10 yıl önce
6.8
71 OYPUAN VER
5
Imdb: 6.9 (19.223 OY)
KONUSU
Genç bir reklam ajansı çalışanı olan Tom, bir cenaze töreni için şehir dışında bir yolculuğa çıkar. Ölen kişi Tomun sevgilisi olan Guillame adında bir gençtir; ama Guillameun ailesinin ilişkilerinden haberi yoktur. Fakat erkek kardeşi Franciste bir gariplik vardır, sanki Tom ve Guillameun ilişkileri
... Devamı
Genç bir reklam ajansı çalışanı olan Tom, bir cenaze töreni için şehir dışında bir yolculuğa çıkar. Ölen kişi Tomun sevgilisi olan Guillame adında bir gençtir; ama Guillameun ailesinin ilişkilerinden haberi yoktur. Fakat erkek kardeşi Franciste bir gariplik vardır, sanki Tom ve Guillameun ilişkilerinden haberdardır. Zira Toma beklenmedik hamlelerle psikolojik baskı yapmaya başlar.
-
Xavier Dolan
Yönetmen
OYUNCULAR
Tüm Oyuncular ve Teknik Ekip
Tom
Francis
Agathe
Sarah
Bar Owner
Rahip
Doktor
Petite Fil...
YORUM YAZ
POPÜLER YORUMLAR
xavier dolan'ın bu yeni filminde yönetmenlik ve oyunculuğu yine standartın üzerinde...
''bugün bana ait olan bir parça öldü.
ve ben yas tutamıyorum.
çünkü "üzüntü" kelimesinin
tüm eş anlamlarını unuttum.
şimdi sensiz yapabileceğim tek şey
senin bıraktığın boşluğu
başka bir şey ile doldurmak olacak.''
''bugün bana ait olan bir parça öldü.
ve ben yas tutamıyorum.
çünkü "üzüntü" kelimesinin
tüm eş anlamlarını unuttum.
şimdi sensiz yapabileceğim tek şey
senin bıraktığın boşluğu
başka bir şey ile doldurmak olacak.''
"Tom'a süt sağmayı öğret."
Xavier Dolan'ın hayranı olduğumu söylemek sanırım az bile kalır. Fakat büyük bir heyecanla beklediğim Tom Çiftlikte'yi beğenmedim. Belki de bu filmi evimde izleseydim ne kadar güzel olduğunu fersah fersah her yere yazacaktım ama sinemada izleyince dayanılmaz bir hal aldı.
Film, Tom'un sevgilisinin kaybının ardından bir peçeteye notlar almasıyla başlıyor ve filmin başı (hatta eve Agathe gelene kadarki kısım) gayet güzel, iyi bir film olacakmış gibi.
Hikaye devam ettikçe filmde ulaşamadığım bazı noktalar oldu: 1. Karakterlerle bir bağ kurabilmek 2. Hikayeyi takip edebilmek 3. Olayları birbirine bağlayabilmek 4. Filmin vermeye çalıştığı mesajı anlayabileceğimiz yerleri kaçırmak 5. Filmden zevk alabilmek
1. Karakterlerle bir bağ kurabilmek
Filmin kalbi Tom olsa gerek, fakat Tom'un çektiği acıyı zaman zaman algılamanız çok güç. Birkaç sahnede içiniz acıyor, sonra ni ... Devamı
Xavier Dolan'ın hayranı olduğumu söylemek sanırım az bile kalır. Fakat büyük bir heyecanla beklediğim Tom Çiftlikte'yi beğenmedim. Belki de bu filmi evimde izleseydim ne kadar güzel olduğunu fersah fersah her yere yazacaktım ama sinemada izleyince dayanılmaz bir hal aldı.
Film, Tom'un sevgilisinin kaybının ardından bir peçeteye notlar almasıyla başlıyor ve filmin başı (hatta eve Agathe gelene kadarki kısım) gayet güzel, iyi bir film olacakmış gibi.
Hikaye devam ettikçe filmde ulaşamadığım bazı noktalar oldu: 1. Karakterlerle bir bağ kurabilmek 2. Hikayeyi takip edebilmek 3. Olayları birbirine bağlayabilmek 4. Filmin vermeye çalıştığı mesajı anlayabileceğimiz yerleri kaçırmak 5. Filmden zevk alabilmek
1. Karakterlerle bir bağ kurabilmek
Filmin kalbi Tom olsa gerek, fakat Tom'un çektiği acıyı zaman zaman algılamanız çok güç. Birkaç sahnede içiniz acıyor, sonra ni ... Devamı
"Tom'a süt sağmayı öğret."
Xavier Dolan'ın hayranı olduğumu söylemek sanırım az bile kalır. Fakat büyük bir heyecanla beklediğim Tom Çiftlikte'yi beğenmedim. Belki de bu filmi evimde izleseydim ne kadar güzel olduğunu fersah fersah her yere yazacaktım ama sinemada izleyince dayanılmaz bir hal aldı.
Film, Tom'un sevgilisinin kaybının ardından bir peçeteye notlar almasıyla başlıyor ve filmin başı (hatta eve Agathe gelene kadarki kısım) gayet güzel, iyi bir film olacakmış gibi.
Hikaye devam ettikçe filmde ulaşamadığım bazı noktalar oldu: 1. Karakterlerle bir bağ kurabilmek 2. Hikayeyi takip edebilmek 3. Olayları birbirine bağlayabilmek 4. Filmin vermeye çalıştığı mesajı anlayabileceğimiz yerleri kaçırmak 5. Filmden zevk alabilmek
1. Karakterlerle bir bağ kurabilmek
Filmin kalbi Tom olsa gerek, fakat Tom'un çektiği acıyı zaman zaman algılamanız çok güç. Birkaç sahnede içiniz acıyor, sonra niye böyle hissettiğinizi dahi unutuyorsunuz. Diğer bir ilgi çekici karakter olan Francis, aslında üzerine sayfa sayfa metinler yazılabilecek bir psikopatken onun Tom ile kurduğu ilişkiyi ve hatta Tom'a olan hislerinin gelişmesini takip edemiyorsunuz. Belli ki Xavier Dolan araya koyduğu küçük detaylarla (Tom'un hızlı değişimi, ilk sahnelerde ayrı duran yatakların son sahnede birleşmiş olması, Francis'in son sahnede Tom'a olan bağlılığı) aralarında kamera önünde olmayan bir duygusal bağın gelişmiş olabileceğinin sinyallerini veriyor ama bir izleyici olarak bunu filmden almanız çok zor. Zira yatakları birlikte görüp şaşkınlığınızı yanınızdaki arkadaşınıza söyleyeyim derken ekran kararıyor, kapanış müziği başlıyor. Son olarak da epey pozitif yorum almış Evelyn Brochu'nun karakterinden bahsetmeliyim; bütün karakterleri bir buhrandan kurtarabilecek dobra kadın karakterinin varlığından her ne kadar memnun olsam da senaryodaki gereksizliğini gözardı edemiyorum. Bu karakterin senaryodaki tek amacı Tom'la olan diyalogunu verebilmek idiyse, bu binbir türlü şekilde yapılabilirdi.
2. Hikayeyi takip edebilmek 3. Olayları birbirine bağlayabilmek
Düşünün, oğlu yakın zamanda ölmüş bir anne; oğlunun şehirden gelen arkadaşını evinde misafir ediyor. Masada oturup oğlunun ölümü ve cenaze töreninden konuşurlarken bir anda diğer oğluna "Haydi, Tom'a süt sağmayı öğret." diyor ve iki karakter bu konuşmanın üstüne süt sağmaya gidiyorlar. Bu tip sahneler beni gerçekten yordu çünkü yönetmenin bir senaryoyu gözünüze sokmaya çalıştığını hissettiğiniz her an film gerçekçiliğini kaybediyor. Bu yüzden Tom Çiftlikte'nin hızına ben yetişemedim.
4. Filmin vermeye çalıştığı mesajı anlayabileceğimiz yerleri kaçırmak
Stockholm Sendromu mu? İnsanın sevdiği birini kaybedince kendine yeni bir aile, sığınacak bir liman bulmaya çalışırken denemede kendisini kaybetmesi mi? Bunların filmde birkaç sözden belki çıkarılabilecek olması gerçekten izleyici yoruyordu. Harry Potter ve Melez Prens filminde bütün film boyunca Melez Prens'le ilgili toplamda bir ya da iki söz ha söylendi ha söylenmedi derken filmin son beş dakikasında "Melez Prens benim!"diyen Severus Snape'in eğreti sahnesi gibiydi Tom'un hikayesinin anlatılış çabası.
5. Filmden zevk alabilmek
Filmden zevk almamak bir yana, çoğu yerinde saati kontrol edip başımın ağrısını dindirmeye çalıştım. Filmin pek çok yerinde gülmem (Hatta bütün salon olarak gülmemiz) ise benim için daha da sinir bozucu bir deneyim oldu çünkü ben bu filme büyük bir beklenti ile gelmiştim ve en azından biraz gerilmeyi bekliyordum.
Sonuç olarak filmi beğenmedim ama güzel yanları da yok değildi.
Filmin birkaç güzel sahnesi var (Cenaze, tarlada/ormanda kaçış sahneleri, tango sahnesi, buzağı taşıma sahnesi, Tom'un kaçış sahnesi?) ama bunları sahne sahne ayırıp yorumlamaktan ötesi yapılamaz; çünkü film bir bütün olarak güzel değil. Hatta film birbütün değil.
Fakat filmin çekimleri ve genel yapısı Xavier'in diğer filmlerinden çokfarklı, bu da size çok daha fazlasının sözünü veriyor. Sonuçta bu filmi çok beğenmeme nedenim beklentimin yüksekliği ama yine de bu filmin DVDsi çıktığı an alıp tekrar tekrar izlemekten de çekinmem.
Sırada: Mommy.
Bu filmden daha çok ümitliyim umarım daha büyük bir hayal kırıklığı yaşamam.
Xavier Dolan'ın hayranı olduğumu söylemek sanırım az bile kalır. Fakat büyük bir heyecanla beklediğim Tom Çiftlikte'yi beğenmedim. Belki de bu filmi evimde izleseydim ne kadar güzel olduğunu fersah fersah her yere yazacaktım ama sinemada izleyince dayanılmaz bir hal aldı.
Film, Tom'un sevgilisinin kaybının ardından bir peçeteye notlar almasıyla başlıyor ve filmin başı (hatta eve Agathe gelene kadarki kısım) gayet güzel, iyi bir film olacakmış gibi.
Hikaye devam ettikçe filmde ulaşamadığım bazı noktalar oldu: 1. Karakterlerle bir bağ kurabilmek 2. Hikayeyi takip edebilmek 3. Olayları birbirine bağlayabilmek 4. Filmin vermeye çalıştığı mesajı anlayabileceğimiz yerleri kaçırmak 5. Filmden zevk alabilmek
1. Karakterlerle bir bağ kurabilmek
Filmin kalbi Tom olsa gerek, fakat Tom'un çektiği acıyı zaman zaman algılamanız çok güç. Birkaç sahnede içiniz acıyor, sonra niye böyle hissettiğinizi dahi unutuyorsunuz. Diğer bir ilgi çekici karakter olan Francis, aslında üzerine sayfa sayfa metinler yazılabilecek bir psikopatken onun Tom ile kurduğu ilişkiyi ve hatta Tom'a olan hislerinin gelişmesini takip edemiyorsunuz. Belli ki Xavier Dolan araya koyduğu küçük detaylarla (Tom'un hızlı değişimi, ilk sahnelerde ayrı duran yatakların son sahnede birleşmiş olması, Francis'in son sahnede Tom'a olan bağlılığı) aralarında kamera önünde olmayan bir duygusal bağın gelişmiş olabileceğinin sinyallerini veriyor ama bir izleyici olarak bunu filmden almanız çok zor. Zira yatakları birlikte görüp şaşkınlığınızı yanınızdaki arkadaşınıza söyleyeyim derken ekran kararıyor, kapanış müziği başlıyor. Son olarak da epey pozitif yorum almış Evelyn Brochu'nun karakterinden bahsetmeliyim; bütün karakterleri bir buhrandan kurtarabilecek dobra kadın karakterinin varlığından her ne kadar memnun olsam da senaryodaki gereksizliğini gözardı edemiyorum. Bu karakterin senaryodaki tek amacı Tom'la olan diyalogunu verebilmek idiyse, bu binbir türlü şekilde yapılabilirdi.
2. Hikayeyi takip edebilmek 3. Olayları birbirine bağlayabilmek
Düşünün, oğlu yakın zamanda ölmüş bir anne; oğlunun şehirden gelen arkadaşını evinde misafir ediyor. Masada oturup oğlunun ölümü ve cenaze töreninden konuşurlarken bir anda diğer oğluna "Haydi, Tom'a süt sağmayı öğret." diyor ve iki karakter bu konuşmanın üstüne süt sağmaya gidiyorlar. Bu tip sahneler beni gerçekten yordu çünkü yönetmenin bir senaryoyu gözünüze sokmaya çalıştığını hissettiğiniz her an film gerçekçiliğini kaybediyor. Bu yüzden Tom Çiftlikte'nin hızına ben yetişemedim.
4. Filmin vermeye çalıştığı mesajı anlayabileceğimiz yerleri kaçırmak
Stockholm Sendromu mu? İnsanın sevdiği birini kaybedince kendine yeni bir aile, sığınacak bir liman bulmaya çalışırken denemede kendisini kaybetmesi mi? Bunların filmde birkaç sözden belki çıkarılabilecek olması gerçekten izleyici yoruyordu. Harry Potter ve Melez Prens filminde bütün film boyunca Melez Prens'le ilgili toplamda bir ya da iki söz ha söylendi ha söylenmedi derken filmin son beş dakikasında "Melez Prens benim!"diyen Severus Snape'in eğreti sahnesi gibiydi Tom'un hikayesinin anlatılış çabası.
5. Filmden zevk alabilmek
Filmden zevk almamak bir yana, çoğu yerinde saati kontrol edip başımın ağrısını dindirmeye çalıştım. Filmin pek çok yerinde gülmem (Hatta bütün salon olarak gülmemiz) ise benim için daha da sinir bozucu bir deneyim oldu çünkü ben bu filme büyük bir beklenti ile gelmiştim ve en azından biraz gerilmeyi bekliyordum.
Sonuç olarak filmi beğenmedim ama güzel yanları da yok değildi.
Filmin birkaç güzel sahnesi var (Cenaze, tarlada/ormanda kaçış sahneleri, tango sahnesi, buzağı taşıma sahnesi, Tom'un kaçış sahnesi?) ama bunları sahne sahne ayırıp yorumlamaktan ötesi yapılamaz; çünkü film bir bütün olarak güzel değil. Hatta film birbütün değil.
Fakat filmin çekimleri ve genel yapısı Xavier'in diğer filmlerinden çokfarklı, bu da size çok daha fazlasının sözünü veriyor. Sonuçta bu filmi çok beğenmeme nedenim beklentimin yüksekliği ama yine de bu filmin DVDsi çıktığı an alıp tekrar tekrar izlemekten de çekinmem.
Sırada: Mommy.
Bu filmden daha çok ümitliyim umarım daha büyük bir hayal kırıklığı yaşamam.
film seyircisi değil de tüketicisi olma kısmı şu nokta da ortaya çıkıyor ki farkında olmadan ilmek ilmek işlenmiş tüketim toplumunun bir bireyi olarak kendini okuduğun kitapta ya da izlediğin filmde bir sahne gelse bana hayatın anlamını verse ve film bitse diye düşünürken buluyorsun. çünkü artık yaptığın hiçbir şey keyif için değil 'a bak şöyle bir film, şöyle bir sahne, şöyle bir şarkı var inanamazsın' demek için yaşıyorsun. o yüzden de aceleci, her şeyden sıkılan, hiçbir şeyin tadını çıkaramayan koca et yığınlarından oluşan bir gösteri toplumu haline geldik. yani borleks neredeyse hepimiz için doğru bir şey söylemiş. filme gelecek olursak diğer filmleri kadar sevmedim. ama gerilim konusunda iyi buldum. ve filmde verdiği 'ne yaparsan yap, ne kadar seversen sev her zaman bir kadının sana tercih edileceği olasılığının yüksekliği ile yaşamak nedir bilir misin? sorusu oldukça dramatik ve gerçekti.
hemen hemen aynı noktalara takılmışız ama ben yinede sevdim
YENİ YORUMLAR
Tüm Yorumlar
Xavier Dolan'ı severim.Ama bu filmde eksik olan birşeyler vardı.Dolan anlattığı hikayeyi yorumlamayı fazlasıyla seyirciye bırakmış sanki.
Sevdiğim sahneler vardı tabi ki.Dans sahnesi,mısır tarlasındaki kovalamaca sahnesi gibi..
Ama 2.kez izler miyim?
Sanmıyorum.
Sevdiğim sahneler vardı tabi ki.Dans sahnesi,mısır tarlasındaki kovalamaca sahnesi gibi..
Ama 2.kez izler miyim?
Sanmıyorum.
Xavier Dolan'ı gerilim filminde de denemek isteyenler filmi izlemeli.Yine iyi iş çıkarmış.
O sadece iyi bir yönetmen değil iyi de bir müzik dinleyicisi .
Kapanış sahnesindeki müzik seçimi harika. Dinleyin.Dinletiniz efendim.
Going to a town-Rufus Wainwright
O sadece iyi bir yönetmen değil iyi de bir müzik dinleyicisi .
Kapanış sahnesindeki müzik seçimi harika. Dinleyin.Dinletiniz efendim.
Going to a town-Rufus Wainwright
Filmin açılış sahnesine ba-yıl-dım
Bu adam bu işi biliyor abi. Ben bunu bilir bunu söylerim.
Keşke film festivalinde gösterilirken sinema salonunda izleseydim. Kaçırdığıma çok üzüldüm.
İyi ki böyle bir film yapmış.
Bu adam bu işi biliyor abi. Ben bunu bilir bunu söylerim.
Keşke film festivalinde gösterilirken sinema salonunda izleseydim. Kaçırdığıma çok üzüldüm.
İyi ki böyle bir film yapmış.
daha önce de yapmıştım bu yorumu... bizim coğrafyamızda "antinkuntin" olarak değerlendirilen tüm aşırı, gereksiz derecede sanatsal ve gösterişli unsurları bi araya toplayıp kendine kolaj bi tarz yaratmış olan xavier dolan; bunların dışına çıktığı için bu filmde bocalamış. kötülediğimi sanmayın, aynı nesilin ürünlerinden biri olduğum için beni de az çok etkiliyordu diğer filmleri ama bu filmi başarısız bi psikolojik gerilim filmi örneği gibi olmuş. filmin iyi yanlarında ise yine kendi tarzına uygun olan o ilginç açılarla çekilmiş bazı sahneler, müzikler ve tabiki tango sahnesi var. özellikle finalde going to a town'u duymak, bundan yaklaşık iki sene öncesinde bi dönem çok sevdiğim ama şu an aklımdan çıkmış bi şarkı olduğundan, güzel hislere vesile oldu.
kötüydü demiyorum yanlış anlaşılmasın. ama önceki filmlerindeki başarısını beklemeyin çünkü bu film kendi türü içerisinde -sıradan- ... xavier dolan; önceki başarılı filmlerinin ardından ... Devamı
kötüydü demiyorum yanlış anlaşılmasın. ama önceki filmlerindeki başarısını beklemeyin çünkü bu film kendi türü içerisinde -sıradan- ... xavier dolan; önceki başarılı filmlerinin ardından ... Devamı
daha önce de yapmıştım bu yorumu... bizim coğrafyamızda "antinkuntin" olarak değerlendirilen tüm aşırı, gereksiz derecede sanatsal ve gösterişli unsurları bi araya toplayıp kendine kolaj bi tarz yaratmış olan xavier dolan; bunların dışına çıktığı için bu filmde bocalamış. kötülediğimi sanmayın, aynı nesilin ürünlerinden biri olduğum için beni de az çok etkiliyordu diğer filmleri ama bu filmi başarısız bi psikolojik gerilim filmi örneği gibi olmuş. filmin iyi yanlarında ise yine kendi tarzına uygun olan o ilginç açılarla çekilmiş bazı sahneler, müzikler ve tabiki tango sahnesi var. özellikle finalde going to a town'u duymak, bundan yaklaşık iki sene öncesinde bi dönem çok sevdiğim ama şu an aklımdan çıkmış bi şarkı olduğundan, güzel hislere vesile oldu.
kötüydü demiyorum yanlış anlaşılmasın. ama önceki filmlerindeki başarısını beklemeyin çünkü bu film kendi türü içerisinde -sıradan- ... xavier dolan; önceki başarılı filmlerinin ardından çektiği bu film ile "hızlı giden atın boku seyrek düşermiş" atasözümüzün canlı örneği olmuş. mümkünse tarzının dışına çıkmasın.
kötüydü demiyorum yanlış anlaşılmasın. ama önceki filmlerindeki başarısını beklemeyin çünkü bu film kendi türü içerisinde -sıradan- ... xavier dolan; önceki başarılı filmlerinin ardından çektiği bu film ile "hızlı giden atın boku seyrek düşermiş" atasözümüzün canlı örneği olmuş. mümkünse tarzının dışına çıkmasın.
hayvancılık kredisi çeken tom un acıklı hikayesi hele o çok sevdiği holstain ırkı dostunun mezbahane ye giderken 50 nc kamyonetin içinde ansızın dönüp tom a bakması yürek daglayıcı idi
filmin olumlu olumsuz bi çok yönündeki eleştirilerimi söze dökemedim fakat bi önce yorum yapan arkadaşın paylaştığı eleştiri yazısı okunmaya değer bence
http://sinemahzen.com/tom-a-la-ferme/
http://sinemahzen.com/tom-a-la-ferme/
Aynı zamanda bir oyun uyarlaması olan Tom çiftlikte Xavier Dolan'ın diğer filmlerinin aksine dialoga dayalı bir drama değil. Filmin bu özelliği yani duyguların kelimelerle değil de v ücut d iliyle aktarılmış olması yönetmeni gözümde daha da yüceltti. Şiddetin her türlüsü, c insel gerilim, kapana kısılmışlık, suçluluk, kendinden n efret etme ve sanırım en çok ta Dolan'ın diğer fimlerinde de izlediğimiz değersizlik hissi öyle güçlü bir şekilde perdeye yansıtılmış ki etkisinden uzun süre kurtulabileceğimi sanmıyorum. Kullanılan müzikler ve mekan tasarımı da neredeyse e lle tutulur düzeydeki gerilimi arttıran unsurlar. Dolan yönetmenliğinin yanında oyunculukta da kusursuz ve ilk kez izlediğim Pierre-Yves Cardinal ile kimyaları çok uymuş. Son olarak "Hitchcockvari bir gerilim" diye lanse edilen filmin Hitchcock sinemasıyla en ufak bir ilgisi yok. Yapımın türü psikolojik gerilim. Karakterler üzerine kurulu bir dram. Önce kocasını sonra oğlunu
... Devamı
Aynı zamanda bir oyun uyarlaması olan Tom çiftlikte Xavier Dolan'ın diğer filmlerinin aksine dialoga dayalı bir drama değil. Filmin bu özelliği yani duyguların kelimelerle değil de v ücut d iliyle aktarılmış olması yönetmeni gözümde daha da yüceltti. Şiddetin her türlüsü, c insel gerilim, kapana kısılmışlık, suçluluk, kendinden n efret etme ve sanırım en çok ta Dolan'ın diğer fimlerinde de izlediğimiz değersizlik hissi öyle güçlü bir şekilde perdeye yansıtılmış ki etkisinden uzun süre kurtulabileceğimi sanmıyorum. Kullanılan müzikler ve mekan tasarımı da neredeyse e lle tutulur düzeydeki gerilimi arttıran unsurlar. Dolan yönetmenliğinin yanında oyunculukta da kusursuz ve ilk kez izlediğim Pierre-Yves Cardinal ile kimyaları çok uymuş. Son olarak "Hitchcockvari bir gerilim" diye lanse edilen filmin Hitchcock sinemasıyla en ufak bir ilgisi yok. Yapımın türü psikolojik gerilim. Karakterler üzerine kurulu bir dram. Önce kocasını sonra oğlunu kaybeden bir annenin, onu bırakıp gidemeyen kendine bir hayat kuramayan büyük oğlun, sevdiği adamı kaybeden ama bu konuda konuşması bile yasak olan ve sevdiğini sandığı insanın aslında hiç varolmamış olabileceğini kabul etmek istemeyen genç adamın dramı. Özellikle finaline bayıldığım yapımı çok beğendim tavsiye ederim. İyi seyirler.
Fransız dahi çocuk Dolan'dan yeni bir hikaye...
Başarısı hak edilmiş bu adamın.
Bir çiftlikte gerilim dolu psikolojik travmalar eşliğinde anlatılıyor öykü. Dolan'ın yönetmenliği kadar oyunculuğu da başarılı, sebebi kendini anlatıyor ve oynuyor olmasından kaynaklı herhalde.
Tom eşcinselliğinin bastırıldığı bir kasabada yeni bir kabullenme içinde ve kendine acı çektirerek başkalarını mutlu etmeye çalıyor.
İzlenilesi bir film.
Başarısı hak edilmiş bu adamın.
Bir çiftlikte gerilim dolu psikolojik travmalar eşliğinde anlatılıyor öykü. Dolan'ın yönetmenliği kadar oyunculuğu da başarılı, sebebi kendini anlatıyor ve oynuyor olmasından kaynaklı herhalde.
Tom eşcinselliğinin bastırıldığı bir kasabada yeni bir kabullenme içinde ve kendine acı çektirerek başkalarını mutlu etmeye çalıyor.
İzlenilesi bir film.
Şahane görüntüleri, müzikleri, enteresan hikaye anlatım tarzı ve harika oyunculuklarıyla tipik bir Xavier Dolanfilmi. Hem de bu kezHitchcockkokuyor.
Tom Çiftlikte filmine Benzer Film ekliyorsun.
Tom Çiftlikte filmini Kategorize ediyorsun.
Bu filmi aşağıdaki seçenekleri işaretleyerek kategorize edebilirsin.
Tom Çiftlikte filmine Konu ekliyorsun.
FİLM İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLER
Arama sonuçları
Bu filmi izleyen 20 kişi
Kullanıcı Bulunamadı...
ÜYE OL