Fıkra alanı

Kapı vurulur ve bir erkek kapıyı açar.

Kadın:
'İyi günler az önce camınız kırıldı ve bunu yapan benim çocuğum,
lütfen özrümü kabul edin ne kadar masrafı varsa ödemek istiyorum' der.

Adam:
'Hiç sorun değil çocuğunuz camı kırdı ve içeri giren top değerli bir vazoya çarptı ve o da kırıldı'.
Kadın daha fazla üzülür ve içeri girdiğinde gerçekten bir vazoyu kırılmış görür.
'Çok üzgünüm bunun da masrafını ödemek istiyorum' der.

Adam:
'Hiç önemli değil, aslında çok büyük bir iyilik yaptınız bana'.

Kadın:
Merakla: 'ama camınız ve değerli bir vazonuz kırıldı nasıl olur' der.

Adam:
'hanımefendi ben bir cinim ve 100 bin yıldır o vazoda hapis kalmıştım, çocuğunuz sayesinde
özgürlüğüme kavuştum, dileyin benden ne dilerseniz,

Kadın:
önceleri şaşırsa da, biraz düşündükten sonra; 'Çok güzel ve büyük bir malikane istiyorum' der.

Adam:
'Bir dakika' der ve kısa bir telefon görüşmesinden sonra; 'tamam hanımefendi,
malikaneniz hazır' der, 'İkinci dileğiniz nedir?' diye sorar.

Kadın:
sevinç çığlıkları ile; 'En güzel kıyafetleri istiyorum' der.

Adam:
yine kısa bir telefon görüşmesinden sonra; 'Tamam, hanımefendi, Versace ve D&G'ya
gidip en güzel kıyafetlerden istediğiniz kadar alabilirsiniz' der,

Adam: 'Son dileğinizi de alabilir miyim' diye sormasıyla

Kadın:
çıldırmış bir halde; 'Dünyanın en güzel mücevherlerini istiyorum' der.

Adam:
yine kısa bir telefon görüşmesinden sonra; 'Tamamdır, yarin tüm mücevherleriniz teslim edilecek' der.

Kadın:
artik sevinçten çıldırmıştır.

Adam:
kadına sessizce; 'Ee şey hanımefendi, benim de sizden küçük bir ricam olacak' der,
'Malum,100 yıldır bir vazodayım, bu sürede hiç kadın yüzü görmedim, benimle bir gece
birlikte olabilir misiniz acaba?' diye sorar.

Kadın:
biraz düşündükten sonra, O'na bu kadar güzel şeyler veren birinin, isteğini geri çevirmemesi
gerektiğini düşünür ve 'Tamam olabilir' der,

Sabah'a kadar birlikte olurlar... Adam bir ara sigarasını yakar ve kadına sorar; 'Kaç yasındasın?'

Kadın:
'32' der,

Adam:
'Hadi yaa.. Çok enteresan, bu yaştasın ve hala cinlere inanıyor musun?' :)
e o zaman iyi uykular size efenim.
insomnia (: bunu bugün soran 2. kişiniz. eğer bu sayı artarsa uyumaya çalışacağım(: iyi uykular mı demeliyim size de?
HERKESE KEYİFLİ, GÜZEL BİR GÜN DİLEĞİYLE...

GÜNAYDIN ARKADAŞLAR...

aforozzedeler SEN UYUMUYORMUSUN HİÇ :))
vay öküz vayy demek istiyorum o iş adamına:D
sabah sabah harika oldu yaa hepinize teşekkür ediorm koptum koptum :D ayrıca sürücüsüz minibüs olayına ayrı koptum, sabah sabah gerilim beklerken neler oldu ya ahahaha çok yaşayın e mi! :)))
BENDENDE BİR GERÇEK HİKAYE :)

Bu olay Kayseri'nin Bünyan ilçesi'nde yaşanır.
Olay Alfred Hitchcock'un meşhur korku filmlerini bile
çok gerilerde bırakacak kadar tüyler ürpertici.
Gece bindiğiniz otomobilde direksiyonda kimse
yoksa ne yapardınız? Kendisi Bünyanlı olmayan,
politikayla uğraşmış ve halen Kayseri'de yaşayan
işadamı, 22 Şubat 2005 tarihinde Bünyan sınırında,
Kayseri Malatya kara yolu üzerinde, bir benzin
istasyonuna girer.

Lokantaya oturur ve orada kalabalık toplulukla
birlikte bir ufak rakı içer.Yürüyüş mesafesindeki
Bünyan'a gitmek için, lokantadan çıkar. Ancak dışarısı
hem zifiri karanlık hem de korkunç bir kar-tipi
fırtınası başlamıştır.Benzin istasyonuna yaklaşık
300 metre mesafedeki, Bünyan'a dönüş yolu
kenarına varır. Oradan geçen bir arabaya binip
, Bünyan'a ulaşma derdindedir.

Fırtına daha da şiddetlenir. Adam bir-kaç adım
ötesini bile görememektedir.Gelip-geçen bir
araba da yoktur.Nihayet karanlıklar içerisinde,
hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir arabanın
iki farını fark eder.

Arabanın, tam önünde yavaşlamasıyla birlikte
hemen arka kapıyı açar ve arabaya biner.
Kapıyı kapatır, araba yeniden hareket eder.
İçeridekilere merhaba demek ister.
Ama o da ne? Arabada kimse olmadığı gibi,
direksiyonda da kimse yok.
Birden paniğe kapılır.
Korkuyla, hemen arabadan atlayıp, oradan
koşarak uzaklaşmak ister ama hem araba hızlanmış,
hem de korku ile dizleri bağlanmış,
hareket edemez hale gelmiştir.

Araba keskin bir viraja doğru yaklaşır.
Adam dua etmeye baslar. Tüm günahları için tövbe eder.
Arabayı durdurması için Allaha yalvarır.
Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu
kıvırarak sert virajdan arabanın doğru yola
dönmesini sağlar.Her tehlikeli dönemece yaklaştıkça,
Allah'a yalvarış ve yakarışı artar ve her seferinde
de bir el dışarıdan uzanıp, direksiyonu çevirir.

Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarını kımıldatır.
"Ya Allah koru beni..." deyip, kapıyı açmasıyla
birlikte, kendisini arabadan dışarı fırlatır.
Birkaç takla attıktan sonra, şarampolde kendisine gelir.
Defalarca üç İhlas bir Elham okuyarak, Bünyan'a
yürüyerek ulaşır ve bir kahvehaneye girer.

Üstübaşı ıslak ve şok haldedir.

Kendisini tanıyanlar hemen sobanın başına alırlar.
Eline bir çay verirler.

Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek,
başına gelen doğa üstü ve korkunç olayı anlatır.

Olayı dinleyenler inanmak istemeseler de, anlatan
kişinin aklı başında ve toplumsal sorumluluk taşıyan
bir pozisyonda olduğunu bildiklerinden, herkeste
derin bir sessizlik oluşur.

Yaklaşık yarım saat sonra, aynı kahvehaneye Koyunabdal
Köyü'nden iki kişi girer.

Bir masaya oturur ve iki bardak çay söylerler.

Bu arada, gelenlerden birisi, diğerine şunları söyler:

Ahmet baksana, şu sobanın başında oturan geri zekalı,
bizim araba yolda kalınca, biz arabayı iterken,
arabaya binip sonrada arabadan kendini atan öküz
değil mi?
hazır gaza gelmişken..

malum, Can YÜCEL g.t (çok afadersiniz) kelimesi yüzünden mahkemelik olmuştu, ve savunmasını bir fıkra ile yapmıştı. işte o fıkra:

bir köyde atesli bir hasta vardir, kasabaya doktora getirir hastayi köylüler. koca devletin koca doktoruna. doktor hastaya fitil verir ve köye döndükleri gibi hastaya fitili anüsten vermelerini söyler köylülere. köylüler tabi 'tamam dohtor bey' diyip köye giderler. köydeki herkese sorarlar, en bilgelere bile, ama kimse anüs ne demektir bilemez. bu nedenle bir türlü ilaci da veremezler hastaya. hastanin durumu da gitgide kötülesmektedir. bunun üzerine köylü, doktora, koca devletin koca doktoruna telefon etmeye karar verir ama kimse buna yanasmaz. ne cüret di mi doktoru arayacak bi köylü. neyse durumun vahameti üzerine muhtar aramayi kabul eder. bütün köylü toplanir santrale, muhtar arar, "biz ne yapacaamizi bilemedik dohtor bey" falan der iste.karsidan doktor bisiler söyler. muhtar döner arkasina: "makattan verin dedi dohtor" der. yine tüm köye sorarlar, komsu köylere birilerini yollayip sordururlar felan, ama makat ne bilen yoktur yine. hasta ise gitti gidecek, atesler içinde kivraniyor. ihtiyar meclisi toplanir. son çare, doktorun birkez daha aranmasina karar verilir. yine kimse aramak istemez doktoru.

nihayetinde yine biri kandirilir, telefonun basina geçer, ama bi yandan söylenmektedir: "çok kizacak dohtor çok!!!" diye. sonunda telefonu açar, durumu anlatir, doktor bisiler söyler yine. telefondaki köylü, yüzü allak bullak, arkasini döner:

"çok kizacak demistim; g.t.ne sokun dedi" der.

ve can yucel bu davadan beraat eder..
sabah sabah hafiften tebessüm ettirdi.

bir grup subay ve astsubay okey oynamaktadır.

bir subay taş çeker ve "hop, astsubay çektim" der.
astsubaylar merak eder sorarlar, subay : "okey çektim yahu her yere kullanırım" der.

bir süre sonra astsubayın biri taş çeker ve "hop, subay çektim" der.
bu defa subaylar sorarlar, astsubay : "sahte okey yahu bir b.ka yaramaz" der.
Bir mesaja cevap veriyorsunuz.
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL