Sinema ve Edebiyat (Uyarlamalar)

Kitap ve filmle ilgili yazdıklarınız bana tamda bu konuyla ilgilenen bir filmi anımsattı. Filmin ismi

Sweet Liberty

Filmde bir yazar Amerikan Bağımsızlık Savaşıyla ilgili bir kitap yazmış. Bir yönetmende kitabı ünlü oyuncularla filme uyarlamak istiyor. Film ekibi yazarla bağlantıya geçiyor, senarist ile yazar bir araya geliyor, herşey yazarın istediği gibi olacağına dair temin ediliyor ama pratik teoriye uymadığı gibi sonunda çok farklı bir film ortaya koyuluyor. Filmde yazarın tepkisi enteresan olmakla beraber tarihi gerçekler daha heyecan verici hale getirilmesi için nasıl değiştirildiğini göstermektedir. Bir kitabı filme uyarlamak ne kadar eğlenceli olabileceğini görüyoruz.
Geppetto, yazdıklarımın bir kısmını yanlış anlamış ya da ben anlatamamışım. Ama eğer benim yazdıklarımdan edebiyat sinemayı döver gibi bir anlam çıkıyor ise ciddi bir problem var. Günümüzde sinemayı diğer sanatların artıkçısı gibi gören bir anlayış var ve doğal olarak bundan daha yanlış bir mantık olamaz. Benim de belirttiğim gibi sinemanın ayrı bir sanat olduğunu unutmamak lazım. Ama biz burada zaten sinema-edebiyat karşılaştırmasını değil sinemaya uyarlanan edebiyat eserlerini konuşuyoruz, hal böyle olunca iki sanatın arasında daha ince bir sınır olduğunu göz önünde bulundurmak lazım ama sonuçta bir sınır var. 'İyi' bir kitabın uyarlaması kendinden daha iyi olamaz diyorum, nedeni ise özellikle vurguladığım iyi kelimesinde gizli. Burada kaliteli edebiyat üzerine ahkam kesecek biri olamayacağıma göre, iyiden kastım tamamen şahsi beğenimdir. Bir yazar bir kitapta her okura farklı bir şey anlatır, dünyanın çözümlemesi yapılsa da herkesin aynı şeyi anlaması, deneyimlemesi mümkün olamaz. O halde sadece bana özel olan o kitabı, dünyanın en iyi yönetmenleri bir araya gelseler, benim hayalgücümde varolduğu şekilde sinemaya aktaramazlar. Zaten böyle birşey beklenemez de, olamaz da. Ayrıca hayalgücü demişken, sinemayı hayalgücüne indirgemek benim aklıma bile gelmeyecek kadar sığ bir düşünce. Yönetmenin hayalgücünden bahsederken özellikle 'hayalgücü eleğinde geçmesi' gibi bir tabir kullandım. Bu elek çift taraflıdır, bir yandan elerken diğer yandan yeni malzemeler katar. Bir yönetmenin çalışması çeşitli katmanlardan oluşur, temel sıralaması olanlar da vardır iç içe geçenler de. Fakat bütün bu strüktür katı bir madde ya da kural değildir, her aşamasında yönetmenin fikirleriyle, esinlenmeleriyle, bilinçaltıyla ve tabi hayalgücüyle zenginleşir. Hayalgücü olmadan hiçbir şey olamaz ama tek başına hayalgücü de sadece hayalgücüdür. Yani sonuç olarak demek istediğim, temelde subjektif bir değerlendirme yapılıyorsa -ki benim iddiam tamamen öyle- sanatlar hakkında kavramları tekrarlamaya gerek yok. Çünkü burada iddia ettiğim şey iki sanatın yapısıyla alakalı bir durum değil, insan doğasının parmak izi olan zevklerin karşılaştırılmasıdır.

Ayrıca Geppetto, senin A Space Odysseydeğerlendirmen, benim ilk yorumumu kanıtlar nitelikte. Filmi kitaptan daha çok beğenmişsin çünkü kitapta (nasıl olduysa) o derinliği yakalayamamışsın. Yani kitap senin için o kadar da 'iyi' değil. Belli kiGülün Adıiçin de aynı şey geçerli. Bu kadar basite indirgediğim için fikrime katılmıyor olabilirsin ama zaten en başta amacım bu kadar basit bir durum olan fikrimi paylaşmaktı.

Bu arada A Space Odyssey, kitapla aynı anda yazılmış (Arthur C. Clark filmin senaristidir ayrıca), birbirlerinin gölgesinde kalmamak için kitap daha sonra yayınlanmıştır. Ama filmin de kitabın da yazılmasına temel olan eser, Clark'ın 1948 yılında yazdığıThe Sentinelhikayesidir, yani farklı bir durum olsa da film uyarlamadır.
Öncelikle söze wdfml'nin yazdığı açıklama paragrafının tamamına katılmadığımı söyleyerek başlayayım. Sanat türlerine bu bunu döver bu bundan her koşulda iyidir gibi yüksekten çıkarımlarla yaklaşma hatasına düşmüş. Oysa sinema edebiyatla aslında farklı kulvarlarda olmasına rağmen metinde olmayan bir çok yönteme ve ayrıcalığa sahiptir. Dil dışında iletişim, ritm, alan-dışı ve dekadraj (Jacques Derrida bunun tam tersi olarak metin dışında metinden başka birşey yoktur der fazlasıyla haklıdırda) bunlardan bazılarıdır. Ayrıca Alain Badoui sanat türleri birbirine kapalıdır der. Sinema hayalgücünden daha büyük mevzularla uğraşır. Direk imajı yaratmaya çalışır bireysel ve kurgulanmış hülyalar oluşturmaya çalışmaz sanılanın aksine. Bunlara ek olarak birçok film uyarlaması özellikle Kubrick'in çektikleri sadece hikaye formunu alır yazından. Sayfalarca yazılmış kitabı etik kodlara indirir ve filme yan anlamlar yüklemeye başlar. Zaten sinemada önemli olan temel anlam değil yan anlamdır (sinemada yan anlam teorisi). Temel anlamı izleyenin sadece film süresi boyunca dikkatini korumak için kullanır filmlerinde büyük yönetmenler.

Tom Bombadil konusuna gelirsek pagan tarihini, tek tanrılı dünya düzenine alternatif bir fantazi olarak süren Tolkien'in kitaplarında Tom Bombadil birçok temanın tezahürü olabilir.http://flyingmoose.org/tolksarc/theories/bombadil.htmhatta bu linkte Witch-King of Angmar'ın alter egosu olduğu tezini fazlasıyla mantıklı bağlantılarla anlatmaya çalışmış bu arkadaş ki doğruluğu tartışılır. Benim fikrim sinemasal anlatıma çok uyan bir karakter olmasına rağmen filmin prodüksüyonu nedeniyle filme eklenmemiştir Tom amca. Belkide subliminal olarak eklenmiştir düşük ihtimalde olsa pek orasını bilemiyorum.

A Space Odyssey kitabı filmden sonra yazıldı zaten. Uyarlama durumu yok aslında burada. Hatta Kubrick filmin tartışmalı ve anlaşılamayan yanlarını basite indirtti kitapta. Filmdeki temaların yarısı kitapta yok. Filmin etkileyiciliğin ise onda biri kitapta yok.

Gülün Adı romanında ise yine enteresan bir durum var. Kitapta yaklaşık 20 sayfa manastırın gizli kütüphanesinin mimarisi anlatılıyor fakat Umberto Eco denen copy paste yazarımız merdiven eklemeyi unutmuş gizli 4 kuleyi bağlayan yerlere. Kitapta sayfalarca anlatıyor bir duvarın 3 penceresi 2 odası varsa toplam gizli kütüphanede 4 kule 36 oda varsa hangi odanın penceresi yoktur falan. Ordan bu manastırın ihtişamın metafizik aforizmalarla kutsuyor mekanı tanrısallık katmaya çalışıyor manastırın düzenine. Filmin senaryolaştırılmasının 2. gününde Jean Jacques Annaud kapısını çalıyor Umberto Amca'nın baba merdiven yok diye tak tonton gözlüklü amcamız kendi alnına bir şaplak yapıştırıyor unutmuşum diye. Sonra ogün beraber merdiven tasarlıyorlar mekana uygun olarak. Ayrıca kitapta Papa'nın yaptığı katliamları meşrulaştırmak adına atmadığı takla kalmıyor William of Fransisken ile Umberto Eco'nun. Buna ek olarak Eco ortaçağı çok iyi bildiği için en incesine kadar olaya girdiinden bildiğimiz günümüzden pek farkı kalmıyor ortaçağın kitapta. Mülksüz bir yaşam isteyen dolcinit tarikatinin komünüstlerden Bacon'ın ise Marx'tan aşağı kalır yanı yok Eco'ya göre. Filmdeki ortaçağ atmosferi yok malesef kitapta bu yüzden. Yani diyeceğim uyarlamada olsa da filmin olayı başkadır kitabın başkadır.
Öncelikle hiç bir uyarlama kitabından daha iyi olamaz, eğer tam tersi bir durum varsa bunun sebebi, aslında o kitabın iyi olmayışıdır. Ama biz burada belli ki iyi kitaplardan bahsediyoruz. İyi bir kitap, daha iyi bir şekilde uyarlanamaz çünkü bu kitaplar okurun hayalgücünde yaşam bulurlar. Hiç kimse bir başkasıyla aynı şeyi hayal edemez, oysa uyarlamalar yalnızca senaristlerin, yönetmenlerin -belki de senden, benden çok daha kısıtlı- hayalgücünün eleğinden geçer. Bazen de bir kitapta öyle olaylar, karakterler vardır ki, o hiçbir görsele uyarlanamaz, değil filmini çekmek resmedilemez bile. Ve çoğu zaman da sinemanın başlı başına farklı bir sanat olduğunu da unutmamak gerekir, evet yazıdan, müzikten, renklerden beslenir ama yine de kendi kuralları vardır. Bu yüzden kitapta bile farklı bir düzlemde yer alan - ve büyük ihtimalle kitabı okuyanlar dışında kimsenin anlamayacağı-Tom Bombadil karakteri filmde yer almadı diye başlı başına Yüzüklerin Efendisi olmamış demek doğru olmaz. Yani söz konusu uyarlamalar olduğunda, doğal olarak objektif olamasak da en azından birkaç farklı açıdan yaklaşarak daha doğru yorumlar yapabiliriz.

Öncelikle aşağıdaki listelerde gözüme çarpanlar var:

-Mülksüzlerfilme uyarlandı mı bilmiyorum. Biraz baktım ama bulamadım. Kesinlikle yazılmış en iyi kitaplardan biridir, Ursula K. Le Guin'in ise en iyi kitabıdır. Ama olur da bir gün filmi çekilirse kitaptaki derinliği yansıtmayı başarabilirler mi bilmiyorum. Ursula K. Le Guin deyince aklıma diğer kitapları geldi. Bence henüz onun kitaplarını uyarlayacak bir sinema keşfedilmedi ama o günler geldiğinde Mülksüzler'i ve bir diğer harika eseriMarifetler'i izlemek isterim.Yerdeniz Öyküleri'nden uyarlanan animeGedo Senkiise Studio Ghibli için hayal kırıklığı olsa da bence kitabı adına o kadar da kötü değildi.

- Animeler bu başlığa dahil mi bilmiyorum ama Studio Ghibli demişken, Miyazaki'nin en sevdiğim eseriYürüyen Şato'dan bahsetmeden geçemeyeceğim. İşte bu, uyarlaması kitabından çok daha güzel istisnalardan biri. Kitabının başarılı olduğunu söyleyemem, yazım tekniği -belki de çeviriden dolayı- çok yavan, havada kalmış bir kitap. Ama Miyazaki'nin elinde harika bir şeye dönüşmüş ,o kesin. Yazarın, Yürüyen Şato'nun devamı niteliğinde iki kitabı daha var, çok bekledim belki animenin de devamı gelir diye ama...

-Otostopçunun Galaksi Rehberi, süper eğlenceli, absürd bir bilim kurgu (bilimden ziyade kurgu ya da). Onun kadar eğlendiğim bir kitap daha hatırlamıyorum. Filmi ise tabi ki kitabın altından kalkamamış, oldukça uzun bir kitaba göre hikaye çok kısaltılmış. Karakterler basit yansıtılmış, TV filmi kalitesinde bir film olmuş. Aslında oyuncular çok iyi, Bill Nighy, John Malkovich, Sam Rockwell gibi oyuncularla çok daha iyisini beklerdim. Ama başrolde Martin Freeman, Arthur Dent rolünde oldukça başalıydı. Bir de 6 bölümlük eski bir versiyonu varmış ama onu izlemedim.

-Bir Uzay Efsanesi, adı üstünde efsane bir seridir. Ama her ne kadar başyapıt olarak görülse de filmini beğenmiyorum. Sebebi yok, sadece beğenmedim fakat izlenilmesi gereken bir film, o kesin. Bir de Arthur C. Clark dehasınınRamaserisi vardır ki, bence sadece yazarın değil, bilimkurgu tarihinin de en iyi yazılmış eserlerindendir. Filmi yok bildiğim kadarıyla, şu zamanın teknolojisiyle bile, olamaz da.

-Sineklerin Tanrısı'nın filmini izlemedim. Bu kitap, filmini izlemeye cesaret edemeyeceklerim arasındadır. Tıpkı Cesur Yeni Dünya, Suç ve Ceza, Faust, Fahrenheit 451, Dava gibi.

-Never Let Me Go(Beni Asla Bırakma) mutlaka okunması gereken, çok başarılı ve çarpıcı bir eser. Filmi, kitaptaki atmosferi, çaresizliği o kadar iyi yansıtamamış. Kesinlikle kitap kadar can acıtmıyor. Ama yine de olabileceği kadar iyi bir uyarlama olmuş. Alakasız ama, bir de Bono'nun Never Let Me Go şarkısını dinlemek lazım.

-Anayurt Oteli, filmi kitabı kadar iyi olan nadir eserlerden.

Ayrıca,

-Yevgeni Onegin, manzum romanın en iyi örneklerinden biri olduğu gibi, filmi de bir o kadar güzeldir.

- İngiliz sineması ve televizyonununJane Austen'in tüm eserlerini uyarlama yarışında olduğu çok belli. Evet uyarlanması kolay malzemeler ama ortada ciddi bir emek ve ilgi olduğu da kesin.Pride and Prejudicehem mini seri hem film olarak sanırım bunun en iyi örneği. Yine de kitaptaki zekice diyaloglar filmlerdeki romantizmin altında epey ezilmiş.

-Uğultulu Tepeler, ısrarla uyarlansa da, asla kitabın derinliği yakalanamayacak. Yine de Ralph Fiennes'lı versiyonu -sanırım oyunculardan dolayı- en sevdiğim filmlerdendir.

-Jane Eyre'in kaderi de Uğultulu Tepeler'e benzer, iki kızkardeş öyle farklı ve karanlık hikayeler yazmışlar ki filmler ister istemez yüzeysel kalıyor. Yine de 4 bölümlük BBC versiyonu gayet başarılı.

-Kolera Günlerinde Aşk, kitabı aynen aktarmaya çalışmanın altından kalkamamış, sıkıcı bir film olmuş. Kitabı ise başyapıtlar arasında yerini alsa da Güney Amerikalı yazarların diline hayran olmayanlara iyi gelmeyecektir.

-Ruhlar Evi, özellikle kadın karakterleriyle, daha da önemlisi yazıldığı toprakların hikayesini, örnek teşkil edecek kadar güzel anlatmasıyla ünlü, çok özgün bir kitap. Filmi ise efsane oyuncularına rağmen çok birşey anlatamamıştır.

-Gülün Adı, kitabı okuyanlara (okuyabilenlere), filmi elbette basit gelir ama yine de sinema tarihinin en başarılı dönem filmlerinden biridir.

- Bir deCharles Dickensuyarlamaları vardır ki, bunları özellikle öneririm (tabi yazarı ve türü beğenenlere). Tabi ki yazarın dehasını yansıtmak o kadar kolay bir iş değil ama yine de bu kitaplar, en iyi uyarlanan klasiklerdendir.Little Dorrit14 bölümlük mini seri olarak oldukça başarılydı.Bleak Houseise çok daha derin, çok daha kalitedir.Büyük Umutlar'ın son filmini henüz izlemedim ama diğer uyarlamalarını izlemek de oldukça zevkliydi.

-Elizabeth Gaskell'in okuduğum tüm kitaplarını da uyarlamalarını da çok beğenirim. ÖzellikleNorth and Southçok başarılıdır.

-Neil Gaimansevenler mutlakaYokyer'in (Neverwhere)mini seri uyarlamasını izlemeliler. Ama kitabı okumayanlara ya da Gaiman sevmeyenlere önermiyorum.Stardustise filmini de kitabı kadar sevdiğim ve başarılı bulduğum eserlerdendir.

-Prestij'de durum biraz farklı. Film, her ne kadar kitaptan uyarlanmış olsa da Nolan'ın elinde başka birşeye dönüşmüş. Filmi kitaptan daha iyi diyemem ama değil de diyemem. En iyisi film de kitap da olması gerektiği gibi diyerek işin içinden çıkıyorum.

- Koyu bir fantastik kurgu sever olarak,Ejderha mızrağı Serisi, benim için tam bir işkencedir. Türün hayranları için bu seri efsanedir, benim için ise en kötü yazılmış seridir. Bu yüzden o korkunç animasyon uyarlamasını izlediğimde çok sevinmiştim. (Sanırım bilinçaltımda bu seriyle ilgili problemlerim var:) Tam da kitaba uygun bir uyarlama olmuş bence.

-Cennetimden Bakarken, kitap olarak çok abartılmaması gerektiği gibi, filmi de cidden kötüdür.

Şimdilik aklıma gelenler bu kadar. Son olarak kasımda vizyona girmeden önce mutlaka okunması gereken bir kitap olarakEnder'in Oyunu (Ender's Game)'nundan bahsetmek gerek. Filmin başarılı bir uyarlama olabileceğini pek sanmıyorum ama şaşırtabilir. Kitap ise bilimkurgu edebiyatın kesinlikle en iyilerinden. Halen zaman varken, filmin reklam kampanyaları arasında kaybolmadan kaçırmamak lazım.
Çoğunun detaylarını hatırlamasam da üzerimde bıraktığı etkiden hafızam yettiği kadar ben de yorum yapayım.

Teneke Trampet: Hem kitabı hem de filmi en sevdiğim 5 eser arasına girer. Kitabındaki bazı bölümlerin filminde yer almasını çok isterdim ama bu haliyle de mükemmel bir iş çıkmış ortaya. Lakin herkes benim gibi keyifle izleyemez, rahatsız edici olduğunu söylemekte fayda var.

Cyrano De Bergerac: Yazılmış en iyi oyunlardan biri.Gerard Depardieu'un harika oyunculuğu eşliğinde herkesin izlemesi gereken filmlerden biri olduğunu düşünüyorum.

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği: Kitabını okuyan kişilerin çok azı filmden tatmin etmin olmuştur herhalde.

Otomatik Portakal: Stanley Kubrick'in dokunuşu kitabından bile daha fazla beğenmemi sağlamıştı.

1984: Bu kitabı usta bir yönetmenin uyarlaması gerektiğini düşünüyorum. Çekilen tek filmi maalesef kitabın yanına bile yanaşmıyor.

Hayvan Çiftliği: Animasyondaki sonunu hatırlamıyorum maalesef. Hatırladığım yerleri de olumlu etki bırakmıştı üzerimde.

Sineklerin Tanrısı: 1963 yapımı olan filmini izledim ve beğendim. Kitabı benim için başyapıt niteliğinde olduğundan aynı etkiyi yaratmadı ama.

Suç ve Ceza: BBC'nin desteğiyle 2002'de çekilen uyarlamasını izledim. Kitaba tamamen bağlı kalsa da Dostoyevski'nin derinliğine ulaşamamış. Kaç yönetmen başarabilir ki zaten?

Yüzüklerin Efendisi: Bu uyarlama hakkında geppetto'nun bir yorumu vardı.Tom Bolbadil filmde yer almamışken ne kadar iyi olabilir ki diye sorguluyordu. Hala hak veriyorum kendisine.

Bülbülü Öldürmek: Hem kitabını hem de filmini çok sevdiğim örneklerden biri daha.

Karanlığı Taramak: Konu olarak yeniden çekilmeye müsait bir kitap. Richard Linklater'ın da başarılı olduğunu söyleyebiliriz.

Zorba: Anthony Quinnbelki kitaptaki kadar Zorba'yı iyi yansıtamamış olabilir ama bu tamamen yönetmenin eksikliğinden. Kitabını okuyan biri filmini es geçmez bana kalırsa.

Solaris: Stalislaw Lem ve Tarkovsky'nin de bu filmden memnun olmadıklarına dair yazılar okumuştum. Kitabını okuduktan sonra Tarkovsky'nin yorumunu da izlemek gerek diye düşünüyorum.

Batı Yakasında Yeni Bir Şey Yok: Her iki eser de dönemi için büyük önem taşır. İkisinden de eşit derecede etkileyici.

Bitmeyecek Öykü: Kitabını büyük bir keyifle okumuştum. Aynı etkiyi filmde bulamadım maalesef.

Bir Rüya İçin Ağıt: Kitabı oldukça etkileyicidir. Aronofsky sinemaya uyarlarken biraz seyirciye oynasa da başarılı bir uyarlama olarak görüyorum.

Brooklyn'den Son Çıkış: Başarılı bir uyarlama olmasının dışında ikisi kült eserdir.

Kumların Kadını: HiroshiTeshigahara iyi bir kitaptan mükemmel bir film çıkarmış ortaya. Zaten kendisini başarılı kılan tüm filmlerinin altında Kobo Abe imzası var.

İhtiyarlara Yer Yok: Kitabını çok beğenerek okumuştum. Coen kardeşler de ona yakışır bir film yapmış bana kalırsa.

Yol: Bu kitap film yapmaya o kadar müsait ki elinin altında senaryo olmasına bile gerek yok. Yine de yönetmen kitabın atmosferini iyi yakalamıştı.

Trainspotting: Bu kitabı pek beğendiğim söylenemez, hatta sinemaya uyarlanmasının zor olduğunu hissetmiştim okurken. Danny Boyle çok iyi başarmış açıkçası.

Dövüş Kulübü: Finali haricinde kitaba sadık kalmış başarılı bir uyarlama. Kitap mı film mi deseler kitap derim ama.

Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru: Çok beğendiğim kitaplardan biri daha. Film uyarlaması da bu yüzden bende aynı etkiyi yaratmadı.

Açlık: Kitabı öncelikli olarak okunmalı. Filmi de gayet iyidir.

Gazap Üzümleri: Kitabı da filmi de eşit derecede etki yapan ender eserlerden.

Yeraltından Notlar: Dostoyevski eserlerine hazır değil bence henüz yönetmenlerimiz.

Çanlar Kimin İçin Çalıyor: Hemingway'in bu kitabını pek seviyorum diyemem. Ama tiyatral oyunculuklar eşliğindeki hollywood uyarlaması çok daha kötü.

Anayurt Oteli: Zebercet karakteri kitapta beni daha çok rahatsız etmişti. Filmi ile ilgili olumsuz söyleyebileceğim tek şey bu.

Son Hafriyat: Açıkçası filmini henüz izlemedim. Yorum yapmamın sebebi ise bu kitabı hiç beğenmemiş olmam. Emrah Serbes'in sinemaya uyarlanması gereken kitabı Her Temas İz Bırakır idi. Onu da dizinin ilk bölümüyle harcadı maalesef.

Taht Oyunları: Dizisi 2 sezon boyunca iyi idare etti. 3. sezonda ise senaryo ile çok oynamaya başladılar maalesef. Kitabını okuyanlar için dizinin tatmin edici olacağını düşünmüyorum. Şahsen izlemeye başladığım için pişmanım.

Dr. Jekyll ve Mr. Hyde: Edebiyatta ve sinemada iki eserin de yeri ayrıdır.

Amerikan Sapığı: Kitabı okurken betimlemelerimden o kadar sıkılmıştım ki zar zor bitirmiştim. Filminden daha çok keyif aldığımı söyleyebilirim.

Son Mohikan: Kitabı filmine nazaran daha sıkıcı eserlerden biri daha. Film müzikleri için bile izlenir.

Schindler'in Listesi: Filminin kitabından daha başarılı olduğunu söyleyebilirim. Okurken aynı duyguları almamıştım maalesef. Biraz soğuk gelmişti.

Sol Ayağım: Etkileyici bir hayat hikayesini konu alsa da pek sevmedim. Daniel Day-Lewis muhteşem oyunculuğu için film izlenebilir.

Uyuyan Adam: Filmi izleyen kitabını, kitabı okuyan filmini es geçmez. O derece iyiler.

Dava: Kafka uyarlamaları bana hep çok zor gelmiştir. Orson Welles ise gayet iyi başarmış bunu.

Koku: Bir Katilin Hikayesi: Kitabında sıkıcı bulunabilecek olan 2. bölümü filme dahil etmemekle doğru işi yapmış yönetmen. Sonucunda da gayet iyi bir film çıkmış.

Orlando: Sinemaya uyarlanmasının zor olduğunu düşündüğüm kitaplardan biri daha. Sally Potter ve Tilda Swinton'ın katkısı sayesinde izlenesi bir film olmuş.

Carrie: Bu kitabı henüz ergenliğe bile girmeden okumuştum. O yüzden ne kadar başarılı bir uyarlamaydı hatırlayamıyorum. Brian De Palma'nın filmini beğenmiştim ama.

Çıplak Şölen: Filmini pek hatırlayamasam da kitabını hiç sevmemiştim. Beat kuşağı bana göre değilmiş.

Hobbit: Kitabı yüzüklerin efendisine kıyasla daha çok çocuklara göredir. Filmde de aynı duyguyu aldım. Başarılı bir uyarlama olduğunu söyleyebilirim ama iki eseri de sevmemiştim.

Fahrenheit 451: Kitabı okuyanların filminden uzak durmasını tavsiye ederim. Truffaut'un en kötü işlerinden biri.
bir kaç minik öneri

Venedikte Ölüm(Thomas Mann/Luchino Visconti) film kitapla oldukça uyumlu, mekan zaten Venedik, film güzel kitap güzel,ama bence biri yeterli

Nefret(Alberto Moravia/Jean-Luc Godard) harika bir kitap ve harika bir film Brigitte Bardot da cabası, önce kitap, sonra film

Kelebek(Henri Charriere/Franklin J. Schaffner) gençliğimin oldukça popüler kitabı, filmi de Steve McQueen ve Dustin Hoffman ın gençliğini görmek için ideal

İntihar Dükkanı(Jean Teule/Partice Leconte) okuması eğlenceliydi, animasyonunu çok sevimsiz ve de gereksiz buldum.

Gölgesizler(Hasan Ali Toptaş/Ümit Ünal) okurken zorlandığım ve çok garip hissettiren kitap,okunduktan uzun bir süre sonra da filmi diyorum.

Anayurt Oteli(Yusuf Atılgan/Ömer Kavur) filmini küçük yaşta izlediğim ve Macit Koper in beynime Zebercet olarak kazındığı film, yıllar sonra kitabını okuduğumda tekrar büyülendiğim ve filmini tekrar izlemek istediğim, sonra da kitabını tekrar okumak
Sinemaya iyi aktarılmış kitaplar veya başarısız denemeleri paylaşmak istedim. Sizin fikirleriniz neler? Hangi kitap filmi izlenilmeden okunmalı, hangi film kitabından iyi ya da eşdeğer? En yaratıc, konu olarak aşmış yapıtlar hangisi

Charlie Kaufman gibi yaratıcı senaryo yazan senaristleri de araştırıyorum, kitapları var mıdır bilmiyorum hiç

Dune - filmini izlmedim kitabı çok sürükleyici gelmişti

Mülksüzler - başlamayı düşünüyorum, tavsiye üzerine

Androidler elektrronik koyun düşler mi - Blade runner filmini ilzedim, başarılı bir filmdi ama kitabını bilmiyorum

Cesur yeni dünya - Filmi yok sanırım ama 1984'ten sonra en beğendiğim kitaplardan biri olmuştu (distopya üzerine)

1984 - kitabını okudum ama filmini izlemedim (çok şey söylemeye gerek yok sanırım böyle bir hayal gücü olamaz

Biz - okumaya başlamayı düşündüğüm kitaplardan

Otostopçunun galaksi rehberi - Kitabı çok iyi diyorlar aksi şekilde filmi de izlmedim sanırım sadece kitabını okuyacağım

arthur clarke'ınBir uzay efsanesi serisi - Çok güvendiğim bir hocadan tavsiye

stanislav lem'in Solaris' - aynı hocamın filmi izlemeden oku dediği kitap (Tarkoski'nin filmi de çok yaratıcı diyorlar)

Sineklerin tanrısı - kitabını okudum ama 2 filmini de izlemedim (bu kitap çoğu filme diziye fikir babalığı vermiş gibi, lost, terranova, açlık oyunları gibi...not: bu kitap'ın sürekli bahsettiği mercan adasını okumadım ama )

Hayvan çiftliği - animasyonu ve kitabındaki son farklı bu bakımdan çok değişik olmuş diyebilirim

Steppen wolf - Çok beğenerek okuduğum bir kitaptı filmi de var sanırım yanılıyor da olabilirim Blindness - kitabı çok iyi diyorlar sadece filmini izledim

Boyalı kuş - Okuduğum en acımasız ama güzel kitaplardan biriydi, gerçeklikle çok iç içe bir hikayeydi filmi yok diye biliyorum

Faust - Okuduğum en güzel kitaplardandı. Ayrıca modern topluma göre yorumları diye bir kitapta okumuştum (katı olan herşey buharlaşıyor) bu açıdan çok iyidir. Filmlerini izlemedim Never let me go - Kitabı çok iyi deniliyor ama filmini izlemekle yetindim. Filmi çok çok iyiydi hele ada filminden sonra iyi ki izlemişim dediğim filmlerden

Fahrenheit 451 - yolda okuduğum tek kitaptır, o kadar etkisinde kaldım ki aradığım çoğu kitap bunun gibi olmalı derim hep, filmini izlemedim
Bir mesaja cevap veriyorsunuz.
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL