K
14 yıl önce
If.... filmine yorum yazdı:
tamam metaforlar iyi güzel de bu mudur anarşizmin manifestosu sayılan film?
If.... filmine yorum yazdı:
tamam metaforlar iyi güzel de bu mudur anarşizmin manifestosu sayılan film?
Daima Lilya filmine yorum yazdı:
Tillsammanstan sonra kendi deyimiyle daha derinlere inmeye karar veren Moodysson, bu sefer kariyerinin en karamsar ve sarsıcı filmine imza atar. Yönetmen, şiddeti ve tecavüzü izleyicilerin yüzüne vurmakla birlikte, filmin finaliyle karanlık bir tablo da çizer. Lilya daha on altı yaşındadır. Annesi ve teyzesi dışında ne bir akrabası ne bir tanıdığı vardır. Annesi de sevgilisiyle kaçıp gittiğinde, Lilya hayattan ilk darbeyi yer. Bu darbeden sonra ise, tecavüzler, dayaklar, yoksulluk ve yalnızlık peşini bırakmaz. Bütün bu olan biten karamsar tablonun arka planında ise, komünizmden kapitalizme hızlı bir şekilde evrimleşen Rusya vardır. Fakat Moodysson filminin mekanını Rusya ile sınırlamaz. Resme geniş çerçeveden bakarak, "Cennet" diye tabir edilen, kendi ülkesi İsveç'i de çekinmeden filminin aktörlerinden biri yapar. Başrolde bu iki ülke yer alsa da, Moodysson'ın esas hedefi kapitalizm ve onun insanlar üzerindeki etkileridir. Her şeyin rahatlıkla a ... DevamıTillsammanstan sonra kendi deyimiyle daha derinlere inmeye karar veren Moodysson, bu sefer kariyerinin en karamsar ve sarsıcı filmine imza atar. Yönetmen, şiddeti ve tecavüzü izleyicilerin yüzüne vurmakla birlikte, filmin finaliyle karanlık bir tablo da çizer. Lilya daha on altı yaşındadır. Annesi ve teyzesi dışında ne bir akrabası ne bir tanıdığı vardır. Annesi de sevgilisiyle kaçıp gittiğinde, Lilya hayattan ilk darbeyi yer. Bu darbeden sonra ise, tecavüzler, dayaklar, yoksulluk ve yalnızlık peşini bırakmaz. Bütün bu olan biten karamsar tablonun arka planında ise, komünizmden kapitalizme hızlı bir şekilde evrimleşen Rusya vardır. Fakat Moodysson filminin mekanını Rusya ile sınırlamaz. Resme geniş çerçeveden bakarak, "Cennet" diye tabir edilen, kendi ülkesi İsveç'i de çekinmeden filminin aktörlerinden biri yapar. Başrolde bu iki ülke yer alsa da, Moodysson'ın esas hedefi kapitalizm ve onun insanlar üzerindeki etkileridir. Her şeyin rahatlıkla alınıp satılabileceği, yaşadığımız çürümüş sistemdir. Sistem önce bireyleri birbirine yabancılaştırmıştır. Klasik aile hızla dağılma sürecine girmiştir. Yardımlaşma yerini çıkar ilişkilerine bırakmış, insanlar kutuplaşmaya sürüklenmiştir. İşsizlik çok fazladır, emek sudan ucuzdur. Bir de küçük ve imkanları sınırlı bir kasabadaysan hayat daha da ağırlaşır. Sistemin çarkları her köşe başında seni sıkıştırırken, yaşamak için bir nedenin de kalmaz. Lilya'nın vakti gelmemiştir belki, ama yaşamak için bir nedeni de yoktur. Sistemin ve insanların bütün çirkinliklerini görmüş, bizzat bunlara denek olmuştur. Bu denek olma durumu ikircikli bir meseledir aslında. Zira Lilya bu duruma gelene kadar sürekli yanlış seçimler yapmış olsa da, doğuştan bir kere hayattan kazığı yemiştir. İlk kazığı belki de böyle bir dünya, böyle bir kasaba, böyle bir ailede dünyaya gelmek olur. Moodysson kaderi vurgulamak için, Lilya'nın Britney Spears'la aynı gün doğduğunu hatırlatır. Lilya, kim bilir belki aynı sene, aynı yerde doğsaydık ve bebekler değişseydi der... Ama bu kadercilikle de yetinmez Moodysson. Lilya'nın talihi kötü yazılmış olsa bile, kanatlanıp çok sevdiği meleklere dönüşmeden önce seçimlerini tekrar gözden geçirir. Bir film şeridi gibi seçimleri ve kısacık hayatının yanlışları gözünün önünden geçerken Lilya'nın, fark eder nerelerde yanlış yaptığını. Fark eder etmesine de Ya doğruları yapsaydı... Sonuç farklı olur muydu acaba? Film biterken, Moodysson bu soruları da sormaktan geri kalmaz. Küçük ve masum hayalleri olan Lilya'nın onca tecavüzüne, kamerasını tecavüzcüye tutarak bizi de ortak eden Moodysson bununla da yetinmez. Bizi de sürükler, Lilya'nın hayatını ve seçimlerini sorgulamaya Bir genç kızın yaşadığı yerden kurtulma isteği, seçimleri, kadın ticareti, Rusyanın kapitalizme ayak uydurma çabaları, istismar edilen çocuklar, gençler, ülkeler ve hepsinin göbeğinde çürümüş bir sistem Moodysson, Fucking Amal ve Tillsammans filmlerinde de aslında alt metninde eleştirdiği yaşadığımız sistemi Lilya 4-everla birlikte tam on ikiden vurur. Bu sefer eleştiri okları alt metinde değil, bizzat filmin görünen gerçekliğindedir.
Sev Beni filmine yorum yazdı:
1995 ve 1998 yılları arasında üç tane kısa film yöneten Moodysson, ilk çıkışını 1998 yapımı Fucking Amalla yapar. Dogma manifestosunun ardından Idioterne ve Festen filmleriyle ilk kez manifestolarını hayata geçiren Lars von Trier ve Thomas Vinterbergün uluslararası alandaki başarıları Moodyssonın çıkış filminin uluslararası alanda yeterince ses getirmesini engeller. Neredeyse dünyadaki bütün festivallerde gösterilen Fucking Amal, aynı zamanda Hollywoodun tipik gençlik filmleriyle Avrupa Sinemasını birleştirir. Ergenlik çağındaki iki genç kızın birbiriyle olan yakınlaşmaları ve yaşadıkları bunaltıcı kasabadan bir çıkış yolu arayışları türün kalıpları esnetilerek ekrana taşınır. Hikaye çok tanıdık bir hikayedir, ama hikayenin kahramanları kadın ve erkek değildir. Henüz ergenlik çağına yeni girmiş iki genç kızdır. Hollywoodun tür sinemasındaki muhafazakar bakış açısını yeren yönetmen, bir yandan da ergenlik çağındaki gençlerin kimlik bunalımını ve ... Devamı1995 ve 1998 yılları arasında üç tane kısa film yöneten Moodysson, ilk çıkışını 1998 yapımı Fucking Amalla yapar. Dogma manifestosunun ardından Idioterne ve Festen filmleriyle ilk kez manifestolarını hayata geçiren Lars von Trier ve Thomas Vinterbergün uluslararası alandaki başarıları Moodyssonın çıkış filminin uluslararası alanda yeterince ses getirmesini engeller. Neredeyse dünyadaki bütün festivallerde gösterilen Fucking Amal, aynı zamanda Hollywoodun tipik gençlik filmleriyle Avrupa Sinemasını birleştirir. Ergenlik çağındaki iki genç kızın birbiriyle olan yakınlaşmaları ve yaşadıkları bunaltıcı kasabadan bir çıkış yolu arayışları türün kalıpları esnetilerek ekrana taşınır. Hikaye çok tanıdık bir hikayedir, ama hikayenin kahramanları kadın ve erkek değildir. Henüz ergenlik çağına yeni girmiş iki genç kızdır. Hollywoodun tür sinemasındaki muhafazakar bakış açısını yeren yönetmen, bir yandan da ergenlik çağındaki gençlerin kimlik bunalımını ve çevrenin bu gençlerin gelişimindeki etkisini gösterme imkanı yakalar. Klişeleşmiş bir hikaye üzerine kurduğu film aracılığıyla pek çok konuyu eleştiren yönetmenin yarattığı görsellik ise etkileyicidir. Ana akım sinemaya ve onun dağıtım düzenine bir manifesto şeklinde başlayan Dogma akımıyla birlikte imkanları günden güne keşfedilen aktüel (hareketli) kamera Moodyssonın çıkış filminde harikalar yaratır. Hareketli kamera aracılığıyla gençlerin içinde bulunduğu kapalı ve bunaltıcı ortamı seyircilere yaşatan Moodysson, renk ve müzik seçimleriyle de gençlerin duygularını dışarıya yansıtır. Karanlık ve soğuk kadrajlar, iki genç kızın yakınlaşma sürecinde yerini ılık ve karşı konulması son derece güç kırmızı tonlara bırakır. Arka planda çalan müzikler de gençlerin duygularına tercüman olacak cinstendir. (Örneğin Robyn Carlsssonun Show Me Love şarkısı.) Yönetmen bir gençlik filmi formülünü alıp tıpkı Dogmada olduğu gibi ana akım sinemaya karşı gelişen bir eleştiri şeklinde kullanmıştır.
Sev Beni filmine yorum yazdı:
İzleyiciyi rahatsız edecek kadar gerçekçi bir film. Gençliğiyle ve gençlik psikolosiyle de yüzleşmek isteyenler için ilaç gibi bir film.
Bu arada filmden lezbiyen erotizmi bekleyenler boşuna izlemesin yönetmen bunu malzeme yapmayacak kadar hikayesine saygılı birisi.
Masum Sesler filmine yorum yazdı:
Filmin öyküsü kimi yerlerde gereğinden fazla uzatılıp, çatışma sahneleri ile Hollywood estetiğine yaklaşmış olsa da yine de büyük oranda başarılı bir politik film.
Ve biz bu filmi izkerken kahrolası ABD kirli silahlarını şimdi de Libya'da konuşturuyor. Bizim ise film çekmek ve izlemekten daha fazlasını yapmamız gerekiyor galiba...
Ayakta Kal filmine yorum yazdı:
İlle de amerika gençlik filmlerinden izlemek istiyorum diyorsanız gidin ABD yapımı olanları izleyin. En azından kopyaları kadar kötü değil.
Kutup Çizgisi Aşıkları filmine yorum yazdı:
Tamam paralel hikayeler, çapıcı bir kurgu özenilmiş bir film. Arada İspanya iç savaşı ve guernica göndermeleri de fena değildi. Bir çok amerikan romantik filmine tercih edilir ama yine de sinemada aşk ve tesadüfler edebiyatı beni biraz baydı. İlla bir aşk öyküsünü anlatmak için bu tür tesadüfler mi kurmanız gerekiyor? Sorum tüm dünya recisörlerine: Yok mudur şu alem de tesadüfsüz bir aşk hikayesi?
Aşk Üzerine Kısa Bir Film filmine yorum yazdı:
Şimdiye kadar aşk üzerine yapılmış bütün saçma hollywood filmlerini unutun ve polonyalı sinemacı kieslowski’nin sineması ile tanışın.
Küçük Cadı Kiki filmine yorum yazdı:
Çocuklarıyla birlikte hollywood animasyonları dışında bir animasyon izlemek isteyenler için de ideal bir anime.
Özgürlük filmine yorum yazdı:
...birgün... ...bu dünya artık "Dünya" diye anılmayacak. O artık "Özgürlük" diye anılacak. O gün, insanları sömürenler... ...ebedi karanlığa mahkum olacaklar... ...ve ağlayarak dişlerini gıcırdatacaklar. Ve cennetin melekleri... ...ta yukarılarda... ...her zamankinden daha mavi ve daha parlak olan.... ...özgürlük yıldızına bakarak keyif içinde şarkı söyleyecekler... ...çünkü orada barışın ve adaletin hükümranlığı sürecek... ...çünkü orası ebedi cennet olacak... ...ve artık ölüm olmayacak.