Bulantı

tekrar ede ede hem kendini hem de izleyiciyi tüketip, her filminde biraz daha vasatlaşmaya başlıyor zeki. eğer en erkenden kendini yenilemeye kalkmazsa "bir zamanlar..." diye başlayacak cümlelerin öznesi olacaktır. eskiden kendisini çok severdim ancak bu tekrarlarından ben bile sıkılmaya başladım nerdeyse. tamam, kapıları en iyi sen kapatamıyorsun, en büyük beşiktaşlı sensin ama yeter be zeki, içimiz kurudu be abi...

her ne ise...zeki'yi şimdilik bir yana bırakıp filme geçeyim, geçmeye çalışayım. şimdi bu film, jean paul sartre'nin aynı isimli kitabının uyarlaması mı? ben filmi buradan yorumlayacam. zeki'ye de bu soruyu sormuşlar ama "hayır, kitap uyarlaması değil" demiş. buradan zeki'ye sesleniyorum: sen dostoyevskihayranı ve kafayı varoluş meselesine takan bir adam olacaksın. zamanında albert camus'un yabancıkitabını yazgı; bir önceki filminde de dostoyevski'nin yeraltından notlar kitabını yeraltı adıyla sinemaya uyarlayacaksın. son filminin ismi de tesadüf o ya, varoluş felsefesinin kilometre taşlarından sartre'nin en bilindik eserlerinden bir tanesi olan bulantı ile aynı ismi taşıyacak, sonra da çıkıp diyeceksin ki "hayır efenim, bu film o kitabın uyarlaması değil" ya diyorum zeki, sen kimi yiyorsun? kimin inanıp inanmadığını bilemem ama ben yemem bunu.

peki sartre bulantı kitabında özetle ne diyor: "her şey varolmaklık" yani insaın yaptığı iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış her türlü eylem kişinin varoluşunun kapısını açar. bu tip bir felsefeyi, düşünceyi sinemaya uyarlamak gerçekten çok zor. çünkü hep dediğim gibi, varoluş, bilmekten ziyade hissedilen bir şeydir.

bu kısa bilgiden sonra, zeki'nin camus'un yabancı eserini görece başarılı bir şekilde uyarladıktan sonra, yine böylesi bir varoluş felsefesini konu alan, konudan ziyade bir durum örgüsü içerisinde ilerleyen kitabı sinemaya uyarlamaya çalışması bence kendi ve izleyici adına son derece yanlış bir karar olmuş.

neticesinde de son derece başarısız bir film ortaya çıkmış. bu başarısızlık, yukarıda sözünü ettiğim zorlukların yanında, zeki'nin hep aynı şeyleri yapıyor olmasından da kaynaklı. keza filmin en büyük eksisi de yeni bir şey ortaya koymamış olması.yoksa belki daha özgün bir konuyu yine bu şekilde işleseydi belki göze biraz daha fazla çarpabilirdi ama...zeki'nin ilk filmi c blok 1994 yapımı. bir c blok'a bir de bu filme bakıyorsun. neredeyse hemen hemen her şey aynı. sadece arada 21 senelik küçük bir fark var.

otur olm zeki, sıfır! hadi kıyamadım yine, eski filmlerinin hatrına 10 üzerinden 3 verdim gitti.