15 yıl önce
Alacakaranlık Efsanesi: Yeni Ay filmine yorum yazdı:
Üçüncü Sayfa filmine yorum yazdı:
filmin ithafı "yenik"'lere yapılmıştır ki, sanırım sonda çıkan bu ithaf yazısı filmin naçizane bir özetini yapmaktadır. ruhi sarı ve özellikle de başak köklükaya'nın iyi oyunculuklarıyla sürüklenen, demirkubuz sinemasının klasik örneklerini (uzun tiradlar, kapılar, eski filmlerine göndermeler, müzik noksanlığı vb.) sergileyen bir film olmuş. izleyici kendini isa karakterinin yerine koyarak gerçek anlamda ezilmişliği ve özellikle filmin başlarında olmak üzere yer yer çaresizliği tecrübe eder. saf, temiz figüran isa ile kapı komşusu meryem'in (hayır, tesadüf değildir karakterlerin isimlerinin isa-meryem olması), filmin genel yapısı dahilinde hiç bir zaman "ilişki" olamayan ilişkisini seyrederken izleyici öncelikle gergindir, isa'nın para derdinden kurtulması akabinde meryem'in insaniyetine, iyi niyetine hayran kalır, sonrasında meryem'in kocasının gelmesiyle karışan durumdan nasıl sıyrılacaklarını isa gibi endişeyle beklemeye başlar (isa bu durum karşısında ve meryem'in önerisi hususunda ... Devamıfilmin ithafı "yenik"'lere yapılmıştır ki, sanırım sonda çıkan bu ithaf yazısı filmin naçizane bir özetini yapmaktadır. ruhi sarı ve özellikle de başak köklükaya'nın iyi oyunculuklarıyla sürüklenen, demirkubuz sinemasının klasik örneklerini (uzun tiradlar, kapılar, eski filmlerine göndermeler, müzik noksanlığı vb.) sergileyen bir film olmuş. izleyici kendini isa karakterinin yerine koyarak gerçek anlamda ezilmişliği ve özellikle filmin başlarında olmak üzere yer yer çaresizliği tecrübe eder. saf, temiz figüran isa ile kapı komşusu meryem'in (hayır, tesadüf değildir karakterlerin isimlerinin isa-meryem olması), filmin genel yapısı dahilinde hiç bir zaman "ilişki" olamayan ilişkisini seyrederken izleyici öncelikle gergindir, isa'nın para derdinden kurtulması akabinde meryem'in insaniyetine, iyi niyetine hayran kalır, sonrasında meryem'in kocasının gelmesiyle karışan durumdan nasıl sıyrılacaklarını isa gibi endişeyle beklemeye başlar (isa bu durum karşısında ve meryem'in önerisi hususunda en az izleyici kadar pasiftir, tırsaktır), en nihayetinde finalde isa ile birlikte güzel bir şamar yer ve "yenik" olmanın tam olarak ayırdına varır. yine de daha güzel bir final hayal etmiştim, demirkubuz'un yeşilçam melodramlarından etkilendiğini gözlemlemek mümkün. görece sıradan(alışık olduğumuz demeli, aslında) bir hikayenin bu denli etkileyici aktarımı sebebiyle 7.5/10 .
İşte Budur! filmine yorum yazdı:
Kral’a güzel bir saygı duruşu, gerçekleştirmeye ne yazık ki muvaffak olamadığı This Is It konser serisinin prova çekimleri ve sahne arkası görüntülerinden oluşan belgesel niteliğinde bir yapıt. Her MJ hayranı izlemeli, tadını çıkarmalı ve artık hayatta olmayan bu efsanevi insanın yaydığı enerjiye, insanlara verdiği ilhama şahit olmalı. Wanna Be Startin’ Something şarkısının provalarıyla başlayıp Thriller - Beat It - Billie Jean kutsal üçlemesi ile zirve ile yapan, noktayı ise Man In The Mirror ile koyan ve hepi topu 8 kişinin filmi izlemekte olduğu sinema salonunda bana yüksek sesle şarkılara eşlik ettiren başarılı bir yapım olmuş. Smooth Criminal sekansı (ve Humphrey Bogart - Michael Jackson kapışması) ile gözleri nemlendiren Jackson 5 tribute sahnelerine dikkat. Biz hayranlarına Kral’ı son kez izleme fırsatı sağladığı için ise Kenny Ortega’ya teşekkürler ..
Umut filmine yorum yazdı:
yılmaz güney'in erken dönem filmlerinden, en iyilerinden. filmin başından itibaren vurgulanan, izleyicinin içini daraltan yoksulluk halet-i ruhiyesi finale kadar insanı pençesinden bırakmaz, izlerken siz de cabbar'la birlikte "ne olacak bu durumlar, çoluk çocuk da aç" diye düşünür, oturduğunuz yerde kıvranırsınız. zamanının ötesinde bir filmdir, yeşilçam'ın aşklı, ihanetli, çiçekli böcüklü filmlerinin tam tersi bir seyir izler. filmin baş kadın karakteri -cabbar efendinin karısı- zamanının filmlerinde çizilen kadın portresinden çok uzaktadır. güçlüdür, ayakları üstünde durabilir ve arzu ettiklerini çekinmeden söyleyebilir. dayak yemesi, şiddet görmesi aldatmamalı izleyiciyi, allah aşkına hele ki 70'ler türk sinemasında, kaç tane kadın bulabilirsiniz erkeğine bu derece karşı çıkabilen, uzun yola gitmeden evvel kocası dua ederken araya girip onunla birlikte olmak istediğini dile getirebilen? zenginler villalarında havuzda yüzüp coca-cola içerken, cabbar sümerbank reklam tabelasının altın ... Devamıyılmaz güney'in erken dönem filmlerinden, en iyilerinden. filmin başından itibaren vurgulanan, izleyicinin içini daraltan yoksulluk halet-i ruhiyesi finale kadar insanı pençesinden bırakmaz, izlerken siz de cabbar'la birlikte "ne olacak bu durumlar, çoluk çocuk da aç" diye düşünür, oturduğunuz yerde kıvranırsınız. zamanının ötesinde bir filmdir, yeşilçam'ın aşklı, ihanetli, çiçekli böcüklü filmlerinin tam tersi bir seyir izler. filmin baş kadın karakteri -cabbar efendinin karısı- zamanının filmlerinde çizilen kadın portresinden çok uzaktadır. güçlüdür, ayakları üstünde durabilir ve arzu ettiklerini çekinmeden söyleyebilir. dayak yemesi, şiddet görmesi aldatmamalı izleyiciyi, allah aşkına hele ki 70'ler türk sinemasında, kaç tane kadın bulabilirsiniz erkeğine bu derece karşı çıkabilen, uzun yola gitmeden evvel kocası dua ederken araya girip onunla birlikte olmak istediğini dile getirebilen? zenginler villalarında havuzda yüzüp coca-cola içerken, cabbar sümerbank reklam tabelasının altına işeyerek filmin vermek istediklerini sembolik bağlamda çok güzel vermektedir. izleyici kendini cabbar ile özdeşleştiremez kolay kolay, cahildir çünkü, çaresizlikten hacı hoca sözüne kanıp öncesinde eleştirdiği bir işe, define avına kalkışacak kadar hem de. ve filmin finali, ilk izlendiğinde "eee..??" tepkisi verebileceğiniz ancak üstüne düşündüğünüzde algılayabileceğiniz bir sondur. izlenmeli, izlettirilmeli, 70'ler türkiyesi'nde fakir olmanın ne menem bir şey olduğu -ve günümüzde fakir olmaktan çok da farkı olmadığı- boğazda düğümler oluşma suretiyle iyice kanıksanmalıdır.
yılmaz güney.. senin için ne desek az.
Nefes: Vatan Sağolsun filmine yorum yazdı:
başka bir şeyler diyecektim ancak yorumları gördükçe şöyle bir iç çektim, üzüldüm.
gayet önyargılı yaklaştım ben bu filme. evet dedim, yine ucuz milliyetçilik yapmışlardır, öcü kürtler ile kahraman türk askerinin mücadelesini yansıtıp "şehitler ölmez, vatan bölünmez" tadında sosyal mesajlar vererek sonlandıracaklardır diye düşündüm. ama biliyor musunuz, alakası yok. asker psikolojisinin getirisi/götürüsü olan normal dozda milliyetçilik haricinde -ki son sahneye kadar o bile çok belirsiz- türklükle, kürtlükle falan alakası yok bu filmin. tür olarak savaş filmi sevmem, çok az izlemişliğim vardır, belki de bu yüzden bilmiyorum ama an itibariyle izlediğim en iyi savaş filmidir. efektler muazzam, kesinlikle hiç biri sırıtmıyor. konunun kahraman türk askeriyle falan da uzaktan yakından alakası yok (intikam ateşiyle yanan komutanın hal,tavır ve davranışları buna örnek) - hikayenin geçtiği karakoldaki hiç bir insanın vatan sevdasıyla dağlara çıktığına dair gerçek üstü bir takım söylemler i ... Devamıbaşka bir şeyler diyecektim ancak yorumları gördükçe şöyle bir iç çektim, üzüldüm.
gayet önyargılı yaklaştım ben bu filme. evet dedim, yine ucuz milliyetçilik yapmışlardır, öcü kürtler ile kahraman türk askerinin mücadelesini yansıtıp "şehitler ölmez, vatan bölünmez" tadında sosyal mesajlar vererek sonlandıracaklardır diye düşündüm. ama biliyor musunuz, alakası yok. asker psikolojisinin getirisi/götürüsü olan normal dozda milliyetçilik haricinde -ki son sahneye kadar o bile çok belirsiz- türklükle, kürtlükle falan alakası yok bu filmin. tür olarak savaş filmi sevmem, çok az izlemişliğim vardır, belki de bu yüzden bilmiyorum ama an itibariyle izlediğim en iyi savaş filmidir. efektler muazzam, kesinlikle hiç biri sırıtmıyor. konunun kahraman türk askeriyle falan da uzaktan yakından alakası yok (intikam ateşiyle yanan komutanın hal,tavır ve davranışları buna örnek) - hikayenin geçtiği karakoldaki hiç bir insanın vatan sevdasıyla dağlara çıktığına dair gerçek üstü bir takım söylemler içermiyor. ve dahi, tatlı-sert komutanın hanımına yazdığı mektuptaki "benim vatanım sensin" tarzı söylemlerle inceden mesaj veriyor, yıllardır boşa dökülmekte olan kanın, bir HİÇ uğruna harcanan gencecik hayatların rahatsız edici, iç acıtıcı bir özetini yapıyor.
doktor orhan’ı öldürmüştür. komutan bu yüzden doktor’u öldürmek istemektedir. bu nedenle doktor’un ekibinden -sevdiği olduğunu tahmin ettiğimiz- kadını yaralar ve kısmen işkence eder. bunun üzerine doktor komutan’ı öldürmeye and içer. ve siz bu kısır döngünün, ülkemizin senelerdir içinde bulunduğundan farklı olmayan bu döngünün içinde kısılır kalırsınız. sahi, doktor orhan’ı öldürmüştür en önce filmin kronolojisinde, peki ya orhan acaba öncesinde kimi öldürmüştür de daha önce ölen bir dostunun, kardeşinin intikamını almıştır? komutanın "ben salak değilim" şeklinde, gene inceden mesaj vererek savaşın manasızlığına, birbirini öldürerek hiç bir şeyin çözülemeyeceğine değinmesi filmin vermek istediklerini özetlemektedir kanımca. sahi, sevmek bu kadar mı zor..?
tek önemli eleştirim şudur ki bu filmle ilgili, son yarım saati çok bi karmaşa-kaos ortamında geçti ve biz izleyenler olanların yarısını kaçırdık, kaçırmadığımız kısımların da yarısını algılayamadık, kim öldü, kim kaldı, o ona ne dedi şeklinde sürekli bir soru işaretleri kafamızda, öyle ettik filmin finalini. biraz daha anlaşılır olsaymış o sahneler, hani hollywood gerzekliğinde kör gözüne parmak şeklinde değil de biraz daha az karmaşık olsaymış gözümde çok daha yükseklerde yer alacak bir filmdi. ancak bu hali bile yeterli diyor, vatan-millet-sakarya edebiyatından ömr-ü hayatında uzak kalmış ve kalacak biri olarak yazanın, yönetenin ve oynayanların alnından tek tek öpüyor, son yıllarda izlediğim bu en iyi türk filmine 8/10 veriyorum. ve şiddetle tavsiye ediyorum.
Paranormal Activity filmine yorum yazdı:
cannibal holocaust, the blair witch project ve cloverfield filmlerinin izinden giderek amatör kamerayla çekilmiş ve bu sayede yarattığı gerçekçi atmosferle izleyeni içine çekme vasıtasıyla korkudan titreten başarılı bir bağımsız film. yalnız yaşadığımdan mütevellit gece uykularım kaçmasın diye öğle vakti izlememe rağmen -korkudan ziyade gerilmekten- titretti, zifiri karanlık ve koca bir sinema salonunda izlediğimi düşünmek gerçekten korkutucu ki film esnasında yarıda bırakıp çıkanlara hak vermemek mümkün değil. ancak şunu da eklemeliyim ki, duyduklarımdan sonra çok daha etkileyici bir film bekliyordum. çok da yüksek beklentiyle izlenmemesi gerek, ancak yine de iyi bir korku filmi ve yine de feci şekilde korkutuyor. ayrıca belirtmeliyim ki, the blair witch project hala daha şahsımı en çok korkutan filmdir ve kanımca -hikayesi blair cadısına göre daha "gerçekçi" olsa da- paranormal activity'den bir gömlek daha üstündür.
son olarak, evde yalnızsanız ve hava kararmışsa izlemenizi tavsi ... Devamıcannibal holocaust, the blair witch project ve cloverfield filmlerinin izinden giderek amatör kamerayla çekilmiş ve bu sayede yarattığı gerçekçi atmosferle izleyeni içine çekme vasıtasıyla korkudan titreten başarılı bir bağımsız film. yalnız yaşadığımdan mütevellit gece uykularım kaçmasın diye öğle vakti izlememe rağmen -korkudan ziyade gerilmekten- titretti, zifiri karanlık ve koca bir sinema salonunda izlediğimi düşünmek gerçekten korkutucu ki film esnasında yarıda bırakıp çıkanlara hak vermemek mümkün değil. ancak şunu da eklemeliyim ki, duyduklarımdan sonra çok daha etkileyici bir film bekliyordum. çok da yüksek beklentiyle izlenmemesi gerek, ancak yine de iyi bir korku filmi ve yine de feci şekilde korkutuyor. ayrıca belirtmeliyim ki, the blair witch project hala daha şahsımı en çok korkutan filmdir ve kanımca -hikayesi blair cadısına göre daha "gerçekçi" olsa da- paranormal activity'den bir gömlek daha üstündür.
son olarak, evde yalnızsanız ve hava kararmışsa izlemenizi tavsiye etmiyorum. en güzeli gene bir akşam vakti kalabalık bir arkadaş grubuyla toplaşıp izlemek - ülkemizde gösterime girip girmeyeceği meçhul olduğu için söylüyorum bunları, yoksa elbette en güzeli sinemada izleyip iliklerine kadar titremektir. 7/10
Tezgahtarlar 2 filmine yorum yazdı:
view askew evreninin -şimdilik- son halkası, bir başka kevin smith harikası. ilk filmin amatör ruhunu yansıtmayacağını tahmin ettiğimden ve yine ilk film kadar orjinal olabileceğine ihtimal vermediğimden ister istemez önyargılı yaklaştım clerks 2'ye. neticede her iki tahminimde de haklı çıktım, ancak bu ilk filmden bile daha fazla eğlenmeme engel olmadı. siyah-beyaz açılışı ve kapanışıyla ilk filme saygı duruşunda bulunan, 10 yıl önceki star wars geyiklerine bu sefer lord of the rings, transformers ve x-men'i ekleyerek izleyeni nerd overdose yapan, ve elbette jay ile silent bob'u (her zamankine kıyasla biraz daha geri planda dursalar da) tekrar biz sevenleriyle buluşturan 90 dakikalık bir kahkaha fırtınası, absürd komedi ve özellikle sonlara doğru az biraz da olsa drama. bu filmde dante'ye kıyasla daha bir ön planda yer alan randal kanımca başroldedir ve her zamanki gibi yarıcıdır. hazırcevaplılığına ve geyiklerine (porch monkey!) hayran kalmamak elde değil. jackson 5 grubunun ABC şark ... Devamıview askew evreninin -şimdilik- son halkası, bir başka kevin smith harikası. ilk filmin amatör ruhunu yansıtmayacağını tahmin ettiğimden ve yine ilk film kadar orjinal olabileceğine ihtimal vermediğimden ister istemez önyargılı yaklaştım clerks 2'ye. neticede her iki tahminimde de haklı çıktım, ancak bu ilk filmden bile daha fazla eğlenmeme engel olmadı. siyah-beyaz açılışı ve kapanışıyla ilk filme saygı duruşunda bulunan, 10 yıl önceki star wars geyiklerine bu sefer lord of the rings, transformers ve x-men'i ekleyerek izleyeni nerd overdose yapan, ve elbette jay ile silent bob'u (her zamankine kıyasla biraz daha geri planda dursalar da) tekrar biz sevenleriyle buluşturan 90 dakikalık bir kahkaha fırtınası, absürd komedi ve özellikle sonlara doğru az biraz da olsa drama. bu filmde dante'ye kıyasla daha bir ön planda yer alan randal kanımca başroldedir ve her zamanki gibi yarıcıdır. hazırcevaplılığına ve geyiklerine (porch monkey!) hayran kalmamak elde değil. jackson 5 grubunun ABC şarkısı eşliğindeki dans sahneleri ise ayrı bir muhteşemdi. bunun haricinde randal'ın da belirtmiş olduğu bir meseleye değinmeden geçemeyeceğim, bu kadınlar dante öküzünde ne buluyorlar cidden anlamış değilim. eşşekli sahnelerde filmle birlikte ben de bizzat kopmuş olup, son 20 dakikayı ise yüzümde kocaman bir gülümseme ile seyrettim. jay ve silent bob'un kendilerini çok fazla özletmemeleri dileğiyle ..
Ah Güzel İstanbul filmine yorum yazdı:
türk sinemasının yüz aklarından, ülkemizde zamanında yaşanmış ve hala yaşanmakta olan doğu-batı ikileminin beyazperdeye uyarlanmış hali. sadri alışık ve ayla algan'ın oyunculuklarıyle sürüklenen film boyunca sürekli bir sorgulama içinde bulur kendini izleyici, bir yandan abartılı bir şekilde eleştirilen batı hayranlığı, bir yandansa gereksiz bir biçimde yüceltilen geleneksel değerler arasında kısılır kalır. sadri alışık'ın ismi "medeniyet" olan tabiri caiz ise kerhaneyi ziyaretinden tutun, zengin amcanın ayla algan'a "thanks for everything, sweety" jestinden, "ben bir küçük cezveyim" şarkısına kadar her karesiyle ve özellikle 60'lar istanbul'u manzaralarıyla üstüne titrememiz, izlememiş olanlara izletmemiz gereken bir başyapıt. "maaşallah, maaşallah...!"
Dönersen Islık Çal filmine yorum yazdı:
"hırsızlık?.. bu sadece bir oyun. bir yalnızlık, bir ölüm oyunu."
toplum dışına itilmiş, biri fiziksel farklılığıyla biriyse cinsel tercihi ve yaptığı işle, iki aykırı insanın kesişmesi. oyunculuklar mükemmel, finaliyle gözlerden bir damla yaş getiren, 90'ların bunalım film ekolünden bir başka sinema başyapıtı. izlemek, izlettirmek, mevlüt demiryay ile fikret kuşkan'ın oyunculuklarına şapka çıkartmak lazım. 7.5/10
kitapları ve ilk filmi beğenenler yeni ay'ı da sevecektir elbet. şahsi kanaatimce vampir konseptini alıp içine tüküren ancak gel gör ki kitapları, mükemmel erkek olarak tasvir edilen edward cullen karakteri sayesinde özellikle genç kızlar arasında bir fenomen olan twilight serisi filmleri hakkında, en azından şu ana kadar çıkan ve izlediğim ikisine dair düşüncelerim vasatın altında oldukları yönünde. ilk filmin edward haricinde dikkate değer bir yanı yoktu, bu filmde olaylar arasındaki bağlantılar ve kurgu daha iyi işlenmiş olsa gene de film vasatın altında kalmış. heyecanlı, yer yer dokunaklı, evet, ama çerezlik olmaktan öteye geçemiyor. ilk filmin dikkat çekici unsuru edward'ın yerini bu kez jacob black ve kendisi aracalığıyla oluşan aşk üçgeni almıştır ki, aslında bella'nın edward saplantısı göz önüne alındığında jacob ve onun "kocaman" yüreği(ve mükemmel vücudu) için üzülmemek elde değil. velha ... Devamı
kitapları ve ilk filmi beğenenler yeni ay'ı da sevecektir elbet. şahsi kanaatimce vampir konseptini alıp içine tüküren ancak gel gör ki kitapları, mükemmel erkek olarak tasvir edilen edward cullen karakteri sayesinde özellikle genç kızlar arasında bir fenomen olan twilight serisi filmleri hakkında, en azından şu ana kadar çıkan ve izlediğim ikisine dair düşüncelerim vasatın altında oldukları yönünde. ilk filmin edward haricinde dikkate değer bir yanı yoktu, bu filmde olaylar arasındaki bağlantılar ve kurgu daha iyi işlenmiş olsa gene de film vasatın altında kalmış. heyecanlı, yer yer dokunaklı, evet, ama çerezlik olmaktan öteye geçemiyor. ilk filmin dikkat çekici unsuru edward'ın yerini bu kez jacob black ve kendisi aracalığıyla oluşan aşk üçgeni almıştır ki, aslında bella'nın edward saplantısı göz önüne alındığında jacob ve onun "kocaman" yüreği(ve mükemmel vücudu) için üzülmemek elde değil. velhasıl kelam, team jacob forever diyor ve taylor lautner hatrına 6/10 veriyoruz. iyi seyirler efendim.