Oppenheimer Yorumları

Oppenheimer filmi detayları

@sersak53

11 ay önce

7.9 / 10

Klasik Nolan bilimkurgu filmlerinin aksine biyografi tarzı genellikle konuşmalara dayanan farklı bir Nolan denemesi. Popcorn akımın sert eleştirmeleri de bundan kaynaklı olduğunu düşünüyorum.
Filme gelecek olursak Nolanın ilk bir saat içinde ne yapmaya çalıştığını anlamakla geçti. Yorucu,yıpratıcı ve ordan oraya savruk bir ilk bir saat. Bu kısmı beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Filmin ikinci kısımı yani atom bombası sonrası gelişmeler gerçekten usta işiydi. Filmin bu aşamada olgunlaşması ve seyirciye daha çok ulaşması , kurgu bütünlüğünün sağlanarak finale ulaşılması bu filme hakkettiği övgüyü veriyor.
Nolan teknik açıdan kusursuz bir insan buna şüphe yok. Bu tarz bir filmde bile teknik açıdan kusursuz bir performans sergilemiş.Fakat aynı şeyi senaryoda ve hızlı kurgu geçişlerin de performansına yansıttığını düşünmüyorum.
Oyuncu performansları açısından yan roller de dahil pek çok ünlü isim muazzam oynamış. Detaylara baktığımız da bütün oyuncular karaterlerini iyi analiz etmiş.
Filmde
... Devamı
Klasik Nolan bilimkurgu filmlerinin aksine biyografi tarzı genellikle konuşmalara dayanan farklı bir Nolan denemesi. Popcorn akımın sert eleştirmeleri de bundan kaynaklı olduğunu düşünüyorum.
Filme gelecek olursak Nolanın ilk bir saat içinde ne yapmaya çalıştığını anlamakla geçti. Yorucu,yıpratıcı ve ordan oraya savruk bir ilk bir saat. Bu kısmı beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Filmin ikinci kısımı yani atom bombası sonrası gelişmeler gerçekten usta işiydi. Filmin bu aşamada olgunlaşması ve seyirciye daha çok ulaşması , kurgu bütünlüğünün sağlanarak finale ulaşılması bu filme hakkettiği övgüyü veriyor.
Nolan teknik açıdan kusursuz bir insan buna şüphe yok. Bu tarz bir filmde bile teknik açıdan kusursuz bir performans sergilemiş.Fakat aynı şeyi senaryoda ve hızlı kurgu geçişlerin de performansına yansıttığını düşünmüyorum.
Oyuncu performansları açısından yan roller de dahil pek çok ünlü isim muazzam oynamış. Detaylara baktığımız da bütün oyuncular karaterlerini iyi analiz etmiş.
Filmde bazı sahneler de gerilim müzik kullanımı ve ses efektleri sizi o atmosferin içinde olmanızı sağlıyor.

Son olarak Günümüz de izlenecek çok fazla film olmaması nedeniyle bir takım eksiklikleri de olsa bu filmi bağrımıza basıp olumlu yanlarını görmeliyiz. 8/10

@serkanaydemir

11 ay önce

6.1 / 10

Nolan bu değil.

Nolannn bu ya diye diye bitirdim filmi. Belgesel izleyeceğimi bilmiyordum. Belki de en büyük sorun da bunu bilmemem ama Nolan demek yaratıcı bir bilim kurgu karışımı demek iken bu filmi bende az hayal kırıklığı oldu. Kötü film değil tabii ki. Sadece ortada sadece belgesel bir film var. Sahne, kostüm, oyuncular iyi buna lafım yok. Yıldızlararası beklentim beni hep hayal kırıklığına uğratacak anlaşılan.

İyi seyirler

@serkanaydemir

10 ay önce

Ya işte bilmedem gidince üzüldüm. Bilmeden gittim yazmama rağmen neden belgesel filmi gidip belgesel mi diye dert yanıyorsun diyorsunuz. Nolan bu değil.

@aesede

10 ay önce

Belgesel? Biyografi deseniz daha hoş olurdu sanki, kesinlikle ne izlemeye gittiğinizden pek haberiniz yokmuş. Nolan demenin de “yaratıcı bir bilim kurgu karışımı” demek olmadığını düşünüyorum.
Daha fazla yanıt göster
I

@ibrahimsosahin

11 ay önce

10 / 10

Yer yer filmden koptuğum oldu. 3 farklı zaman dilimi eş zamanlı işlendiği için sahneler dikkatli izlenmeyince konu bütünlüğü kopuyor gibi olabiliyor. Dikkatli bir izleyici olmak gerekiyor

@sikmalikportaka

11 ay önce

10 / 10

Lisede ders olarak izletilmeli. Sadece bir biyografi değil; Savaş, bilim, siyaset, psikoloji hakkında ufuk açan, izleyene çok şey katan bir film. İzlemesinin zor olduğuna ve yorduğuna katılıyorum.

@hugostiglitz

11 ay önce

nolan'ın diğer filmleriyle pek benzerliği olmayan bir yapım, baştan sona diyaloglarla dolu, biyografi ve tarih sevenlerin izlemesini tavsiye ederim, sinematografi ve oyunculuklar da gayet başarılı.

nagazaki'ye yapılan saldırının ne kadar gereksiz olduğunu da görmüş olduk.

@furkandgn9

11 ay önce

8 / 10

Salondaki insanların çoğu Barbie filmine gitmeyi tercih ederdi. Çünkü reklamları pek de dürüst yapılmamış bir gişe canavarı var karşımızda. Gişe canavarı demişken; filme klasik bir blockbuster olarak yaklaşmak da yanlış, bir akademik bitirme tezi gibi yaklaşmak da. Zira içerik ve işleniş olarak ikisine de yakınsamıyor. Birçok açıdan Damien Chazelle'in First Man filmine benziyor. Nedenini sonraki paragraflarda açarım. Hatta kalite olarak bile çok yakın seviyelerdeler. Kendimce bir janra ismi düşünsem, bu iki filme "atmosferik biyografi" falan diyebilirim. Tüm elementleriyle tam bir biyografi gibi de değildi çünkü.

İşin PR boyutu iki açıdan çok ilginçti. Birisi Barbie ile birbirlerini beslemeleri; normal şartlarda beklenen iki büyük gişe filminin birbirlerini yutmasıdır. Diğeri ise Nolan'ın teknik deliliğinin, aslında sinemayla zerre ilgisi olmayan insanları filme çekmesi. Filmin 18K çekilmiş olması hiçbir seyirciyi ilgilendirmiyordu ama ün yaptı. Bir şekilde bomba patlatmış olması d
... Devamı
Salondaki insanların çoğu Barbie filmine gitmeyi tercih ederdi. Çünkü reklamları pek de dürüst yapılmamış bir gişe canavarı var karşımızda. Gişe canavarı demişken; filme klasik bir blockbuster olarak yaklaşmak da yanlış, bir akademik bitirme tezi gibi yaklaşmak da. Zira içerik ve işleniş olarak ikisine de yakınsamıyor. Birçok açıdan Damien Chazelle'in First Man filmine benziyor. Nedenini sonraki paragraflarda açarım. Hatta kalite olarak bile çok yakın seviyelerdeler. Kendimce bir janra ismi düşünsem, bu iki filme "atmosferik biyografi" falan diyebilirim. Tüm elementleriyle tam bir biyografi gibi de değildi çünkü.

İşin PR boyutu iki açıdan çok ilginçti. Birisi Barbie ile birbirlerini beslemeleri; normal şartlarda beklenen iki büyük gişe filminin birbirlerini yutmasıdır. Diğeri ise Nolan'ın teknik deliliğinin, aslında sinemayla zerre ilgisi olmayan insanları filme çekmesi. Filmin 18K çekilmiş olması hiçbir seyirciyi ilgilendirmiyordu ama ün yaptı. Bir şekilde bomba patlatmış olması da seyircilerin çoğunu ilgilendirmiyordu. Oppie'nin zihnini tasvir eden parçacık sahnelerinin CGI olmaması da öyle. Bu yüzden neredeyse full çeken salondaki insanları gözlemlemek aşırı eğlenceliydi. Çok sıkıldılar. Çünkü filmde -bence problemli olan- kesintisiz bir diyalog akışı vardı. Yakın çekim ağırlıklı olması da gişe seyircisi için yorucuydu. Karakterleri uzun uzun anlatmaya yeltenmemesi de akıllarını karıştırdı ve seans arasında şunları duydum; "kimin kim olduğunu anlamıyorum." Birçoğu o hype treninin içerisinde olduğu için filmden keyif almak için kendilerini zorladılar diye düşünüyorum.

Gelelim bu filmi neden First Man ile benzettiğime. First Man, 1969 yılında Ay'a ilk çıkan kişi Armstrong'un hikayesini konu alıyordu. Filmin atmosferi ve kurgusu öyle güçlüydü ki gerim gerim geriyordu. Armstrong'un Ay'a sağ salim ayak bastığı nihai bir gerçek ve filmin sonu olsa da izlerken, "düştü, şimdi öldü işte" diye telaşa kapılıyordum. Oppenheimer'ın bendeki etkisi de bu oldu. Manhattan Projesinin ilk testi tüm Dünya atmosferini yakıp bizi yok etseydi bu filmi izlemek için burada olmazdık neticede. Ama geri sayım sırasında başımı arkaya yaslayıp korkuyla bekledim. İşte teknik gücün bu tarafı seyirciyi doğrudan ilgilendiriyor. Ludwig Göransson akılda kalıcı bestelere imza atmamış belki ama ana çok uygun, aşırı gergin besteler yapmış. Nolan filmlerinin vazgeçilmezi, sinematografideki Hoyte Van Hoytema da yine çok iyi iş çıkartmış. Özellikle Hereditary ve Tenet'in editingi ile övebileceğim Jennifer Lame de mis gibi iş çıkartmış.

Problemler ise diyaloglarda ve filmin son 30 dakikasında boy gösteriyor. Diyaloglarda bolca teknik konuşma olduğu doğru. Ancak bunlar öyle sadece çok zeki insanların, nükleer fizikçilerin anlayacağı konuşmalar değil. Herkes anlayabilir. Zaten filmin belli sahnelerinde de, Oppie'nin "sıradan" insanlara çalışma prensiplerini anlatması yoluyla basitçe açılıyor. Sorun diyalog akışının neredeyse hiç es vermemesi. Bu çok iyi bir sinema izleyicisi için de, İngilizce bilen için de, altyazılı izleyen için de yorucu ve bence hikaye anlatmanın en ideal yolu değil. Oyunculara yüklenecek daha farklı rollerle konuşmadan anlatılacak o kadar çok sahne vardı ki anlatamam. Kaldı ki bahsettiğim şey yer yer yapılmış üstelik. Özellikle Florence Pugh'nun sessiz bir sahnesinde Oppie'nin karakterine dair çok kilit bir şey öğreniyoruz. Ama Nolan bunu sürekli hale getirmek yerine, bol sayfalı bir senaryo kitapçığı yazmış.

Son 30 dakikanın problemi de odağın kaçışıydı. Film Oppenheimer'ın filmi olmaktan çıktı ve Lewis Strauss'un filmi oldu. Bomba sonrası Oppenheimer'ını bir türlü onun gözünden göremedik. Robert Downey Jr. kariyerinde hiç olmadığı kadar iyi oyunculuk sergilemiş ama Strauss'un kişisel meselelerini izlemek beni çok sıktı. Madem Oppenheimer'ın içinde dönenleri göremiyoruz, bombanın toplumsal etkisini izlemek isterdim.

Günün sonunda şu özeti çıkarabilirim;
Bu filmin genel kitle için beklenen özel deneyim olmayacağı çok barizdi. 1980 yılında çekilen mini dizi Oppenheimer'dan alabilecekleri de hemen hemen aynı mesela. Ama bunlar filmi epey beğendiğim gerçeğini değiştirmiyor. Elde fena olmayan bir biyografi, diğer gişe filmlerine oranla çok daha dolu olan bir nitelik var. Özellikle Emily Blunt ve Murphy olmak üzere iyi oyunculuklar var. İyi bir film yani. Popüler bir film olduğu için bir puan da eklemem gerekirse; 8/10. En iyi 3 Nolan filminden biri de olabilir üstelik.
A

@apostle

11 ay önce

7.9 / 10

Filmi izlerken gözünüzü bir an olsun ayırmamanızı tavsiye ederim. Zira 3 farklı zaman dilimindeki olaylar örgüsünü karıştırıyorsunuz. Filmi izlerken beyin yanması geçirebilirsiniz. Ben çok beğendim. Ama 8.5 üstü bir puan edecek kadar değil. 3 saat boyunca yoğun bir düşünme seansı sizi bekliyor.

@furkandgn9

11 ay önce

Filmi izlerken gözlerin ayrılmaması konusuna katılıyorum ama bunun sebebi beyin yanması geçirtecek bir olay örgüsü değil. Gayet basit bir sarmal kurgu var. Tarihi bir olayın adımlarını izlemenin beyin yanmasıyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum.
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL