İsyandaki her karakter bir sevdiğini kaybetmenin ruh hali içindedir. Bir zamanlar babasının yaşadığı apartman dairesinin boşluğuna alışmaya çalışan bir adam. Gözlerden uzak bir köyde geri dönmeyecek kocasının yolunu gözleyen hamile bir kadın. Yüreklerini ağırlaştıran hüzünleri ve kasvetli duruşları,
... Devamı İsyandaki her karakter bir sevdiğini kaybetmenin ruh hali içindedir. Bir zamanlar babasının yaşadığı apartman dairesinin boşluğuna alışmaya çalışan bir adam. Gözlerden uzak bir köyde geri dönmeyecek kocasının yolunu gözleyen hamile bir kadın. Yüreklerini ağırlaştıran hüzünleri ve kasvetli duruşları, bu insanlara sanki anestezi altındalarmış havası veriyor: Aksak ilerliyorlar, dinlenecek bir yer arar gibiler. Bu yoğun yalnızlık hissi titizlikle kurgulanmış müzikle birleşiyor. Diyalog az, sesler ise ancak gerektiği kadar: Bir köpeğin havlaması, birinin nefes alışı. Solgun mavi ve siyah renklerle dikkatle çevrelenen karakterleri kamera zaman zaman okşuyor; o esnada bize de el uzatır gibi. Sandro Aguiların bu şiirsel ilk filmi yönetmenin yaratıcı deneysel kısa filmlerinin oluşturduğu beklentiyi fazlasıyla karşılıyor