Zamanda Tutsak

"Shyamalan yaşlanıyor..."

Yani filmi izlerken sürekli düşündüğüm buydu. Her filmde fikir olarak kendini geliştiriyor olmasına rağmen, çekimler ve filme karşı özen bir o kadar azalıyor. Yani ne gerek vardı 3. sınıf Yeşilçamvari ani zoomlara? Gerilim hissi bunlar olmaksızın verilemez miydi sanki? Ne gerek vardı anlamsız/kesintisiz baş döndürücü kamera çekimlerine? Zaman geçişi halka etrafında kamerayla 2 tur atmaksızın gösterilemez miydi? Bla bla..

Gelelim yine bir Shyamalan imzası olarak, filmde kendine yer vermiş olmasına ki hatırladığım kadarıyla şimdiye kadarki filmlerinde kendisine en uzun rol verdiği film buydu. Daha filmin introsunda bile, acaba hangi kapıyı açacak ya da hangi arabanın şoförü olacak diye kendimce tahminde bulunmaya çalışırken (bkz. filmlerinde şoför, kapıcı vs. yan rolleri kendisine vermesi) 15. dk da kadrajda gördüm kendisini, yine şaşırtmayan bir rolle. Şaşırtan kısmı ise, çözüm kısmında kendisine biçtiği kilit roldü,sevdim.

Filmin kendisine bakacak olursak, son 20-25 dk kalana kadar "nereye bağlanacak acaba" diye düşündüm durdum keza konu çok havada kalabilirmiş gibi geldi. Yani sahildeki herkesi öldürmeden filmi mantıklı bir çerçeveye oturtmak zordu ama herkesi öldürmüş olsaydı da 'ne izledim ben şimdi'li, ucuz bir drama dönüşecekti, orası kesin. Ama sonunu çok iyi bağlamış olduğunu -elbet mantık hatalarını es geçerek yorumluyorum - düşündüm. Yani sonu böyle toparlanmış, fantastik zeminden bilimsel düzleme oturtulmaya çalışılmış -ki bence nicelerine göre başarılabilmiş- bi filmin, söz konusu kumsalı bilimsel deney amaçlı kendilerinin bozduklarını söylemek yerine, dünyanın herhanbi bir yerinde birkaç kmlik alanda zaman kavramının değişmesini tanrının bir lütfu olarak göstermesi ve ne hikmetse bunun söz konusu ilaç şirketi tarafından bulunmuş olması, ne bileyim garip. Ha bir de hacı, sen ki şirketin sahibi olarak, oraya gitmeksizin oranın etkisi nasıl çözdün? Oradan kurtulmanın tek yolu, tabiri caizse kumsalın panzehiri olan mercan resifini nasıl keşfettin? Onun da sahilin taa en ücra noktasında suyun altında bir deliği olup, açığa yalnız oradan çıkıldığını nasıl buldun? Kafamda deli sorular.....

Sonuç olarak, bilemiyorum altan....

DÜNYA GİBİ. Bu ada size de bir yerden tanıdık geliyor mu? Şu an üzerinde yaşadığımız gezegenden farksız değildi zamanın hızlı akmasının dışında, insan sürekli doğuyor ve büyüyor çok büyüyor daha çok büyüyor ve sonunda ölüyor. Peki ama neden, amacımız ölmekse ölü de doğabilirdik hangi amaçla var olduğumuzu bile bilmiyoruz ve bize dayatılmaya çalışılan şey ise çok mantıksız geliyor. Evet Tanrı insanı,dünyayı,evreni ve bilmediklerimizi yarattı yalnız bıraktı ya da biz öyle sanıyoruz ama Tanrı kime ne ispatlamak için bunları yapmıştı ve bu gizlilik de neyin nesi. Bilmiyorum belki de Tanrı yapayalnızdı o yüzden böyle, Tanrı bilir. Bu filmde, zamanın çok hızlı aktığı bir adada ilaçlarını test edip yan etkilerini öğrendiği bir ilaç şirketinin denek olarak bu kez hayvanları değil de insanları seçtiğini görüyoruz. Bence bu filmin senaryosu dizi senaryosuydu hatta bana Lost dizisini de anımsattı. Mantıksız gelenler şunlardı:1.Adada zaman çok hızlı akıyor ve ada üzerindekiler fiziksel değişimler yaşıyor ama ada, hiçbir değişim yaşamıyor, küresel ısınmaya da ne oldu:))2. Fiziksel değişimi yaşayanlar farkında bile değildiler birisi onlara ayna tutmalıydı veya selfie çekmeliydi Tanrım. Bu filmi izlemek dünyayı izlemek gibi acı verici:))