13 yıl önce
7.7
524 OYPUAN VER
5
Imdb: 7.9 (57.617 OY)
KONUSU
Bir intihar girişiminin ardından psikiyatrik tedavi gören alkol ve uyuşturucu bağımlısı Cahit, 40 yaşlarında, Türk kökenli bir Alman’dır. Doktoru ona "İntihar, hayatına nokta koymanın tek yolu değildir" dediğinde yaşama yenidne başlaması gerektiğini anlar. Yine bir Türk olan Sibel, genç ve güzel bir
... Devamı
Bir intihar girişiminin ardından psikiyatrik tedavi gören alkol ve uyuşturucu bağımlısı Cahit, 40 yaşlarında, Türk kökenli bir Alman’dır. Doktoru ona "İntihar, hayatına nokta koymanın tek yolu değildir" dediğinde yaşama yenidne başlaması gerektiğini anlar. Yine bir Türk olan Sibel, genç ve güzel bir kızdır ve tutucu ailesinin baskısı onu da bir intihar denemesine sürüklemiştir. Sibel, ölmeyi denemek yerine başka bir kurtuluş yolu getirir aklına: yeni tanıştığı Cahit’ten onunla evlenmesini ister!
Hayatına biraz olsun anlam katmak, biraz da kıza yardım etmek isteyen Cahit bu teklifi kabul eder. İlk başta tek paylaşımları, birlikte oturdukları küçük daire olan ikiliye, kaderin oynayacağı bir oyun vardır elbette: aşktan kaçabilir misiniz?
Hayatına biraz olsun anlam katmak, biraz da kıza yardım etmek isteyen Cahit bu teklifi kabul eder. İlk başta tek paylaşımları, birlikte oturdukları küçük daire olan ikiliye, kaderin oynayacağı bir oyun vardır elbette: aşktan kaçabilir misiniz?
-
Fatih Akın
Yönetmen
OYUNCULAR
Tüm Oyuncular ve Teknik Ekip
Sibel Güner
Cahit Tomruk
Seref
Selma
Barmann
Barmann Is...
Nico
Maren
YORUM YAZ
POPÜLER YORUMLAR
Duvara Karşı (Gegen Die Wand)
Almanya ile İstanbul arasında geçen, parçalanmış hayatların -yaşanmışlık koktuğundan- fotosentez yapılarak yaşanan hayatlardan daha bütün olduğunu gösteren Fatih Akın şaheseridir.
Her zaman insanların kendi ülkelerinin toprağına ait filmlerin esas dram özelliği taşıdığını söyleyen biri olarak bu filmin bunun en büyük kanıtlarından biri olduğunu düşünmekteyim. Çünkü yabancı filmlerde başkalarına acı teşkil eden federallere, savaşlara, fuckbuddy temalı aşklarının gerçek aşka dönüşmesine bir yere kadar içlenebilirsiniz. Sonuçta ait olmadığınız bir kültürde ve hayatta yaşanan olaylardır; bir yerden sonra filmde verilen gerçeklik lastik tadı verir.
Ama bu film her ne kadar kendi ailelerine toz kondurmak istemeyen İnsanların türkleri resmen aşağılamışlar şeklindeki söylemleri olsa da onlar kabul etsin ya da etmesin ne yazıkki Türkiyede hala var olan evet 21 yya rağmen - ... Devamı
Almanya ile İstanbul arasında geçen, parçalanmış hayatların -yaşanmışlık koktuğundan- fotosentez yapılarak yaşanan hayatlardan daha bütün olduğunu gösteren Fatih Akın şaheseridir.
Her zaman insanların kendi ülkelerinin toprağına ait filmlerin esas dram özelliği taşıdığını söyleyen biri olarak bu filmin bunun en büyük kanıtlarından biri olduğunu düşünmekteyim. Çünkü yabancı filmlerde başkalarına acı teşkil eden federallere, savaşlara, fuckbuddy temalı aşklarının gerçek aşka dönüşmesine bir yere kadar içlenebilirsiniz. Sonuçta ait olmadığınız bir kültürde ve hayatta yaşanan olaylardır; bir yerden sonra filmde verilen gerçeklik lastik tadı verir.
Ama bu film her ne kadar kendi ailelerine toz kondurmak istemeyen İnsanların türkleri resmen aşağılamışlar şeklindeki söylemleri olsa da onlar kabul etsin ya da etmesin ne yazıkki Türkiyede hala var olan evet 21 yya rağmen - ... Devamı
Duvara Karşı (Gegen Die Wand)
Almanya ile İstanbul arasında geçen, parçalanmış hayatların -yaşanmışlık koktuğundan- fotosentez yapılarak yaşanan hayatlardan daha bütün olduğunu gösteren Fatih Akın şaheseridir.
Her zaman insanların kendi ülkelerinin toprağına ait filmlerin esas dram özelliği taşıdığını söyleyen biri olarak bu filmin bunun en büyük kanıtlarından biri olduğunu düşünmekteyim. Çünkü yabancı filmlerde başkalarına acı teşkil eden federallere, savaşlara, fuckbuddy temalı aşklarının gerçek aşka dönüşmesine bir yere kadar içlenebilirsiniz. Sonuçta ait olmadığınız bir kültürde ve hayatta yaşanan olaylardır; bir yerden sonra filmde verilen gerçeklik lastik tadı verir.
Ama bu film her ne kadar kendi ailelerine toz kondurmak istemeyen İnsanların türkleri resmen aşağılamışlar şeklindeki söylemleri olsa da onlar kabul etsin ya da etmesin ne yazıkki Türkiyede hala var olan evet 21 yya rağmen - (21. YY lafını ilk defa cümle içinde kullandığım için çok heyecanlıyım) birçok baskıcı,bağnaz ailenin portresini çizmektedir.
Filmden ana hatları ile bahsedecek olursak henüz izlemeyenler için yani spoylırın olmadığı kısım:
Almanyada yaşayan türk kızı Sibel aile baskısından kaçmak için son çare olarak intiharı dener ve başarılı olamayınca yatırıldığı hastanede tanıştığı Cahit Tomhvukla evllenirse ölümle yakalayamadığı kurtuluş şansını evlenirse gerçekleştirebileceği fikri aklına gelir. Yani Sibel özgürlüğüne kavuşmak için Cahitle sahte evlilik yapacak böylelikle ailesinden uzakta arzuladığı hayatı yaşayabilecektir.
Spoylıra girmeden önce şunu belirtmek isterim ki filmin müzikleri akıllara zarardır. Fatih Akının film müzikleri seçme konusunda dahi olduğunu düşünüyorum. Zira ben bir filmin müziği güzelse o film güzeldir insanıyım.
Bunun dışında Sibel Kekilli,Güven Kıraç ve Meltem Cumbulun oyunculuklarını başarılı buldum. Hatta Meltem Cumbulunkini öyle başarılı buldum ki kendisine karşı Yılan Hikayesindeki köylü kızı karakteri ile başlayan Gönül Yarasında bir duralayan öldürme isteğim katbe kat arttı. Birol Ünele ise insan hasta olur, o ayrı bir yazı konusudur. Film sırf o en berduş hallerinde bile varolan karizması,sempatik türkçesi, boş gibi görünen anlamlı bakışları için bile izlenilebilir.
-------------Dikkat spoylır çıkabilir---------
Karısı öldükten sonra hayattan vazgeçip barlarda şişe toplayan Cahitin üzerine gelen duvarlara meydan okuyup hızla çarptığı duvardan sonra götürüldüğü hastanede Sibelle karşılaşmasıyla başlayan hikayede birbirini parçalayan bütünleyen ve yoluna devam eden iki hayat anlatılıyor. Film aile, toplum baskısı gibi olguların insanları ne tür mantık dışı yöntemlere gark edeceğini, sevgisiz ve körükörüne inançlı bir ailede yaşayan insanın umutsuzca dışarda aradığı mutluluğu sorgularken inceden inceye hayatını yaşamayan dipteki insanların bir amaç bulduğunda sonu yalnız bitse bile nasıl ayağa kalkabildiğini gösteriyor.
Filmde en akılda kalıcı sahneler muhteşem yine mi çiçek şarkısı eşliğinde kurulan rakı sofrası, Sibelin Cahitin hapse girmesinden dolayı duyduğu suçlulukla Ağla Sevdam eşliğinde kendini tokatladığı ve jiletlediği sahne, bar zemininde sızmışken tecavüze uğradığı sahne -ki her önüne gelene güvenmenin sonucu daha güzel tasvir edilemezdi sanırım-. Ve Cahit hapse düştükten sonra Sibel’in hayattan yeniden vazgeçtiğini gösteren adamlara kendini bilerek bıçaklattığı sahne. (Ek olarak aşkın kokuyla özdeşleştirildiği Cahitin Sibelin yokluğunda gardrobundaki elbiseleri kokladığı sahne de çok güzeldir.)
Toparlayacak olursak insan hayata ancak uğruna yaşayabilecek birşey bulduğunda dört elle sarılır. Amacı olmayan insanların da mezarlıktakilerden tek farkı nefes almaktır. Aşka ,aile baskısına, sokaklara, hayal kırıklıklarına, dibe, mutluluğa tüm duygulara değinen insanın kanına dokunan, ağrına giden ara ara izlenip sarsılınması gereken şahane filmdir.
Ve son sahne ile Cahit doğduğu topraklara otobüsle yol alırken Sibel çocuğunu ve mecburen başka bir adamla kurduğu hayatı tercih etmiştir. ’Herkesin yalnız öleceğinin’ su götürmez gerçekliği eşliğinde iki yaşayan ölü birbirlerinin hayatlarına can üfleyip kendi yollarına Gitmiştir.
-----------FIN-----------
Almanya ile İstanbul arasında geçen, parçalanmış hayatların -yaşanmışlık koktuğundan- fotosentez yapılarak yaşanan hayatlardan daha bütün olduğunu gösteren Fatih Akın şaheseridir.
Her zaman insanların kendi ülkelerinin toprağına ait filmlerin esas dram özelliği taşıdığını söyleyen biri olarak bu filmin bunun en büyük kanıtlarından biri olduğunu düşünmekteyim. Çünkü yabancı filmlerde başkalarına acı teşkil eden federallere, savaşlara, fuckbuddy temalı aşklarının gerçek aşka dönüşmesine bir yere kadar içlenebilirsiniz. Sonuçta ait olmadığınız bir kültürde ve hayatta yaşanan olaylardır; bir yerden sonra filmde verilen gerçeklik lastik tadı verir.
Ama bu film her ne kadar kendi ailelerine toz kondurmak istemeyen İnsanların türkleri resmen aşağılamışlar şeklindeki söylemleri olsa da onlar kabul etsin ya da etmesin ne yazıkki Türkiyede hala var olan evet 21 yya rağmen - (21. YY lafını ilk defa cümle içinde kullandığım için çok heyecanlıyım) birçok baskıcı,bağnaz ailenin portresini çizmektedir.
Filmden ana hatları ile bahsedecek olursak henüz izlemeyenler için yani spoylırın olmadığı kısım:
Almanyada yaşayan türk kızı Sibel aile baskısından kaçmak için son çare olarak intiharı dener ve başarılı olamayınca yatırıldığı hastanede tanıştığı Cahit Tomhvukla evllenirse ölümle yakalayamadığı kurtuluş şansını evlenirse gerçekleştirebileceği fikri aklına gelir. Yani Sibel özgürlüğüne kavuşmak için Cahitle sahte evlilik yapacak böylelikle ailesinden uzakta arzuladığı hayatı yaşayabilecektir.
Spoylıra girmeden önce şunu belirtmek isterim ki filmin müzikleri akıllara zarardır. Fatih Akının film müzikleri seçme konusunda dahi olduğunu düşünüyorum. Zira ben bir filmin müziği güzelse o film güzeldir insanıyım.
Bunun dışında Sibel Kekilli,Güven Kıraç ve Meltem Cumbulun oyunculuklarını başarılı buldum. Hatta Meltem Cumbulunkini öyle başarılı buldum ki kendisine karşı Yılan Hikayesindeki köylü kızı karakteri ile başlayan Gönül Yarasında bir duralayan öldürme isteğim katbe kat arttı. Birol Ünele ise insan hasta olur, o ayrı bir yazı konusudur. Film sırf o en berduş hallerinde bile varolan karizması,sempatik türkçesi, boş gibi görünen anlamlı bakışları için bile izlenilebilir.
-------------Dikkat spoylır çıkabilir---------
Karısı öldükten sonra hayattan vazgeçip barlarda şişe toplayan Cahitin üzerine gelen duvarlara meydan okuyup hızla çarptığı duvardan sonra götürüldüğü hastanede Sibelle karşılaşmasıyla başlayan hikayede birbirini parçalayan bütünleyen ve yoluna devam eden iki hayat anlatılıyor. Film aile, toplum baskısı gibi olguların insanları ne tür mantık dışı yöntemlere gark edeceğini, sevgisiz ve körükörüne inançlı bir ailede yaşayan insanın umutsuzca dışarda aradığı mutluluğu sorgularken inceden inceye hayatını yaşamayan dipteki insanların bir amaç bulduğunda sonu yalnız bitse bile nasıl ayağa kalkabildiğini gösteriyor.
Filmde en akılda kalıcı sahneler muhteşem yine mi çiçek şarkısı eşliğinde kurulan rakı sofrası, Sibelin Cahitin hapse girmesinden dolayı duyduğu suçlulukla Ağla Sevdam eşliğinde kendini tokatladığı ve jiletlediği sahne, bar zemininde sızmışken tecavüze uğradığı sahne -ki her önüne gelene güvenmenin sonucu daha güzel tasvir edilemezdi sanırım-. Ve Cahit hapse düştükten sonra Sibel’in hayattan yeniden vazgeçtiğini gösteren adamlara kendini bilerek bıçaklattığı sahne. (Ek olarak aşkın kokuyla özdeşleştirildiği Cahitin Sibelin yokluğunda gardrobundaki elbiseleri kokladığı sahne de çok güzeldir.)
Toparlayacak olursak insan hayata ancak uğruna yaşayabilecek birşey bulduğunda dört elle sarılır. Amacı olmayan insanların da mezarlıktakilerden tek farkı nefes almaktır. Aşka ,aile baskısına, sokaklara, hayal kırıklıklarına, dibe, mutluluğa tüm duygulara değinen insanın kanına dokunan, ağrına giden ara ara izlenip sarsılınması gereken şahane filmdir.
Ve son sahne ile Cahit doğduğu topraklara otobüsle yol alırken Sibel çocuğunu ve mecburen başka bir adamla kurduğu hayatı tercih etmiştir. ’Herkesin yalnız öleceğinin’ su götürmez gerçekliği eşliğinde iki yaşayan ölü birbirlerinin hayatlarına can üfleyip kendi yollarına Gitmiştir.
-----------FIN-----------
yorumu yazan arkadaş, filmi beğendiği için kendince güzel noktalar koymuş ama çokça abartıldığını düşünüyorum ben bu filmin. belki "aşk" kavramına bilinen anlamında yabancı olduğum için bir türlü nüfuz edemedim. (halbuki bergman'ın scener ur ett aktenskap'ı başyapıttır benim gözümde)
hayatta problemleri olan iki insanın dağıtması, milyonlarca kere izlediğimizden çok da farklı bir şekilde sunulmuyor. yani kız almanya'da yaşayan türk olunca bana daha "derin" gelmiyor karşımda oynayan film. hatta daha da basitleştireyim, kafa olarak liseli bir kızın sarsak adımlarını izlemek biraz gerdi beni, ne yapıyorum burada dedim.
bence filmin en kayda değer tarafı birol ünel'in oyunculuğu. ciddi anlamda dibe vurmak isteyen ve vuran bir insanı çok iyi yansıtmış.
fatih akın'ı dünyaya tanıtan bu film, her ne kadar "içimizden" olarak lanse edilebilse de bence auf der anderen seite "yaşamın kıyısında" bundan çok çok daha benliğe dokunmakta. zaten auf ... Devamı
hayatta problemleri olan iki insanın dağıtması, milyonlarca kere izlediğimizden çok da farklı bir şekilde sunulmuyor. yani kız almanya'da yaşayan türk olunca bana daha "derin" gelmiyor karşımda oynayan film. hatta daha da basitleştireyim, kafa olarak liseli bir kızın sarsak adımlarını izlemek biraz gerdi beni, ne yapıyorum burada dedim.
bence filmin en kayda değer tarafı birol ünel'in oyunculuğu. ciddi anlamda dibe vurmak isteyen ve vuran bir insanı çok iyi yansıtmış.
fatih akın'ı dünyaya tanıtan bu film, her ne kadar "içimizden" olarak lanse edilebilse de bence auf der anderen seite "yaşamın kıyısında" bundan çok çok daha benliğe dokunmakta. zaten auf ... Devamı
yorumu yazan arkadaş, filmi beğendiği için kendince güzel noktalar koymuş ama çokça abartıldığını düşünüyorum ben bu filmin. belki "aşk" kavramına bilinen anlamında yabancı olduğum için bir türlü nüfuz edemedim. (halbuki bergman'ın scener ur ett aktenskap'ı başyapıttır benim gözümde)
hayatta problemleri olan iki insanın dağıtması, milyonlarca kere izlediğimizden çok da farklı bir şekilde sunulmuyor. yani kız almanya'da yaşayan türk olunca bana daha "derin" gelmiyor karşımda oynayan film. hatta daha da basitleştireyim, kafa olarak liseli bir kızın sarsak adımlarını izlemek biraz gerdi beni, ne yapıyorum burada dedim.
bence filmin en kayda değer tarafı birol ünel'in oyunculuğu. ciddi anlamda dibe vurmak isteyen ve vuran bir insanı çok iyi yansıtmış.
fatih akın'ı dünyaya tanıtan bu film, her ne kadar "içimizden" olarak lanse edilebilse de bence auf der anderen seite "yaşamın kıyısında" bundan çok çok daha benliğe dokunmakta. zaten auf der anderen seite dışında fatih akın'ın diğer filmleri ciddi derecede vasat yapımlardır bana göre.
film hakkında yazılacak en kestirme ve doğru tesbiti yazar yapmış: 'Herkesin yalnız öleceğinin' su götürmez gerçekliği eşliğinde iki yaşayan ölü birbirlerinin hayatlarına can üfleyip kendi yollarına Gitmiştir.
hayatta problemleri olan iki insanın dağıtması, milyonlarca kere izlediğimizden çok da farklı bir şekilde sunulmuyor. yani kız almanya'da yaşayan türk olunca bana daha "derin" gelmiyor karşımda oynayan film. hatta daha da basitleştireyim, kafa olarak liseli bir kızın sarsak adımlarını izlemek biraz gerdi beni, ne yapıyorum burada dedim.
bence filmin en kayda değer tarafı birol ünel'in oyunculuğu. ciddi anlamda dibe vurmak isteyen ve vuran bir insanı çok iyi yansıtmış.
fatih akın'ı dünyaya tanıtan bu film, her ne kadar "içimizden" olarak lanse edilebilse de bence auf der anderen seite "yaşamın kıyısında" bundan çok çok daha benliğe dokunmakta. zaten auf der anderen seite dışında fatih akın'ın diğer filmleri ciddi derecede vasat yapımlardır bana göre.
film hakkında yazılacak en kestirme ve doğru tesbiti yazar yapmış: 'Herkesin yalnız öleceğinin' su götürmez gerçekliği eşliğinde iki yaşayan ölü birbirlerinin hayatlarına can üfleyip kendi yollarına Gitmiştir.
Birol Ünel’in barda bardağı kırarak aşık olduğunu haykırması hayatım boyunca gözümün önünden gitmeyecek. Sanırım bu zamana kadar izlediğim en etkileyici sahne.
fatih akın bu filme kadar kimsenin doğru dürüst tanımadığı iki oyuncu sibel kekilli ve birol ünel’e filminde başrol vererek ne kadar cesur olduğunu ispatlarken, bu yerinde tercihler sayesinde kariyerininde en iyi filmini yapmış oldu...
ayrıca filmde fatih akın ağır roman’a dolayısı ile türk sinemasına selamını çakmıştır...
’ağla sevdam’ isimli parçanın nasıl bir etkisi vardır bilmiyorum ama... bu şarkı eşliğinde ’ağır roman’ da okan bayülgen’in, ’duvara karşı’ da sibel kekilli’nin bileklerini kestiğini görüyoruz.
ayrıca filmde fatih akın ağır roman’a dolayısı ile türk sinemasına selamını çakmıştır...
’ağla sevdam’ isimli parçanın nasıl bir etkisi vardır bilmiyorum ama... bu şarkı eşliğinde ’ağır roman’ da okan bayülgen’in, ’duvara karşı’ da sibel kekilli’nin bileklerini kestiğini görüyoruz.
YENİ YORUMLAR
Tüm Yorumlar
aşklarından hiç şüphe etmedim, öyle güzel yansıtmışlar ki seyirciye... sanki dünyaya gözlerini yeni açmış ve her şeyden ürken iki yavru köpek gibilerdi. birbirlerine alışmaları, bağlanmaları, aşkları.. fizikötesindeymişim gibi hissettirdi. zaten o yemek sahneleri içimde bir huzur ışığı patlatıyor, imreniyorum..
Böyle aşk filmi olacaksa aşk filmleri hayranı olabilirim. Romantik filmler çok tarzım değil ama bu çok başka. Harika detaylar var. Tek sorunum planların çoğu yarıda kesilmiş gibiydi. Sanki bı cümle daha soylenecekti ama kesmişler gibiydi ama onun dışında en sevdiğim filmler arasına girdi. Bu zamana kadar nasıl izlememişim dedirtti. Tek kelimeyle bayıldım. Birol ünel gerçek anlam da hakkını vermiş onu ayrıca çok beğendim.
Filmde Cahit ve Sibel'in birbirine yavaş yavaş bağlanışları ve aşkları çok gerçekti.Romantik film adı altında izledim tatlıydı.Aile ile izleyebileceğiniz bir film değil
Ne yaşarsanız yaşayın aşkın peşinden gitmenin bir sınırı var eğer başkalarının canını yakmaya başlarsanız aşkınız zalimlikten başka bir şey olmaz. En doğru karar bazen fedakarlık ve yalnızlık gerektirir. Hayat öyle bir şey ki yarın ki kimliğimiz bugün ki kendimizi tanımayacak hale getiriyor bizi.
film boyu o kadar keyif aldım ki. bu kadar absürt ve gerçek dışı gibi duran bir hikaye nasıl bu kadar gerçek olağan ve içten hissettirebilir bilmiyorum. zaten yıllardır o yemek sofrasını kurdukları sahneye aşığım. sonunu bu kadar leş ve özensiz bitirmeselerdi sonsuza dek başucumda saklardım bu filmi. büyümeye çalışan ama asla başaramayan iki küçük çocuklardı sanki. bütün kirliliğin arasında da nedense sevgileri bana çok dokundu. çocuksu yanı dokundu. ama kardeşim hani o son olmuş mu cidden?
Müzikleri harika öncelikle, ve her filmin bence damakta bıraktığı bir tat vardır bu filmde de çok değişik şeyler hissettim. Birol Ünelin oyunculuğu ve fazlasıyla karizmatik oluşu filme bir artı olmuş
Ben bu filmi nasıl kaçırmışım bilmiyorum ama iyi ki izledim. Birol Ünel'in oyunculuğu ise beni benden aldı. Son olarak biber dolması ve rakı sahnesinde beni bitirdiler. Düştüm, kalkamam artık. Yine mi güzeliz yine mi çiçek..
Bu filme birsürüetiketleme yapılmıştı(negatif anlamda). Hala anlamış değilim neden olduğunu, bence muhteşem film. Bende yeri çok farklı.
istanbul otogarıdan çağlar turizm'e ait sarı bir otobüs kalkar mersine. 37 numara, cam kenarında cahit tomruk oturur. öylesine buruk bir bakışıyla gelir ki filmin sonu, durup durup hala cahit'in mersin'de yalnız başına ne yaptığını düşünürüm. bu da birol ünel'in cahit tomruk karakterini nasıl yedire yedire oynadığının kanıtıdır bana göre.
iyi senaryo, iyi oyunculuk ve iyi yönetmenlik. sen ne güzel ve geç kalmış bir filmsin duvara karşı.
ayrıca sanat filmlerinin sonunda gelmeyen tüm kadınlara lanet gelsin.
ayrıca sanat filmlerinin sonunda gelmeyen tüm kadınlara lanet gelsin.
İzleyenine kastı olan -onu dağıtmaya ant içmiş- iki sınırda kişiiğin aşk öyküsü.
Yıllar sonra tekrar izledim. Filmin adının niçin duvara karşı oldugunu ancak 30 yaşında anlaya bildim. Hay çok yaşa fatih akın. O nevi şahsına münhasır kişi birol ünel i saygıyla anıyorum. Gayet tabii müzikler de çok hoş.
saygılarımla.
saygılarımla.
Bazı malum sebeplerden dolayı filmi yeni izledim. Malum sebep derken, Sibel Kekilli'den bahsediyorum. Bir film "magazinsel" ögelerle çok öne çıkartılınca filme karşı soğuyorum açıkcası ve "Duvara Karşı"ya soğukluğum 10 yıl sonra bitti. Fatih Akın bence büyük iş kotartmış. Sağlam senaryo, üst düzey oyunculuk ve "kültür" sıkışmasını anlatımındaki başarısı itibariyle çok iyi bir izlenim bıraktı bende film... Fatih Akın'a tekrar dönüyorum; ki heşerimdir kendisi. Helal olsun...
''punk ölmedi...''
Duvara Karşı filmine Benzer Film ekliyorsun.
Duvara Karşı filmini Kategorize ediyorsun.
Bu filmi aşağıdaki seçenekleri işaretleyerek kategorize edebilirsin.
Duvara Karşı filmine Konu ekliyorsun.
FİLM İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLER
Arama sonuçları
Bu filmi izleyen 20 kişi
Kullanıcı Bulunamadı...
ÜYE OL