... Devamı Hala karnımız gurulduyorken, ütopyanın hayalini nasıl kurabiliriz? (filmden)
Geleneksel tarımın tehdit altında olduğu günümüzde, dünyanın neresinde olursa olsun bütün çiftçiler büyük bir geçim sıkıntısı içinde yaşıyorlar. Yeni kuşak Tayland yönetmenlerinden Raksasad da bu gerçekliği kendi köyü üzerinden anlatıyor. Yarı belgesel, yarı kurmaca tarzındaki filmi için Taylandın kuzeyindeki köyüne gidiyor ve oradaki çiftçilerin bu değişen dünyadaki yaşamlarına odaklanıyor... Kendi arazilerini kaybetmiş iki çiftçi, köydeki tarla sahiplerinden biriyle anlaşmak durumunda kalıyorlar; bir sezonluğuna pirinç ekmek üzere kiralık işçi oluyorlar. Modern makineleri almaya toprak sahibinin de gücü yetmediği için tek aletleri elleri ve toprağı sürmek için kullandıkları eğitimsiz bir manda Bir de yardımsever komşuları var; ama bu uzun saçlı, gözlüklü profesörün derdi bambaşka. Organik tarımı savunuyor, kendi tüketimini kendisi üretmeye çalışıyor ve ona göre tarım para kazanmakla değil, doğrudan beslenmekle ilgili bir şey. Film boyunca, köydeki bir grup insanın bir yılını yakın plan izliyoruz; açlıktan tarla faresi pişirmelerini, eğitimsiz mandayı terbiye etme çabalarını, bal kovası bulduklarındaki sevinci, muson yağmurlarının altında çıplak ayakla çamurun içinde eğlenen çocukların keyiflerini Tarımsal Ütopya, olağanüstü görselliği ve doğal oyunculukları ile yakalıyor izleyiciyi ve filmin sonunda da sinemanın en hüzünlü sahnelerinden biriyle baş başa bırakıyor. Dünyanın farklı yerlerindeki muhtelif köylerde her gün buna benzer sahnelerin yaşandığını bilmek, bu hüznü iyice arttırıyor.