken hayatın, nasıl da acını içine gömebilmeni sağlayacağına, nasıl da devam ettiğine tanık oluyor. Elias ise Cristian'ın pek de masum olmayan macerasında yolunu kaybetmiş bir çocuk. Masumluğu ve dışlanmışlığıyla Cristian'ın dikkatini çeken Elias, kendini feda ederek bir nevi Cristian'a hayatı ve yaşaması gerektiğini hatırlatıyor. Bunun nutuğunu da Anton çekiyor zaten Cristian'a. Ve bana göre filmin en anlamlı sözleri de Anton'un çatıdaki nutuğudur. Ölümle yaşam arasındaki ince çizgiyi geçenlerle geçemeyeceğimizi, kabullenme zorunluluğunu, ölenle ölünmeyeceğini falan şiir gibi anlatıyor. Hayatlarındaki büyük değişime çok farklı tepkiler veren iki çocuğun farketmeden de olsa birbirlerine büyük dersler verdiği kesin. Anton'un tokatları yiyerek anlatamadığını oğlu bombaya kafa atarak anlattı valla. 8/10
-Burdan sonrası filmi izlemiş arkadaşlar için ufak tefek yorumlar-
Filmin daha iyi olabilecek bir dünyayı, hayatın içinden olaylarla anlatışı beni baya etkiledi. Böyle hayatın içinden filmler beni hemen içine alıyor ve karakterler bir anda gerçek insanlara dönüşüyor gözümde. Film boyunca yetişkinlerin yaşadığı -özellikle Elias'ın ailesinin- hayattansa onların çocukları nasıl etkilediği ve onlara neler yaptırdığı ile ilgilendim daha çok. Sonuç olarak büyük olaylar, büyük sorunlar, büyük kayıplar, büyükler içindir. Ya büyük şeyler olurken çocuksanız?
Büyük problemlere sahip iki çocuğun hızlı ve farklı bir biçimde gelişen arkadaşlığı, hayatlarından boşalan kısımları doldurmalarını sağlıyor. Ancak Cristian -filmin en iyi oyuncusuydu- kaybedecek bir şeyi yokmuşçasına hareket ederken hayatın, nasıl da acını içine gömebilmeni sağlayacağına, nasıl da devam ettiğine tanık oluyor. Elias ise Cristian'ın pek de masum olmayan macerasında yolunu kaybetmiş bir çocuk. Masumluğu ve dışlanmışlığıyla Cristian'ın dikkatini çeken Elias, kendini feda ederek bir nevi Cristian'a hayatı ve yaşaması gerektiğini hatırlatıyor. Bunun nutuğunu da Anton çekiyor zaten Cristian'a. Ve bana göre filmin en anlamlı sözleri de Anton'un çatıdaki nutuğudur. Ölümle yaşam arasındaki ince çizgiyi geçenlerle geçemeyeceğimizi, kabullenme zorunluluğunu, ölenle ölünmeyeceğini falan şiir gibi anlatıyor. Hayatlarındaki büyük değişime çok farklı tepkiler veren iki çocuğun farketmeden de olsa birbirlerine büyük dersler verdiği kesin. Anton'un tokatları yiyerek anlatamadığını oğlu bombaya kafa atarak anlattı valla. 8/10
bir kadın yönetmenden çok iyi bir film. çocuk oyuncular da o kadar iyi ki filmde dekoru tamamlamaktan çok daha fazlasını yapmışlar. hatta bu filmde yetişkin oyunculardan bile iyi iş çıkarmışlar.
Uzun Uzun yorum yazmak istemiyorum dendiği üzere ödülleri her türlü haketmiş muazzam bir film. İzleyin,İzletin!
Gerçekten aldığı ödülleri sonuna kadar hak etmiş bir film diye düşünüyorum. Bunun dışında, bir filme ilk kez orijinal adından (ki "İntikam" demekmiş Danca'da) daha iyi bir beynelmilel isim konulmuş sanırım. Neden mi?
Bir kere film boyunca hep en kötü senaryo geliyor insanın aklına: Mesela o iri yarı sarışın çocuğu dövdüğünde Christian, aha diyor insan, bu çocuk çok fena intikam alacak. Sonra, doktor Büyük Adam mı nedir, o psikopatı sürükleye sürükleye kamptan dışarı atmaya çalışırken, eyvah şimdi basacaklar kampı, herkesi deşecekler diye düşünülebiliyor. Ya da çocuk araba patlayıp yaralanınca, kesin öldü diye düşünüp, aha bu Christian da şimdi intihar edecek garanti diye geçebiliyor insanın aklından.
Ancaaak, her seferinde akla gelen en kötü senaryo gerçek olmuyor. Ve evet, daha iyi bir dünyada yaşasaydık, gerçekten olaylar böyle gelişir, her şerde bir hayır olur, herkes de mutlu olurdu.
Bir kere film boyunca hep en kötü senaryo geliyor insanın aklına: Mesela o iri yarı sarışın çocuğu dövdüğünde Christian, aha diyor insan, bu çocuk çok fena intikam alacak. Sonra, doktor Büyük Adam mı nedir, o psikopatı sürükleye sürükleye kamptan dışarı atmaya çalışırken, eyvah şimdi basacaklar kampı, herkesi deşecekler diye düşünülebiliyor. Ya da çocuk araba patlayıp yaralanınca, kesin öldü diye düşünüp, aha bu Christian da şimdi intihar edecek garanti diye geçebiliyor insanın aklından.
Ancaaak, her seferinde akla gelen en kötü senaryo gerçek olmuyor. Ve evet, daha iyi bir dünyada yaşasaydık, gerçekten olaylar böyle gelişir, her şerde bir hayır olur, herkes de mutlu olurdu.
Birbirinden farklı hayatların yaşandığı, farklı iki ülkede, farklı yaş gruplarındaki insanların, farklı nedenlerle eğilimli oldukları ve uyguladıkları şiddet unsurunun, kendileri ve çevrelerindeki diğer insanlar üzerindeki kötü etkilerini son derece güzel bir şekilde yansıtmayı başaran bir şaheser. Bir tarafta Sudan'daki mülteci kampında çetelerin sebep olduğu şiddetin yüzümüze vurduğu acı gerçek; ve her şeye rağmen, kamyonetlerin ardında bıraktığı toz bulutunda koşarak çocukluklarını yaşamaya çalışan ufaklıkların bıraktığı hüzün.. Öteki tarafta Danimarka gibi bir ülkede gelecekleri her bakımdan garanti altında ve her türlü imkana sahip olmalarına rağmen, ailevi sorunları nedeniyle içinde bulundukları psikolojinin etkisiyle şiddete meyleden çocukların travmatik öyküsü.. Daha iyi bir dünyada yaşayabilir miyiz sorusunun cevabı niteliğinde bir film.
Daha İyi Bir Dünyada filmine Benzer Film ekliyorsun.
Daha İyi Bir Dünyada filmini Kategorize ediyorsun.
Bu filmi aşağıdaki seçenekleri işaretleyerek kategorize edebilirsin.
Daha İyi Bir Dünyada filmine Konu ekliyorsun.
FİLM İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLER
Arama sonuçları
Bu filmi izleyen 20 kişi
Kullanıcı Bulunamadı...
ÜYE OL