Ölümün anlatıcı olması güzel bir sunuştu benim için. O konuşurken sanki masal dinleyecekmişim gibi geldi bana. Tamam biraz ironik bir cümle ama yine de sevdim ben.
Herkes gibi ben de dile takıldım ki zaten aksi mümkün değildi. Alman milli marşı ve okuldaki çocuklar kıza aptal diye bağırıken hep Almanca ama diğer diyaloglar İngilizce. Bir de diyaloglar İngilizce olmasına rağmen hayır kelimesi Almanca yine.
Limon sarısı saçlı çocuk Rudy ne güzel aşktı sendeki. Hem kıza hem de Rudy ye bayıldım. aralarındaki aşk bana My girl (kız arkadaşım) filmindeki aşkı anımsattı:( Oğuzhancığımın yaşı yetmez bu
filme:P (: Kız da o filmdeki kıza çok benziyordu. Belki de ondan sevdim.
Ağlak bir insan olan beni, film yer yer buruk gülümsemelere itti de bunun ötesine geçmedi. Sanırım taşlaştı kalbim ya da zaten filmin sunduğu bu kadardı. Baba kız diyaloglarını, aralarındaki bağı çok sevdim. En masum hırsız sensin Liesel.
Emily Watson ve Geoffrey Rush tan övgüyle söz etmeye gerek bile duymuyorum.
Amerika gelince mutluluk da geliyor ya bu tarz filmlerde işte ben bu kısmı hiç ama hiç sevmiyorum. Eklemeden edemedim.