A
13 yıl önce
Öldürme Üzerine Kısa Bir Film filmine yorum yazdı:
Akıl Defteri filmine yorum yazdı:
Bir Film Vardı Adını Unuttum / Memento
Basit bir senaryoya sahip olmasına rağmen montajdaki elemanın kafası güzel olduğundan muhteşem olan film.
-----ağır spoiler-----
Önceliklein nolan we trust..
Sonralıkla , evet efendim buyrun;
Film 2001 yapımı ve o yıllarda hafızanın işleyişinin gizemine dair bir furya vardı. Rain Mansonrasındaki sessizliği Memento bozdu resmen.
Filmin başı ayrıca filmin sonu. Yani film 10 dakikalık partlar halinde makara misali geri sarıyor. Bu yönden spolier vermek de aslında zorlaşıyor.
Senaryoyu anlamayanlar için kısaca kronolojik olarak yazmak istiyorum;
Kahramanımızleonard shelbybir sigorta şirketinde, şirketi kandıranları bulmak için çalışmaktadır. bu arada dolandırıcısammy jankisşirketi dolandırmaya çalışmaktadır. amma velakin Lenny,Sammy’nin bu çakallığını fark eder ve sigorta şirketini kurtarır. Samy kısa süreli hafızasının silindiği yalanını atar fakat Lenny’ye yutturamaz.
Bilahare, bir gün eve 2 adam gir ... DevamıBir Film Vardı Adını Unuttum / Memento
Basit bir senaryoya sahip olmasına rağmen montajdaki elemanın kafası güzel olduğundan muhteşem olan film.
-----ağır spoiler-----
Önceliklein nolan we trust..
Sonralıkla , evet efendim buyrun;
Film 2001 yapımı ve o yıllarda hafızanın işleyişinin gizemine dair bir furya vardı. Rain Mansonrasındaki sessizliği Memento bozdu resmen.
Filmin başı ayrıca filmin sonu. Yani film 10 dakikalık partlar halinde makara misali geri sarıyor. Bu yönden spolier vermek de aslında zorlaşıyor.
Senaryoyu anlamayanlar için kısaca kronolojik olarak yazmak istiyorum;
Kahramanımızleonard shelbybir sigorta şirketinde, şirketi kandıranları bulmak için çalışmaktadır. bu arada dolandırıcısammy jankisşirketi dolandırmaya çalışmaktadır. amma velakin Lenny,Sammy’nin bu çakallığını fark eder ve sigorta şirketini kurtarır. Samy kısa süreli hafızasının silindiği yalanını atar fakat Lenny’ye yutturamaz.
Bilahare, bir gün eve 2 adam girer ve duştaki Lenny’nin karısını yalnız görürler ve tecavüze yeltenirler. bu sırada Lenny uyanır, silahını eline alır ve banyoya girer gördüğü adama ateş eder ve öldürür. Karısının yanına gider hemen ama o sırada farketmediği ikinci eleman Lenny’ye tekme atar ve Lenny kafasını aynaya çarpar ve yere yığılır kanlar içinde.
Bu olaydan karısı yara almadan kurtulur ancak Lenny kısa süreli hafızasını yitirir. 10-15 dakikalık zaman dilimi içinde kazadan sonra yaşadğı herşeyi unutur. Fakat kazanın öncesi hep aklındadır. Karısı buna dayanamaz, ve Lenny’yi test eder. Karısının insülin iğnesini Lenny yapar ve karısı 15 dakikada bir Lenny’den kendisine iğne yapmasını rica eder ve Lenny üç kez iğneyi yapar ve karısı vefat eder. Ancak filmde Lenny bu hikayeyi Sammy Jankis’in hikayesi gibi anlatır. ancak buradaki ufak bir nokta filmi çözmenize yardımcı olacaktır. Lenny’nin filmde anlattığı hikayede Sammy 2 dakika bir hafızasını yitirir ama Sammy’nin karısına 3 kez insülin enjekte ettiği sahnede karısı saati 15 dakika geriye alır ki buradan Sammy’nin karısını öldürdüğünü çıkarabiliriz.
Sonra akıl hastahanesine düşer Lenny. Bir küçük ayrıntı daha söylemem gerekir burda ki can alıcıdır : Sammy’nin akıl hastanesindeki sahnelerinde bir koltukta oturuyor ya, tam o sahne biterken o koltukta oturan Lenny oluyor son saniye. Birçoğumuz bunu gözden kaçırıyoruz ama dvd’de izlediğin vakit o sahneyi slow motion yapıyor ve şok oluyorsun.
Neyse akıl hastanesinden kaçar veteddy’yi bulur ki Teddy karısının davasına bakan polislerdendir. Sonra birlikte olaydan sorumlu tuttukları kaçan ikinci adamı yani John G.’yi bulur ve öldürürler. ama Lenny adamı öldürdüğünü hatırlamaz. bu noktadan sonra Teddy, Lenny’yi kullanır pis işlerinde. Taa ki Jimmy ile olan işe kadar. Jimmy,natalie’nin sevgilisidir. Lenny’nin kaldığı otelde uyuşturucu işleri yapar ve resepsiyonistin tavsiyesiyle Lenny’le tanışır. bu arada Teddy ile Jimmy de uyuşturucu pazarlığı yaparlar. fakat Teddy kendi çıkarı adına Lenny’e Jimmy’i öldürtür. Fakat Jimmy ölmeden ağzından birkaç kelime çıkar : Sammy... Lenny kendisiyle özdeşleştirdiği Sammy olayını herkese anlatır. İşte o an Lenny yanlış adamı öldürdüğünün farkına varır ve Teddy’den intikam almak için o fotoğrafın arkadasına don’t believes his lies yazar. tabi bunu yazmadan önce TeddyLenny’e gerçek John G.’yi öldürdüğünü ve olayı hatırlamadığını, karısını insülinle öldürenin kendisi olduğunu anlatır fakat kendi gerçekliğini oluşturan Lenny buna inanmaz.
Sonrasında Teddy’nin plaka numarasını dövme şeklinde bacağına yapar ve Natalie’nin de yardımlarıyla filmin başında hikayenin sonunda Teddy’i öldürür.
Natalie ile nasıl tanıştıklarını merak eden varsa eğer o durum da şöyledir, Jimmy’i öldürdükten sonra onun elbiselerini giyer. Ve sonra hafızasını yeniden kaybeder ancak ceketin cebinden barın adresi çıkar ve böylece Natalie’ye gider.
Bu aradadoddkim diye merak edenler varsa Dodd, Jimmy’nin uyuşturucu işindeki ortağı ve Jimmy ortadan kaybolunca onun peşine düşmek için Natalie’ye gider ve Natalie de onu Lenny’ye yönlendirir. Kaltak natalie.
Sonuç olarak film seyirci açısından riskli zira anlamayan seyirci : "Bu ne yahu ?! Bir cacık anlamadık lan" diyebilir , hatta demelidir de ancak bu bulmacayı çözmenin verdiği zevke de ancak filmi ikinci kez izlemekle nail olunabilir.
Filmi tek bir kelimeyle anlatın derseniz : cesur... Evet çok cesur bir film. Nolan severlerin Nolan’ı sevme nedenidir.
öldürme üzerine kısa bir film, polonyalı yönetmen krzysztof kieslowskinin on emirden yola çıkarak çektiği on kısa filminden bir tanesiyken çok beğenilmiş ve uzun metrajı da çekilmiş bir filmdir. film yayınlandığı dönemde çok ilgi çekmiş ve ödülleri de toplamıştır. şiddeti salt biçimde beyaz perdeye aktarış tarzıyla film hem beğenilmiş hem de eleştirilmiştir. filmde asosyal görünümlü bir gencin başlarda anlamsız gelen cinayetini ve kişisel benliğini toplumsal benlikten ayırabilme çabasını, özgür düşünmeye çabalayan bir avukatın gencin davasına müdahil olması fakat onu idamdan kurtaramaması anlatılıyor. bu kısa özete rağmen film barındırdığı sahnelerdeki ufak ayrıntılar ve alt metninde yoğun bir anlam taşıyor. on emiri hepimiz duymuşuzdur neredeyse, insanın insan olması için gereken sürüyle fundamental özellik varken bunu on temel öğeye indirger bu kutsal metin. on emirin en meşhur olanı ise öldürme üzerinedir. zira ... Devamı
öldürme üzerine kısa bir film, polonyalı yönetmen krzysztof kieslowskinin on emirden yola çıkarak çektiği on kısa filminden bir tanesiyken çok beğenilmiş ve uzun metrajı da çekilmiş bir filmdir. film yayınlandığı dönemde çok ilgi çekmiş ve ödülleri de toplamıştır. şiddeti salt biçimde beyaz perdeye aktarış tarzıyla film hem beğenilmiş hem de eleştirilmiştir. filmde asosyal görünümlü bir gencin başlarda anlamsız gelen cinayetini ve kişisel benliğini toplumsal benlikten ayırabilme çabasını, özgür düşünmeye çabalayan bir avukatın gencin davasına müdahil olması fakat onu idamdan kurtaramaması anlatılıyor. bu kısa özete rağmen film barındırdığı sahnelerdeki ufak ayrıntılar ve alt metninde yoğun bir anlam taşıyor. on emiri hepimiz duymuşuzdur neredeyse, insanın insan olması için gereken sürüyle fundamental özellik varken bunu on temel öğeye indirger bu kutsal metin. on emirin en meşhur olanı ise öldürme üzerinedir. zira tüm kutsal metinler gibi on emir de yaşamın dokunulmazlığı ve bu dokunulmazlığın tek sahibinin tanrı olduğu fikrinde mutabıktır. filmde işlenen temel konu ise insanın tanrısal güce boyun eğmemesi hatta o güce özenip tanrısallaşmasıdır. filmi daha iyi analiz etmemiz için karakterleri daha yakından tanımamız gerekir. katilimizin adı jacek lazerdır. asosyal karakterin tüm özelleriklerini barındıran, anlaşılması güç bir adamdır, hatta cinayeti işleme sebebini anlamak için filmin sonunu beklemek gerekir. film boyunca tuhaf davranışlar sergiler, yanında bir genç pataklanır ama o seyretmekle kalır, bitişiğinde tuvaletini yapan gence şaplak atar ve yere düşürür, elindeki taşı köprüden aşağıda akan trafiği bile bile atar ve benzeri... fakat bu davranışlarının nedeni sonradan öğreneceğimiz çok sevdiği kardeşinin bir bakıma kendi kusurundan dolayı vefat etmesidir. avukat piotr balicki ise daha yeni avukatlık sınavını geçmiş, geleceğine umutla bakan biridir. kendini jaceke yakın hissetmesinin nedeni ise cinayetin işlendiği gün aynı kafede olmalarına rağmen bunu farkedememesidir. bu yüzden kendini de suçlu hissetmektedir. davadan sonra savcının yanına gidip daha tecrübeli bir avukatın davanın sonucunu değiştirip değiştiremeyeceğini sorması ve vicdanen kendini rahatlatmaya çalışması da bu yüzdendir. maktulumüz waldemar rekowski ise taksicilik yapan orta yaşlı bir adamdır. 1980lerin varşova’sında taksicilikten iyi para kazanılmasına rağmen kendisi kumar da oynamaktadır, iyi de kazanmaktadır. bu kendisinin paraya ne kadar düşkün olduğunu kanıtlar. ölmeden önceki son sözleri de hayatının para üzerine olduğudur. aksi bir kişiliktir kendisi, somurtkandır ve kedilerden nefret eder. insanları da kediye benzetir, onlardan da bu nedenle nefret eder, hatta filmin ortalarında bir sokak köpeğini beslediğini görürüz, bunun nedeni de kedilerdir kanımca. para ile her şeyi elde edebileceğini düşünür fakat hoşlandığı genç kızın birlikte dolaşma teklifine hayır demesi fikrini taciz eder. bu olaya çok sinirlenir. bu aksi adamın maktul olarak seçilmesi yönetmennin seyirciye bir mesajıdır zannımca. zira bu cinayeti izleyen seyirci iğrense bile çok üzüldüğü söylenemez çünkü taksicinin hal ve hareketleri bir nevi cinayeti seyircinin bilinçaltında meşrulaştırır. film bazı tesadüfleri içinde barındırır, jacekin cinayet öncesi uğradığı kafede piotrun bulunması, waldemarın hoşlandığı kızın jacek ile tanıdık olması hatta ilişkilerinin olması gibi. böyle söyleyince jacekin waldemarı kasten öldürdüğü düşünülebilir fakat öyle değildir, jacek o gün birini öldürecektir, bunu planlamıştır fakat maktulü rastgele seçecektir. maktulün waldemar olması ise tamamen tesadüftür. çok konuşulan cinayet sahnesine gelince, ustaca çekilmiş bir sahnedir. jacekin amatörlüğünü gözler önüne serer. ipi boynuna geçirip nefesini kesebilecekken aksineöldürme yaklaşık beş dakika sürmektedir. bunda maktule acı çektirme amacından ziyade jacekin amatörlüğü başrol oynar. bir yandan başladığı işi yarım bırakmaz jacek, cinayeti işler ama öbür yandan bundan iğrenir ve maktulün suratını bir bezle kapatır.
yönetmen filmde demagojiyi en az seviyede tutmaya özen göstermiş zira muadili filmlerde idam sahnelerinde üzülüyorken seyirci burada üzülme veya sevinmeden ziyade ölümü hissediyor. idam sahnesinin öncesi de dikkate değer. piotrun jacekle sohbeti ve jacekin vicdan azabı. kardeşinin ölümünden kendini suçlu tutması bana kalırsa idamına giden yolun başlangıcıdır. aslında jacek korkak biridir, intihar edemeyecek kadar korkaktır fakat birini öldürmek cazip gelir çünkü bilir ki sonunda bu cinayet kendi idamının da yolunu açacaktır. cinayet akabininde taksiye binmesi ve radyoda çalan korkak aslan temalı parçadan sonra radyoyu fırlatması da bu yüzdendir. marynin yokluğuna neden olmaktan dolayı asla kendini affedemez ama intihar edecek kadar da cesur değildir kısacası ve bu cinayet de dolaylı olarak kendi intiharıdır. ölüm korkusunu idam sahnesinde çok güzel yansıtmıştır kieslowski, seyirciye muhakeme etmesi fırsatı vermemiştir, jacek haklı mı haksız mı diye düşünmez seyirci, önemli olan jacekin ölümüdür. jacekin asıl korkusunun gün ışığına çıkmasını net bir şekilde betimlemiştir. filmin başında çocuklar tarafından asılan kedinin ölümü çocuklar için bir oyundan öteye gitmezken, idam ile dışkının dışarı çıkması hayatın sonlandığını ve jacekin bir daha nefes alamayacağını dimağlara unutulmaz bir şekilde mıhlar. yönetmen filmde tanrının seçimleriyle insanın seçimleri arasındaki farkı da çok güzel işlemiştir. zira tanrı, büyük kutsal güç öldürmeyeceksin! demiştir, biz insanlarsa nedenli nedensiz yere öldürebilmişizdir. teolojik olarak bakıldığında tanrının bize biçtiği rollerin dışına çıkabildiğimiz, fakat bunun da sonunun pek güzel olmadığı işlenmiş filmin alt metninde. son olaraksa piotrun avukatlık sınavındaki alıntısından bahsetmek elzemdir. habilden yana hiç bir ceza suçu engelleyememiştir. burada ise derin bir devlet eleştirisi söz konusudur. cezanın asla suçu durduramayacağı, ki bu idambileolsa değişmeyecektir sonuç, böylece devletin de suçlu olacağını anlatır bu söz bize. burada kieslowskinin öngörme yeteneğiyle karşılaşırız, zira filmin çekildiği yıllarda popüler olan idam cezası günümüzde devletlerin bir ayıbıdır. fakat burada bir eksiklik dikkatimi çekiyor, cezanın caydırıcılığı konusundaki negatif yorum söz konusuyken, problemin çözümüne de bir katkıda bulunulmamıştır, zannımca bunun nedeni de suçun her daim var olacağıdır ve önlenemez olmasıdır. fıtratımız gereği suç işleriz düşüncesi hakimdir senaryoya. sonuç olarak seksen dakikalık bu filmde kieslowski bize çok şey anlatmıştır, tanrının buyruklarını sorgulatmış, suç ve ceza üzerine dostoyevski tarzı bir görsel açılım getirmiş, sonunda ölümün soğuk nefesini ensemizde hissetmemizi sağlamıştır. teşekkürler kieslowski.