Pera Palas'ta Gece Yarısı

Kitabını okumadım ama öncelikle Türk içerikli yapımlarının bu şekilde artması gerçekten beni gururlandırıyor. Pera Palas Oteli ile ilgili bir övgü yazısı hazırlamakla görevlendirilmiş olan Esra karakteri, otelin müdürü olan Ahmet ile tanışır. Ahmet, Esra için biçilmez kaftan niteliğinde bir Pera Palas hikayesinin zeminini anlatır. Bu zemin, Peride isimli bir karakterin 1919'da Mustafa Kemal'e yapılması planlanan suikasti önlemiş olması hikayesidir.

Esra, bu hikaye ile ilgili olanları nasıl yazacağını düşünürken Ahmet, bir hediye niteliğinde olması açısından, Peride'nin kalmış olduğu odada kalmasına izin verir. Fakat burada mistik bir durum gerçekleşir ve Esra, saat 12'yi geçtiğinde 1919'a gider. Burada yaptığı birkaç abuk-subuk hareket sonucu tarihin akışıyla oynar. Buradan sonraki süreç hem bu değişen akışı düzeltmek hemde birçok sır perdesinin aralanması şeklinde ilerler.

Oldukça iyi bir kostüm ve dönem yansıtımı olduğu inkar edilemez. Ayrıca birçok yerde Hazal Kaya'nın kötü oyunculuğundan bahsediliyor ama bence söz konusu bile değil. Hazal Kaya'nın oynadığı bir çok yapımı izledim ve şahsi fikrim belki de en iyi oyunculuğunu sergilediği dizi bu. Tam olarak hangi kısmı kötü oynamış? Neredeyse her duygunun yansıtılış biçiminde gereken tüm mimikler mevcuttu. Öpüşmeler gerçekçi, duygusal krizler oldukça yansıtıcıydı. Ve o bodur yapısına rağmen karakteri oldukça sempatik yansıtabilmişti. Neden bilmem ama Ahmet abi kelimesinin kullanım sıklığı bana da irite edici geldi. Ama başka nasıl hitap edebilir di? oda ayrı muamma. Ve bir noktada böyle eleştiriler geleceği öngörülmüş ki, Esra, Peride'nin yerine geçip ailesinin içine sızdıktan sonra Ahmet ile görüşmesinde "aslında iyi bir oyuncuyumdur" der.

Dizide daha çok yönetimsel olgulara eleştirim var diyebilirim. Örneğin Esra karakterinin olaylara bu kadar çabuk ısınması olmamış. Kabullenme süreci çok hızlı geçildi. İkinci olarak Sezen Aksu'nun 96'da aranjmanına hediye etmiş olduğu "seni yerler" parçasının burada Esra tarafından kullanılması gelecekte herhangibir etki yapmadı mı? Alternatif birinci dünya savaşı sonu Türkiye'si başarılıydı ama nezaretten kurtulma süreci çok hızlı gelip geçti. Esra'nın bir başka alternatif zaman diliminde kızıyla karşılaşması ise ayrı bir bombaydı. Yıllar sonra hiç değişmemiş anneni görüp yanında götürmeden nasıl gidebiliyorsun?

Bu sezonu beğendik, ikinci sezon daha da çıtanın yükseltileceğini düşünüyorum.

oyunculuk anlamında ilk bölümlerde bir yapaylık var evet. bu sadece hazal'la alakalı değil, senaryo ve yönetmenle, dizinin tarzıyla, esra karakteriyle de alakalı bence. sonraki bölümlerde bunların hepsine alışınca diziyi normal akışta izlemeye devam edebildim. sadece AHMET ABI dedirtmek zorunda mıydınız karaktere yüzlerce kez ya. ne gerek.
fena dizi değildi, izlenir. daha iyisi yapılabilir miydi, tabi ki yapılabilirdi. umarım 2. sezonda üstüne daha da koydukları bölümler izletirler.
eh be kızım 1917ye gidip de halitten uzak dursan nolurdu... beyefendinin iki yıl boyunca adını bile bilmediği birini beklemesi çok üzüyor beni. üstelik o ara evli ve çocuklu olduğunu düşünmüş. hatırlanmadığını da düşünmüş.
etik bir ikilem olarak düşünüldüğünde esra halit'le 1919da yaşamayı kabul ettiği bir durumda ahmet abinin var olmamasında herhangi bir problem göremiyorum ben. vicdan azabı da hissetmem. ahmet abi zaten 102 yaşında. zaman kavramını çoktan ihlal etmiş. ama o durumda esra gelecek için nelere sebep olur bilemiyorum, pek işleri stabil tutmayı başarabilen biri değil malum. ayrıca kelebek etkisini düşündüğümüz zaman ahmet abinin yokluğu gelecekte nelere sebep olur onu da bilemiyorum.
halit'i 2022'ye alsak?
kim kimin çocuğuymuş, esra ve peride gerçekten ikiz miymiş, birini bir yıla diğerini başka yıla mı yollamışlar, bu olaylar nasıl düzelicek diye düşünmeyi bıraktım. halit ve esra nasıl kavuşur diye alternatif senaryolar üretiyorum.