Conversations with a Killer: The Ted Bundy Tapes

Bu tip belgeselleri çok tüketmediğim için teknik anlamda ne kadar iyidir değildir değerlendiremiyorum. Fakat izlerken olayın özellikle toplumda neden olduğu değişiklikleri, hatta Amerikan sinemasındaki köklü değişiklikleri bile epey düşündüm. 70’li, 80’li hatta 90’lı yıllarda bile öyle çok slasher filmi basıldı ki Ted Bundy gibi adamların insanların algısında ne gibi yıkımlar yarattıklarını buradan anlayabiliriz.
Özellikle Mindhunter’da işlenen konunun buraya yansımasını da görüyoruz. Amerikanlar 60 yıl önce çıkıp ’’bu cinayetler işleniyor ama neden işleniyor, bu adamların amacı ne?’’ deme zekiliğini gösterip kadına şiddeti, cinsel suçları ayrı değerlendirip araştırmaya başlamışlar. Fakat bu profil oluşturma tekniği Ted Bundy’nin çocukluğu için o kadar yetersiz kalıyor ki çıkmaz da burada açılıyor. Çünkü kusursuz bir geçmişi var. Bu da ’’katillerin içinde var bu, onlar şeytan’’ sığ bakış açısının yeniden su yüzüne çıkmasına sebep oluyor. Ancak adım adım tırmanarak, Bundy’nin yetişkinliğinde kadınlara karşı yaşadığı psikolojik hüsranları denkleme kattıklarında bir şeyler mantıklı geliyor.
Seri katillerin ünlü olma çabası da hep ilgi çekici olmuştur benim için ve Ted Bundy bunun en büyük örneği olabilir. Ünlü olmak için oluşturduğu bu takıntının şov dünyasının içeriği nedeniyle değil şov dünyasının büyüklüğü nedeniyle olması çıkarımını yapmayı da kendimce mantıklı buluyorum.
Biraz o dönemin medyasına indiğimizde günümüz Türkiye’sine benzerlikleri de görüyoruz. Yetkililerin ’’kadına şiddet abartılıyor’’, ’’sadece kadın mı öldürülüyor erkek de öldürülüyor’’ gibi sığ ve cinsiyetçi yaklaşımlarını görmek tahmin etmek zor değil.
Tüm bu sebeplerle, içinde bulunduğumuz durum nedeniyle de ekstra kafa açıcı bir hale geliyor bu belgesel. Zaten 4 bölüm ve ortalama 1 saat. Çok da zamanınızı almaz, bir şeyler katar, bana kattı. İzlemenizi öneririm.