5 yıl önce
Berberin Kocası
(1990)The Hairdresser's Husband a.k.a Le mari de la coiffeuse
6.8
24 OYPUAN VER
5
Imdb: 7.1 (10.355 OY)
KONUSU
Çocukluğunda saçlarını kesen güzel kuaföre karşı hastalıklı bir tutkuya kapılan Antoin’in en büyük hayali bir kuaförle evlenmektir. Nihayet bu hayale tıpatıp uyan bir kadınla evlenir ve tüm vaktini onun dükkanında oturup, onun her hareketini izlemekle geçirmeye başlar.
-
Patrice Leconte
Yönetmen
OYUNCULAR
Tüm Oyuncular ve Teknik Ekip
Antoine
Mathilde
Antoine's ...
Ambroise D...
Morvoisieux
Julien Gora
Gay Costomer
Donecker
YORUM YAZ
YENİ YORUMLAR
Tüm Yorumlar
Antoine isimli bir çocuk henüz ergenliğe girdiği yaşlarındayken sürekli gittiği bayan berberden çok etkilenmiştir ve bu kendisinde bir berber bayan fantezisi oluşturmuştur. Hatta bir sahnede babasına bayan berber ile evleneceğini söyler buna karşılık sağlam bir dayan yer. Neyse netice itibariyle bu hayalini gerçekleştirir ve Mathilde ile evlenir. Son derece mutlu bir evlilik yaşarlar. Oldukça doğal oyuncuları ile film başlarda çok çekici geliyor fakat ne yazık ki finalin ve aralardaki bazı saçma sahnelerin filmi ciddi anlamda baltaladığını düşünüyorum. Romantik komedi tadında ilerleyen bir filmde matematiğin ikili sistemini, peysajın püf noktalarını dinlerken bulabiliyorsunuz kendinizi. Ve halka açık bir berber dükkanında böyle cesur sevişme sahneleri olmasıda bu dükkanın fazla iş yapmadığı kanaatine varmanızı sağlıyor ve asıl baltayı vuran son sahnedeki mantık : Mathilde evliliğinden o kadar mut
... Devamı
Antoine isimli bir çocuk henüz ergenliğe girdiği yaşlarındayken sürekli gittiği bayan berberden çok etkilenmiştir ve bu kendisinde bir berber bayan fantezisi oluşturmuştur. Hatta bir sahnede babasına bayan berber ile evleneceğini söyler buna karşılık sağlam bir dayan yer. Neyse netice itibariyle bu hayalini gerçekleştirir ve Mathilde ile evlenir. Son derece mutlu bir evlilik yaşarlar. Oldukça doğal oyuncuları ile film başlarda çok çekici geliyor fakat ne yazık ki finalin ve aralardaki bazı saçma sahnelerin filmi ciddi anlamda baltaladığını düşünüyorum. Romantik komedi tadında ilerleyen bir filmde matematiğin ikili sistemini, peysajın püf noktalarını dinlerken bulabiliyorsunuz kendinizi. Ve halka açık bir berber dükkanında böyle cesur sevişme sahneleri olmasıda bu dükkanın fazla iş yapmadığı kanaatine varmanızı sağlıyor ve asıl baltayı vuran son sahnedeki mantık : Mathilde evliliğinden o kadar mutludur ki bu aşk doruk noktasından inmeye başlamadan intihar eder ve Antoine yazdığı mektuptada hep doruk noktasında kalmasını istediğim için bunu yaptığını söyler
Tutku
Tutku her insanın bir yerlerde aradığı güçlü bir duygu olsa gerek. İş, aşk, seks, hayat.... Tüm bunların yalnız ve yalnız tutkuyla şekillendiğini düşünmek hayal gücünün sınırlarını fazlaca zorlamıyor. Tutkuyla yapılan bir iş ve karşılığında kazanılan para, tutkulu bir aşk yaşarken eşinle sonsuzluk hayalleri kurma... Pek çok sıradan fakat ulaşılması güç duran şey. Tutkunun azalması alışkanlıkların göze çarpmasını kolaylaştırır ve yaptığımız her şey, içinde bulunduğumuz her durum bizi sıradanlığa iter. Sıradanlık kötü müdür? Alışkanlıklar çok mu iticidir? Bu en azından bu filmin çerçevesinde tartışma konusu olamıyor.
Film tamamen tutkular üzerine kurulu diyebiliriz. Bir yandan henüz küçük bir çocukken gittiği berbere aşık olan bir adamın tutkuları,öte yandan ilerde karşılaştığı hayatının aşkı olan kadının tutkuları. Birbirlerine ve hayata karşı tutundukları bu duyguyu yaşayışlarını an be an ... Devamı
Tutku her insanın bir yerlerde aradığı güçlü bir duygu olsa gerek. İş, aşk, seks, hayat.... Tüm bunların yalnız ve yalnız tutkuyla şekillendiğini düşünmek hayal gücünün sınırlarını fazlaca zorlamıyor. Tutkuyla yapılan bir iş ve karşılığında kazanılan para, tutkulu bir aşk yaşarken eşinle sonsuzluk hayalleri kurma... Pek çok sıradan fakat ulaşılması güç duran şey. Tutkunun azalması alışkanlıkların göze çarpmasını kolaylaştırır ve yaptığımız her şey, içinde bulunduğumuz her durum bizi sıradanlığa iter. Sıradanlık kötü müdür? Alışkanlıklar çok mu iticidir? Bu en azından bu filmin çerçevesinde tartışma konusu olamıyor.
Film tamamen tutkular üzerine kurulu diyebiliriz. Bir yandan henüz küçük bir çocukken gittiği berbere aşık olan bir adamın tutkuları,öte yandan ilerde karşılaştığı hayatının aşkı olan kadının tutkuları. Birbirlerine ve hayata karşı tutundukları bu duyguyu yaşayışlarını an be an ... Devamı
Tutku
Tutku her insanın bir yerlerde aradığı güçlü bir duygu olsa gerek. İş, aşk, seks, hayat.... Tüm bunların yalnız ve yalnız tutkuyla şekillendiğini düşünmek hayal gücünün sınırlarını fazlaca zorlamıyor. Tutkuyla yapılan bir iş ve karşılığında kazanılan para, tutkulu bir aşk yaşarken eşinle sonsuzluk hayalleri kurma... Pek çok sıradan fakat ulaşılması güç duran şey. Tutkunun azalması alışkanlıkların göze çarpmasını kolaylaştırır ve yaptığımız her şey, içinde bulunduğumuz her durum bizi sıradanlığa iter. Sıradanlık kötü müdür? Alışkanlıklar çok mu iticidir? Bu en azından bu filmin çerçevesinde tartışma konusu olamıyor.
Film tamamen tutkular üzerine kurulu diyebiliriz. Bir yandan henüz küçük bir çocukken gittiği berbere aşık olan bir adamın tutkuları,öte yandan ilerde karşılaştığı hayatının aşkı olan kadının tutkuları. Birbirlerine ve hayata karşı tutundukları bu duyguyu yaşayışlarını an be an takip ediyoruz. Her şeyin başlangıcı ve bitişi sanki tamamen olması gereken bu ilüzyonuna kaptırıyor izlerken. Aşkın ölümüzlüğü ve aşkın alışkanlığa dönüşmesi çelişkili ve bir o kadar da vageçilmezken tutkunun kaybolma korkusunun bir kadına neler yaptırabileceğini anlatmak istemiş Leconte.
Bir adamın neredeyse hayatının büyük bir bölümünü bir çocukluk tutkusuyla şekillendirdiğini görüyoruz. Bu karşılığında para alacağımız ya da hayatımızı kazanacağımız bir iş olsaydı; insanların bir bölümünün bu çocukluk tutkusuyla hareket ettiğini bilmek ve görmek bize anormal gelmezdi. Fakat konu hayatının aşkını aramak ve bulmak olunca işler biraz daha romantik ve sıradışı hale geliyor. Sıradan romantizm çizgisinin çok çok dışında bir aşk yaşıyoruz bu filmde. Sarılmanın, dokunmanın ve sevişmenin tutkulu olması ve olmaması arasındaki müthiş farkı hem oyuncular hem de yönetmen belki de en güzel biçimde anlatmayı başarmış.
Tutkunun kaybolmasından korkmanın ise ne denli vazgeçirici bir güç olduğunu da yine tüm gerçekçiliğiyle izleyebiliyoruz. Filmi izlerken hemen hemen tüm duyguları olabildiğince doğal ve gerçekçi haliyle yaşadım diyebilirim. Bir şeyi tutkuyla istemek ve onu kaybetmekten çılgınca korkmak çoğu insanın bastırdığı bir duygu sanırım ve bastırmak mı bastırmamak mı ikileminin cevabını tamamen insanın kendine bırakıyor. Finalinin bu kadar derin ve tebessüm bırakıcı olması belki de bu yüzden. Aşkı böyle yaşamak bir ayrıcalık...
Tutku her insanın bir yerlerde aradığı güçlü bir duygu olsa gerek. İş, aşk, seks, hayat.... Tüm bunların yalnız ve yalnız tutkuyla şekillendiğini düşünmek hayal gücünün sınırlarını fazlaca zorlamıyor. Tutkuyla yapılan bir iş ve karşılığında kazanılan para, tutkulu bir aşk yaşarken eşinle sonsuzluk hayalleri kurma... Pek çok sıradan fakat ulaşılması güç duran şey. Tutkunun azalması alışkanlıkların göze çarpmasını kolaylaştırır ve yaptığımız her şey, içinde bulunduğumuz her durum bizi sıradanlığa iter. Sıradanlık kötü müdür? Alışkanlıklar çok mu iticidir? Bu en azından bu filmin çerçevesinde tartışma konusu olamıyor.
Film tamamen tutkular üzerine kurulu diyebiliriz. Bir yandan henüz küçük bir çocukken gittiği berbere aşık olan bir adamın tutkuları,öte yandan ilerde karşılaştığı hayatının aşkı olan kadının tutkuları. Birbirlerine ve hayata karşı tutundukları bu duyguyu yaşayışlarını an be an takip ediyoruz. Her şeyin başlangıcı ve bitişi sanki tamamen olması gereken bu ilüzyonuna kaptırıyor izlerken. Aşkın ölümüzlüğü ve aşkın alışkanlığa dönüşmesi çelişkili ve bir o kadar da vageçilmezken tutkunun kaybolma korkusunun bir kadına neler yaptırabileceğini anlatmak istemiş Leconte.
Bir adamın neredeyse hayatının büyük bir bölümünü bir çocukluk tutkusuyla şekillendirdiğini görüyoruz. Bu karşılığında para alacağımız ya da hayatımızı kazanacağımız bir iş olsaydı; insanların bir bölümünün bu çocukluk tutkusuyla hareket ettiğini bilmek ve görmek bize anormal gelmezdi. Fakat konu hayatının aşkını aramak ve bulmak olunca işler biraz daha romantik ve sıradışı hale geliyor. Sıradan romantizm çizgisinin çok çok dışında bir aşk yaşıyoruz bu filmde. Sarılmanın, dokunmanın ve sevişmenin tutkulu olması ve olmaması arasındaki müthiş farkı hem oyuncular hem de yönetmen belki de en güzel biçimde anlatmayı başarmış.
Tutkunun kaybolmasından korkmanın ise ne denli vazgeçirici bir güç olduğunu da yine tüm gerçekçiliğiyle izleyebiliyoruz. Filmi izlerken hemen hemen tüm duyguları olabildiğince doğal ve gerçekçi haliyle yaşadım diyebilirim. Bir şeyi tutkuyla istemek ve onu kaybetmekten çılgınca korkmak çoğu insanın bastırdığı bir duygu sanırım ve bastırmak mı bastırmamak mı ikileminin cevabını tamamen insanın kendine bırakıyor. Finalinin bu kadar derin ve tebessüm bırakıcı olması belki de bu yüzden. Aşkı böyle yaşamak bir ayrıcalık...
Lütfen bu filmi izleyin neleri ne kadar hızlı ve degersiz harcadığımızın farkına varın
Sıcacık ve naif bir Fransız yapımı.
İnsanın küçücük tutkularla bile kocaman, mutlu bir hayat yaşayabileceğini çok hoş bir masalla açıklamış bize. Ben bu masalda o kadar mutlu oldum ki, bitince bambaşka bir gülümseme oluştu yüzümde. Fransız filmlerinin sevdiğim bir yanı da oyunculukların çok doğal olması...
Antoine'nin o Arap ezgileriyle yaptığı dansları hiç unutmayacağım...
İnsanın küçücük tutkularla bile kocaman, mutlu bir hayat yaşayabileceğini çok hoş bir masalla açıklamış bize. Ben bu masalda o kadar mutlu oldum ki, bitince bambaşka bir gülümseme oluştu yüzümde. Fransız filmlerinin sevdiğim bir yanı da oyunculukların çok doğal olması...
Antoine'nin o Arap ezgileriyle yaptığı dansları hiç unutmayacağım...
Berberin Kocası filmine Benzer Film ekliyorsun.
Berberin Kocası filmini Kategorize ediyorsun.
Bu filmi aşağıdaki seçenekleri işaretleyerek kategorize edebilirsin.
Berberin Kocası filmine Konu ekliyorsun.
FİLM İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLER
Arama sonuçları
Bu filmi izleyen 20 kişi
Kullanıcı Bulunamadı...
ÜYE OL