7.5

66 OY
PUAN VER
5

Imdb: 7.6 (27.314 OY)

KONUSU
Filmde, Avustralya’nın ıssız çölllerinden birinde mahsur kalan genç bir kız ve onun küçük erkek kardeşinin hayatta kalma mücadeleleri sırasında karşılarına çıkan, gelenekleri gereği kabilesinden bir süreliğine uzaklaştırılarak tabiatın koynuna ’gezinti’ye (walkabout) gönderilmiş bir Aborjin gencinde ... Devamı
Filmde, Avustralya’nın ıssız çölllerinden birinde mahsur kalan genç bir kız ve onun küçük erkek kardeşinin hayatta kalma mücadeleleri sırasında karşılarına çıkan, gelenekleri gereği kabilesinden bir süreliğine uzaklaştırılarak tabiatın koynuna ’gezinti’ye (walkabout) gönderilmiş bir Aborjin gencinden yardım görmeleri anlatılmaktadır. Filmin özgün adı da bu Aborjin geleneğinden kaynaklanmaktadır

YORUM YAZ

SPOILER

YENİ YORUMLAR

Tüm Yorumlar

@kbrcktlbs

1 yıl önce

7 / 10

İlkel yaşam filmleri seven varsa kaçırmasın boş bir film olmadığı ortada ama bir başyapıt da değildi 7/10

@kuzgunadam

2 yıl önce

7.2 / 10

Düşünce güzel ama gerisi pek olmamış bence. Verilmek istenen mesajın ötesinde erotik film müziği eşliğinde hayvan katliamı izlemiş gibi oldum.

@parfenrogojin

4 yıl önce

9 / 10

Nicolas Roeg’un Performanca filminden sonra çektiği ikinci filmi Walkabout bir Batı ve medeniyet eleştirisi.

Roeg’un ilk filmindeki gibi ikinci filminde de yönetmenin kendine özgü kurgusunun, anlatım tarzının, iç içe geçmiş görüntü ve imgelerle oldukça güçlü anlar yaratabildiğini ve bu kurgunun filmin en kuvvetli yanı olduğunu söylemek gerek. Film boyunca Batı ve medeniyet hakkında rahatsız edici imgeler görüyoruz ama ilk işaretimizi filmin başında kuşların kandırılarak çaresizlik içerisinde kurtulmak isteyecekleri bir tuzağa düşürülmeleri ve bu yüzden de daha besili hale gelmelerinin iştahla anlatıldığı radyo programında duyuyoruz: film boyunca hayvanlar öldürülüyor. Aborjin çocuğun yaşam ortamı doğası gereği bunu yaptığına tanık olsak bile beyaz insanın hayvan katliamlarıyla aborijinin doymak için bunu yapmasının beraber verilmesi Roeg’un kasıtlı bir seçimle hayvan istismarına da dikkat çekmek isteyip istemediğini düşündürdü bana. Ab
... Devamı
Nicolas Roeg’un Performanca filminden sonra çektiği ikinci filmi Walkabout bir Batı ve medeniyet eleştirisi.

Roeg’un ilk filmindeki gibi ikinci filminde de yönetmenin kendine özgü kurgusunun, anlatım tarzının, iç içe geçmiş görüntü ve imgelerle oldukça güçlü anlar yaratabildiğini ve bu kurgunun filmin en kuvvetli yanı olduğunu söylemek gerek. Film boyunca Batı ve medeniyet hakkında rahatsız edici imgeler görüyoruz ama ilk işaretimizi filmin başında kuşların kandırılarak çaresizlik içerisinde kurtulmak isteyecekleri bir tuzağa düşürülmeleri ve bu yüzden de daha besili hale gelmelerinin iştahla anlatıldığı radyo programında duyuyoruz: film boyunca hayvanlar öldürülüyor. Aborjin çocuğun yaşam ortamı doğası gereği bunu yaptığına tanık olsak bile beyaz insanın hayvan katliamlarıyla aborijinin doymak için bunu yapmasının beraber verilmesi Roeg’un kasıtlı bir seçimle hayvan istismarına da dikkat çekmek isteyip istemediğini düşündürdü bana. Aborjinler, beyazların istismar aracılar, hayvanlar da hem aborjinlerin hem beyazların, farketmez, insanların kurbanı. Medeniyet eleştirisine, söz konusu hayvanlar olduğunda beyaz ya da yerli kültür farketmeden işaret edilmesi çok doğru, ve iyi. Ayrıca filmin sonlarındaki beyazların avlanma sahnesi, yönetmenin çok etkileyici kurgusunun sonucu olarak belki binlerce kez görmüş olabileceğimiz görüntüleri taze, yepyeni bir hisle izlettiriyor. Atmosferini imgeleri bindirerek, tekrar ederek, kısa kesme sahnelerle art arda getirerek, görüntüleri bazen geri sararak vb şekillerde yapıyor Roeg. Bu; anlatımına, üslubuna ilginç, yönetmene özgü bir dinamizm getiriyor.

Filmin ilk kısmı yani çocukların çölde yalnız kaldığı sahneye kadar olan kısmı da düşündüm. Baba neden çocukları öldürmek istiyor? Neden arabayı yakıyor? Ve neden kendini öldürüyor(bu sahne de çok iyi kurulmuş görüntü ve imgelerle dolu)? Roeg önce filmin başındaki radyoda yemek tarifi sahnesi ve ardından bu sahneyle medeniyetin bir anlamda ipini çekmiş oluyor. Orası artık yaşanamaz bir yer; çünkü hayatı öldürüyor bu medeniyet, diyor belki de.

Walkabout çekileli tam 50 sene olmuş. Filmin başrol oyuncularından küçük beyaz çocuk, Nicolas Roeg’un oğlu Luc Roeg. 9 yaşında bu performans!

İzlemesi çok kolay bir film değil Walkabout. Sinema sanatı vb için de olsa hayvanların öldürüldüğü, katledildiği filmlere ve bunu yapan sanatçılara olumlu bakamıyorum, Roeg’un yaptığı da kesinlikle bu. Bunu filmin gerçekçiliği uğruna yapmış olabilir, ama sömürü ve istismar eleştirisi yapan bir insanın söz konusu hayvanlar olduğunda onların hayatını aynen sıradan medeni insanlar kadar önemsiz sayması da eleştirilmeli.

İnsanlar ait olmadıkları bir kültürde nasıl varolabilir? Yabancılık aşılabilir mi? Farklı kültürlerden insanlar/canlılar anlaşabilir mi, bir arada var olabilir mi? Batının ve medeniyetin ilkel, yabancı, garip, tehlikeli saydığı kültürler/insanlar/canlılar bu bakış açısı dışında var olabilir mi? Peki ya hayvanlar? Kültür sahibi olmaksızın bu gezegende bizimle beraber yaşayanlar/onlarla beraber yaşadığımız canlılar, böylesine fütursuzca yok edilmeden yaşayabilir mi? Böyle bir medeniyet mümkün mü?

İşte Walkabout, bu yok eden, istismar eden medeniyet bakışının dışına taşan ve ora’dan bakmaya çalışan ve bunu yönetmene özgür bir stil ve üslupla başaran bir film.

Kesinlikle öneriyorum.

@daw

5 yıl önce

7.8 / 10

Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun çocuklarının dünyanın nasıl içine ettiklerini ve bunun kendi toplumu üzerine etkilerini metaforlarla gösteren güzel bir film.

Maden mühendisi(?) baba üzerinden anlatılana metafor denemez gerçi, baya baya açıklamış olayı. Kapatılan maden ve sonundaki "onu kovdular bana da zam yaptılar" olayı da fazlaydı ama neyse. Asıl beni etkileyen, güzel güzel şehirler yapıyoruz, okullara gidiyoruz ama doğa ile baş başa kalınca ne kadar cahil olduğumuz ortaya çıkıyor. O zaman doğadan hiç kopmayanlar kurtarmaya geliyor. Ayrıca beyaz adam gittiği yeri de kurutuyor, ilk buldukları su kuyusu gibi...

@bnbnbnbnbn

9 yıl önce

ne yalan söyleyeyim bence iyi bir film değil bu. fikir güzel, vermek istediği mesaj güzel ama işleniş ve editing oldukça başarısız. bazı sahneler hangi amaçla orada anlamış değilim. yer yer gösterilen fotoğraf şeklinde kareler çok gereksiz olmuş. bir de ufak çocuk hikaye anlatırkenki sahne geçişleri, bir kitap sayfasının çevrilmesinin görüntüsü ile yapılmış ki gerçekten son derece saçma durmuş.

filmin başında babanın hareketleri ve ölümü, kızın duyarsızca oradan ayrılması da cidden anlamsız kalmış.

hadi filmine tuhaflıklar katmak istiyorsun, o zaman öyle bir atmosferle çek ki o ürkütücü absürtlükler komik ve uyumsuz durmasın. ı-ıh, bence olmamış bu film.

@geppetto

11 yıl önce

9.1 / 10

Yetmişlerin biçimci ve toplumsal filmlerini seviyorum. O dönem 68 sonrası yaşanılan varoluş sıkıntısını günümüze nazaran daha samimi buluyorum. Bu filmde onların en iyilerinden. Modern insanın kendisine ait boşluğunu ve sorunlarını o sıralar aborjinlerin erginlenmelerinden walkabout görevini yapmakta olan yerliye bulaştırması inanılmaz bir dram katmakta filme. İşinden kovulan mühendisin aklına sadece kendisi ve çocuklarını öldürmesinin gelmesi filmde inanılmaz bir ince çizgide duruyor. Filmde ahlaki ve etik kod yok yakınma yok başrol oyuncularıyla özdeşleşme yok voyeurism yok ne var sadece göstermek var.
SPOILER

Sonsuz Çöl filmine Benzer Film ekliyorsun.

Arama Sonuçları

Sonsuz Çöl filmini Kategorize ediyorsun.

Bu filmi aşağıdaki seçenekleri işaretleyerek kategorize edebilirsin.

Arama Sonuçları

Sonsuz Çöl filmine Konu ekliyorsun.

Arama Sonuçları

FİLM İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL