The Guard

In Bruge’ü yaratan Martin McDonagh’ın kardeşinin filmi olması size az çok bir fikir verebilir. Çünkü film birçok açıdan In Bruges’ü andırıyor. Bu kardeşler nasıl çevrede büyüdüyse artık. Filmdeki karakterler gerçek olduğu kadar absürd görünüyorlar. Başroldeki polis Boyle uyuşturuculara meraklı ve hasta annesiyle edepsiz diyalaglar kurabilecek kadar geniş, kötü gangster çetesi bütün filozofların İngiliz olmasından şikayetçi, ajan Everett ise araştırması esnasında ingilizce konuşan birini bulamamaktan yakınıyor. Bu sırada aralarda bol küfür ve ırkçı espriler fink atmakta. Bütün bunlar filmin nihilist havasına açıkça yazarsam Britanyalıların okyanusta bi adada yaşama duygusuna o kadar yakışıyorki ancak görmeniz gerekir. Sanırım ilerde daha çok duyacağınız bu filmi mümkünse altyazılı izlemenizi öneririm. Biraz fazla "fuck" duyabilirsiniz ama ince esprileri ve Britanya’nın birazda bizim buralardakine benzer dil sorununu daha yakından gözlemleyebilirsiniz. Sonuçta bu tür zeka ve hüzün dolu komedi filmlerinden senede kaç tane yapılıyor ki...

Ayrıca film bittikten sonra dahi yüzünüzde buruk bir tebessüm yaratabilir. 1988 Seul Olimpiyatlarında 1500 metre serbest stilde Rus ve 2 Alman yüzücünün ardında kalarak 4. olan ve hiç bir ödül alamayan sporcuyu merak ederseniz cevabı burada...