10 yıl önce
The 100 Year-Old Man Who Climbed Out the Window and Disappeared filmine yorum yazdı:
ya ben bunu açıp açıp izliyorum o kadar samimi ki. kedisinin adının molotov olması da çok manidar olmuş.
The 100 Year-Old Man Who Climbed Out the Window and Disappeared filmine yorum yazdı:
ya ben bunu açıp açıp izliyorum o kadar samimi ki. kedisinin adının molotov olması da çok manidar olmuş.
Boynuzlar filmine yorum yazdı:
kardeşimin izleyip izlememekte sürüncemede kaldığı film. 'korku filmiymiş güleriz işte' diyip izledik, öyle de oldu.
Asasız Musa filmine yorum yazdı:
sleeping beautyden sonra izlediğim en kötü filmdi. evet bazı metaforları güzeldi, mesela para sahnesi gibi. ama yani kan kullanamıyorsan kan gibi bir şey kullan ya ne bileyim. bildiğin sulandırılmış kırmızı guaj boya. görüntüler de filmden bağımsız olarak çok güzeldi, hani kısa film yapsa hayran kalınacak görüntüler.
çok sıkıldım.
kırpıştırma görüntülerden oluşan bir filmsi.
Kameralı Adam filmine yorum yazdı:
maden ocakları aklıma germinali getirdi. bir de, 1929, saf kapitalizm değil mi? üf!
Yolda filmine yorum yazdı:
kadikoy jenerasyonu sanat sepet insanlarinin uzerine toz konduramadiklari beat kusagindan jack abinin yolda kitabindan cekilmis filmi, sorsan bu insanlara bu film sana ne katti diye eveler geveler bir cevap verirler ama aslen ortada bir cevap yoktur. Birakin boyle seyleri dostoyevski okuyun gencler, bela tarr falan izleyin
Bkz. Yine eksileri yemek
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği filmine yorum yazdı:
elime aldığım her kitabı kasvet içine sokup okumamdan mı yoksa zaten kitabın kendisinin kasvetli olduğundan mıdır nedir filmin ilk iki buçuğuncu dakikasına kadar thomasımızın bayram havası içinde hemşire ablamıza soyun demesini kunderaya hakaret sayıp filmi kapattım. huyum kurusun ki kitaplarla filmlerini keskin bir çizgiyle kıyaslamadan edemiyorum.
Torino Atı filmine yorum yazdı:
-varolmanın dayanılmaz hafifliğinden öylesine spoiler-
tereza yeniden yeniden gelip duruyor gözlerimin önüne. onu ağaç kökünün üzerine oturmuş kareninin başını okşar ve insan soyunun yenilgileri üzerine kafa yorarken görüyorum. bir de şu sahne geliyor insanın gözünün önüne: turin'deki otelinden çıkan nietzsche. bir arabacının atını kırbaçladığını gören nietzsche atın yanına gidiyor, kollarını hayvanın boynuna doluyor ve gözyaşlarına boğuluyor.
bu 1899da oldu; o sırada nietzsche de insanların dünyasından elini eteğini çekmişti. başka bir deyişle tam akıl hastalığının patlak verdiği sıralar. ama tam da bu nedenle, yaptığı harekette derin anlamlar buluyorum ben; nietzsche attan descartes adına özür diliyordu. deliliği (yani insanlıktan son ve kesin kopuşu) at için gözyaşlarına boğulduğu an başladı.
işte benim sevdiğim nietzsche bu, tıpkı terezayı da başını kucağına yatırmış ölümcül hasta köpekle birlikte sevişim gibi. onları yan yana görüyorum: ikisi de 'doğanın efendisi ve sahibi' ins ... Devamı-varolmanın dayanılmaz hafifliğinden öylesine spoiler-
tereza yeniden yeniden gelip duruyor gözlerimin önüne. onu ağaç kökünün üzerine oturmuş kareninin başını okşar ve insan soyunun yenilgileri üzerine kafa yorarken görüyorum. bir de şu sahne geliyor insanın gözünün önüne: turin'deki otelinden çıkan nietzsche. bir arabacının atını kırbaçladığını gören nietzsche atın yanına gidiyor, kollarını hayvanın boynuna doluyor ve gözyaşlarına boğuluyor.
bu 1899da oldu; o sırada nietzsche de insanların dünyasından elini eteğini çekmişti. başka bir deyişle tam akıl hastalığının patlak verdiği sıralar. ama tam da bu nedenle, yaptığı harekette derin anlamlar buluyorum ben; nietzsche attan descartes adına özür diliyordu. deliliği (yani insanlıktan son ve kesin kopuşu) at için gözyaşlarına boğulduğu an başladı.
işte benim sevdiğim nietzsche bu, tıpkı terezayı da başını kucağına yatırmış ölümcül hasta köpekle birlikte sevişim gibi. onları yan yana görüyorum: ikisi de 'doğanın efendisi ve sahibi' insan soyunun uygun adım ileri doğru yürüdüğü yoldan kendi istekleriyle sapıyorlar.
Sineklerin Tanrısı filmine yorum yazdı:
kıyaslamak ne kadar doğru bilmiyorum ama kitabın yanında oldukça çerez kalmış bir filmdir. kitabın verdiği kasvetli havayı, olay akışını, korkuyu, telaşı ve en önemlisi de durumun ciddiyetini verememiştir. filmde her şey bir şenlik havası içindedir ve olay akışı daha çok ay bitse de gitsek ya seyrinde ilerler.
kitaptan aldığınız doyumu bu filmde alamazsınız, goldingin asıl anlatmak istediğini de pek kavrayamazsınız. demem o ki önce kitabını okuyun. hatta sadece kitabı okuyun.
Güven filmine yorum yazdı:
güneyde bir yerde, bir balkonda içemesem de çayımı olsundu, cumartesi sabahları bu metropol kentin göbeğinde, nasıl olsa izlenecek tatlı filmler vardı
düşünün nasıl keyif pezevengiyim.
Torino Atı filmine yorum yazdı:
bela tarr bu filmi çektikten sonra sinemayı bırakmıştır. evrende, artık yapılacak hiçbir şey kalmamıştır. yeni yoktur. taklidin taklidinin taklitleri ve defalarcası vardır.
sıkılanlara soruyorum, ne bekliyordunuz ki zaten? yaşamınızın neredeyse her şeyinde yaptığınız gibi çabucak tüketmeyi mi? adam, gömleğinin ilk düğmesini açtığında, ikinciye, üçüncüye geçtiğinde, kadın ona yardım ettiğinde tabiki de sıkılacaktınız. 2 saniye içinde hop gömlek çıksın pantolon çıksın, sinema da buydu zaten değil mi?
ama gerçek bu.