şiirsiz yaşanır mı, sevdiğiniz şiirler ?

Ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
Ellerini bir tutsam ölsem
Böyle uzak uzak seslenmese
Ben bir şehre geldiğim vakit
O başka bir şehre gitmese
Otelleri bomboş bulmasam
İçlenip buzlu bir kadeh gibi
Buğulanıp buğulanıp durmasam
Ne olur sabaha karşı rıhtımda
Çocuklar pia'yı görseler
Bana haber salsalar bilsem
İçimi büsbütün yıldız basar
Bir hançer gibi çıkıp giderdim

Ben bir şehre geldiğim vakit
O başka bir şehre gitmese
Singapur yolunda demeseler
Bana bunu yapmasalar yorgunum
Üstelik parasızım pasaportsuzum
Ne olur sabaha karşı rıhtımda
Seslendiğini duysam pia'nın
Sırtında yoksul bir yağmurluk
Çocuk gözleri büyük büyük
Üşümüş ürpermiş soluk
Ellerini tutabilsem pia'nın
Ölsem eksiksiz ölürdüm

Attila İlhan - Pia
İnsan;

İnsan ne ki.

Şeytanın bacağı kırık kalıyor,

İnsan derken.

Birhan Keskin abla
Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil

Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.

Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü

Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış belki

Parlıamaneti de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?

Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!

Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.

İyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..

Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum

Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar

Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız

İşin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık.

Küsmesi, barışması, ayılması, bayılması

Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması

Meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!

Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.

Bir sürü güzel kadın girdi hayatıma

Hepsi ağzıma sıçtı..

Ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.

Her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister

Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata

Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..

İçime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.

Ben seni severim sevmesine de

İş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..

Ali Lidar - Alengirli Şiir
Burada seviyorum seni.

O kasvetli çamlarda araştırıyor rüzgar kendini.

Ay fırlatıyor soluk şavkını devinen sulara.

Günler tekdüze geçiyor, izliyor birbirini.

Raks eden biçimlerde özgürleştiriyor sis kendini.

Balıkçıl martı çakılıyor akşamın göğüne.

Bazen bir yelken. Yüksekte, yüksekte yıldızlar.

Ah, kara haçıyla bir gemi. Yalnız.

Erken kalktığım oluyor, ve ruhum bile nemli.

Yankılanan sesler uzak denizden.

Bir limandır burası.

Burada seviyorum seni.

Burada seviyorum seni, ve boşuna saklıyor ufuk seni.

Bu soğuk şeylerin arasında seviyorum seni hala.

Bazen yolculukta öpüşlerim o ağır gemilerde,

Hiç varmayacakları bir amaca doğru hızla giden orada.

O zaman görüyorum kendimi, bu eski çapalar gibi unutulmuş.

Akşam indiğinde daha da üzünçlü mendireklerden.

Yoruluyor yaşantım, boşuna geçmiş yaşantım.

Seviyorum sahip olmadığım şeyi. Sen, uzaktasın sen.

Tiksintim duruyor hala alacakaranlığın ikircikliğine karşı.

Fakat geliyor gece ve başlıyor şarkısına.

Düşlerden tekerlerini döndürüyor ay.

En büyük yıldızlar bakıyor bana senin gözlerinle.

Seni sevdiğim için, rüzgardaki çamlar

Adını şakımayı istiyor iğne yapraklarından çanlarıyla

Pablo Neruda
Ve hala ince belli bardakta içilen çay tüm felsefe ,

poetika ve kuramların üstündedir.

Çay duyguların sıvı halidir.

/Bekir Erdoğan
Ben mişim -neymiş- su sesiymiş

Oymuş -cam kırıkları gibi gövdemi yakan-

Yanağında sardunya kokusuyla yazdan

Kimmiş o gelen ya giden kimmiş

Bir yabancı mı, yoksa bir ermiş

Değilmiş, bir çağrı bile yokmuş uzaktan.

Güneş mi batarmış bir özel ismi bitirir gibi

Yanmış bir ağacın yaprakları mıymış kımıldayan

Ne kalmış bir önceden ya da bir sonradan

Kim koparmış dalından bu yabani incirleri

Ya kimmiş kıyıya çeken hayalet gemileri

Ne yazılmış nereye bu garip kargaşadan.

Yıldızlar, büyülü ülke adımı unutturan

Bir kaya, bir ot, bir akarsu

Hangi yaz şarkıcılarının ürpertili korosu

Ki bütün ölüleri sığa çıkaran

Ve kenti bir ölüm derinliğine salan

Yani bir gül solarken bir gülün açma korkusu.

Şiirler yazdım, kitaplar okudum

Elimde bir bardak aldım, onu yeniden oydum

Derinlerde kaldım böyle bir zaman

Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan

Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları

Söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum.

edip cansever / gelmiş bulundum
Geyikli Gece / Turgut Uyar

Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta

Her şey naylondandı o kadar

Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.

Ama geyikli geceyi bulmadan önce

Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz

Yeşil ve yabani uzak ormanlarda

Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan

Hepimizi vakitten kurtaracak

..

Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı

Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk

Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza

Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları

Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk

Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz

Bilir bilmez geyikli gece yüzünden

...

Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş

Şimdi de var biliyorum

Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz

Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli

Hiçbir şey umurumda değil diyorum

Aşktan ve umuttan başka

Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı

Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor

Biliyorum gemiler götüremez

Neonlar ve teoriler ısıtamaz yanını yöresini

Örneğin Manastır'da oturur içerdik iki kişi

Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek

Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı

Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi

Geyikli gecenin karanlığında

Aldatıldığımız önemli değildi yoksa

Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak

Gümüş semaverleri ve eski şeyleri

Salt yadsımak için sevmiyorduk

Kötüydük de ondan mi diyeceksiniz

Ne iyiydik ne kötüydük

Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa

Başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı

Ama ne varsa geyikli gecede idi

Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan

Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda

Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında

Büyük otellerin önünde garipsiyorduk

Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte

Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız

Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk

Yahut bir adam bıçaklasak

Yahut sokaklara tükürsek

Ama en iyisi çeker giderdik

Gider geyikli gecede uyurduk

..

Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum

İyice kurulamıyorum saçlarını

Bir bardak şarabı kendim için içiyorum

"Halbuki geyikli gece ormanda

Keskin mavi ve hışırtılı

Geyikli geceye geçiyorum"

Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
Sait Faik Abasıyanık - O ve Ben (şiir yazmaya başlama sebebimdir..)

Sana koşuyorum bir vapurun içinden

Ölmemek, delirmemek için.

Yaşamak; bütün adetlerden uzak

Yaşamak.

Hayır değil, değil sıcak

Dudaklarının hatırası

Değil saçlarının kokusu

Hiçbiri değil.

Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde

Ben onsuz edemem.

Eli elimin içinde olmalı.

Gözlerine bakmalıyım

Sesini işitmeliyim

Beraber yemek yemeliyiz

Ara sıra gülmeliyiz.

Yapamam, onsuz edemem

Bana su, bana ekmek, bana zehir

Bana tad, bana uyku

Gibi gelen çirkin kızım

Sensiz edemem.
Yarım kalmış acılar denizi pencereme konardı geceyle, savrulurdum. Gözyaşı kokusuyla dolu bir kuğu, zamanın sonuna kalkan, sürgünümdü; göz mavisi duman, sessizliğim. Aktım ölü deniz kızıyla gökkuşağı saklı mektubun içine, pulumuz rüzgar oldu, postacımız güvercin. Civa gibi eridik kabımızda. Kırmızıya gittik. Hemen yokladım yüzümü yağmurun yuva yaptığı ellerimle. İyice şaşırmıştı alıcısı vapur ıslığımızın. Saplandı gözlerimin ışığı yeni güne.

Mermer bir kayıkla geri döndük

diğer yarısına acının,

usulca çekildi deniz,

son bulduk, yenildik.

Artık yataksız bir liman yüreğim, soğuk ve loş. Kırık

düşlerim. Serçelerde gözlerimin buğusu. Buruk içim.

Böylesi bir yenilgiyi beklemediğim için

sabahın en serin ucunda bağıran ben

intihar edecekmiş gibi sıkıyorum

düşük boynuma asılı sonbaharı.

Çekildi yaşanan hıçkırıklara, yaşanmayan düş kırıntılarımızla boğulduğumuz odaya. Düştü saat duvardan, telefon diye çevirdim yelkovanı: İmdat. Akrep soktu kendini. Çan sesleri, ezan sesleri, mart sesi, çatılarda kaldı gecenin gizi. Unuttum mektubun içinde boğulduğumu. Elveda.

KA N İNCE / MEKTUP
Zaman

şimdi, bir de buradan baktım sana

senden kaçırdığım

kedere boğduğum anlara.

...

Beni içine al artık

seni mutsuz kılan duyguyu

kırmak istiyorum.

...

Bir yerden aşağı,

çok aşağı düştüm

zaman:

solgun ve gri bir koridordu

orada çok üşüdüm.

Birhan Keskin
Bir mesaja cevap veriyorsunuz.
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL