6 yıl önce
Kayıp Kız filmine yorum yazdı:
Lucy filmine yorum yazdı:
bilime felsefeye eziyet olan film. 1980lerde yapılsaydı olabilirdi ama 2014 yılında gerçekten ayıp. Luc Besson Fifth Element'ten beri kendisine hiç bişey katmamış, kapsülde yaşamış herhalde. Zira "maymundan geldiysek şimdiki maymunlar neden insan olmuyo" ile aynı düzeyde safsata geyiklerle şu filmi yapıp milyonlarca kişinin seyri için sunmaktan utanması lazım idi.
Aşıklar Şehri filmine yorum yazdı:
çerezlik saygı duruşu. ama çok tatlı. büyülü bi gerçeklik gibi
Ölüm Ve Ötesi filmine yorum yazdı:
biraz almodovar havası seziliyo konu itibarıyla ama içine düşülen tuhaf, çarpık durumu irdeleyen değil bunun üzerinden aksiyon yaratan bi kurgusu var filmin. yine de başarılı ve değişik, tatmin de ediyo film. son sürprizli ama biraz arabesk kaçmış
Gece filmine yorum yazdı:
içinde açlık grevi, dağa çıkan abi, pavyonda çalışan kadın falan geçiyo. toplumsal muhalefetin ve istanbul geceleri temalı dizilerin yükseldiği bi dönemden geçerken kotarırız diye düşünmüşler heralde bu sıraladığım öğelerle. bi de muhalif, yakışıklı, güzel oyuncular bulalım, senaryoyu da bi kitaptan halledelim hem belirli bi izleyici kitlesi olur aydın, muhalif filan, hem film kendinden söz ettirir, eee bu kadar malzeme içindeyken de bir sanat filmi olmuş olur zihniyetiyle çekilmemiştir umarım.
kurgu berbat, politik bişeyler göstermeye çalışıyo görünüp hiç açıklamaya çalışmayan, nur sürer’in diz üstü eteği, istanbul aksanı ve donuk yüzüyle acılı kürt annesi olmayı zerre beceremediği film.
iyi yanları yok mu, var bence. mert fırat rolünün hakkını vermiş, ilyas salman karakterine cuk oturmuş, vildan atasever’den yine iyi bir oyunculuk. bikaç da sahne var işte vurucu falan.
Meydan filmine yorum yazdı:
başladığı zamanlarda araplara karşı önyargıdan ülkemizde dört elle sarılınmak istenmeyen bi ayaklanmaydı mısırdaki de, tunusta olduğu gibi. sonra yok oldu bu eğilim, gezi'de de kucaklaşıldı, selamlar gönderildi zaten. filmi izlerken diğer benzerlikler elbet olacak, halk ayaklanmalarının ortak yanları vardır ama film için seçilen tahrirdeki insanların kafasındakilerle gezi parkındaki insanların kafalarının, bakış açılarının bile benzeştiğini gördüm. o yüzden aslında memlekette incelenmeye, hakkında okumaya izlemeye tartışmaya özellikle değer olan bi ayaklanma olduğunu düşünüyorum.
neyse belgesele gelecek olursak, 4 karakter üzerinden tahririn bileşenlerini, olaylar karşısında aldıkları konumu, tepkileri vs yansıtmaya çalışmış ve başarmış. bu yüzden sokağı, dinamiklerini güzel yansıtan bi belgesel olmuş. müslüman kardeşlerden seçilen karakter özellikle çok yerinde olmuş fakat zannımca demokrasi isteyen aydın, batı kafasındaki kentli genç karakteri bi tane yeterliydi. diğerleri daha fark ... Devamıbaşladığı zamanlarda araplara karşı önyargıdan ülkemizde dört elle sarılınmak istenmeyen bi ayaklanmaydı mısırdaki de, tunusta olduğu gibi. sonra yok oldu bu eğilim, gezi'de de kucaklaşıldı, selamlar gönderildi zaten. filmi izlerken diğer benzerlikler elbet olacak, halk ayaklanmalarının ortak yanları vardır ama film için seçilen tahrirdeki insanların kafasındakilerle gezi parkındaki insanların kafalarının, bakış açılarının bile benzeştiğini gördüm. o yüzden aslında memlekette incelenmeye, hakkında okumaya izlemeye tartışmaya özellikle değer olan bi ayaklanma olduğunu düşünüyorum.
neyse belgesele gelecek olursak, 4 karakter üzerinden tahririn bileşenlerini, olaylar karşısında aldıkları konumu, tepkileri vs yansıtmaya çalışmış ve başarmış. bu yüzden sokağı, dinamiklerini güzel yansıtan bi belgesel olmuş. müslüman kardeşlerden seçilen karakter özellikle çok yerinde olmuş fakat zannımca demokrasi isteyen aydın, batı kafasındaki kentli genç karakteri bi tane yeterliydi. diğerleri daha farklı kesimlerden seçilebilirdi.
sonuç olarak işte size gezi parkı eylemleriyle arasında güzel benzerlikler bulunan, samimi insanlarla, direnişle demokrasiyle dolu bir belgesel. mısır devrimine 1.5 saatliğine dahil olma keyfini yaşayın derim.
Üçüncü Sayfa filmine yorum yazdı:
şu filmi izleyip aldığınız en büyük mesaj"kadınlar da çok cin, çok tehlikeli" mesajı ise bi 30 kez yeniden izleyin rica ediyorum.
hani sömürücü düzenin yoksul emekçilere dayattığı sürekli bi sınıf atlama, daha iyi yaşam çabası vs bu uğurda çabalamanın kişileri nelere ittiği cinayet, kandırma-kullanma vesaire.
Bilek Kesenler: Bir Aşk Hikâyesi filmine yorum yazdı:
özgün senaryo, yine olsa izlerim, müzikleri de pek sevdim, süper eğlenceli de çerezlik. tamam abimizin aşkı vs, ortalıkta dönen doğaüstü sevimli olaylar, bunalım bi neşe içindeki atmosfer ama o son neden? toz pembelikle izleyip eğlenip mantıklı da bitirecektik filmi, yılın her gününde her şekilde izleyipsamimiyeti içimizi ısıtacaktı ama neden yılda bir kez sevgililer gününde akşam sevgiliyle izlenen film yapmaya çalıştınız filmi gözünüzü seveyim?
yani adam ne güzel "hmm demek birine saplantılı kalınca sadece kendine acı çektiriyosun ama akışına bıraktığında hayat karşına çıkarıyo, ucunda ölüm yok ki" kafasına girmişkene hooop başa sarıyoruz anlamsızca. e ben buraya neden çıktım?
neyse çok laf ettim de sonuna, o kadar da önemli değil. sevenler de vardır belki hem.
Siyah Kuğu filmine yorum yazdı:
haneke'nin piyanistiyle benzer yönleri var karakterin ve senaryonun
daren aronofsky iyinin ve kötünün, kusursuzluğun ve yıkımın iç içe olduğunu çok iyi aktarmış, natalie portman ise tüm o sempatikliğine sıcaklığına rağmen karakterdeki soğukluğu çok iyi yansıtmış ve bence olması gereken bi şekilde karakteriyle seyirci arasına iyi bir duvar çekmiş. bu kadar geç izlediğim için kendime kızdım açıkçası, ne diye arşivde beklettim ki bu kadar.
nina gece klübünde asit tribindeyken frame'lerin tek tek subliminal anlatımları, karakterin bilincinin dışavurumu sinema tarihine geçmesi gerekenlerdendir.
Trans Salyangozlar filmine yorum yazdı:
sinemada filme girmeden önce "masal-belgesel" diye okumuştum ve nasıl bir iş çıkarılmış olabileceğini kafamda şekillendirememiştim. şu anda ise kafama yatan başka bir tanım yok, mükemmel bir şekilde karşılıyor öncesinde aklıma oturtamadığımı. iki androjen kimlikteki bireyin yaşantılarını, sıkıntılarını, bunalımlarını, birbirlerine tutunmalarını şimdiki an olarak küvette beraber yıkanırken aralarındaki konuşmalarından anlarken, aynızamanda bölük pörçük parçalarla çocukluklarından, ilk gençliklerinden metaforik anlatımlarla izliyoruz. o metaforlar ki bir masalın, bir duygu dünyasının, saflığın, iyiliğin ama aynızamanda toplumsal dışlanmışlığın içine çekiyor sizi. ahlak yüzünden toplumdan dışlananlar için aslında en büyük tehlike ve tedirginlik kaynağı o ahlaksızlığı kendinde olan toplum. ve burada bir yaşam mücadelesi vermeye çalışmalılar, depresyondan depresyona girerken, birbirlerine tutunarak, kendilerine bir dünya yaratarak.
Ester Martin Bergsmarkyönetmenliği de senaryoyu da oyuncul ... Devamısinemada filme girmeden önce "masal-belgesel" diye okumuştum ve nasıl bir iş çıkarılmış olabileceğini kafamda şekillendirememiştim. şu anda ise kafama yatan başka bir tanım yok, mükemmel bir şekilde karşılıyor öncesinde aklıma oturtamadığımı. iki androjen kimlikteki bireyin yaşantılarını, sıkıntılarını, bunalımlarını, birbirlerine tutunmalarını şimdiki an olarak küvette beraber yıkanırken aralarındaki konuşmalarından anlarken, aynızamanda bölük pörçük parçalarla çocukluklarından, ilk gençliklerinden metaforik anlatımlarla izliyoruz. o metaforlar ki bir masalın, bir duygu dünyasının, saflığın, iyiliğin ama aynızamanda toplumsal dışlanmışlığın içine çekiyor sizi. ahlak yüzünden toplumdan dışlananlar için aslında en büyük tehlike ve tedirginlik kaynağı o ahlaksızlığı kendinde olan toplum. ve burada bir yaşam mücadelesi vermeye çalışmalılar, depresyondan depresyona girerken, birbirlerine tutunarak, kendilerine bir dünya yaratarak.
Ester Martin Bergsmarkyönetmenliği de senaryoyu da oyunculuğu da çok iyi kotarmış, hatta kotarmak ne demek, başarmış.kendisini takipteyim
- ben afflect’in bir oyuncudan ziyade bir angut olduğunun bir kanıtı daha
- mantıksız son 20 dksıyla beyin hücrelerine eziyet
onun dışında evlenecek olanlar için korku filmi tespitine katılıyor ve bu özelliğini eğlenceli buluyorum.