Daha az önce bitirsemde Falling slowly yi söyledikleri geri sardım.Bu satırları yazarken de arkada çalmaya devam ediyor.Soundtrack de başka isimler anılmadığına göre zaten orjinal sesleri kullanılmış.En önemli olan kısas bu benim için.Daha önce mükemmel soundtrack a sahip olan filmler gördüm sesler başkasınındı.Benim için ayrı yere sahip olacak bir film.
once ne öylesine bir film ne de öylesine izlenebilecek bir film.
insanın iç dünyasına hitap eden, hayatın ta kendisi olan, herkese hitap edemeyecek ve farklı dönemlerde farklı çıkarımlarda bulunmanı sağlayan bir film.
benim için öyle bir anda çıktı ki karşıma bu film kimyamı bozacak derece derinden etkiledi.
yalnız izlenmesi gereken, belki defalarca izlendikten sonra, hazmettikten sonra, aynı şekilde hazmetmiş, tadını iliklerine kadar hissetmiş, kumsalında güneşlenmiş, her yudumunu, her notasını tatmış birisiyle izlenebilecek bir film. ama her nasılsa işte, birisiyle izlense bile yine yalnızlığınla izlediğin bir film.
her izlediğinde, dinlediğin parçaların her birinde,o parçaların her kelimesinde ve herbirinin her seferinde başka düşüncelere dalabileceğin bir film. hayatı da sorgularsın, aşkı da , yeri gelir tüm sorgulamalardan sıyrılır sadece filmin, müziklerin akışına kapılır, koparsın bu dünyadan.
gitarın her telinin, piyanonun her tuşunun çıkardığı frek... Devamı
---spoiler--- (içerir)
once ne öylesine bir film ne de öylesine izlenebilecek bir film.
insanın iç dünyasına hitap eden, hayatın ta kendisi olan, herkese hitap edemeyecek ve farklı dönemlerde farklı çıkarımlarda bulunmanı sağlayan bir film.
benim için öyle bir anda çıktı ki karşıma bu film kimyamı bozacak derece derinden etkiledi.
yalnız izlenmesi gereken, belki defalarca izlendikten sonra, hazmettikten sonra, aynı şekilde hazmetmiş, tadını iliklerine kadar hissetmiş, kumsalında güneşlenmiş, her yudumunu, her notasını tatmış birisiyle izlenebilecek bir film. ama her nasılsa işte, birisiyle izlense bile yine yalnızlığınla izlediğin bir film.
her izlediğinde, dinlediğin parçaların her birinde,o parçaların her kelimesinde ve herbirinin her seferinde başka düşüncelere dalabileceğin bir film. hayatı da sorgularsın, aşkı da , yeri gelir tüm sorgulamalardan sıyrılır sadece filmin, müziklerin akışına kapılır, koparsın bu dünyadan.
gitarın her telinin, piyanonun her tuşunun çıkardığı frekans beynine işler. sokakta gezerken dolaşan bir elektrik süpürgesi görmek istersin. otobüse bindiğinde en arkada koltuğa bakıp
"siktir et onu, siktir et!"
"siktir et onu, gitti artık!"
"siktir et onu, bir daha gelmeyecek."
"her şeyin içine edip, siktirdi gitti!"
sözlerini duymayı beklersin.
sana yalnızlığı ve özlemi;
gerçekten burada mısın?
yoksa rüya mı görüyorum?
gerçek ile rüyayı ayırt edemez oldum.
son görüşmemizden bu yana
uzun zaman girdi araya.
yüzünü bile zor hatırlar oldum.
yalnız hissettiğim zamanlarda ve aramızdaki uzaklık,
sadece sessizlik getirirken
gülümsediğini düşünürüm gözlerindeki gururla.
ah çeken bir aşkla.
istiyorsan beni inandır kalbimi.
istiyorsan beni inandır kalbimi.
gerçekten emin misin,
bana gönülden inandığına
başkaları yalan söylediğimi söylerken bile.
küçümser misin acaba duygularımı
daha iyi olabilmek için,
seni mutlu edebilmek için
gerçekten denediğimi bilsen bile.
benim için her şeyden öte olduğun için ne istersen yapacağımı bil.
yeter ki özgür bırak beni.
istiyorsan beni inandır kalbimi.
istiyorsan beni inandır kalbimi.
istiyorsan beni inandır kalbimi.
istiyorsan beni inandır kalbimi.
sözleriyle anlatan bir filmi veya,
sana çaresizliği, ümidi, bekleyişi hayal kırıklıklarını;
derinleşti.
küçük yaralarımız derinleşti.
içten içe gelen.
yalanlar, yalanlar.
paramparça...
ne zaman...
ne zaman anlayacaksın?
ne zaman anlayacaksın?
sanırım vaktimiz doldu,
bırak çabalamayı
durup düşünme zamanı,
nedir bizi alıkoyan
rahatça nefes almaktan
ve dürüst olmaktan.
önümüzde bir engel yok,
hazırsan eğer.
hızla çarpan kalbim,
yavaşlıyor gün geçtikçe
ve zaman kazanıyor
kurtarmak için kendini.
küçük yaralarımız derinleşti.
farkettiğimiz zaman,
çok geçti."
döngülere sokmak için
ve yalanlar söylemek için
başımı döndürdün benim
bense ayak uyduramadım sana.
belki, biraz olsun ağırdan alsaydın
görecektim, bana tek söylediğinin
yalan, yalan, yalan olduğunu.
paramparça ettin bizi söylediğin
yalan, yalan, yalanlarla.
ne zaman anlayacaksın?
küçük yaralarımız derinleşti.
farkettiğimiz zaman, çok geçti.
sözleriyle anlatmış bir filmi unutamazsın.
anlattığı şeyleri sadece şarkı sözlerinin derinine inerek bile çıkarabilirsin.
karşılıksız sevgiyi;
bir gün olursa bir isteğin,
ara, ara beni
savaşmak için
koşa koşa gelirim.
beliririm kapında
koşarak gelmeme
değmeyecek olsa da
pişmanlığı;
bu gece, yürürken tepeye doğru
gözlerini kapattığın vakitlerde.
keşke o hataları
yapmasaydım
ve biraz akıllı olsaydım
diye düşündüm.
ama lütfen, biraz sabır göster...
ve bil ki, hala öğreniyorum.
üzgünüm ama görmek zorundasın
içimde yanan ateşi
tamamen kişiye hitap eden bir film işte. kişinin hislerine.
bunları yazarken bile filmin o sadeliğine uygun sade bir dil kullanmak ister insan. ağdalı cümleler bu film üzerine yazılmış bir yazıya yakışmaz. bu filmde ağdalı sözler, ağdalı anlatımlar yok. yalın, olduğu gibi bir film. erkeğin kazandığı paraları sokak çocuğa kaptırmak istememesi gibi yalın, emeğinin peşinde deliler gibi koşması, kızı önce iplemeyip başından savmaya çalışıp umursamaz görünüp sonra paylaşımlar artınca arzulaması, salt doğal erkek içgüdüsüyle yaklaşmış olması gibi, yalnızlığını gidermek istediğini göstermesi gibi yalın , kızın ise yaşadığı yerden, ortamdan hiç çekinmemesi ve bunu olduğu gibi sunması, erkeğin motoru kıza vermemesi, stüdyoda ki adamın ekibi alalade görmesi ve parçaların o muhteşem etkisini görünce kendisini projeye adaması ve daha sayabileceğim onlarca sahne gibi doğal ve yalın işte. felsefe yapmaya gerek olmayacak, en net ve saf cümlelerle anlatılacak bir film.
tek cümle ile samimi bir anlatım ve samimi bir film.
şunu belirtmek isterim son olarak.
hani o okyanusa baktıkları sahne var ya, işte orda çocuğun çekçe bilmemesi büyük şansızlık*
Bu filmi her düşündüğümde içimi bir sıcaklık kaplıyor. Bu kadar mı samimi, bu kadar mı sıcak bir film yapılır. Marketa Irglova o kırık İngilizcesi ile her konuştuğunda daha da bağlandım filme. Doğu Avrupa'lıların o güzel halleri geldi aklıma. Ya da ben Krakow'u çok özledim bilemiyorum. Yalnızca oyunculukları ile değil, doğal olarak soundtrack'i ile de çok etkileyici. Falling Slowly, When Your Mind's Made Up ve elbette; If You Want Me.
İnsana, ne güzel insanlar var dünyada; ne güzel müzikler yapıyorlar, ne güzel şarkılar söylüyorlar, ne güzel inanıyorlar birbirlerine, ne güzel tutunuyorlar onları mutlu eden her ne ise, ne güzel anlıyorlar birbirlerini, ne güzel paylaşıyorlar, ne güzel filmler çekiyorlar dedirten bir film..Huzur verici..
@cayvemandalina
12 yıl önce
10 / 10
@kuzgunadam
12 yıl önce
7.8 / 10
@shedu
12 yıl önce
9 / 10
izleyecekler için not: evde şarap bulundurun! bu harika müzikler yalnız gitmiyor.
@macbeth
12 yıl önce
8.5 / 10
@iyi_armut
12 yıl önce
8.8 / 10
once ne öylesine bir film ne de öylesine izlenebilecek bir film.
insanın iç dünyasına hitap eden, hayatın ta kendisi olan, herkese hitap edemeyecek ve farklı dönemlerde farklı çıkarımlarda bulunmanı sağlayan bir film.
benim için öyle bir anda çıktı ki karşıma bu film kimyamı bozacak derece derinden etkiledi.
yalnız izlenmesi gereken, belki defalarca izlendikten sonra, hazmettikten sonra, aynı şekilde hazmetmiş, tadını iliklerine kadar hissetmiş, kumsalında güneşlenmiş, her yudumunu, her notasını tatmış birisiyle izlenebilecek bir film. ama her nasılsa işte, birisiyle izlense bile yine yalnızlığınla izlediğin bir film.
her izlediğinde, dinlediğin parçaların her birinde,o parçaların her kelimesinde ve herbirinin her seferinde başka düşüncelere dalabileceğin bir film. hayatı da sorgularsın, aşkı da , yeri gelir tüm sorgulamalardan sıyrılır sadece filmin, müziklerin akışına kapılır, koparsın bu dünyadan.
gitarın her telinin, piyanonun her tuşunun çıkardığı frek ... Devamı
once ne öylesine bir film ne de öylesine izlenebilecek bir film.
insanın iç dünyasına hitap eden, hayatın ta kendisi olan, herkese hitap edemeyecek ve farklı dönemlerde farklı çıkarımlarda bulunmanı sağlayan bir film.
benim için öyle bir anda çıktı ki karşıma bu film kimyamı bozacak derece derinden etkiledi.
yalnız izlenmesi gereken, belki defalarca izlendikten sonra, hazmettikten sonra, aynı şekilde hazmetmiş, tadını iliklerine kadar hissetmiş, kumsalında güneşlenmiş, her yudumunu, her notasını tatmış birisiyle izlenebilecek bir film. ama her nasılsa işte, birisiyle izlense bile yine yalnızlığınla izlediğin bir film.
her izlediğinde, dinlediğin parçaların her birinde,o parçaların her kelimesinde ve herbirinin her seferinde başka düşüncelere dalabileceğin bir film. hayatı da sorgularsın, aşkı da , yeri gelir tüm sorgulamalardan sıyrılır sadece filmin, müziklerin akışına kapılır, koparsın bu dünyadan.
gitarın her telinin, piyanonun her tuşunun çıkardığı frekans beynine işler. sokakta gezerken dolaşan bir elektrik süpürgesi görmek istersin. otobüse bindiğinde en arkada koltuğa bakıp
"siktir et onu, siktir et!"
"siktir et onu, gitti artık!"
"siktir et onu, bir daha gelmeyecek."
"her şeyin içine edip, siktirdi gitti!"
sözlerini duymayı beklersin.
sana yalnızlığı ve özlemi;
gerçekten burada mısın?
yoksa rüya mı görüyorum?
gerçek ile rüyayı ayırt edemez oldum.
son görüşmemizden bu yana
uzun zaman girdi araya.
yüzünü bile zor hatırlar oldum.
yalnız hissettiğim zamanlarda ve aramızdaki uzaklık,
sadece sessizlik getirirken
gülümsediğini düşünürüm gözlerindeki gururla.
ah çeken bir aşkla.
istiyorsan beni inandır kalbimi.
istiyorsan beni inandır kalbimi.
gerçekten emin misin,
bana gönülden inandığına
başkaları yalan söylediğimi söylerken bile.
küçümser misin acaba duygularımı
daha iyi olabilmek için,
seni mutlu edebilmek için
gerçekten denediğimi bilsen bile.
benim için her şeyden öte olduğun için ne istersen yapacağımı bil.
yeter ki özgür bırak beni.
istiyorsan beni inandır kalbimi.
istiyorsan beni inandır kalbimi.
istiyorsan beni inandır kalbimi.
istiyorsan beni inandır kalbimi.
sözleriyle anlatan bir filmi veya,
sana çaresizliği, ümidi, bekleyişi hayal kırıklıklarını;
derinleşti.
küçük yaralarımız derinleşti.
içten içe gelen.
yalanlar, yalanlar.
paramparça...
ne zaman...
ne zaman anlayacaksın?
ne zaman anlayacaksın?
sanırım vaktimiz doldu,
bırak çabalamayı
durup düşünme zamanı,
nedir bizi alıkoyan
rahatça nefes almaktan
ve dürüst olmaktan.
önümüzde bir engel yok,
hazırsan eğer.
hızla çarpan kalbim,
yavaşlıyor gün geçtikçe
ve zaman kazanıyor
kurtarmak için kendini.
küçük yaralarımız derinleşti.
farkettiğimiz zaman,
çok geçti."
döngülere sokmak için
ve yalanlar söylemek için
başımı döndürdün benim
bense ayak uyduramadım sana.
belki, biraz olsun ağırdan alsaydın
görecektim, bana tek söylediğinin
yalan, yalan, yalan olduğunu.
paramparça ettin bizi söylediğin
yalan, yalan, yalanlarla.
ne zaman anlayacaksın?
küçük yaralarımız derinleşti.
farkettiğimiz zaman, çok geçti.
sözleriyle anlatmış bir filmi unutamazsın.
anlattığı şeyleri sadece şarkı sözlerinin derinine inerek bile çıkarabilirsin.
karşılıksız sevgiyi;
bir gün olursa bir isteğin,
ara, ara beni
savaşmak için
koşa koşa gelirim.
beliririm kapında
koşarak gelmeme
değmeyecek olsa da
pişmanlığı;
bu gece, yürürken tepeye doğru
gözlerini kapattığın vakitlerde.
keşke o hataları
yapmasaydım
ve biraz akıllı olsaydım
diye düşündüm.
ama lütfen, biraz sabır göster...
ve bil ki, hala öğreniyorum.
üzgünüm ama görmek zorundasın
içimde yanan ateşi
tamamen kişiye hitap eden bir film işte. kişinin hislerine.
bunları yazarken bile filmin o sadeliğine uygun sade bir dil kullanmak ister insan. ağdalı cümleler bu film üzerine yazılmış bir yazıya yakışmaz. bu filmde ağdalı sözler, ağdalı anlatımlar yok. yalın, olduğu gibi bir film. erkeğin kazandığı paraları sokak çocuğa kaptırmak istememesi gibi yalın, emeğinin peşinde deliler gibi koşması, kızı önce iplemeyip başından savmaya çalışıp umursamaz görünüp sonra paylaşımlar artınca arzulaması, salt doğal erkek içgüdüsüyle yaklaşmış olması gibi, yalnızlığını gidermek istediğini göstermesi gibi yalın , kızın ise yaşadığı yerden, ortamdan hiç çekinmemesi ve bunu olduğu gibi sunması, erkeğin motoru kıza vermemesi, stüdyoda ki adamın ekibi alalade görmesi ve parçaların o muhteşem etkisini görünce kendisini projeye adaması ve daha sayabileceğim onlarca sahne gibi doğal ve yalın işte. felsefe yapmaya gerek olmayacak, en net ve saf cümlelerle anlatılacak bir film.
tek cümle ile samimi bir anlatım ve samimi bir film.
şunu belirtmek isterim son olarak.
hani o okyanusa baktıkları sahne var ya, işte orda çocuğun çekçe bilmemesi büyük şansızlık*
@merto
12 yıl önce
@zgrdrtyl
12 yıl önce
8.3 / 10
@wasteful
12 yıl önce
@jamesalan
12 yıl önce
8.5 / 10
@sagaris
13 yıl önce
9.4 / 10