... Devamı Film birinci ağızdan kadın kahramanın kendisinin öznel bakış açısından anlatılmaktadır. Hikayeyi geliştirip, ruhun macerası olarak tanımlanacak hale getiren, öfke ve hiddetli doldurulmuş esrarengiz tasvirleri ve kişileri harekete geçirmesinde.
Olganın hikayesi, bizi nefessiz bırakan, zorla ele geçiren ve bir kadının en derin acılarını ve hayat deneyimini anlamaya sürükleyen tepetaklak bir düşüş.
Eğer senaryonun uyarlandığı kitap olan Elena Ferrentenin I giorni dellabbondono nun konusuna bakarsak sadece bir tek hikaye görürüz; daha genç birisi için kocası tarafından terk edilen bir kadının bunalımı. Oysa filmde bunun ötesinde zihnin labirentlerine uzanan, bizi patlama ve parçalanmalara tanıklık etmeye çağıran zorlu bir yolculuğa sürükleniyoruz.
Olga oldukça sıra dışı bir karakter; bazı zamanlarda çaresiz, bazı zamanlarda şiddet dolu, kayıtsız, bölünmüş, cansız hatta nahoş. Kişiliği sınırsız genişlikte anlamları gösteriyor. O, sadece filmin kadın kahramanı değil solisti. Etrafında onun kendi kaosundan başka her şey geçerliliğini yitiriyor. Yaralı kişiliği sizi büyülüyor ve içine çekiyor.