Koçum Benim

Tüm bölümler önüme çıkınca tekrar izlemek istedim. Benim için o dönem tadı damağımda kalmış, efsane bir diziydi. Hep oyuncu kadrosunun çok güçlü olması, dizideki öğrencilerin bugün tanıdık yüzler olmasıyla anıyordum. Bugün izlediğimde aslında o gün için bile oldukça sıradan sayılabilecek bir dizi olduğunu düşündüm. Bunu negatif olarak söylemiyorum. Bana o dönem sıradan hayatlarımızdaki mutlulukları hatırlattı. Şimdi bu denli samimi diziler yok. Bana dizi sektörünün nereden nereye geldiğini gösterdi. Bölümler 38-52 dakika arasında değişiyor. Aynı sahneleri defalarca izletmiyor. İki karakter tartışıyor, ertesi gün başka bir karakter neden tartıştıklarını soruyor. Hooop sahne orada değişiyor. Bugünkü dizilerde hem tartışmayı izliyoruz, hem neden tartıştıklarını anlattıkları sahneleri. Bölüm süreleri nispeten kısa olunca dizi yağ gibi akıyor. İki haftada 47 bölümü bitirdim. Tadı gerçekten damakta kalıyormuş, çünkü final yapmıyor. Bir kere basketbol sezonu tamamlanmıyor. Hikaye yarım kalıyor. Sanki sonraki bölüm gelecekmiş gibi bitiyor. O dönem dizi sektörünün farklarından kaynaklandığı çok açık. Ufak tefek oyuncu değişiklikleri de oluyor. Ortadan kaybolan karakterler de. Mesela İsmail Hacıoğlu birkaç bölüm var, sonra ortadan kayboluyor. Freud Ferit diye muazzam bir hoca var, ortadan kayboluyor. Burçak Işımer ortadan kayboluyor. İkinci sezon Burcu diye bir karakter giriyor, birkaç bölüm sonra yok. 14. bölümde Tarık Akan'ın sesi değişti, çok garipsedim. Sonra ya düzeldi ya da ben alıştım.

Dizide Tarık Akan gibi bir ustaya Zihni Göktay gibi bir usta eşlik ediyor. Öğrenci kadrosu ise çok çok iyi. Bugünün büyük oyuncuları değiller belki ama tanıdık simalar. Espriler çok sulu. Arada güldüren sahneleri var. O dönemin espri anlayışına uyduğu için izlerken eğlendim. Uzun eşek oynayan Ozan Güven var hahahaha. Ozan Güven gerçekten çok sempatik. Başrollerden biri olmasına rağmen çıkıyor, yerine Murat Prosçiler giriyor. İlk bölümü hariç sonrasında yabancılık çekmedim. Murat Prosçiler gerçekten kurtarmış. Ama Eylül karakteri için aynı şey geçerli değil. Yasemin Ergene, Selin Demiratar'dan daha güzel bir genç kız olmasına rağmen girdiği andan itibaren çok sönük. Selin Demiratar'a "okulun popüler kızı" rolü daha çok yakışıyormuş. Erkek Fatma muamelesi yapmak için güzel bir genç kız olan Nehir Erdoğan yanlış seçimmiş. Ama dizinin iyi oyuncularından ve sempatik karakterlerinden biri. Genç Engin Altan Düzyatan en sempatiği. Hem o dönem gerçekten yakışıklıymış. Öğrenci kadrosu Hakan Ka hariç öğrenci izlenimi veriyor. Genç ve coşkulular. Yunus Günçe bugünün antipatik isimlerinden ama diziyi sürükleyen bir karaktere hayat vermiş. İsmail Hacıoğlu'na doyamadım, daha fazla görmek isterdim. Dizinin en güzel kızı Yasemin Öztürk'müş.

Dizi bugün için "sıradan" olsa bile o dönem için aslında önemli ergen sorunlarını işlemiş. Her karakterin ergenlikte yaşayabileceği sorunlara kısa kısa değiniyor. Annesi babası boşanan, evlatlık olan, uyuşturucu sorunu yaşayan, kısa yoldan ünlü olmaya çalışan, babasından dayak yiyen, kapıcı çocuğu olduğu için dışlanan, aile baskısı gören, öğretmenine aşık olan... Mesela boşanmak bugün daha normal karşılanıyor. O dönem çocuklarda ciddi travma sebebi olarak görülüyordu. Dizide "çıkma teklifi" var. Pastanede buluşmalar var. Cep telefonunun yeni yeni yaygınlaştığı yıllar olduğu için evden konuşmak daha ucuz. Şimdiki ergenlere izletsen garipseyebilir. Ebru Cündübeyoğlu'nun canlandırdığı Deniz Hoca çok kötü bir karakter. Bir kere rehberlik öğretmeni için izlediği yöntemler çok doğru gözükmüyor. Ayrıca sürekli trip atıyor. Genel olarak dizinin en büyük eksisi karikatür gibi duran öğretmen tiplemeleri. Ali Rıza Hoca sempatik ama komik değil ve bu dizide ihtiyaç yok. Ayrıca TRT dizisi olmasına rağmen ilk bölümden "ekonomik kriz" eleştirisiyle giriyor. Rakı ve şarap içilebiliyor. Herkesin özgür ve umutlu hissettiği güzel günlerdi.

Dizi basketbol ve lise dizisi. Dönemine göre lise konularına da güzel değiniyor. Ama basketbol tarafı maalesef kötü. Her maç son saniye üçlüğüyle bitiyor. Sayılar hep turnike. Tamam smaç basmasınlar da arada orta mesafe bari atsınlar.

Keyifle izledim ve tekrar tadı damağımda kaldı. Hem o günlere olan özlemimi pekiştirdi, hem o günleri özletti. Tarık Akan'ı da sevgiyle anıyorum. O yaşında bile büyük yakışıklıymış.