5.6

26 OY
PUAN VER
5

Imdb: 6.2 (2.632 OY)

KONUSU
Harun, Zehra ve Adem idealleri olan 3 öğretmendir. Eğitim aşkıyla geride ailelerini, yurtlarını bırakarak, 3 farklı kıtaya doğru yola koyulurlar. Adem, Bosna Herseke doğru yollara düşerken, ardında hamile eşini bırakmıştır. Zehra ise Afganistana doğru giderken aşık olduğu Harunun sevgisini yüreğine ... Devamı
Harun, Zehra ve Adem idealleri olan 3 öğretmendir. Eğitim aşkıyla geride ailelerini, yurtlarını bırakarak, 3 farklı kıtaya doğru yola koyulurlar. Adem, Bosna Herseke doğru yollara düşerken, ardında hamile eşini bırakmıştır. Zehra ise Afganistana doğru giderken aşık olduğu Harunun sevgisini yüreğine gömer. Harun ise geçmişi bir kenara bırakarak, fakirliğin halen hüküm sürdüğü eski sömürge devleti Senegala doğru yola çıkar.

Açlığın, yoksulluğun hatta yer yer halen savaşın hüküm sürdüğü bu farklı topraklara barışı, dostluğu, kardeşliği ve yardım götürmeyi amaç edinen isimsiz kahramanlar, eğitim aşkını kendi yaşamlarının üstüne koyarlar. Her ülkeye yeni hatıralar, yeni hayatlar hediye ederler.

Yönetmenliğini Levent Demirkalenin üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda ise Burçin Abdullah, Yunus Emre Yıldırımer ve Hasan Nihat Sütçü yer alıyor.

YORUM YAZ

SPOILER

YENİ YORUMLAR

Tüm Yorumlar

@sinebiyat

4 yıl önce

4.5 / 10

Bu filmi sinemada izledim. İster inanın, ister inanmayın bilet milet de almadım. Aynı dönemde vizyonda olan G.I. Joe: Retaliation filmini izlemek üzere Kızılay Büyülü Fener Sineması'nın gişesinde beklerken gençten bir kızcağız yanıma geldi ve elinde 'Başka Bir Film' için bedava bilet olduğunu ve 'Allah rızası için' bana verebileceğini söyledi. Evet, Allah rızası için sinema bileti... Kendisine inandığı Allah'ın rızası için daha yararlı işler yapabileceğini söylediğimde; büyük mücadeleler veren fedakar insanlardan müteşekkil 'Hizmet Hareketi'ni anlatan filmini mutlaka izlemem gerektiğini, çok duygulanacağımı vb. saydırdı. Ardından ben de çocukluğumda çizgi filmlerini ayıla bayıla izlediğim G.I. Joe filmini izlemek istediğimi söylediğimde ağzındaki baklayı çıkardı ve salon dolmazsa 'Ablalarının kendilerine kızacağını' söyledi. 'Lütfen, N'olur' şeklinde bastırıp para da istemediğini söyleyince bileti aldım ve salona girdim. Salondaki görün
... Devamı
Bu filmi sinemada izledim. İster inanın, ister inanmayın bilet milet de almadım. Aynı dönemde vizyonda olan G.I. Joe: Retaliation filmini izlemek üzere Kızılay Büyülü Fener Sineması'nın gişesinde beklerken gençten bir kızcağız yanıma geldi ve elinde 'Başka Bir Film' için bedava bilet olduğunu ve 'Allah rızası için' bana verebileceğini söyledi. Evet, Allah rızası için sinema bileti... Kendisine inandığı Allah'ın rızası için daha yararlı işler yapabileceğini söylediğimde; büyük mücadeleler veren fedakar insanlardan müteşekkil 'Hizmet Hareketi'ni anlatan filmini mutlaka izlemem gerektiğini, çok duygulanacağımı vb. saydırdı. Ardından ben de çocukluğumda çizgi filmlerini ayıla bayıla izlediğim G.I. Joe filmini izlemek istediğimi söylediğimde ağzındaki baklayı çıkardı ve salon dolmazsa 'Ablalarının kendilerine kızacağını' söyledi. 'Lütfen, N'olur' şeklinde bastırıp para da istemediğini söyleyince bileti aldım ve salona girdim. Salondaki görüntüyü size şu şekilde anlatayım; salonun yarısı maklube diğer yarısı da bira kokuyordu. Cemaat dersanelerinden getirilen tiplemeler, onların başında duran 'Abiler' ve 'Ablalar' salonun bir yarısıydı, sinemanın olduğu caddenin paralelindeki Rock Barlardan beleş bilet karşılığı toplanıp getirilmiş olduğu besbelli olan tipler de salonun diğer yarısıydı. Toplama kalabalıkla bir izleyici güruhu oluşturulmuştu.
Neyse, film başladı. Birkaç tanıdık oyuncu görünce en azından elle tutulur bir yönü olabileceğini düşünmüştüm filmin. Zorlama bir aşk öyküsü, yapmacık bir senaryo ve mesnetsiz bir fedakarlık çabası. Yazmış olmak için yazılmış, kötü yönetilmiş, vasat oyunculuklar sergilenmiş ama iyi denilebilecek bir kurguyla birleştirilmiş bir filmle karşılaşmıştım. Film devam ederken farkettiğim bir durum da şuydu; maklubeciler ağlıyor, biracılar gülüyordu. Ben mi? Aynı akşam G.I. Joe'ya yine de gittim. Bir sonraki seansa ama. Şansıma o da kötü bir filmdi... İşte bunlar hep FETÖ!

@yasar

10 yıl önce

5 / 10

samanyolu vari dizilerin beyaz perdeye dökülmüş hali kesinlikle vakit kaybı
S

@shutterbugiconi

11 yıl önce

Propaganda yapayım derken, yedinci sanatı 'ucuz' bir reklama dönüştürenlere 'selam' olmasın!

Hür Adam'ın yönetmeni Mehmet Tanrısever yapımcılığını üstlendiği Minyeli Abdullah için Aksiyon dergisinde kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle der: " Sürgün filmi beni tatmin ediyor. Ama Minyeli Abdullah tatmin etmiyor. Bu filmi izlemem bile. Şimdi yapsa idim Minyeli"yi çok farklı çektirirdim. Minyeli'de slogan var, edebiyat var, nasihat var. Oysa film, nasihatle değil görüntü ve mimiklerle hayata derinlik katabilmeli. Sözle nasihat vermek istiyorsam, bir hoca efendinin vaazını alıp sinemada oynatırım daha iyi."Eğer çektiğim film uluslararası arenada dikkat çekmiyor, ödül almıyor ya da itibar görmüyorsa bu filmi çekmemin hiçbir anlamı yok..."

Selam filmini izlediğimde aklıma hemen bu sözler geldi. Sinemanın ince ve zekice kullanıldığı zaman iyi bir propaganda aracı olduğu aşikar ama propaganda yapayım
... Devamı
Propaganda yapayım derken, yedinci sanatı 'ucuz' bir reklama dönüştürenlere 'selam' olmasın!

Hür Adam'ın yönetmeni Mehmet Tanrısever yapımcılığını üstlendiği Minyeli Abdullah için Aksiyon dergisinde kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle der: " Sürgün filmi beni tatmin ediyor. Ama Minyeli Abdullah tatmin etmiyor. Bu filmi izlemem bile. Şimdi yapsa idim Minyeli"yi çok farklı çektirirdim. Minyeli'de slogan var, edebiyat var, nasihat var. Oysa film, nasihatle değil görüntü ve mimiklerle hayata derinlik katabilmeli. Sözle nasihat vermek istiyorsam, bir hoca efendinin vaazını alıp sinemada oynatırım daha iyi."Eğer çektiğim film uluslararası arenada dikkat çekmiyor, ödül almıyor ya da itibar görmüyorsa bu filmi çekmemin hiçbir anlamı yok..."

Selam filmini izlediğimde aklıma hemen bu sözler geldi. Sinemanın ince ve zekice kullanıldığı zaman iyi bir propaganda aracı olduğu aşikar ama propaganda yapayım derken sanatı ucuz bir reklam aracına dönüştürmek için özel (!) olarak uğraşmanız gerek.

Selam filminin senaryosu fazlasıyla arızalı... Film Afganistan'a giden Zehra öğretmen, Türkiye'nin en nitelikli üniversitelerinden birinden mezun olmasına rağmen babasının rızasını çiğneyip hizmet etmek adına Senegal'e giden Harun öğretmen ve hamile karısını Türkiye'de bırakıp Bosna Hersek'e giden Adem öğretmen üzerinden Nur cemaatinin selam, hoşgörü ve mesajını yaymak kaygısıyla yaşamlarından belli fedakarlıklar yapan insanları fazlasıyla yüceltiyor. Önce burada bir durmak lazım, Türkiye'de elbette sadece nur cemaati içinde değil bütün cemaatlerin içinde sadece Allah rızası için yaşamında belli şeylerden feragat eden insanlar var ama Türkiye'de cemaatlere ait okullarda kamuda atama bulamayan yüzlerce öğretmen bulabilirsiniz, özel okullarda yıllarca çalıştıktan sonra bir kenara atılmış kırkına merdiven dayarken KPSS'ye girmek zorunda bırakılmış öğretmenlerle karşılaşmak zor değil tabi bunun için biat etmeyen, sorgulayan bir birey olmanız ve hayata insan odaklı bakmanız şart... Cemaatlerin bünyesinde çalışan öğretmenlerin aldıkları ücretlerden kesilen bursların olduğunu, bu bursların ne kadar olacağını onların yerine başkaları tarafından belirlendiğini kaç kişi biliyor? Öğretmenlerin akademik bilgi ve becerilerinden çok harekete yakınlık ve sempatilerinin daha önemli olduğunu, dolayısıyla liyakatin ön planda olmadığının birçok insan zaten farkında mesela... Dolayısıyla üç öğretmen üzerinden oluşturulan stereotip karton karakterle bütün bir topluluğun kutsanmasını gözyaşlarıyla izleyenlerin de hareketin sıkı takipçileri olduğuna emin olabilirsiniz. Filmde bir sahnede musluktan boşa damlayan suya odak yapan kamera adeta müsamere havasında "suyu israf etmeyin" diye kör parmağım gözüne kabilinden hikayeyi sıradan bir didaktizme boğarken, bir başka sahnede Zehra öğretmen, "Harunum" diye başladığı bir mektup kağıdını kestirip atıyor. O zaman o kağıt didaktizmin neresinde kalıyor? Nerede kaldı o piyes havasındaki nasihat?
Senagal'de Harun öğretmen kurtarıcı beyaz rolünde, siyahlara her beyazın aynı olmadığını gösteriyor. Afrika'da batılı emperyal güçlerin sayısız zulmün arkasında olduğu doğru ama bütün batılı beyazları aynı kefeye koyup "Bakın Türkler farklı ama nurcu olup küpe takmayanları" alt metni neyin nesi Allah aşkına? Belki de bazılarının günah çıkarma adına da olsa, birçok Batılı beyazın Afrika için ne kadar uğraştığını görmeniz için bir "sınır tanımayan doktorlar" listesine bakmanız yeterli, üstelik bu insanlar arasında " A belki burada çalışırsam, bu insanlar milletime sempati besler, onların kalbi dinime ısınır" gibi saiklerle değil iyiliği iyi olduğu için isteyen sayısız insan var... Afganistan hakkında dikkat çeken tek şey ise karnını doyuramayan çocuklar. Önüne gelenin tek kelimeyle ırzına geçtiği bir ülkeden söz ediyoruz, kadının yok sayıldığı, her türlü sanat eserinin yok edildiği, mezhep ve ırk temelli her türlü çatışmanın yaşandığı, milyonlarca insanın yerinden yurdundan edildiği, binlerce gazetecinin, yazarın, ilim adamının kendini sürgün ettiği bir ülkede kahramanımız et yiyemeyen ve 'kimse yok mu' dan nasiplenen bir çocuk. O kamerayı o poşete dört kere odaklayacak kadar seyircinin zekasıyla dalga geçmeniz için sizi izleyenlerin sadece sizden olduğunu düşünmeniz lazım. Ki öyle olduğunu bildikleri için Türkiye'de muhafazakar sinemanın durumunu "körler sağırlar birbirini ağırlar" lafıyla özetleyebilirsiniz. Halbuki gözyaşlarının rengi olmadığı gibi, çaresizliğin de rengi yoktur.

