Yarım Kalan Mucize

(2013)

Film 1 Saat 31 Dk. Dram Türkiye 20 Aralık 2013

5.7

2 OY
PUAN VER
5

Imdb: 5.2 (70 OY)

KONUSU
1940lı yıllar 2. Dünya Savaşı atmosferinde, Anadoluda açlık ve sefaletin doruğa çıktığı zamanlar Nahide, acımasız koşulları yaşayan fakat yaşadıklarının bilincinde olmayan zavallı kızlardan biridir. Kendinden yaşça bir hayli büyük toprak ağasıyla evlendirilmek istenen en yakın arkadaşının intihar et ... Devamı
1940lı yıllar 2. Dünya Savaşı atmosferinde, Anadoluda açlık ve sefaletin doruğa çıktığı zamanlar Nahide, acımasız koşulları yaşayan fakat yaşadıklarının bilincinde olmayan zavallı kızlardan biridir. Kendinden yaşça bir hayli büyük toprak ağasıyla evlendirilmek istenen en yakın arkadaşının intihar etmesi Nahidenin zihninde onarılmaz yaralar açar. Bu olay üzerine ilkokul öğretmeni onun bu yazgıyı değiştirmesini ister. Bunun en iyi yolu Nahidenin Köy Enstitüsüne gitmesidir. İşler düşünüldüğü gibi kolay olmayacaktır. Babasının yaklaşımı ve feodalitenin baskısı Nahideyi bir uçurumun kenarına sürükler. Nahide kararlıdır; okula gidecektir. Erkek kılığında köyünden kaçıp, okula gitme çabası aslında Anadoluda yeni bir eğitim seferberliğinin habercisidir.

YORUM YAZ

SPOILER

YENİ YORUMLAR

Tüm Yorumlar
S

@shutterbugiconi

10 yıl önce

7 / 10

Eğitim Ütopyacılarından Eğitim Simsarlarına

Ulusu sömüren toplum yaşamını bozan okulları açmak istiyorlar. Bu okullarda karaktersiz adamlar yetiştirmek ve o adamları zeka silahıyla güçlendirmek istiyorlar. Başkalarını kendilerine hizmetçi yapmak istiyorlar. Oysa canlı bir ortaklaşa çalışma yaşamı gelecek nesillere şekil verir. Biz enstitüleri bu yüzden kurduk. Onlarsa bu yüzden kapattılar. (Toprağın Çocukları filminin kapanışından)

Onca çabaya rağmen şimdilik onlar kazanmıştı... Tırnaklarımızla kazıyıp terimizi akıtarak kurduğumuz ilim yuvalarını dedikodular yüzünden kapattılar. Oy uğruna kapısına kilit vurmaktan çekinmediler. 1954 senesi hayatımızın kara bir sayfasıdır bizler için. Ülkenin aydınlanması bazı güçlerin işine gelmiyor maalesef ama biz hatıralarımızla yaşamaya inançlarımızla yaşamaya devam edeceğiz. "Kapatılmasaydı ne olurdu?" sorusunu sormak da hakkımız diye düşünüyorum. Kimden du
... Devamı
Eğitim Ütopyacılarından Eğitim Simsarlarına

Ulusu sömüren toplum yaşamını bozan okulları açmak istiyorlar. Bu okullarda karaktersiz adamlar yetiştirmek ve o adamları zeka silahıyla güçlendirmek istiyorlar. Başkalarını kendilerine hizmetçi yapmak istiyorlar. Oysa canlı bir ortaklaşa çalışma yaşamı gelecek nesillere şekil verir. Biz enstitüleri bu yüzden kurduk. Onlarsa bu yüzden kapattılar. (Toprağın Çocukları filminin kapanışından)

Onca çabaya rağmen şimdilik onlar kazanmıştı... Tırnaklarımızla kazıyıp terimizi akıtarak kurduğumuz ilim yuvalarını dedikodular yüzünden kapattılar. Oy uğruna kapısına kilit vurmaktan çekinmediler. 1954 senesi hayatımızın kara bir sayfasıdır bizler için. Ülkenin aydınlanması bazı güçlerin işine gelmiyor maalesef ama biz hatıralarımızla yaşamaya inançlarımızla yaşamaya devam edeceğiz. "Kapatılmasaydı ne olurdu?" sorusunu sormak da hakkımız diye düşünüyorum. Kimden duyduğumu hatırlamıyorum: ’Mucize yarım kaldı.’ demişti içimizden biri. Mucize yarım kaldı. (Yarım Kalan Mucize Filmi’nin kapanış monologundan)

Bir ülke düşünün.’Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’ olan PISA sıralaması 65 ülke arasında 45. Bu ülke, öyle bir ülke ki son yıllarda birkaç basamak üste çıkmaktan gurur duyuyor. Bir ülke düşünün. Sözde son 10 yılda dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline getirildi ama Uluslararası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü(OECD) tarafından hazırlanan Daha İyi Yaşam Endeksi’ne göre dünyanın en mutsuz ülkesi. Bir ülke düşünün. Aydınlanma çağına gireli sözde 100 yıl geçmiş ama 15 yaş üstü nüfusunun hala %5’i okuma yazma bilmiyor.

Bir ülke düşünün. Son 7 yılda kadın cinayetleri yüzde 1400 artmış, 2005’den bu yana 4 bine yakın kadın şiddete kurban gitmiş. Bu ülkenin adının önüne son zamanlarda ’yeni’ sıfatı yakıştırılsa da aslında düşünen ve sorgulayan birey için nelerin gerçekten değişip nelerin hiç de değişmediğini görmek pek de zor değil. Bu ülke öyle bir ülke ki "Açlığı bitirmeden köleliği bitiremezsiniz" felsefisiyle kurulan bir cumhuriyetin demokrasi olmaya çalıştığı yaklaşık yüz yıllık süreçte "Eğer ona mahkumsanız 800 lirada büyük paradır. Geçinirsiniz. Netice itibariyle peynirin kilosunun fiyatı belli, ekmeğin fiyatı belli, yediğiniz zeytinin fiyatı bellidir. Bunu istismar etmemek gerekir." diyebilen seçilmişleri baş tacı eden seçmenlerin evrildiği bir eğitim sistemin ülkesi. Küllerinden yeniden doğan bir ülkede mandolin ve keman çalmak standart kabul edilirken yüz yılda "30 TL’lik melodikayı n’apcaz? Flüt çalsınlar çok bile...’ ye evrilen öğretmenleri, velileri ve bürokratları kotaran bir eğitim sisteminin ülkesi... Kendi sebzesini meyvesini yetiştirip kendi kendine yetebilen bireylerin eğitim sisteminden bir asırda "çilek ağaç da mı yetişmiyordu yafff? diyen ergenler kotarabilen bir eğitim sistemine sahip ülke... Kendi dersliklerini kendisi inşa eden öğretmen adaylarından soba yakmayı dahi bilmeyen öğretmenlere evrilen bir ülke..."Aydın ve dindar olan milletimiz, ilerlemenin sebeplerinden biri olan heykeltıraşlığı en üst derecede ilerletecek ve memleketimizin her köşesinde atalarımızın ve bunlardan sonra yetişecek evlatlarımızın hatıralarını güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir..." gibi sözlerle sanatın önemini bir ülkenin kuruluşuna nakşetmiş liderlerden, sanatın içine tüküren yerel yöneticilere ve sanatın kendisini ucube, sanatı icra edenleri de müsvedde ilan eden sultanlara doğru evrilen bir ülke. Bir eğitim bakanı düşünün. Onun zamanında kurulan bir tercüme bürosu sayesinde tam 496 klasik eser eksiksiz, tam metin olarak duru ve nefis çevirilerle dilinize kazandırılmış. Aynı ülkenin söz konusu bakanlığı doksan yıl önce çevrilen kitaplar arasından ’temel eser listesi’ devşirirken ne yapacağını bilemeyip 2 ciltlik kocaman Sefiller’i 300 sayfalık bir ucubeye dönüştürüp arka kapağında verdiği naçizane bilgilerle Victor Hugo’yu Müslüman yapıveren çevirmenlere onay veren, Pinokyo’yu ’Allah razı olsun’ diye konuşturan çevirileri kutsarken eksiksiz, duru çevirilerdeki Tanrı kelimesinden rahatsız olan, ’iyi’ olanın salt Müslümanlar olduğu mesajını koskoca bir halkın tahteşşuuruna işlemekten imtina etmeyen bir bütünlük haline gelivermiş bugün....

Kurulduğu dönemde dünyada eşi benzeri olmayan, Türkiye’nin dünya eğitim tarihine kazandırdığı en özgün eğitim projelerinden biri olarak döneme damgasını vuran köy enstitülerini anlatan bu iki filmi izlerken bunları düşündüm açıkçası. Muhafazakar toplumun kaygılarıyla ’Allahsız komünistler’ yetiştirdiği iddiasıyla kapatılan bu okullar hakkında yapılan her iki filmin de oldukça didaktik bir havada olduğu, sinematografiden, kameradan, sanattan daha ziyade göstere göstere mesaj verme kaygısıyla çekildiği aşikar. Her iki film de belki tam da bu yüzden sıkı sinemaseverler tarafından müsamere havasında aceleye getirilmiş birer piyes olarak görülebilir. Ancak unutmamamız gereken bir şey var. Bu okullar hakkında sayısız şey söylenmiş, yazılmış olabilir. Daha önce çekilmiş belgeseller olabilir lakin sene 2014 kimse bugüne kadar bu okullar hakkında kurmaca filmler yapmaya çalışmamış. Temel eğitim sistemimiz post modern bir darbeyle militarist, tepeden inmeci ve kendini Kemalist diye tanımlayan bir zümre tarafından zorunlu olarak 8 yıla çıkarılırken aklımızda tek şey muhafazakarlar ve muhafazakar olmayanlar arasında yüz yıldır devam eden Kulturkampf’da idi. Eğitim bol dörtlü 12 yıla çıkarılırken temel hak ve özgürlükler meselesinde mağdur edebiyatı yapan bir zümrenin ilkokul çocuklarına bile mahrem eğitimini dayattığı bu dönemde aklımız gene bu savaşta... Bozkırı yeşile boyamak yola çıkanları 40 yıl önce oradan oraya sürgün ederek bireyi hiçe sayan ceberut devlet kapattığı bu okulların yerine yenisini koyamadı. Üstelik adının önüne yeni sıfatı eklenmişken bile bu devlet hala kendine yeni düşmanlar yaratma peşinde ise ve bugün kendine biat eden bireylerin bile ne için ve nasıl yetiştirildiğini dahi umursamıyorsa birilerinin kısıtlı bütçelerle bu filmleri çekme çabasına şapka çıkarmak lazım. En azından ben bu çabayı önemsiyorum ve daha iyilerini çıkarma yolunda Türk sinemasına katkıda bulunacağına eminim. Eğitimle ilgisi olsun olmasın herkese bu filmleri tavsiye edin, ilettirin derim. İnsanımızın düşünmeye ihtiyacı her zamankinden fazla.

@mimozafm

4 yıl önce

eğitimciyim ve dedikleriniz noktasından virgülüne kadar doğru, öfkelendiğim üzüldüğüm yerler öyle çok ki... Bu sözler üzerine bir kez daha kahrolup yapılacakları düşünmek elimizden gelenin en iyisini yapmak dışında neyimiz var? Yorumunuz için... teşekkürler

@injiva

11 yıl önce

Vasat. En başta kurgu problematik, amatör bir kısa film havası veriyor. Onun dışında çok iyi bir oyuncu kadrosu barındırmasına rağmen başroldeki hanımın oyunculuğu filmin gerçeklik hissini alıp götürüyor. Normalde başarılı filmlerde izleyici olduğunuzu unutup filmin bir parçası haline gelirsiniz, oysa ki Yarım Kalan Mucize bana izleyici olduğumu her saniye hissettirdi. Keşke Nihan Belgin bütün yükü sırtlamaya çalışıp hem senaristlik hem yapımcılık hem de başrol oyunculuğu yapmaya kalkmasaymış. Özellikle köy enstitüleri gibi Türk tarihi açısından önemli bir konuyu anlatmak için daha fazla özen gösterilmesini beklerdim. Son olarak, filmde toplumsal cinsiyet rollerini destekleyici söylemler olması (bkz: Kız işini kızlara bırakın) dönemi birebir yansıtmak adına mı yapılmıştır? Tartışılır. Köy enstitülerinde kızlara ve erkeklere ayrı düzenlenmiş bazı dersler olduğu doğru fakat bu şekilde göze sokulmayabilirdi. Ve bu söylemlere yer verilmiş o
... Devamı
Vasat. En başta kurgu problematik, amatör bir kısa film havası veriyor. Onun dışında çok iyi bir oyuncu kadrosu barındırmasına rağmen başroldeki hanımın oyunculuğu filmin gerçeklik hissini alıp götürüyor. Normalde başarılı filmlerde izleyici olduğunuzu unutup filmin bir parçası haline gelirsiniz, oysa ki Yarım Kalan Mucize bana izleyici olduğumu her saniye hissettirdi. Keşke Nihan Belgin bütün yükü sırtlamaya çalışıp hem senaristlik hem yapımcılık hem de başrol oyunculuğu yapmaya kalkmasaymış. Özellikle köy enstitüleri gibi Türk tarihi açısından önemli bir konuyu anlatmak için daha fazla özen gösterilmesini beklerdim. Son olarak, filmde toplumsal cinsiyet rollerini destekleyici söylemler olması (bkz: Kız işini kızlara bırakın) dönemi birebir yansıtmak adına mı yapılmıştır? Tartışılır. Köy enstitülerinde kızlara ve erkeklere ayrı düzenlenmiş bazı dersler olduğu doğru fakat bu şekilde göze sokulmayabilirdi. Ve bu söylemlere yer verilmiş olmasının, filmin tam da eleştirdiği şeyin yani toplumsal cinsiyet rollerinin eğitim seviyesi düşük izleyiciler arasında pekişmesine yol açacağını düşünüyorum.

@ibodirector

11 yıl önce

Tıpkı Toprağın Çocukları gibi "köy enstitüleri" meselesinin hakkını veremeyen, demode bir sinema anlayışına sahip.
SPOILER

Yarım Kalan Mucize filmine Benzer Film ekliyorsun.

Arama Sonuçları

Yarım Kalan Mucize filmini Kategorize ediyorsun.

Bu filmi aşağıdaki seçenekleri işaretleyerek kategorize edebilirsin.

Arama Sonuçları

Yarım Kalan Mucize filmine Konu ekliyorsun.

Arama Sonuçları

FİLM İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL