The Whisperer in Darkness

Filmin posteri bile direkt dikkat çekiyor. Zira bu tarz posterler 2011 yılında yapılan bir film için fazlaca yaratıcı ve eski. Daha çok 1930-1960 yılları arasına hitap ediyor. Zaten film de o yılların işi olmayı amaçlayarak bir dönem taklidi yapıyor. Benzeri olmayan korku yazarı H.P. Lovecraft'ın eserini düşük bütçe ama iyi yönetmenlikle başarıyla uyarlamışlar.

Buna bir dönem filmi değil de "dönemin filmi" desek daha doğru olur. Çünkü ışıktan oyunculuklara, setlerden özel efektlere kadar 1930-40 havası var. Ve bunu yapmak çok zor. Oyunculukları o döneme benzetsen, ışık benzemez. Işık benzese diyaloglar ucuz durur. Bu filmde tercihlerin hepsi tam kararında. Muhtemelen yanlış veya kalitesiz ışık tercihinden ötürü bazı sahneler suni görünüyor. Kameralar da kötü olacak ki yüksek kontrastta hareketleri net yakalayamıyor. Ama onun dışında müziklere kadar nokta atışları var.

Bu öyküyü de çok severim üstelik. Matt Foyer'ın başarıyla can verdiği Albert Wilmarth, folklor efsanelerine rasyonel açıdan yaklaşan bir profesördür.. Henry Akeley ise ona ısrarla Vermont'ta bir şeyler döndüğünü yazar. Wilmarth Vermont'a giderek Cthulhu aleminin korkutucu hikayesine dahil olur.

Şu filmi çekmiş olmayı çok isterdim. İzlerken kıskanıp, hayalini kurduğum o işlerden. Benim için çok özel bir keşif oldu.