Yardım için öncelikli amacınız insanların size kalbinin ısınması ise, insanların dinini değiştireceği umuduyla incilin yanında ekmek dağıtan misyonerlerden ne farkınız kalır?

Zehra öğretmenin makyajından ödün vermeyen hali ve rengarenk başörtüleri ise muhafazakar sinemacılarımızın kadının her daim bir vitrin olduğunu kabul ettiklerini gösteriyor. Hele ki o öğretmenimizin öğretmen Harun ile romantik bir geçmişinin olması. Eşlerini toplu taşıma araçlarında birbirlerine vesikalık fotoğraf göstererek seçmeye çalışan, üniversitelerde okuldaki kız arkadaşlarının ellerini sıkmayan erkeklerin egemen olduğu, kız arkadaşı olan erkeklere yasaklamalardan başka çare düşünemeyen bir hareket için oldukça manidar aslında?...

Bosna'daki sahne ise daha bir acayip... Fazlasıyla zorlama bir bıçaklaşma sahnesinden sonra nehre atlayan bir öğretmen, köprüden geçen sayısız insanın bakışları arasında iki çocuğu kurtarıp kendisi boğuluyor. Egonun da böylesi? Kurtarıcı beyaz, dindar Türk! Köprü kurdu, vefat etti. Yahu o kadar figüran ne iş yapıyordu orada, seyretmek bedava?!

İnsanların illaki kendilerini oynamasını istiyorsanız, belgesel dram çeken İranlılara bir bakın. Kendilerini oynayan insanların da gayet doğal olabileceğini bu kadar eğreti durmadığını, insanın kendini oynaması için bile birazcık oyunculuk becerisinin olması gerektiğini bir görün...

Öykünüzün odağı insanlara ne kazandırdığınız olmalı, sizin nelerden vazgeçtiğiniz değil... Sözgelimi, Molokai: The Story of Father Damien diye bir film izlemiştim. Hıristiyan değilim, açık açık söylemem gerekirse Hristiyanların misyonerlik faaliyetlerinin de insanlığa faydadan çok zarar getirdiğine inanıyorum ama o filmi izlerken peder Damien için "yahu adam belli ki çılgın ama bak cüzzamlılar için neleri değiştirmiş" demiştim. Pederin neleri değiştirdiği nelere katlandıklarından daha çok dikkatimi çekti. O filmde bir sahne vardır. Peder bir protestanı, Katolik inancının ışığına davet ederken adam ona .."Cehenneme gideceğimden mi korkuyorsun, peder? İnancımı değiştirdiğimde cennete gideceğimden emin misin? diye sorar. Peder de "Hayır, ama böyle bir ihtimal var sonuçta ve bu iyi bir başlangıç olabilir.." kabilinden bir şeyler söyler. İnancını değiştirmese de o insana bakmaya devam eder. O topluluk içinde huzuru sağlamak için peder bazen kendi inancından ödün verir ya da daha doğrusu kilisenin çizdiği kuralları insana hizmet etmek adına büker diyelim şuna.... Ne mi yapar? Katoliklerin dinen boşanma ile ilgili çözümsüz sorunları var. Kendi inancının boşanmayı neredeyse olanaksız kıldığını bildiği halde peder kocasından ayrı bir cüzzamlı kadının orada tanıştığı bir cüzzamlı erkekle nikahını kıyar. Pederin o toplum için yaptıkları, cüzzamlılara hizmet ederken kendisinin hastalığa yakalanıp yaşamını kaybetmesinden daha da çok etkilemişti beni.

Ama şimdi bakın, çeşitli sinema sitelerinde bu filmin sinema dilini eleştiren insanların yazılarının altındaki yanıt-yorumlara. Bir örnek, bir tanesi yazmış ". Hoca efendinin kendine ait bir evi bile yok, bunu bilesiniz..." Bu doğru veya yanlış ama bunun Selam'ın kötü bir film olduğu gerçeğiyle ne alakası var... Önemli olan şu; bu filmi bir nurcu olarak mı beğendiniz yoksa bir sinemasever olarak mı? Yazımın başında belirttiğim gibi yedinci sanat iyi bir propaganda aracıdır ama onu incelikle kullanırsanız.... Kullanamazsanız, filminiz bir ısmarlama film olarak kalır gider. Örnek mi istiyorsunuz, bakınız Potemkin Zırhlısı. Tarihin en önemli filmlerinden biri kabul edilen bu film aslında bir ısmarla filmdi. Devrim propagandası yapsın diye çekilen film için Hitler'in en sadık yansaşı Goebbels bile :"Eşi benzeri olmayan şaheser. Bu filmi izleyen insan bir Bolşevik olabilir." diyerek filme şapka çıkarmıştır. Selam bu söylediklerimin neresinde kalıyor?

Ha bir de dipnot olarak şunu ekleyelim bu filmin gösterimi ilçe merkezlerinde bile 2-3 liraya yapıldı. Bazen seyirci filme, bazen de film seyirciye taşındı anlayacağınız... Bunların arasında 5000 nüfuslu ilçeler bile vardı. Önümüzdeki hafta okullar açılacak, herhangi bir ücra ilçeye gidin bir liseye,öğrencilere patlatın soruyu : "Bir yıl içinde hiç sinemaya gittiniz mi? Parmak kaldıranların % 90'ı bu filme gittiğini söyleyecektir. O zaman ben, biz bu filmi niye izledik ki? Seyirciyi bile kendiniz seçtiniz yahu?! Ha bir de bu filmin pedagojik olarak ciddi arızaları da var, bilesiniz... Günümüzde öğretmenlerin öğrencilerine "sen söyle" diye hitap etmesi yanlış kabul ediliyor. Çocuk kendisine adıyla seslenilmediği için psikolojik olarak etkilenebilir, ikincisi öğretmen merkezli eğitime işaret eder, ki çağın gerisindedir. Pijıt yapmış, öğrenin :)

@tenekteplaz

11 yıl önce

yazını genel itibari ile beğendimi belirteyim. En çok katıldığım nokta ise izleyicinin zekasını küçümsedikleri kısım. Bu aslında sadece bu filme has bir durum değil. Türk yapımı film, dizi , klip, reklam ne derseniz deyin kronik bir rahatsızlıktır bu. Verilecek mesajın ulaştığından emin olmak için katmerli yöntemler tercih edilir hep.

@darkscream

11 yıl önce

türkiye'nin en çok satan gazetesi zaman en çok izlenen filmi de selam olsun demişler belli ki :-)

@benkendimveben

11 yıl önce

arkadaşımın elindeki bedava film bileti ve ısrarları sonucu gittim bu filme. filmin başlama saatinden yarım saat geç başlaması ve salondaki insanları gözlemek ayrı bir keyifti . keşke film de bu kadar heyecanlı ve maceralı olsaydı !! amcalar ablalaar yaşlı başlı teyzeler sanki evlerindeen güç bela getirtilmiş gibi. etrafta koşuşan çocuklar, vırt vırt vırt ellerden düşmeyen akıllı telefonlar ve filmden çekilen kareler !! filme dair analtacak hiç bir şey kalmıyor ve ben filmin yarısında mide fesatları eşliğinde sıkılganlığın ve bunalmışlığın zirve noktasında sinemadan kaçıyorum..

saim orhan belgesellerini konulu yapmışlar !!

@tupac

11 yıl önce

5.3 / 10

Uzun metrajlı Samanyolu Tv dizisi

@osmancavlak

11 yıl önce

1 / 10

Her alanda var olan cemaatçilerin bir filmi eksikti, o da oldu. İzlemeden karantinalık filmlerden olarak görüyorum.

@nimama

11 yıl önce

8 / 10

Eskiden sadece mesaja odaklanır kalite önemsenmezdi. Dolaysıyla pek izlenebilir şeyler yapılmıyordu. Şimdi yavaş yavaş bunu değiştiriyorlar. Güzel bir film olmuş, her yaştan insanın sıkılmadan izleyeceği bir film...

@havlayankuzu

11 yıl önce

Vizyondaki ilk üç gün,burası da dahil bazı sinemalarda,sadece cemaat üyelerine özel öngösterimler yapılıyor ve üç günde çeyrek milyon seyirciye ve IMDB'de hatırı sayılır bir puana erişiliyor. Bu böyleyken,bu filmi cemaatin izleklerinden ne kadar soyutlayabiliriz ?

Çok ilginç bir durum,21.y.y.da binlerce "özgür" insanın, telkinle bir filme yönleniyor oluşları gerçekten üzerinde durup düşünülmesi gereken bir durumken,filmin sinematografik değerini tartışmayı reddediyorum.

Kimse kusura bakmasın ama, minibüslerle dershane çıkışı bu filme götürülen öğrencilerin,üniversite yurtlarından kaldırılan otobüslerin veya abiler,ablalar önderliğinde kafileler halinde bu filme gidecek insanların,bu filmin mevzubahis olumlu mesajlarını anlayabilecek seviyede olmadıklarını da düşünüyorum.

Kızma hakkım sonsuzdur,ilkokul öğrencileri bile artık kendi kararlarını kendileri verebiliyorken,bir filme,bu sayıda insanın "gönderilebiliyor" oluşunu neyle açıklıy
... Devamı
Vizyondaki ilk üç gün,burası da dahil bazı sinemalarda,sadece cemaat üyelerine özel öngösterimler yapılıyor ve üç günde çeyrek milyon seyirciye ve IMDB'de hatırı sayılır bir puana erişiliyor. Bu böyleyken,bu filmi cemaatin izleklerinden ne kadar soyutlayabiliriz ?

Çok ilginç bir durum,21.y.y.da binlerce "özgür" insanın, telkinle bir filme yönleniyor oluşları gerçekten üzerinde durup düşünülmesi gereken bir durumken,filmin sinematografik değerini tartışmayı reddediyorum.

Kimse kusura bakmasın ama, minibüslerle dershane çıkışı bu filme götürülen öğrencilerin,üniversite yurtlarından kaldırılan otobüslerin veya abiler,ablalar önderliğinde kafileler halinde bu filme gidecek insanların,bu filmin mevzubahis olumlu mesajlarını anlayabilecek seviyede olmadıklarını da düşünüyorum.

Kızma hakkım sonsuzdur,ilkokul öğrencileri bile artık kendi kararlarını kendileri verebiliyorken,bir filme,bu sayıda insanın "gönderilebiliyor" oluşunu neyle açıklıyabiliriz ??

İsteyen nefret etsin benden ama,filmle ilgili konuşmadan önce bunları düşünmeniz gerekiyor diye düşünüyorum.

Dünyanın en rezil filmi de olsa,bu filme binlerce insan gidecekti. Çünkü bu üstü kapalı bir "emir". Bu filmin niye kritiğini yapalım ? Ben taş da desem,ateş de desem bu filme "gidilecekti". Daha da açık konuşayım. İzleyicisi siperiş edilmiş bu film,her şekilde

İZ-LE-NE-CEK-Tİ

Sinema sektörümüz artık,ticari bir meta sayılabilecek cemaatle bütünleşti ve gişede batma riski taşıyan tüm yapımlar bu fırsatı görecek. Ne güzel bir gelişme. Güle güle kullanalım. Sinenamız daha da ilerler inşallah,maşallah.

@alone

11 yıl önce

Fethullah Gülen'in video çekip kamera karşısında tanıttığı filmdir.

Büdüt: Eksileyen arkadaşlar, pilavlıya gelirim nurlu sohbet yaparız, alırım gönlünüzü.
SPOILER

Selam filmine Benzer Film ekliyorsun.

Arama Sonuçları

Selam filmini Kategorize ediyorsun.

Bu filmi aşağıdaki seçenekleri işaretleyerek kategorize edebilirsin.

Arama Sonuçları

Selam filmine Konu ekliyorsun.

Arama Sonuçları

FİLM İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL