7.5

9 OY
PUAN VER
5

Imdb: 7.5 (724 OY)

KONUSU
Herşey zenginlere dini eğitim veren bir okulda okuyan Christina’ nın bir gün, bir yargıcın emriyle savcılık bürosuna getirilmesiyle başlıyor. Arjantin hükümetinin, diktatörlük (1970 ile 80 arası) döneminde otuz bin faili meçhul cinayete karıştığı bilinmektedir ve 1994 yılında geçen bu filmde de savc ... Devamı
Herşey zenginlere dini eğitim veren bir okulda okuyan Christina’ nın bir gün, bir yargıcın emriyle savcılık bürosuna getirilmesiyle başlıyor. Arjantin hükümetinin, diktatörlük (1970 ile 80 arası) döneminde otuz bin faili meçhul cinayete karıştığı bilinmektedir ve 1994 yılında geçen bu filmde de savcımız bu cinayetlerden arta kalan çocuklara gerçek ailelerinin adlarını teslim etmek istemektedir. Christina 16 yıldır başka bir aile tarafından, onların çocuklarıymış gibi yetiştirilmiştir ve mutludur, ancak şimdi gerçekle yüzleşir ve emekli polis olan babasının da sorumlu olduğu bir katliamda gerçek anne ve babasının peşine düşer.

YORUM YAZ

SPOILER

YENİ YORUMLAR

Tüm Yorumlar

@sagaris

10 yıl önce

8 / 10

İzleyin, izlettirin, anlatın..

@poormf

12 yıl önce

9 / 10

Geçerli bir mazeret midir bilinmez ama böyle filmler yapamış oluşumuz süreci hala tamamlamamış oluşumuzla açıklanabilir belki.

Futbolun toplumsal işlevi üzerine bir kez daha düşünerek, aşağıdaki alıntı yazıyı "Eve Dönüş" ve "Benelmilel"e yönelik sert bakışa katılamadan paylaşmak istedim...

Her diktatörlük dönemi sonrasında kültürün; siyasetin, sanatın nasıl yozlaştığına ve yozlaştırıldığına bizzat tanıklık da yapmış olduğumuz için biliyoruz. Bir toplumda, bu tür kısıtlayıcı ortamların sonrasında sanatın yeniden ayaklanabilmesi için "cesur" sanatçıların olması gerekmektedir. Eserlerinde provakasyondan öte, popülerite kaygısından öte, korkaklıktan öte gerçeğin izlerinin peşinde olduğunu gösterebilen sanatçılar, bu sorguyu tüm dünyada görebildiğimiz gibi gayet iyi yapabilmekteler. Hemen aklıma gelen bir kaç film ile örnek vermem gerekirse Matthieu Kassovitz La Haine ile Fransa toplumunun ve hükümetinin göçmenlere bakış açısını bize tüm ç
... Devamı
Geçerli bir mazeret midir bilinmez ama böyle filmler yapamış oluşumuz süreci hala tamamlamamış oluşumuzla açıklanabilir belki.

Futbolun toplumsal işlevi üzerine bir kez daha düşünerek, aşağıdaki alıntı yazıyı "Eve Dönüş" ve "Benelmilel"e yönelik sert bakışa katılamadan paylaşmak istedim...

Her diktatörlük dönemi sonrasında kültürün; siyasetin, sanatın nasıl yozlaştığına ve yozlaştırıldığına bizzat tanıklık da yapmış olduğumuz için biliyoruz. Bir toplumda, bu tür kısıtlayıcı ortamların sonrasında sanatın yeniden ayaklanabilmesi için "cesur" sanatçıların olması gerekmektedir. Eserlerinde provakasyondan öte, popülerite kaygısından öte, korkaklıktan öte gerçeğin izlerinin peşinde olduğunu gösterebilen sanatçılar, bu sorguyu tüm dünyada görebildiğimiz gibi gayet iyi yapabilmekteler. Hemen aklıma gelen bir kaç film ile örnek vermem gerekirse Matthieu Kassovitz La Haine ile Fransa toplumunun ve hükümetinin göçmenlere bakış açısını bize tüm çıplaklığı ile gösterir; Marco Bechis ise muhteşem filmi Garage Olimpo ile Arjantin diktatörlüğünde olan biteni çok acı ama bir o kadar da gerçek bir şekilde gözlerimizin önüne serer. Keza büyük yönetmen Fernando Solanas' da "sözünü" budaktan sakınmayan bir başka sanatçıdır. Avrupa yakasında ise Roberto Rosselini, Theo Angelopoulos gibi yönetmenler, kendi ülkelerinin tarihlerine cesurca bakabilen ve de korkusuzca fikirlerini söyleyebilen yönetmenlerin arasındadır...

Bizim gibi bir çok diktatörlük ve darbe dönemi geçirmiş olan Şili, Arjantin gibi Güney Amerika ülkelerinin sivri dilini ise bizim ülkemizde görebilmek zor. 12 Eylül dönemi ile ilgili bir sürü film yapılmış olmasına rağmen bunların bir çoğu dişe dokunur bir söylem ortaya koyamazken, diğer bir kısmı ise olayları bağlamlarından kopararak (fark etmeden de olsa) içi boş filmlere dönüşmüştür. Son yıllarda çekilen Beynelmilel, Babam ve Oğlum, Eve Dönüş, Zincirbozan gibi filmler, tam da bu bahsettiğim ikinci sınıfa dahildirler. Reklamlarında; fragmanlarında "12 Eylül dönemine farklı bir açıdan yaklaşan..." diye başlayan tanıtımlar açıkça filmin korkusunu örtbas etmek için gibi geliyor bana... Sanki doğru ve de dürüst bir açıdan çekilmiş bir film var da, şimdi başka bir açı deneniyor...

Aslında yapılan şey bellidir: Siyasi bir film çekmek isteyen bir yönetmen işe en radikal kararlar ile başlar; senaryolar en sivri dillerle yazılır vs... Ancak ne var ki, bir süre sonra prodüktörler ve ya bir takım danışmanlar bu senaryonun çok radikal olduğundan şikayet eder ve bu filmin çok tepki alıp, hatta sansürlenebileceğini de vurgulayarak, senaryoda revizyona gidilir. Çünkü yapımcısından, senaristine kadar hemen hepsi korkmaktadır. Vurulmaktan, hapse atılmaktan, sansürlenmekten ve daha bir çok şeyden. Bu nedenle bu 12 Eylül konusu, filmin arkasında bir fon oluşturur ve karakterlerimiz de Türk insanın en ecı yerlerine dokunarak onları ağlatma, filmin başarısını da garantiletme yoluna gidilir. Babam ve Oğlum bunun en iyi örneğidir; içinin kofluğu ile sinemadaki başarısı birbiri ile alakalıdır.

Eve Dönüş ise, açıkça bağlamsız işkence sahneleri ile bir saçmalıktır. Zincirbozan, olayın perde arkasını anlatma yoluna gitmişse de işin içinden çıkamamış; bir kuram, söylem oluşturamdan alelacele konuyu bağlamıştır. Beynelmilel içinse söylenecek tek bir şey vardır; gereksiz.

Oysa ki bugünkü yazımıza konu olacak olan Cautiva, bambaşka bir dünya sunmaktadır bize. Seneler önce "Garage Olimpo" ile duvarlara toslamış olan bendeniz, bu filmin daha başlarında "umarım çıta Olimpo Garajı' ndan aşağı düşmemiştir" demekteydi.

Film, zenginlere dini eğitim veren bir okulda okuyan Christina' nın bir gün, bir yargıçın emriyle savcılık bürosuna getirilmesiyle konuya giriş yapıyor. Arjantin hükümetinin diktatörlük (1970 ile 80 arası) döneminde 30000 (otuzbin) faili meçhul cinayete karıştığı bilinmektedir ve 1994 yılında geçen bu filmde de savcımız bu cinayetlerden arta kalan çocuklara gerçek ailelerinin adlarını teslim etmek istemektedir. Christina 16 yıldır başka bir aile tarafından, onların çocuklarıymış gibi yetiştirilmiştir ve mutludur ancak şimdi gerçekle yüzleşir ve emekli polis olan babasının da sorumlu olduğu bir katliamda gerçek anne ve babasının peşine düşer.

Bu noktadan sonra film bu faşist dönemi arka planda bırakarak ilerlemek yerine filmin öznesi yaparak ilerler. Bizim dönem filmlerimizden farkı da budur; başroldeki karakter olan Christina' yı, babasına "katil" derken resmeder. Birçokları için "oncan yıl seni büyütmüş insanlara..." diye başlayan ve sonrasında "görmezden gel..." şeklinde ilerleyen cümleler bir yana yönetmen, ailenin kutsallığını bir çırpıda silkip atar ve gerçeğin herşeyden daha gerçek olduğu düşüncesinin yolunda gider. Didiklenmedik bir şey bırakmaz; toplama kampları, işkenceler vs... Bunlarla yüzleşen Christina darmadağın olur...

Garage Olimpo' daki çıta düşmemiştir elbet; film sizi bir köşeye sıkıştıracak kadar etkili bir dil kullanmaktadır. Senaryo, filmin başında da anlatıldığı gibi bir çok gerçek olaya dayanmaktadır ve film Arjantin' in diktatörlük döneminde kaybolmuş; bulunamamış 30000 insana adanmıştır ve hükümet halen bu tür çocukları aramaya devam etmektedir...

Film için söylenecek çok söz var elbet; her ne kadar faşizm kendisine laf söyletmese de... Benim söyleyeceğim son sözler ise bu filmi izlemenizi istememdir. Umarım birgün biz de böyle filmler yapabiliriz.

İzleyin, izlettirin, anlatın

ALINTIDIR....9/10
SPOILER

Cautiva filmine Benzer Film ekliyorsun.

Arama Sonuçları

Cautiva filmini Kategorize ediyorsun.

Bu filmi aşağıdaki seçenekleri işaretleyerek kategorize edebilirsin.

Arama Sonuçları

Cautiva filmine Konu ekliyorsun.

Arama Sonuçları

FİLM İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL