14 yıl önce
Komşudaki Kız filmine yorum yazdı:
Persona filmine yorum yazdı:
kafa açıcı film kategorisine soktuğum ingmar bergman filmi
---dikkat spoiler çıkabilir---
filmin büyük bir kısmının monologlardan oluşması filme ayrı bir hava katmış.filmin adı konusu hakkında ipucu veriyor.hemşirenin kendi benkiğini kaybedip aktristinkiyle bütünleştirmesi,kendisini maskelemesi esasında bir şekilde personanın tanımını oluşturuyor.filmin 1966 yılında yapıldığını gözönüne alırsak bergman kült bir filme imza atmış ve bence mulholland dr stay hatta fight clup tarzı filmlerin babası,esin kaynağı olmuştur.
1 sa 20 dk lık filmin son 30 dksı olayların kopmaya başladığı zaman.burada bergman geçişi başarılı bir biçimde yapmış.elizabeth'in kocasının hemşireye karısı gibi davranması,hemşirenin elizabethle konuştuğu sahne ve aynada ikisinin yüzünün bütünleşmesi önemli ve akıllıca detaylardı.bibi anderson'un ounculuğunu beğendim.film süresince inişleri ve çıkışları abartılı değil.ayrıca filmin siyah beyaz olması dahi liv ullmanın güzelliğinin önüne geçememiş.
Ölüm Yolunda filmine yorum yazdı:
birçok şeyi sorgulatan(idam cezası sevgi nefret...)hapishane filmi.klasik hapishane filmlerinden oldukça farklı.genelde bu tarz filmlerde ana karakter işlemediği bir suçtan hapishaneye düşer.adaletin yerini bulması için yıllarca mücadele verir ve sonunda kazanır.fakat bu fimde durum farklı.idam cezasına çarptırılan birinin son günlerinin anlatıldığı bu film karakterlerin psikolojisi üzerine fazlaca eğilmiş.burada yaşanan dram birçok boyutuyla ele alınmış.bir tarafta kızı tecavüz edilip öldürüldüğü için yüreği yanan bir anne diğer tarafta oğlu ölüm cezasına çarptırıldığı için yüreği yanan başka bir anne ve her iki ailenin trajedisini yakından yaşayan bir rahibe
susan sarandon rahibe rolüyle iyi iş çıkarmış-ki bu performansını da oscarla ödüllendirmişler-sean penn her rolü iyi oynadığı gibi mahkum rolünde de başarılı.idam mahkumlarının psikolojisini-ölümü beklemeyi-hep merak ederdim.bu performansıyla sean penn biraz fikir sahibi olmamı sağladı diyebilirim
tim robbins filmdeki farklı ... Devamıbirçok şeyi sorgulatan(idam cezası sevgi nefret...)hapishane filmi.klasik hapishane filmlerinden oldukça farklı.genelde bu tarz filmlerde ana karakter işlemediği bir suçtan hapishaneye düşer.adaletin yerini bulması için yıllarca mücadele verir ve sonunda kazanır.fakat bu fimde durum farklı.idam cezasına çarptırılan birinin son günlerinin anlatıldığı bu film karakterlerin psikolojisi üzerine fazlaca eğilmiş.burada yaşanan dram birçok boyutuyla ele alınmış.bir tarafta kızı tecavüz edilip öldürüldüğü için yüreği yanan bir anne diğer tarafta oğlu ölüm cezasına çarptırıldığı için yüreği yanan başka bir anne ve her iki ailenin trajedisini yakından yaşayan bir rahibe
susan sarandon rahibe rolüyle iyi iş çıkarmış-ki bu performansını da oscarla ödüllendirmişler-sean penn her rolü iyi oynadığı gibi mahkum rolünde de başarılı.idam mahkumlarının psikolojisini-ölümü beklemeyi-hep merak ederdim.bu performansıyla sean penn biraz fikir sahibi olmamı sağladı diyebilirim
tim robbins filmdeki farklı bakış açılarını objektif bir şekilde yansıtmış.yaşanan olayın vahametinden çok yaşanan dramlar üzerine eğilmiş ve bence iyi de etmiş.zaten shawsank redemption gibi bir başyapıta imza atan ustadan da böyle bir film beklenirdi.ayrıca filmin müzikleri filmi tamamlar nitelikte.kusurları olmasına rağmen(bazı sahneleri gereksiz uzatmak gibi) iyi oyunculuk görmek için izlenilmesi izlettirilmesi gereken film.
Şölen filmine yorum yazdı:
film amatör kamerayla çekilmiş gibi.(bu arada bu tekniğin adı dogma95 tekniğiymiş öğrenmiş oldum).sanki aile bireyleri toplanmışlar içlerinden biri de kamerayla olan biteni çekiyormuş gibi.
filmin ilk 30 35 dk sı yavaş başlıyor.sıkıcı olabilir izleyen için ama bu bölüm hem ilerde olacak olayların altyapısını hazırlıyor hem de karakterleri tanıtıyor bize.daha sonra film hızlanmaya başlıyor.filmdeki christian ilk bombayı patlatıyor ve olaylar gelişmeye başlıyor
konu nispeten orjinal oyunculuk vasatın üstü çekim tekniğini ben beğenmesemde beğenenler olabilir.ancak sanki birşeyler eksik kalmış.film tam içine çekemiyor sizi belki hollywood daki abiler remakeini yapsalar daha güzel olur gibi.zaten izlediğim avrupa filmlerinin remakeleri (bkz:13 tzameti-13 abre los ojos-vanilla sky...)orjinallerinden daha güzel.dogma95 tekniğiyle film yapmak zordur.bu tekniğin altından kalkabildiği için film için başarılıdır diyebiliriz ancak son tahlilde ortalama bir filmdir ve imdb de 227. sırada olması ... Devamıfilm amatör kamerayla çekilmiş gibi.(bu arada bu tekniğin adı dogma95 tekniğiymiş öğrenmiş oldum).sanki aile bireyleri toplanmışlar içlerinden biri de kamerayla olan biteni çekiyormuş gibi.
filmin ilk 30 35 dk sı yavaş başlıyor.sıkıcı olabilir izleyen için ama bu bölüm hem ilerde olacak olayların altyapısını hazırlıyor hem de karakterleri tanıtıyor bize.daha sonra film hızlanmaya başlıyor.filmdeki christian ilk bombayı patlatıyor ve olaylar gelişmeye başlıyor
konu nispeten orjinal oyunculuk vasatın üstü çekim tekniğini ben beğenmesemde beğenenler olabilir.ancak sanki birşeyler eksik kalmış.film tam içine çekemiyor sizi belki hollywood daki abiler remakeini yapsalar daha güzel olur gibi.zaten izlediğim avrupa filmlerinin remakeleri (bkz:13 tzameti-13 abre los ojos-vanilla sky...)orjinallerinden daha güzel.dogma95 tekniğiyle film yapmak zordur.bu tekniğin altından kalkabildiği için film için başarılıdır diyebiliriz ancak son tahlilde ortalama bir filmdir ve imdb de 227. sırada olması abartıdır
Muhteşem Münazaracılar filmine yorum yazdı:
siyah beyaz ayrımı ülkemizde yaşanmadığından belki pek bilmeyiz ama bu ayrım sonucu birçok siyah insan yaşamını yitirmiş mağdur edilmiş.bu film de o ayrımın boyutlarını güzel bir şekilde gösteriyor.filmin based on a true story olması beni ayrıca etkiledi.çünkü özellikle dram filmi izlerken sonuçta kurgu gerçekle ilgisi yok diye geçiririm aklımdan ancak yaşanmış olaylardan esinlenerek yapılan filmler ''sonuçta kurgu'' dedirtemediğinden etkileyiciliği üzerimde daha fazla oluyor.
burada denzel e ayrıca değinmek gerekir adam oynadığı her rolün hakkını sonuna kadar veriyor burada da profesör rolünü çok iyi kıvırmış.bu filmiyle 2. kez yönetmen koltuğuna oturmuş(1. si için bkz:antwone fisher) ilk filmini izlemedim ama bu filmiyle yönetmen olarak iyi iş çıkardığını söyleyebilirim. spoiler olur endişesiyle filmin konusuna pek değinmedim ama şunu söyleyebilirim ki izleyin pişman olmazsınız
Günbatımı Sınırı filmine yorum yazdı:
---dikkat spoiler içerebilir---
ateizmle dinin savaşı
intihar etmek üzereyken engellenen profesörle onu engelleyen adamın bir odada konuşmalarıyla geçiyor film.dindar olan siyah adamın film boyunca beyaz adamın üzerinde bayagı bir baskı kurması bana yönetmenin tarafsız olmadığı izlenimi vermişti ki belki de ateist olmamdan kaynaklı bayağı bir rahatsız oldum diyebilirim.fakat filmin son 15 20 dakikası beyaz profesör amcanın sağlı sollu kontraları filmi kopardı.o dakikalar itibariyle profesörün her bir cümlesi tarafsız ve önyargısız bir şekilde değerlendirip anlanmaya çalışılmalı bence
samuel jackson ın performansını beğendim gerçekten içine büründüğü karakterini yaşamış tommy lee jones da intihar etmek üzere olan melankolik bir adam suratı olarak hem role yakışmış hem de oyunculuğuyla bunu vermiş 1 buçuk saat olsa da filmde yer yer sıkılmadım değil gereksiz diyaloglar vardı buna rağmen 10 üzerinden 7.5 hakeder
bir yapım
aralarında bazı farklar olmasına karşın an american crime ile aynı paralellikte ilerliyor.
sanırım iki film de sylvia likens'in hikayesini anlatıyor
--bundan sonrası spoiler içerebilir aman deyim--
fakat iki film olayı farklı açılardan almış.bu film için konuşacak olursak bazı bölümleri
gerçek olayın dışına çıkmış.örneğin filmde kızların anne babası trafik kazasında
ölüyorlardı fakat gerçekte 3 aylığına geziye ıkmışlar.ayrıca kızların halalarında kalması da
yaşanan olaydan farklı.çünkü babaları bu gezi için kızlara bir bakıcı ayarlıyor.gerçi bunlar benim için önemsiz ayrıntılar.an american crime'ın pas gerçtiği işkence sahneleri
bu filmde izleyenin gözüne sokulmuş resmen.film zaten kızın bodrum katında neler yaşadığını
anlatmak için yapılmış gerisine teferruat gözüyle bakmış.
bir insanın insanlıktan nasıl çıkabileceğini şiddetin olduğu ortamda bulunanların bu durumu nasıl ... Devamı
bir yapım
aralarında bazı farklar olmasına karşın an american crime ile aynı paralellikte ilerliyor.
sanırım iki film de sylvia likens'in hikayesini anlatıyor
--bundan sonrası spoiler içerebilir aman deyim--
fakat iki film olayı farklı açılardan almış.bu film için konuşacak olursak bazı bölümleri
gerçek olayın dışına çıkmış.örneğin filmde kızların anne babası trafik kazasında
ölüyorlardı fakat gerçekte 3 aylığına geziye ıkmışlar.ayrıca kızların halalarında kalması da
yaşanan olaydan farklı.çünkü babaları bu gezi için kızlara bir bakıcı ayarlıyor.gerçi bunlar benim için önemsiz ayrıntılar.an american crime'ın pas gerçtiği işkence sahneleri
bu filmde izleyenin gözüne sokulmuş resmen.film zaten kızın bodrum katında neler yaşadığını
anlatmak için yapılmış gerisine teferruat gözüyle bakmış.
bir insanın insanlıktan nasıl çıkabileceğini şiddetin olduğu ortamda bulunanların bu durumu nasıl kanıksayabileceğini ve sırf zevk aldıkları için nasıl hayvanlaşabileceklerini
vurucu bir şekilde göstermiş film bize.işkence sahnelerinin abartıya kaçtığı ve duygu sömürüsü yapmak için uzatıldığı söylenebilir.ancak yaşanan olayın vahametini gösterebilmek
için belki de böyle çekmek gerekir ki an american crime'ın da malum sahneleri pas geçmesi
bence filmin zayıf yönünü oluşturmuş.
yaşananların oluşturduğu stresle oyunculuğa pek dikkat edemedim.ancak
abartılı bir oyunculuk ya da beceriksizce yapılmış bir rol görmedim.
belki madeline taylor(filmde meg loughlin in kardeşi) .sonuçta işkence gören kardeşi.hani insan biraz yüzünü falan çevirir ne bileyim ağlar falan.burada çok monoton oynamış
sonuç olarak etkileyici bir filmdir.duygusal bünyelere ağır gelebilir