6.6

73 OY
PUAN VER
5

Imdb: 7.7 (62.672 OY)

KONUSU
Ağır sanayi işçileri Bill ve Abby güneye doğru daha iyi bir iş bulmak için yola çıkarlar. Yanlarında manevi kardeşleri saydıkları Linda da bulunmaktadır. İki kardeş olduklarını söyleyen Bill ve Abby büyük bir çiftlikte mevsimlik işçi olarak çalışmaya başlarlar. Toprak sahibinin Abby’ye olan duygular ... Devamı
Ağır sanayi işçileri Bill ve Abby güneye doğru daha iyi bir iş bulmak için yola çıkarlar. Yanlarında manevi kardeşleri saydıkları Linda da bulunmaktadır. İki kardeş olduklarını söyleyen Bill ve Abby büyük bir çiftlikte mevsimlik işçi olarak çalışmaya başlarlar. Toprak sahibinin Abby’ye olan duygularının farkında olan ve onun ölümcül bir hastalığa sahip olduğunu şans eseri öğrenen Bill, zengin olmanın yolunu bulduğunu düşünür. Gerçekten de kardeş gibi davranarak çiftlikte kalan ve ardından toprak sahibi ile evlenen Abby, bir süre sonra Bill ve eşi arasında kalmaya başlar. Abby’ye aşık olan Bill ise gün geçtikçe bu evlilikten rahatsızlık duyacak ve olmadık işlere başvuracaktır.

YORUM YAZ

SPOILER

YENİ YORUMLAR

Tüm Yorumlar
D

@darknatres

1 yıl önce

Görüntüleri güzel ama içerik olarak klişe konusu var. Richard Gere hatırına izlenir.

@rashomon

10 yıl önce

8 / 10

Badlans filminden aldığım tadı vermedi ama yinede güzel bir film.Fotoğraf filmi diyebilirim.Tree of life filmini izlemeden önce malick'in ilk filmlerini izlemek gerektiğini anlıyoruz.Yaşam,insan ve toprak ana üçlemesi.Romantizm,aşk,sevgi ve kıskançlık üzerine basit bir hikaye ama dış sesli anlatım hikayenin seyir zevkini artırıyor.Oyunculuklar biraz daha iyi olsa bence film çok daha iyi olabilirmiş

@ledddd

11 yıl önce

9.5 / 10

Terrence Malick'in Vaat Ettiği Cennet

70'lerin en büyük süprizi kuşkusuz Terrence Malick sineması ve onun kişiliği oldu. Harvard'da felsefe eğitimi almış, MIT'de felsefe öğretmenliği yapmış ve 30 yılı aşkın süredir sinemasına dair tek bir soruya cevap vermemiş, ropörtaj yapmamış bu adamın haliyle kişiliği ve beklentileri üzerine bir yorumda bulunmamız mümkün değilse bile, şimdilik verdiği 5 film(altıncısı yolda) üzerinden sinemasını irdelemek mümkün. Başka bir yönetmenden bahsediyor olsak, -atalım- 15-20 filmlik filmografisini, rahatça değerlendirebilirken konu Malick gibi sanatçılar olunca tek bir filmde karar kılmak daha az yorucu olacaktır. Bu bakımdan Days Of Heaven'ı ortaya almak daha makul geldi bana çünkü Days Of Heaven'ın tüm Malick tadlarını barıdırdığı ve onun en iyi işi olduğu kanısındayım. Tabi ki Badlands'e değinmeden de bitirmek olmaz yazıyı. Ona da çok kısaca girdik.

Sanat sinema
... Devamı
Terrence Malick'in Vaat Ettiği Cennet

70'lerin en büyük süprizi kuşkusuz Terrence Malick sineması ve onun kişiliği oldu. Harvard'da felsefe eğitimi almış, MIT'de felsefe öğretmenliği yapmış ve 30 yılı aşkın süredir sinemasına dair tek bir soruya cevap vermemiş, ropörtaj yapmamış bu adamın haliyle kişiliği ve beklentileri üzerine bir yorumda bulunmamız mümkün değilse bile, şimdilik verdiği 5 film(altıncısı yolda) üzerinden sinemasını irdelemek mümkün. Başka bir yönetmenden bahsediyor olsak, -atalım- 15-20 filmlik filmografisini, rahatça değerlendirebilirken konu Malick gibi sanatçılar olunca tek bir filmde karar kılmak daha az yorucu olacaktır. Bu bakımdan Days Of Heaven'ı ortaya almak daha makul geldi bana çünkü Days Of Heaven'ın tüm Malick tadlarını barıdırdığı ve onun en iyi işi olduğu kanısındayım. Tabi ki Badlands'e değinmeden de bitirmek olmaz yazıyı. Ona da çok kısaca girdik.

Sanat sinemasına yada daha doğru bir tabirle sinemanın sanat olan kısmına tanım bakımından en çok yaklaşan isimlerden biri Malick'tir sanırım. Onun derdi otu böceği çekmek değil, insanı doğa ekseninde felsefi bir yere oturtmaktır. Bunu da sinemanın sunduğu görüntülerle yapmayı seçmiş bir adam. Badlands'le başladığı bu işi şimdilik To The Wonder'la sonlandırmayı kafaya koymuş gibi. Badlands'den sonra, The Thin Red Line'dan önce çektiği ikinci filmi Days Of Heaven(Cennet Günleri) her bakımdan tablo estetiğinde, adeta Andrew Wyeth'ın ünlü eseri Christina's World tablosunun perdeye karbon kopyası şeklinde yansımış hali. Malick'in bu tablo önünde kaç yılını heba ettiğini sormak isterdim doğrusu çünkü doğrudan bir etkilenim yaşadığı aşikar. Filmimizin aile kıvamındaki zıt karakterlerinin, Bill'in, çalıştığı fabrikada karıştığı bir olay sonucu kaçmaları sebebiyle yolları onların son durakları olacak olan uçsuz bucaksız tarlalara getiriyor. Sanayileşmenin zirve yaptığı 1900'lerin ilk onluk kısmında bu küçük insanların şehirlerde iş bulmalarının neredeyse imkansız olduğu bir Amerika'da aynen kendileri gibi işçi olan bir avuç insanla birlikte trenle geldikeri bu kırsal yerde; onlarda diğerleri gibi önce ekmek kavgasına girişmişler daha sonradan Bill'in istemeden şahit olduğu bir konuşma sonrası cennetin hayaliyle savrulmuşlardır. Yaşayacakları Cennet Günleri için ise hemen bir plana girişmiş ve bu doğrultuda hepsi ödünler vermişlerdir. Buna ,planın merkezinde duran çiftlik sahibi de dahil. Sam Shepard(filmin en iyi oyuncu performansı olduğu kanısındayım) tarafından inanılmaz bir tutatarlılıkla hayat verilen bu çiftlik sahibinin adını film boyunca duymayız. Bunun belli bir metafora karşılık geldiğini düşünmek yanlış olmayacaktır. Şehirlerdeki büyük fabrika sahiplerinin adları nasıl ilk etapta önem arzetmiyorsa burada da uçsuz bucaksız tarlalar fabrika görünümünü almıştır. Dolayısıyla bu toprakların sahiplerinin de isimleri kayda değer değildir. Asıl olan, hizmet ettiği misyonun kişiler üzerindeki etkisinin boyutudur. Bu bakımdan aslında ne büyük fabrikaların başındakiler ne de çiftlik sahiplerinin varlıkları sorgulanabilir düzeydedir. Bunlar tamamiyle öngörülen sistemin parçalarıdır. Tek başlarına bir şey ifade etmeleri gerekmez. Bir bütün içerisinde anlamlıdırlar. Bu bakımdan filmimizin çiftlik sahibinin de ilk bakıştaki ruhsuz, sessiz sakin görüntüsü aldatıcıdır. İnsan ilişkileri zayıf, özellikle kadınlar konusunda yetersiz bu adama Abby'nın hayat vermesi ise gayet anlamlı. Abby'nin özelinde, geldiği bu son yer ona cenneti yaşatsa da çiftlik sahibi açsından durum zıttır. Onun için cennet yatağının diğer tarafında görmek istediği kadındır. Bu noktada Bill, çiftlik sahibinin hayatının, hastalığı yüzünden fazla uzun sürmeyeceği gerçeğini öğrenmesi sebebiyle Abby'ye baskı yapıp ona evlenmesini söyler. Bundan hepsinin karlı çıkacağını aşkı Abby'ye inandırır bir şekilde. Gelinen süreçin sonunda Bill'in huzursuz, Linda'nın çocukca gülen mutlu gözleri arasında Abby bir kır düğünüyle evlenir. Her şeyin plana uygun ilerlemesi gerekirken durumlar koca bir zıtlık içerisinde ters dönüyor. Çiftlik sahibi gün geçtikçe daha da hastlanması gerekirken canlanıyor, Abby ise zorunlu olarak giriştiği bu evlilik oyunundan zevk almaya başlıyor. Çiftlik sahibinin şevkat dolu tavrı Abby'nin özel hissetmesini sağlarken bir birey olarak Abby ilk defa mutlu ve özgür hissediyor.

Kocası ve Abby için cennet günleri başlamış ve hızlı bi şekilde akarken; biri daha bu kutsal günleri dilediği gibi yaşıyor. Bill'in küçük kardeşi Linda'yı bu noktada hem filme sesiyle dış ses olarak katkıda bulunması hem de söylevleri açısından yönetmen Malick'in alter-egosu olarak okumak mümkün. Doğayla içiçe geçmenin verdiği huzurla kendini bulan Linda, aniden grup içindeki en özgür birey oluyor. Yaşadıkları sebebiyle erken olgunlaşmış Linda bir yandan Malick'in karakterleri hakkında bilgiler verirken, onun aynı zamanda bağımsız bir karakter olarak gözlem gücüne de tanıklık ediyoruz. Kırlarda gün boyu oyun oynarken bile her şeyden haberdar yada bir şekilde hissediyor. Bill'in nasıl acı çektiğini o biliyor sadece ama burada asıl soru bunları sezmesinin nedeni Malick gözünden gördüğümüz Linda mı yoksa bağımsız bir karakter olan Linda mı? Linda'nın burada film boyunca ettiği felsefik ve beylik lafları Malick'in dokunuşları sebebiyle söylediğini varsayarsak onu bağımsız kılan şeyin perdede gördüğümüz hareketleri olduğunu söyleyebiliriz. Linda oyun oynarken, kulağını toprağa dayayıp mesleğine karar verirken ve rüzgar, artık kendi alanı olmuş kırlarda onun yüzünü okşarken Malick'ten bağımsız çocuk olan Linda'yı görürüz. Linda cenneti yaşayanlar arasında bunu hak eden tek masum karakter. Bu yüzden bunu doyasıya, içselleştirerek yaşıyor. Doğa Linda'ya ihanet etmiyor ama insanlar ona yine sırt çevirecek, günü geldiğinde tecrübe ettiği ağır sorumluluklara yenileri eklenecektir.

Bu bölümde kadraja Bill'in artık dayanma gücü kalmamış bünyesi giriyor. Yaptığı plan tutmamış, servet sahibi olamamış; üstelik sevdiği kadını da kaybetme gerçeğiyle yüz yüz gelmiştir. Yapılması gerek iki şey olduğuna karar veren Bill ya çekip gidecektir ya da bir adım daha ileri atıp bu savaşı büyüterek sonlandıracaktır. İkinci seçeneği denemesine rağmen yapamayacağına karar veren Bill her şeyi geride bırakıp gitmeye karar verir. Çiftlik sahibi zaten bir süredir şüphe duyduğu Abby-Bill ilişkisinin böyle sonlanmasına sevine dursun haklı çıkma ihtimali de bir yerde onu içten içe yemeğe devam eder. Ta ki ne zaman Bill tekrar geri döner, artık bazı şeylerin günyüzüne çıkması ve ikili hesapların görülmesi gerekir.

Doğa belki de ilk kez çiftlik sahibine ihanet etmiştir. Onu, tüm bir yılın ekinini yok ederek cezalandırır. İsimsiz kahramanımızın bu felaketin tek sorumlusu olarak Bill'i görmesi ise hiç de şaşırtıcı değildir. Film boyunca kıskançlık krizleri yaşayan Bill ilk kez çiftlik sahibinin zarara uğradığını, canının yandığını görmüştür ama bilmediği şey çiftlik sahibinin asıl canını yakan şeyin yokolan ekinleri değil; Bill'in gelmesiyle tekrardan huzurunun kaçması ve belki de Abby'yi kaybetme korkusudur. İlk başta Bill'in yapamadığını bu kez o yapmayı deneyecek ve silahını Bill'in üstüne doğrultacaktır. Fakat silah etkisini yitirecek, Bill önceden tüfekle yapamadığını bıçağıyla yapacaktır. Malick yine zıtlıkları kullanmış; hastalığın yiyip bitiremediği çiftçinin sonunu belki de aynı onun gibi gizemli olan Bill'le belirleyecektir.

Terrence Malick gene yapacağını yapıyor ve her filminde olduğu gibi hikayeyle işi olmadığını, son derece sıradan öyküleri neden seçtiğini gösteriyor bizlere. Seçtiği bu öyküler onun kamuflajı. Bonny ve Clyde vari kaçak aşıklar, sıkıcı Pocahontas efsanesi yada artık özgün olamayan ikinci dünya savaşı temelli sıradan öykülerin, onun anlatmak istedikleriyle alakası yok. Malick, insanı ve doğayı en temiz ve tortusuz öyküler üzerine kuruyor. Badlands'in kaçak aşıkları Kit ve Holly'nin medeniyetten kaçarak doğanın eteklerinin dibinde, ağaçlarda yaşadıkları varoluşsal yalın hayatlarının, temeli üzerinde durdukları öykü göz önüne alındığında derinliği anlaşılıyor. Bu hayat sıradanlıktan çıkıyor ve Kit'in boşluğuna tanıklık edip, sebepsiz yere öldürdüğü insanlar hakkında da fikir sahibi olmamıza sebebiyet veriyor. Bu yüzden bu insanlar sebepsiz yere ölmüyor Kit'in kafasının içine girebilirsek. Aslında Kit'in her öldürdüğü insandan sonra biraz daha toplumdan soyutlanma çabasına tanıklık ediyoruz. Verdiği mücadele peşindekilerden kaçmaktan öte toptan yaşadığı, havasını soluduğu ve parçası olduğu sistemden kaçışa yönelik. Kit'in ve Holly'nin yaptıklarını, kendi içlerinde kaybolmuşluklarıyla sınırlı tutmakta yanlış olacaktır. Terrence Malick, karakterleri üzerinden bunun felsefi boyutuna inebiliyor ve hikayeyi göz ardı etmemizi, onun altında yatanlara odaklanmamızı istiyor.

Görsel açıdan John Ford vari geniş planları onun imzası gibi dursa da çalıştığı görüntü yönetmenin de bunda payı çok büyük. Çalışma arkadaşlarını deli etmek konusunda Stanley Kubrick'in mükemmeliyetçiliğini fersah fersah geçen Malick doğal ışıklandırma ve çekim saatleri gibi konularda ne kadar katı olduğunu filmi izlerken bile hissediyoruz. Sadece güneşin doğuş ve batış saatlerinde çekim yapmasına izin verdiği Nestor Almendros'un(ki bu süre katılırsınız ki hayli sınırlı) filme katkısı büyük. Nestor Almendros'un Malick'in beyinin içini okuyabilmesi, film ve biz seyirciler için daha da büyük bir şans. Son olarak filmin görsel büyüsüne kapılıp altındakileri boş verirsek börtü böcek yönetmeni sıfatına katılmış oluruz. Terrence Malick filmlerini izlemek, diğer birçok yönetmenin filmlerinden daha çok emek istiyor. Sonunda bunun ödülünü de veriyor tabiki fazlasıyla. Güncelden tamamiyle arınmış şekilde kalkıyoruz film bittiğinde ve onun dünyasına adım atmanın huzuruyla yeni bir şeylerin farkına varıyoruz. Ödülümüz de bu olsa gerek; İç huzur!
C

@citylights42

11 yıl önce

güzel yazı
SPOILER

O Güzel Günler filmine Benzer Film ekliyorsun.

Arama Sonuçları

O Güzel Günler filmini Kategorize ediyorsun.

Bu filmi aşağıdaki seçenekleri işaretleyerek kategorize edebilirsin.

Arama Sonuçları

O Güzel Günler filmine Konu ekliyorsun.

Arama Sonuçları

FİLM İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL