Henry ve June

Anais Nin adındaki erotik kitap yazar, ufkunu açan farklı zevklerle karşılaştıkça daha fazla zevk ve arzularını karşılamak adına arayış içindedir. Bu arayışı sürerken Henry Miller isimli başka bir erotik kitap yazarı ile kocası vasıtasıyla tanışır ve ondan etkilenir. Bu etkilenmenin büyüsüne kapılarak onunla beraber geçirdiği zamanda deneyimlediği birçok fantezi olur. Ayrıca eşi June Miller ile tanışınca bu deneyimler daha da uç noktalara varmaya başlar. Bu fantezileri deneyimlerken birbirleri ile çeşitli fikir alışverişleri de yaparak kitaplarını yazmaya devam ederler. Film bu süreci oldukça güzel bir şekilde işlemiş ve bize sunmuştur. Özellikle sanatsal noktalarını çok başarılı oldum. Sokaktaki festival sahneleri gerçekten harikaydı. Ve bir restaurantta "George E.Lee's Novelty Singing Orch. - St James Infirmary" çalarken geçen sahne en çok etkilendiğim sahne oldu. Ve filmin içerisindeki Anais'in kuzeninin kendisini uyarmak amaçlı söylediği şu sözde filmi özetler niteliktedir : Anormal zevkleri tatmaya başlamak, normal zevklerin anlamsız olmasını sağlar"

Bunun dışında biraz süresinin uzun ve bazı sahnelerinde de abartılı senfoni müzikleri kullanıldığını düşünüyorum. Ama genel olarak izlenmesi gereken bir film.

Film, 1931 senesi Paris’inde geçiyor. Her şey Anais Nin’in, Henry Miller ve eşi June’la (Uma Thurman) tanışmasıyla başlıyor. Aslında Henry Miller’ı oyunlarından ve Marilyn Monroe ile olan ilişkisinden ötürü tanıyordum. Ancak ünlü olmadan önce bir süre Paris’te yaşadığını ve Anais Nin ile ilişkisi olduğunu bilmiyordum. Geçenlerde Marilyn Monroe ile ilgili bir filmde adamcağızı görünce acımıştım haline ama gençliğinde az "yaramaz" değilmiş. Neyse efendim konuyu dağıtmadan Henry Miller’ın en önemli eserinin Satıcı’nın Ölümü olduğunu ve geçen sene İzmir Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelendiğini belirteyim.

Filmin özünde, yüksek sınıfa mensup bir ailenin kızı olan ve bu şekilde yetiştirilen Anais Nin’in kendi cinselliğini keşfine tanık oluyoruz. Yönetmen eşini evine ekmeğini getiren, karısını hiçbir şekilde üzmeyen, tam kadınların hayallerindeki gibi bir koca olarak objektifine yansıtıyor. Ancak şeytana uyma mı desem istek mi desem Anais Nin’in aklını kurcalamaya başlıyor Henry ile tanıştıktan sonra.

Tabi bundan sonra ikisi arasındaki ilişkiyi, geniş çerçevede ise Anais’in bilinçaltı duvarını yıkışını ve "haz dünyası"na doğru bir yolculuğa çıkışını izliyoruz.

Dram ağırlıklı olduğu için izleyenlere sıkıcı gelebilir ama verilmek istenen tonla mesaj var, kapana göre değişir tabi.