... Devamı İranlı yönetmen Makhmalbaf’ın gerçekle kurgu arasında gezinen belgeseli Selam Sinema, bir sinema filminde rol alabilmek için seçmelere katılan adayların hikayesine odaklanarak insan olmakla oyuncu olmayı karşılaştırıyor. İran’ın öncü yönetmenlerinden, çeşitli uluslarası festivallerden topladığı kucak dolusu ödüllerle tanınan Muhsin Makhmalbaf’ın ödül kazanmış belgeseli Selam Sinema 1996 İstanbul Film Festivali’nde de gösterilmişti. Gerçekle kurgu arasında maharetle gezinen ilginç bir film olan Selam Sinema’nın konusu ise şöyle: Sinemanın 100. yıldönümüne bir övgü olarak bir belgesel çekmeyi planlayan Makhmalbaf, gazeteye 100 oyuncuyu işe alacağına dair bir ilan verir. Ancak seçmelere planlanandan fazla sayıda katılım olması, Makhmalbaf’ın fikrinden vazgeçmesine neden olur ve yönetmen planladığından çok daha farklı bir film yapmaya başlar. Yaklaşık 5000 kişinin kuyruk olduğu oyuncu seçmeleri çeşitli kavgalara ve taşkınlıklara sebep olacaktır. Kameranın önünde onlarca kadın ve erkeğin neden geldiklerini açıklağı filmde, neredeyse bütün oyuncu adaylarının kişisel hikayeleri dramatik bir dille ekranlara getiriliyor. Yönetmenin yani Makhmalbaf’ın adaylardan, aktörlerin yaptığı gibi 10 saniye içinde, gülerken ağlamaya başlamalarını istediği, aksi takdirde eleneceklerini bildirdiği filmde, oldukça ilginç sahnelerle hem insana hem de sinema sanatına dair farklı sözler söyleniyor. Belgeselin İran toplumundan verdiği yansıma azımsanacak gibi değil. Az sayıda profesyonel oyuncunun rol aldığı filmde gerçekleştirilen seçmelerin ne kadarının gerçek, ne kadarının senaryo gereği olduğu sorusu ise seyircinin pek öyle, kolay kolay yanıtlayamayacağı bir soru olarak kalıyor. Filmdeki oyunculara ve aslında ekran başındaki seyirciye oyuncu olmayı mı, insan olmayı mı istediğinin sorulduğu filmde Makhmelbaf’ın sinematografi ve anlatımdaki ustalığı bir kez daha gözler önüne seriliyor.
alıntılayan: lahanaman