M
14 yıl önce
127 Saat filmine yorum yazdı:
Hırsızlar Şehri filmine yorum yazdı:
"Şehir" Fırsatı!
Bir yönetmenin hiçbir filmini izlemeden önyargı sahibi olmak için o yönetmenin ancak Ben Affleck gibi yüksek profilli bir Hollywood ünlüsü olması gerek galiba. Sinema kariyerine (kendisine En İyi Özgün Senaryo Oscar’ı getiren) Good Will Hunting ile başlayan Affleck, bir dizi Altın Ahududu ödüllü filmde (Armageddon, Daredevil, Gigli vs.) başrol oynayıp dünyanın en ünlü Latin güzeliyle oldukça ses getiren bir beraberlik (ve ayrılık) yaşadıktan sonra, her ne hikmetse genç yaşta intihar etmedi ve bu kez de yönetmenliğe el attı!
Bütün bunları kafanızdan sıyırıp atamıyorsanız, The Town’ın oldukça iyi yönetilmiş ve başarılı bir film olduğunu duymak şaşırtıcı gelebilir. Ama neden olmasın ki? Sakin ve soğukkanlı bir yönetmen, iyi oyuncular ve vasatın üstü bir senaryo ile The Town, suç filmi kategorisine eklenmiş güçlü bir halka.
Zaten bir çok filmde bir suç şehri olarak betimlenen Boston’ın en belalı mahallesi Charlestown’da geçiyor f ... Devamı"Şehir" Fırsatı!
Bir yönetmenin hiçbir filmini izlemeden önyargı sahibi olmak için o yönetmenin ancak Ben Affleck gibi yüksek profilli bir Hollywood ünlüsü olması gerek galiba. Sinema kariyerine (kendisine En İyi Özgün Senaryo Oscar’ı getiren) Good Will Hunting ile başlayan Affleck, bir dizi Altın Ahududu ödüllü filmde (Armageddon, Daredevil, Gigli vs.) başrol oynayıp dünyanın en ünlü Latin güzeliyle oldukça ses getiren bir beraberlik (ve ayrılık) yaşadıktan sonra, her ne hikmetse genç yaşta intihar etmedi ve bu kez de yönetmenliğe el attı!
Bütün bunları kafanızdan sıyırıp atamıyorsanız, The Town’ın oldukça iyi yönetilmiş ve başarılı bir film olduğunu duymak şaşırtıcı gelebilir. Ama neden olmasın ki? Sakin ve soğukkanlı bir yönetmen, iyi oyuncular ve vasatın üstü bir senaryo ile The Town, suç filmi kategorisine eklenmiş güçlü bir halka.
Zaten bir çok filmde bir suç şehri olarak betimlenen Boston’ın en belalı mahallesi Charlestown’da geçiyor film. Dört çok eski arkadaştan oluşan profesyonel hırsızlık çetesi, son işlerinde (maskeli ve silahlı bir banka soygunu) polisten kaçarken bayan görevlilerden birini rehin alırlar. Bankacı Claire (Rebecca Hall) tehlike geçer geçmez serbest bırakılır, ama silahlı saldırının şokunu atlatamayan genç kadının psikolojisi darmadağın olur. Teselliyi yeni tanıştığı mahallenin delikanlısı Doug’da arayacaktır, fakat Doug’ın (Affleck) kendisini kaçıran çetenin elebaşı olduğundan haberi yoktur& Peşine düşen FBI ajanına (Jon Hamm) koz vermek istemeyen Doug, bir taraftan en yakın arkadaşı ve iş ortağı deli dolu Jem’i (Jeremy Renner) dizginlemeye çalışırken, diğer taraftan da Claire ile sahip olabileceği normal hayatın hayalini kurmaya başlar.
Konu olarak baktığımızda gerçekten orijinal bir şey yok. Sevdiği masum kadın için kirli işlere tövbe eden azılı suçlu, dünyada daha önemli hiçbir şey yokmuşçasına bütün hayatını tek bir suçluyu yakalamaya adamış idealist polis ve suç filmi kategorisinde arayabileceğiniz daha pek çok klişe durum ve karakter The Townda mevcut. The Town’ı senenin diğer filmlerinden bir adım öne çıkaran şey ise, yönetmenin bütün bu klişe olabilecek senaryo öğelerini inandırıcı karakterlerle destekleyip bu öğeleri seyirciye hiçbir dayatmada bulunmadan, tamamen organik bir şekilde sunması. Şimdi suç filmi desek de hiçbir sahnesinde suç filmi olmaya çalışmayan, sadece ve sadece mahkum edildikleri karanlık hayata ayak uydurmaya çalışan yalnız insanların öyküsünü anlatan bir film olması.
Bu bıçak sırtı yaşamda her şeyin seçimlerimizden ibaret olduğunu vurgulayan film, seyirciye bütün karakterleri ile empati kurma şansı tanıyor. Yıldızı her geçen gün daha da parlayan Rebecca Hall ve geçen sene The Hurt Locker’daki performansının tesadüf olmadığını kanıtlayan Jeremy Renner, oyunlarıyla filmin inandırıcılık dozunu daha da arttırıyorlar. Mad Men’in Jon Hamm’i filmin en silik karakteri olarak son derece unutulası bir oyunculuk sergiliyor. Gossip Girl’den Blake Lively ise filmin en büyük sürprizi, bir kapak kızından fazlası olduğunu cümle aleme duyurmuş oluyor.
Oyuncu olarak olmasa da yönetmen olarak The Town’a damgasını vuran Ben Affleck, bu sınavdan alnının akıyla çıkmış denebilir. 2006 yapımı Martin Scorsese şaheseri The Departed’ı bilenler ve sevenler bu filmde yeni veya daha heyecan verici bir şey bulamayacak, ve elbette The Departed’ın aksine The Town en fazla birkaç yıl içinde unutulup gidecek. Gene de The Town, basit senaryosuna ve gereğinden uzun tutulmuş süresiyle bile, kendi ayakları üzerinde durabilen sağlam bir film.
10 üzerinden 7
Blog: http://herseydenanlayanadam.blogspot.com/search/label/Sinema
127 Hoursın ana karakteri doğa tutkunu özgür ruh Aron Ralston ile pek iyi anlaşamayacağımı, sadece şu anda yaptığım şeye bakarak bile söyleyebilirsiniz: Sıcacık evimde oturduğum yerden sinema üzerine ahkam kesiyorum ve bu, haftamın en ilginç aktivitelerinden biri!
Tarafınızdan düz adam olarak etiketlenme riskini göze alarak; dağcılık olsun, tırmanma olsun, her türlü extreme sporu son derece anlamsız/gereksiz bulduğumu ve hiç hazzetmediğimi itiraf etmek istiyorum! Hayır arkadaşım derdin ne senin, soğukta karda kışta kıyamette kendini bin bir türlü tehlikeye atarak Woow, bunun zevki anlatılmazzz, yaşanırrr!cılık taslıyorsun?! Gündelik hayatın bu kadar mı sıkıcı, yaşamdan bu kadar mı bıktın ki, kendini canlı hissedebildiğin tek yer deniz seviyesinden 3000 metre yükseklikte kalınca bir halattan baş aşağı sallandığın yer oluyor?!
Son derece şehirci (ve normal kilosunun bir hayli üstünde!) biri olarak, hayattaki en b ... Devamı
127 Hoursın ana karakteri doğa tutkunu özgür ruh Aron Ralston ile pek iyi anlaşamayacağımı, sadece şu anda yaptığım şeye bakarak bile söyleyebilirsiniz: Sıcacık evimde oturduğum yerden sinema üzerine ahkam kesiyorum ve bu, haftamın en ilginç aktivitelerinden biri!
Tarafınızdan düz adam olarak etiketlenme riskini göze alarak; dağcılık olsun, tırmanma olsun, her türlü extreme sporu son derece anlamsız/gereksiz bulduğumu ve hiç hazzetmediğimi itiraf etmek istiyorum! Hayır arkadaşım derdin ne senin, soğukta karda kışta kıyamette kendini bin bir türlü tehlikeye atarak Woow, bunun zevki anlatılmazzz, yaşanırrr!cılık taslıyorsun?! Gündelik hayatın bu kadar mı sıkıcı, yaşamdan bu kadar mı bıktın ki, kendini canlı hissedebildiğin tek yer deniz seviyesinden 3000 metre yükseklikte kalınca bir halattan baş aşağı sallandığın yer oluyor?!
Son derece şehirci (ve normal kilosunun bir hayli üstünde!) biri olarak, hayattaki en büyük zevki işinden, ailesinden ve arkadaşlarından kaçarak dağda bayırda tek başına tırmanmak olan bir adamın hikayesi beni ne kadar etkileyebilirdi ki?
Neyse ki, 127 Hoursta göründüğünden çok daha fazlası var.
İçimdeki spor nefretini sebepsiz yere kustuktan sonra mutlulukla söyleyebilirim ki, 2010 yapımı 127 Hoursın dağcılıkla tırmanmayla bir ilgisi yok. 127 Hours kader üzerine, dünyadaki yerimiz üzerine, yaşam sevinci üzerine bir film. Deneyimli bir sinemacının, yeni ve zorlayıcı bir meydan okumanın altından başarıyla kalktığına şahit olduğumuz bir film.
Yönetmen Danny Boyle (Trainspotting, Slumdog Millionaire) yeni filminde, Utahtaki Blue John Kanyonuna bir hafta sonu kaçamağı düzenleyen özgür ruhlu dağcı Aron Ralstonun gerçek hikayesini anlatıyor. Aron, bir anlık talihsizlik sonucu kanyondaki bir yarığa sıkışıyor ve hareket edemez duruma geliyor. Uğursuz gezisini nereye gideceğini kimseye söylemeden gerçekleştiren genç sporcu için hayatının en zor 127 saati böyle başlıyor
Oscar ödüllü deneyimli yönetmen Danny Boyle, neredeyse tamamı tek mekanda tek karakterle geçen bu film ile kendi sinema pratiği açısından yeni denizlere yelken açmış olsa da, bildiğimiz dinamik anlatım stilini korumayı başarmış. İkiye, üçe bölünen kadrajlar ve ani plan geçişleri filmin ilk 15 dakikasında Aronın kabına sığmaz coşkusunu ve yaptığı şeyden aldığı büyük zevki, geri kalanında ise içinde bulunduğu umutsuz ruh halini mükemmel biçimde yansıtıyor. Aynı şekilde ilk 15 dakika boyunca arka plandaki kanyonun büyüklüğünü ve tekinsizliğini işaret eden kamera kullanımı (oyuncuların ufak karaltılar halinde kaldığı kadrajlar, kuşbakışı çekimler), filmin geri kalanında yerini Aronın mahsur kaldığı dar yarığı oldukça klostrofobik bir biçimde aktaran ve bunu oldukça yaratıcı çözümlerle başaran bir tekniğe bırakıyor. Geniş planlar yeniden kullanıldığında ise bunun sebebi Aron ve içinde sıkıştığı yarığın aslında bu kocaman dünyada minicik bir yer tuttuğunu vurgulamak oluyor.
Filmin asıl derdi de bu zaten. Bütün yaşantımız, davranışlarımız, yaptığımız şeyler dünyada hiçbir şeyi değiştirmiyor. Sadece ve sadece kendimizi etkiliyor. Aldığımız kararlar ve bunların sonuçları şu anda bizi etkilemiyor gibi gözükse bile, hepsinin önemini anlayacağımız bir gün gelecek Şimdi olmasa da gelecekte hepimizi içinde sıkıştırmayı bekleyen dar bir yarık var ve yaptığımız tercihlerin doğruluğunu hepimiz orada sıkıştığımız zaman anlayacağız Bu kadar hesap günü imasına rağmen hala anlatamadıysam daha açık söyleyeyim: Evet, yalnız ve sevgisiz bir yaşamı tercih eden Aron ve kendisini sıkıştıran kaya parçasının hikayesi, böyle okuduğumuzda gerçek bir dini filme dönüşüyor.
Fakat gözünüz korkmasın, 127 Hours kocaman bir Hayatı düzgün yaşayın, yoksa öteki dünyada Tanrıya hesap veremezsiniz!den ibaret değil; Aronın yaşama dört elle sarılmasındaki azim, içimizi yaşama sevinci ile dolduruyor, hayatın kıymetini anlamamızı sağlıyor ve film boyunca şahit olduğumuz onca talihsizliğe rağmen, evet, mutlu ediyor.
James Franconun aksamayan performansı ve Danny Boyleun usta işi yönetimi ile, 127 Hours belki Slumdog Millionaire gibi gerçek bir zafer değil, fakat en az onun kadar ilham verici. Dikkatinizi çekerim, her anlamda ilham verici: Hem sinema açısından, hem de yaşamımız ve davranışlarımız açısından
Son olarak, içimdeki düz adamı bir kere daha insan içine çıkarmak pahasına söylemeden geçemeyeceğim ki, üzgünüm Danny Boyle, belli ki ilk 15 dakikayı bakın kampçılık ve tırmanma ne kadar eğlenceli, yapan kişiyi ne kadar mutlu ediyor! dedirtmek için koymuşsun ama, bütün film boyunca Arona Oh olsun, senin ne işin var ıssız tepelerde, müstahak sana! diye çemkirmeme engel olamadın
10 üzerinden 8
Blog: http://herseydenanlayanadam.blogspot.com/search/label/Sinema