Belirsiz Gece Suare No:64 - Akira Kurosawa filmleri: Dreams & Rashomon

Dreams

Rüyalara ait karakteristiği olan saçmalıklarıyla, abartılı uzun sahneleri ve renk cümbüşüyle aklımda kalacak bir film Dreams. Anladığım kadarıyla Kurosawanın rüyalarından oluşuyor. İnsan içten içe ne güzel rüyalar görenler var diye düşünüyor. Yani ben kendimi bir düşünüyorum da şahsen rüyayı hatırlarsam ne ala. Ama üstat rüyalarında dünya sorunları, etik konular, çevre problemleri ve hatta çözümlerini görüyormuş. Biraz kör gözüme parmak olsa da önemli sorunlara değinip, bunu güzel ve kendine has çekim teknikleriyle yapmış. Filmle ilgili dikkatimi çeken birkaç nokta var. Film genel yapısıyla bence kronolojik bir sıra izliyor gibiydi. İlk rüyalar Kurosawanın çocukluğunda gördüğü şeyler. İlk rüya tam olarak bir çocuğun görebileceği ve etkilenebileceği komiklikte mesela. Sonradan gittikçe olgunlaşıyor ve yetişkinlik dönemi rüyaları başlıyor. Bu noktadan itibaren daha çok savaşlar, nükleer reaktör patlaması gibi kaygılarını görüyoruz. Temalar bir rüyadan çok kabusa dönüşmeye (zehirli gazlar, grotesk yaratıklar) başlıyor. Son olarak olgunluk veya yaşlılık dönemine ait olabilecek sakin bir rüya ile bitiyor.

Açıkçası filme çok ayılıp bayılmadım. Ne düşündüğüme bile birkaç gün karar veremedim. Ama geriye baktığımda fena değildi diyebilirim. Beklentiyi yükseltmemekte fayda var. Güzel afişine kanmamalı (gelin itiraf edelim,afişe oy verdik :D ).

Yazıdan taşan : Van Goghu Martin Scorsese oynuyormuş. Filmde bir görev üstlendiğini baştaki credits ekranında görmüştüm. Ama olsa olsa yapımcı falan olur diye düşündüm. Sahnede de görünce çakmadım. Sonradan IMDB sağolsun Sanatın, sanatçının dostusun Scorsese :D
Rashomon

****Spoiler içermektedir****

Kurosawa Sensein'in izlediğim 5.filmi. Film de oyunculuğunu beğendiğim tek kişi vardı O da İkuru dan tanıdığım Takashi amcamız, diğer oyuncular gerçekten çok abartılı ve sinir bozucu (özellikle maktülün karısı, Allah'ım ne sinirdi öyle deli etti beni). Aslında Japon aktörlerin çoğunda var bu eksiklik. Adamlar film yapmayı biliyorlar ama iyi oyuncuları çok az. Ben bile daha iyi oynarım.

Mahkeme izleyenler için kurulmuş bir mahkeme. İzleyen sorguluyor, yargılıyor ve gerçeği kimin anlattığını ve hangisinin hikayesinin gerçek olduğunu bulmaya çalışıyor. Güzel göndermeleri var filmin. İnsanlar geçekten çok bencil, kötü ve yalancı. Sondaki hikayenin de doğruluğu tartışılır bir yalandı. Ve bu film renkli olsaydı bu kadar etkileyici olmazdı.

Bir şey daha dikkatimi çekti. Kurosawa Sensei'nin izlediğim tüm filmlerinde yağmur vardı. Galiba yağmuru çok seviyor veya filme değişik bir hava kattığı için yağmuru tercih ediyor.
Rashomon siyah beyaz olmasına rağmen izlenebilinir bir film. Oyunculuklar biraz abartılı olsada hatta biraz Japon falcılığı içine girince cinayet kurgusuna yakışmadığını düşünüyorsunuz ama Kurosawa'nın hikayeyi anlatma biçimi sinema tarihi için bir ilk. Aynı konu farklı bakıç açılarla anlatan insanlar. İnsanoğlunun yalancılığını her gün mahkemelerde görebilirsiniz. Onun için o açıdan gayet başarılı buldum. Filmin en başarılı kısmı bence kamera çekimleri, güneşin yansıması, ışık, ambiyans vs. Kurosawa detaycı bir yönetmen, toplumsal eleştirilerini bir kenara bırakırsak filmlerindeki görselliğin çok kaliteli olduğunu fark ederiz. Sonra Toshiro Mifune gibi bir oyuncuyu sinema tarihine kazandırdı. İyi yönetmen iyi oyuncu ilişkileri iyi filmler meydana çıkarmış ve bu konsepte günümüz sinema için de hala iş var diyebilirim.
Rashomon

Valla bu film güzel aslında da bana pek hitap etmemişti. Hani neresi battı derseniz havada kalmışlığı derdim. Hikayeler kendi içinde çok güzeldi, acaba hangisi diye düşünmekten alamıyor insan kendini ama ne bileyim işte. Çok uzun zaman oldu seyredeli, çok ezmek istemiyorum :) Ben böyle gözümüze sokulan hayat dersi içeren filmleri pek sevmiyorum galiba.

Dreams

Ben bu filme oy verdim ama keşke vermeseydim çünkü başıma geleceği biliyordum. Ben geçen aylarda arkadaşımla izlemeye başlamıştım bu filmi. İki rüyayı izleyip, bu ne la böyle deyip kapamıştık. Benim filmleri ve kitapları yarım bırakmama huyum olduğu için sonra tekrar izlerim diye silmemiştim filmi. Kısmet düneymiş. Dün izledim filmi ve gerçekten hiç beğenmedim. Görsellik şahane, ona lafım yok ama filmi neresinden tutsan elinde kalıyor bence. Kurosawa olduğu için bu filmin öne çıkarıldığını düşünüyorum. Yani rüyalarda saçma sapan hayat dersleri (evet burada da karşımıza çıktı), çok kötü oyunculuklar. Rüyaların birbiriyle olan alakasızlığı (en azından benim için). Yani ölü askerler bölümünde güldüm resmen. Çok başarısız bir senaryo bence.

Yönetmenin genel tarzına gelirsek, Rashomon belki biraz sönük kalıyor ama dekorlar, görüntüler Kurosawa için çok önemli. Uzak çekimlerde, bir sürü detay barındırmayı seven bir yönetmen. Şahsen samuraylarla ilgili filmlerini daha çok tercih ediyorum çünkü kökenini iyi yansıttığını düşünüyorum. Onun dışında Japonya'nın güzelliklerini arka plana koyup, ön planda oyuncularla Japonya'yı eleştirmeyi seviyor. Sanırım filmler ona göre bir şeylerle çatışmalı :)
Rashomon

Rashomon kısa süresine insanlıkla alakalı fazlaca yerinde tespit sığdıran izlenmesi gereken filmlerden. Kurosawa'ya başladığım yapım oldu. Ki bence japon yönetmene başlamak için ideal. Karakterleri, işlenişi, görsel boyutu oldukça iyi tasarlanmış. Özellikle olayların anlatıldığı mekanın yani gerçeğin sorgulandığı mekanın kasvetli havası, durmayan yağmur, suç mahallinin güneşli atmosferiyle oldukça iyi bir tezatlık yaratmış.

İnsanların kendilerine göre, yalanlarla şekillendirdiği gerçekle, çıkarcılıklarıyla, bencillikleriyle karamsar bir atmosfer sunuyor Kurosawa. Aslında ortaya atılan tezi tartışmıyor. Tez noktasında gayet insan doğasına yönelik, kötümser bir taraf tutuyor. Tabii izleyici açısından tartışmaya açık bir husus.

-Peki gerçekten iyi olan birisi yok mu?

-İnsan gaddarlığından korkup kaçan şeytandan bile bahsederler.

-Bencil olmazsan hayatta kalamazsın.

Kurgusuyla da gayet beğendim filmi. Tavsiyedir...
Yume.

Hayatımda izlediğim en güzel filmlerden biri. Bu gidişle Kurosawa Sensei'nin bütün filmlerini başucuma alacağım. Böylesine güzel bir filmi yaparken kendi ülkesinden destek alamamış.

Yorumum spoiler içermektedir dikkatinize ahali. :)

Düşlerin hepsi de çok etkileyici. Beni en çok etkileyen hayranı olduğum Vincent'in olduğu bölüm ve en sondaki o harika düş. Ben o düşü yaşamak istiyorum. ve Kargaların çıktığı sahne müthişti. sınavlarım bitsin filmi tekrar izleyeceğim.
Rashomon

---spoiler---

Bu film bende iki duygu uyandırdı: hayranlık ve nefret! Hayranlık çünkü düşündüren, sorgulatan bir yapım. İnsan, yalan ve gerçekizlerken bunları düşünmemek mümkün değil. Mahkeme konumunda bizim oluşumuz onları görmeyip seslerini dahi duymayışımız da bu sorgulamayı zirveye taşıyor ki filmin en çok hayran kaldığım noktası buydu. Falcı sahnesi çok ilginçti. İnsan dediğin her daim yalancıdır hatta öldükten sonra bile! :) hangi hikaye doğru derseniz bilmiyorum bekli de doğru yoktu. Bu açıdan beni hala düşündürdüğü doğrudur :) finalini ise ayrı bir sevdim. Bu kadar yalanın ve sahtekarlığın içinde hala saf temiz ve günahsız bir şey vardı ve ona sahip çıkılması gerekliydi. Umut verici :)

---spoiler---

Gelelim nefret bölümüne o kadın ve haydut beni hayattan soğuttu yemin ediyorum. Filmin tüm sanatsal artılarını bir yana bırakıyorum ama söylemezsem çatlarım o abartılı oyunculuklar, jest ve mimikler beni benden aldı, nefret ettim tam anlamıyla. Bilmiyorum belki de dönemlerinin çok iyi oyuncuları filan olabilirler ama ben nefret ettim özür dilerim kendilerinden. Sırf bu nedenle ilk kez Uzakdoğu filmi izleyecek bir insan asla bu filmi tercih etmemeli ki benim filmler hakkında böyle kesin cümlelerim yoktur hiç! Küçük bir tavsiye sadece :)
YUME - DREAMS - DÜŞLER (1990)



Akira Kurosawa'nın 1990 yılında çektiği "Düşler", sanatçının farklı hikayeler anlattığı, birbirinden bağımsız sekiz kısa filmden oluşuyor. "Sunshine Through The Rain", ailesi tarafından dışarı çıkması yasaklanan bir çocuğun, toplum tarafından kutsal sayılan bir günde yaşadıklarını anlatıyor. "The Peach Orchard", insanoğlunun doğaya müdahelesinin yol açtığı sonuçları vurgularken, "The Blizzard"la bir dağda mahsur kalan insanların dramını perdeye yansıtıyor. "The Tunnel", ölümlerinden sorumlu olduğu ölü askerleri bir tünel çıkışında gören adamın dramını anlatıyor... "Crows", ünlü ressamVincent Van Gogh'un yaşadığı bölgeye ve sanatına dair bir çalışma.. Güneşli bir yaz gününde yaşananları "Village of the Watermills" ile anlatanKurosawa, son iki bölümde ("Mount Fuji in Red" ve "The Weeping Demon") nükleer tehlikenin insanlık üzerindeki etkilerini araştırıyor..

RASHOMON (1950)



Ormanda öldürülmüş bir adamın cesedi bulunur. Karısı da tecavüze uğramıştır. Olaya tanıklık eden üç kişi vardır: Bir gezgin, oduncu ve bir haydut. İzleyici olarak mahkeme bizizdir ve tanıkların hikayelerini dinleriz. Tecavüze uğramış kadın da dahil, hepsinin anlattığı hikayeler birbirinden farklıdır. Öldürülen adamın da olaya tanıklığını izlediğimiz filmde çözülmesi zor bir bulmacayla karşı karşıyayızdır: İçlerinden birileri yalan söylemektedir ancak kim ve neden

Film, 20. yy.ın başlarında yaşamış yazar Ryunosuke Akutagawa?nın Ormanın Sıklığı isimli kitabının uyarlaması. Ancak, toplam süresi 60 dakikayı pek geçmeyine yazarın diğer kitabı Rashomon'dan alınan kestilerin eklenmesiyle film son halini almış.

Japon sinemasının ustalarından 7 Samuray gibi bir külte imzasını atmış yönetmen Kurosawa'nın bu filmi pek ödüllendirilmemişse de oldukça başarılı. Rashomon insan psikolojisi üzerinde duran ve yalanın sınırlarını zorlayan bir Japon draması.
Bir mesaja cevap veriyorsunuz.
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL