... Devamı Vampirlerin hep kötü niyetli, kanlarını içmek için insanlara saldıran, sarımsaktan ve haçtan korkan, tabutta uyuyan, yarasaya dönüşebilen varlıklar olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Dışarıdan bakıldığında hiç de vampire benzemeyen, standartların üzerinde bir hayat süren, oldukça centilmen ve ölümsüz bir vampirle karşı karşıyayız: Mick St. John. Üstelik kendisi özel dedektif. Hem de kendini, kural ve sınır tanımayan, vahşice insanlara saldıran vampirleri ortadan kaldırmaya adamış bir özel dedektif.
Altmış yıl önce, düğün gecesi karısı tarafından ısırıldıktan sonra vampire dönüşen Mick’in hayatı o geceden sonra tamamen değişir. Artık bir vampirdir ve çeşitli ihtiyaçları vardır. Bu noktada da yardımına diğer vampir dostları yetişir. Evet, Mick yalnız değildir. Onun gibi birçok vampir daha vardır ancak uzun yıllardır dikkat çekmeden yaşamayı başarmışlardır.
Mick’in en yakın arkadaşı, borsayla uğraşan zengin bir isim olan Josef Konstantin’dir. Josef, Mick’in aksine poşet kanla ihtiyacını karşılamak yerine doğrudan damardan beslenen bir vampirdir. Gizliliklerine büyük önem verir. Bu noktada kimi zaman Mick ile sürtüşmeler yaşar. Ancak onun da en güvendiği isim Mick’tir.
Mick, bir gün vampirlikle alakalı izler taşıyan bir cinayeti araştıran genç gazeteci Beth ile tanışır. Ve hayatının akışını değiştirecek olaylar zinciri başlar. Mick; küçük bir çocukken, bir vampir tarafından kaçırılan Beth’i kurtaran kişinin ta kendisidir. Yıllar boyu Beth’in güvende olduğundan emin olmak için uzaktan uzağa onu izlemiştir. Ancak çeşitli olaylar neticesinde artık ortaya çıkması gerekmiştir. İkilinin beraberliği, Mick istemese de, engel olmaya çalışsa da Mick’in Beth’e aşık olmasıyla sonuçlanır. Ancak bu aşk Mick’in vampir olan eski karısı ile ilişkisini de yeniden su yüzüne çıkarır. Karısının Mick’ten vazgeçmeye pek niyeti yoktur.