11 yıl önce
Annesinin Oğlu filmine yorum yazdı:
Kırık filmine yorum yazdı:
Yer, mekan, zaman... Tüm bu kavramlardan yoksun olarak yaşanabilen tek duygudur belki de AŞK... Dokunmadan hissetmek, bedensel arzulardan yoksun bir şekilde tatminkarlığın verdiği yoğun duyguyla birleşen ruhların inanılmaz derecede etkileyici ve bir o kadar da sersemletici öyküsüydü aslında BENT.... Clive Owen' ın muhteşem performansı ve göz dolduran oyunculuğuyla bütünleşen bu dram yüklü hikayede, Nazi Almanya' sın da yaşanan ırkçılık ve zulmün ne kadar ileri boyutlarda olduğuna tanıklık ediyoruz...
Ağır derecede cinsellik barındıran filmin giriş sahnesinde nasıl bir belaya bulaştım diye düşünebilirsiniz fakat birdenbire gelişen ve olayların seyrini tamamen değiştiren bir baskınla büyük bir kaos ve travmanın yolu açılmış oluyor.. O ana kadar eğlencenin dibine vururcasına yaşanan, buram buram sex kokan bir partiyi tam anlamıyla korkunç bir kabusa dönüştürüyor Naziler... Fakat partideki eşcinsellerin kostümleri, makyajları ve kareografileri harikaydı. İşte özgürlük bu dedirten bir seyr ... DevamıYer, mekan, zaman... Tüm bu kavramlardan yoksun olarak yaşanabilen tek duygudur belki de AŞK... Dokunmadan hissetmek, bedensel arzulardan yoksun bir şekilde tatminkarlığın verdiği yoğun duyguyla birleşen ruhların inanılmaz derecede etkileyici ve bir o kadar da sersemletici öyküsüydü aslında BENT.... Clive Owen' ın muhteşem performansı ve göz dolduran oyunculuğuyla bütünleşen bu dram yüklü hikayede, Nazi Almanya' sın da yaşanan ırkçılık ve zulmün ne kadar ileri boyutlarda olduğuna tanıklık ediyoruz...
Ağır derecede cinsellik barındıran filmin giriş sahnesinde nasıl bir belaya bulaştım diye düşünebilirsiniz fakat birdenbire gelişen ve olayların seyrini tamamen değiştiren bir baskınla büyük bir kaos ve travmanın yolu açılmış oluyor.. O ana kadar eğlencenin dibine vururcasına yaşanan, buram buram sex kokan bir partiyi tam anlamıyla korkunç bir kabusa dönüştürüyor Naziler... Fakat partideki eşcinsellerin kostümleri, makyajları ve kareografileri harikaydı. İşte özgürlük bu dedirten bir seyrüsefanın bedeli çok ağır olacaktı lakin bundan kimsenin haberi yoktu...
Eskiden sohbetler arasında konuşulan bir mevzu vardı ki oda Askerlik yaparken gerekirse yerde duran bir taşı aldırıp başka bir yere koydururlar ama seni asla boş bırakmazlar denirdi. Pek ihtimal dahilinde görünmezdi fakat az önce izlediklerimden sonra gerçeklik payının olduğu kanaatine vardım. Demek ki Naziler döneminden bugünlere kadar gelmiş olan bir söylenti yada gerçek bilemiyorum artık. Ateş olmayan yerden duman çıkmıyor. Sırf mahkumlar aklını yitirsin diye aynı taşları ordan oraya taşıtmak dehşet verici bir işkence.. O sahneleri izlerken aklıma çok sevdiğim ve takip ettiğim yazar Emine Şenlikoğlu' nun '' Çin İşkencesi '' romanı geldi... İnsanlar bazı konularda sınır tanımıyorlar gerçekten....
Olağanüstü derecede başarılı ve insanın içini sızlatan çok kaliteli bir yapımdı.. Zaman zaman sinir sisteminizin yerle yeksan olduğu sahneleriyle psikolojik bir çöküntü yaşatan ibret verici bir senaryoydu... Kesinlikle izlenmeli... 10 / 9
Beauty filmine yorum yazdı:
Güney Afrika Cumhuriyeti' nin üç başkentinden biri olan '' Cape Town '' yakınlarda geçen bu hikayede elle tutulur, gözle görülür ve kayda değer hiçbir şey bulunmaması, harcamış olduğum yaklaşık bir buçuk saatin boşa geçmesine sebebiyet verdi ne yazık ki... GİRİŞ....? Yok GELİŞME..? Yok SONUÇ..? Büyük bir SAÇMALIK.... Orta yaşlarda olan ve cinsel kimliğini gizli tutan François, belki de kimsenin tahmin edemeyeceği bir çiftlik evinde, Eşcinseller dünyasında BEAR olarak adlandırılan kıllı kılçıklı bir takım kendi yaş gurubuna dahil olan insanlarla sözde mangal partisi yapmak adına toplanıyorlar ve kim kime dum duma denilebilecek kıvamda bir ortamda topluca sex partisi düzenliyorlar.. Bana bile fazla gelen bu sahne ziyadesiyle iticiydi.. Bir arkadaşının oğlu olan Christian' a olan saplantılı tutkusu, önceleri ona kibarca sokulmaya çalışması fakat bir netice alamaması sonucu şiddet kullanarak cinsel dürtülerini gidermek adına tecavüz etme aşamasına kadar götürüyor François' i... Bir baykuş ... DevamıGüney Afrika Cumhuriyeti' nin üç başkentinden biri olan '' Cape Town '' yakınlarda geçen bu hikayede elle tutulur, gözle görülür ve kayda değer hiçbir şey bulunmaması, harcamış olduğum yaklaşık bir buçuk saatin boşa geçmesine sebebiyet verdi ne yazık ki... GİRİŞ....? Yok GELİŞME..? Yok SONUÇ..? Büyük bir SAÇMALIK.... Orta yaşlarda olan ve cinsel kimliğini gizli tutan François, belki de kimsenin tahmin edemeyeceği bir çiftlik evinde, Eşcinseller dünyasında BEAR olarak adlandırılan kıllı kılçıklı bir takım kendi yaş gurubuna dahil olan insanlarla sözde mangal partisi yapmak adına toplanıyorlar ve kim kime dum duma denilebilecek kıvamda bir ortamda topluca sex partisi düzenliyorlar.. Bana bile fazla gelen bu sahne ziyadesiyle iticiydi.. Bir arkadaşının oğlu olan Christian' a olan saplantılı tutkusu, önceleri ona kibarca sokulmaya çalışması fakat bir netice alamaması sonucu şiddet kullanarak cinsel dürtülerini gidermek adına tecavüz etme aşamasına kadar götürüyor François' i... Bir baykuş gibi kuytularda tüneyip, akbaba gibi heran saldırıya geçmeyi bekliyor oluşu çok rahatsız ediciydi... Aslında belki de istediği sadece biraz duygusallık, sevgi ve ilgiydi fakat bu duyguları tatma arzusu bireysel olarak bencilce tasarlanıp uygulanmamalı... Bir kaplumbağa kadar ağır ilerleyen senaryo da gereksiz uzatılan sahneler, anlamsız diyaloglar ve kasvetli havasıyla oldukça sıktı beni. Daha çok ümitliydim ancak hayal kırıklığı yaşattı malesef... Gereksiz bulduğum yapımlardan birisiydi... 10 / 5,5
Canlandırdığı Duncan karakteriyle beni adeta büyüleyen ve inanılmaz başarılı performansıyla kendine hayran bırakan Emile Hirsch hiç tartışmasız ayakta alkışlanılası oyuncular listemde üst sıralarda kendisine yer edindi... Ortalama olarak ilk yarım saatte biraz durağan ilerleyen hikaye nasıl bir noktaya varacak diye merak uyandırmaya başlamıştı. Her daim hayatın acı cilvelerinden birisi olan dışlanma, yargılanma ve ötekileştirme duygularının, çevre baskısının ve aşağılanmasının yoğun olarak vurgulandığı senaryoda, belki de en üzücü olan taraf arkadaşlık kurmaya çalıştığınız ... Devamı
Canlandırdığı Duncan karakteriyle beni adeta büyüleyen ve inanılmaz başarılı performansıyla kendine hayran bırakan Emile Hirsch hiç tartışmasız ayakta alkışlanılası oyuncular listemde üst sıralarda kendisine yer edindi... Ortalama olarak ilk yarım saatte biraz durağan ilerleyen hikaye nasıl bir noktaya varacak diye merak uyandırmaya başlamıştı. Her daim hayatın acı cilvelerinden birisi olan dışlanma, yargılanma ve ötekileştirme duygularının, çevre baskısının ve aşağılanmasının yoğun olarak vurgulandığı senaryoda, belki de en üzücü olan taraf arkadaşlık kurmaya çalıştığınız biri tarafından taciz ve tecavüze uğradıktan sonra hem onun hem de üyesi olduğu soytarı ayak takımı grubunun alay konusu haline gelmenizdir... Böylesi acımasız ve duygusuz insanların var olduğu bir toplumda yaşamanın ne kadar güç olduğunu tahmin etmek imkansızdır sanıyorum... Öylesine çirkin bir zihniyet ki bu, sizi bir paçavra gibi kullanır, sömürür, kişiliğinizi yerlere vurur, hakaret eder, cinsel dürtülerini gidermede bir araç görevini üstlendirir ama sonra da ben eşcinsel değilim der, sizi sapıklıkla suçlar.... İğrenç tavırları nedeniyle tiksindirdi beni kendinden Perry ( Tom Guiry ).....
Aslına bakarsanız bu film üzerine konuşulacak ve paylaşılacak o kadar çok şey var ki kelimeler kifayetsiz kalıyor malesef... Eşcinsellik üzerine yapılmış çok başarılı ve kaliteli yapımlardan birisiydi benim için... Özellikle final sahnesinde içim burkuldu ve gözlerim doldu gerçekten.... Tüm ön yargılardan uzak, tarafsız bir şekilde mutlaka herkesin izlemesi gerektiğini düşündüğüm muhteşem bir filmdir.... Şiddetle tavsiyemdir arkadaşlar.... 10 / 9