Z
16 yıl önce
Bir Kır Eğlencesi filmine yorum yazdı:
Ucubeler filmine yorum yazdı:
En baştan söyleyebileceğimiz ; 3O yıl yasaklanmış film olduğu...
Film, grotesk ve sömürgen yönleriyle öyle ağır eleştiriler aldı ki, Browning bir daha yükselişe geçemedi. İngilterede 30 yıl boyunca sansüre uğradı.
Halk Düşmanı filmine yorum yazdı:
başta goodfellas ve scarface olmak üzere bir çok gangster filmine ilham kaynağı olmuş filmdir. deli dolu bir karakter ve onun yükselişi, peşinde olduğu güç ve para, insanlarla olan ilişkileri... sanki standartları belirlemiş bir filmdir. bazı sahneler oldukça tanıdık gelmiştir.
Potemkin Zırhlısı filmine yorum yazdı:
KONUSU :
Sinema tarihinin kilometre taşlarından birisi olan Battleship Potemkin, 1905 yılında başlayan ve 1917’deki Ekim devrimine öncülik eden isyanların 20. yıldönümü anısına yapıldı. Film Potemkin mürettebatının subaylara karşı başlattığı isyanın, daha sonra Odessa halkının da denizcilere katılmasıyla yayılmasını konu alıyor. Film o kadar etkiliydi ki, izlenildiğinde halkı kışkırtacağından korkulduğu için filmin gösterimi İngiltere’de, Fransa’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yasaklandı. Stalin bile, Sovyet devrimini anlatan en iyi filmlerden birisi olmasına karşın, Komünist Parti yönetimine karşı halkı ayaklandırabileceğinden çekindiği için olacak ki, filmin gösterimini bir süreliğine yasaklamıştır. 1958 yılında Belçika’da, 26 farklı ülkeden gelmiş 100 kadar sinema tarihçisi, Battleship Potemkin’i dünyanın gelmiş geçmiş en iyi filmi olarak seçti. Yıllar boyunca çeşitli yönetmenler Battleship Potemkin’e göndermelerde bulundu.
Pandora'nın Kutusu filmine yorum yazdı:
Filmden haberdar olmasanız bile küt saçlı Louise Brooks'un dudak büken pozunu bir yerlerden hatırlayacaksınız. Kötü talihli bir kadının hikayesi, bir üslup gösterisine dönüşüyor.
Ekim filmine yorum yazdı:
Sergei Eisenstein, 1917 Sovyet Devrimi'nin 10 gününü anlatır Ekim. Ekim Devrimi'nin 10. Yıldönümü için bir film çekmekle görevlendirilen Eisenstein'a büyük bir bütçe, 10000'in üzerinde figüran ve tüm Leningrad kentini kullanma yetkisi verildi. Görgü tanıklarından, belgesel filmlerden ve John Reed'in Dünyayı Sarsan 10 Gün isimli kitabından yararlanan Eisenstein özgün mekanlarda, Kızıl Ordu ve Kızıl Donanma askerlerini kullanarak ve Lenin'e çok benzeyen bir işçiye Lenin rolünü vererek belgesele yakın bir film çekti. 1 Mayıs 1927'de yapılan gösteriler, 1917'nin bayrak ve flamalarıyla gerçekleştirilerek filme alındı. Çekimler bittikten sonra Eisenstein, gözden düşmüş olan Troçki'nin yer aldığı tüm sahneleri filmden çıkarmak zorunda bırakıldı. Bu sahnelerin çıkarılması ve karmaşık kurgu işlemleri nedeniyle film kutlama törenlerine yetiştirilemedi ve ilk kez 1928'de gösterilebildi. Devrim, filmde o kadar gerçekçi bir şekilde görüntülenmişti ki Ekim'in bazı sahneleri belgesellerde kullanıldı, ... DevamıSergei Eisenstein, 1917 Sovyet Devrimi'nin 10 gününü anlatır Ekim. Ekim Devrimi'nin 10. Yıldönümü için bir film çekmekle görevlendirilen Eisenstein'a büyük bir bütçe, 10000'in üzerinde figüran ve tüm Leningrad kentini kullanma yetkisi verildi. Görgü tanıklarından, belgesel filmlerden ve John Reed'in Dünyayı Sarsan 10 Gün isimli kitabından yararlanan Eisenstein özgün mekanlarda, Kızıl Ordu ve Kızıl Donanma askerlerini kullanarak ve Lenin'e çok benzeyen bir işçiye Lenin rolünü vererek belgesele yakın bir film çekti. 1 Mayıs 1927'de yapılan gösteriler, 1917'nin bayrak ve flamalarıyla gerçekleştirilerek filme alındı. Çekimler bittikten sonra Eisenstein, gözden düşmüş olan Troçki'nin yer aldığı tüm sahneleri filmden çıkarmak zorunda bırakıldı. Bu sahnelerin çıkarılması ve karmaşık kurgu işlemleri nedeniyle film kutlama törenlerine yetiştirilemedi ve ilk kez 1928'de gösterilebildi. Devrim, filmde o kadar gerçekçi bir şekilde görüntülenmişti ki Ekim'in bazı sahneleri belgesellerde kullanıldı, filmden fotoğraflar Devrim Müzesi'nde devrim sırasında çekilmiş gerçek fotoğraflar olarak uzun yıllar boyunca sergilendi.
1926 yılında yapmış olduğu "ronenosets potyomkin" filminin tanıtımı için Almanya'ya yola çıkarken "ümit vaat eden" bir yönetmen sıfatynda olan Eisenstein tanıtım sonrası döndüğünde kültürel bir superstar olarak anılmaya başlanmıştı. O dönemde bolşevik zaferin onuncu yıldönümünü kutlama hazırlıkları çerçevesinde çar'ın tahttan indirilmesinden, lenin ve yandaşlarının ilk zaferine kadar uzanan zaman diliminin beyazperdeye taşınması konulu zorlu bir film projesini hevesle kabul etti.
Hiçbir masraftan kaçınılmayan projede büyük kalabalık sahneler ayarlandı, gereken zamanlarda rahat çalışabilmesi için trafik yönleri bile değiştirildi ağır bir çalışma temposunun ardından film tam beklendiği tarihte hazır oldu fakat çok olumlu eleştiriler almadı. Pekçok kişi tarafından izlenmesi zor ve karışık olarak nitelendirilen filmle ilgili eleştiriler arasında lenin'e az yer verildiği ve yönetmenin kurguyu tekrar yapması gerektiğini söyleyenler bile çıktı.
Sinemanın potansiyeline sınırsız bir inanç besleyen ve konuyla ilgili sınırsız bilgi sahibi olan Eisenstein tartışmasız sinemanın ilk 50 yılına ağırlığını koyan şahsiyetti. Bu film de onun sinema kuram ve uygulamasının en saf, inandırıcı örneğidir. Filmde çar'ın heykelinin devrilmesi, köprünün kaldırılması gibi çok sayıda nefes kesici sekans yakalayabilmek mümkün.
Jeanne D'arc'ın Tutkusu filmine yorum yazdı:
Jeanne d'Arc Kimdir?
Yüzyıl Savaşları boyunca İngiltere'ye karşı ülkesi Fransa'ya memleketi Lorraine'deki cephelerden başlayarak manevi anlamda büyük destek olan ve sonradan ünü Fransa'nın dört bir yanına yayılmış bir Fransız Katolik azizesidir.
12 yaşındayken St. Catherine, St. Margearet ve St. Micheal'in ruhları ile önsezi yoluyla iletişime geçmeye başladığı söylenir. Savaşlarda Fransız ordusuna katılmış ve İngilizlere karşı savaşmıştır. Daha sonra onu esir alan İngilizler onun erkek giysileri giyip savaşan ve gaipten sesler duyan bir kafir olduğunu öne sürerek onu henüz 19 yaşındayken yakarak öldürme kararı almışlardır. Ölümünden beş yüzyıl sonra azize ilan edilmiştir.
Ölmeden önce ve öldükten sonra adını korumak için görülmüş tüm mahkeme kayıtları bugün Fransa Milli Kütüphanesi'nde saklanmaktadır. Yaşadığı tarihteki diğer kişiler ile kıyaslandığında, hakkında en çok şey bilinen kişilerden biridir. Jan Dark bugün Fransa'nın en önemli azizelerinden ve kutsal ikonlarındandır. Haya ... DevamıJeanne d'Arc Kimdir?
Yüzyıl Savaşları boyunca İngiltere'ye karşı ülkesi Fransa'ya memleketi Lorraine'deki cephelerden başlayarak manevi anlamda büyük destek olan ve sonradan ünü Fransa'nın dört bir yanına yayılmış bir Fransız Katolik azizesidir.
12 yaşındayken St. Catherine, St. Margearet ve St. Micheal'in ruhları ile önsezi yoluyla iletişime geçmeye başladığı söylenir. Savaşlarda Fransız ordusuna katılmış ve İngilizlere karşı savaşmıştır. Daha sonra onu esir alan İngilizler onun erkek giysileri giyip savaşan ve gaipten sesler duyan bir kafir olduğunu öne sürerek onu henüz 19 yaşındayken yakarak öldürme kararı almışlardır. Ölümünden beş yüzyıl sonra azize ilan edilmiştir.
Ölmeden önce ve öldükten sonra adını korumak için görülmüş tüm mahkeme kayıtları bugün Fransa Milli Kütüphanesi'nde saklanmaktadır. Yaşadığı tarihteki diğer kişiler ile kıyaslandığında, hakkında en çok şey bilinen kişilerden biridir. Jan Dark bugün Fransa'nın en önemli azizelerinden ve kutsal ikonlarındandır. Hayatı edebiyatta ve sinemada yoğun şekilde konu edilmiştir.(wikipedia)
Ay'a Seyahat filmine yorum yazdı:
Aya Seyahat (Fransızca: Le Voyage dans la lune) 1902 Fransız yapımı siyah-beyaz sessiz bilim kurgu filmidir. Film orijinallerine sıkı sıkıya bağlı kalınmadan, zamanının iki popüler romanından uyarlanmıştır: Jules Verne’nin yazdığı Dünyadan Aya ve H. G. Wells’in yazdığı Aydaki İlk İnsanlar .
Filmin senaryosu, kardeşi Gaston’un yardımlarıyla Georges Melies tarafından yazılmış ve film yine Georges Melies tarafından yönetilmiştir. Film saniyede 16 kare hızında oynatıldığında 14 dakika sürmektedir.
Aya Seyahat ilk gösterildiği yıllarda çok popüler olmuştur ve Melies’in çektiği yüzlerce fantezi filmi arasında en iyi bilinen filmdir. Film, aynı zamanda birçok kişi tarafından sinema tarihinde yenilikçi animasyon ve özel efekt kullanan ilk film ve sinema tarihinin ilk bilim kurgu filmi olarak kabul edilmektedir .
Özellikle radyo-tv-sinema gibi bölümlerde okuyan, okumak isteyen arkadaşlar kaçırmasın
Grev filmine yorum yazdı:
sergei m eisenstein'in 1924 yapımı ilk uzun metraj filmi. yönetmenin uzun süre çarpıcı kurgu tekniğini inceledikten sonra teori sağlamlaştırmak için çektiği filmlerin ilkidir. bireysel anlatım yerine toplumun ana kahraman olmasını savunan 'eisenstein kurgu kuramı' da bu filmle hayat bulup, bu konuda tarihte bir ilke imza atmıştır.
"Örgüt, işçi sınıfının her şeyidir. Kitle örgütleri olmaksızın, proletarya bir hiçtir. Örgütlenme, eylem birliğidir; akıllı müdahaledir." (Lenin, 1907)
Filmin giriş vakayinamesiydi bu sözler. Bir 'Sessiz Sinema' örneğidir Stachka (Grev) ve Sergei Eisenstein'ın da filmografisindeki ilk uzun metrajlı çalışmayı oluşturur.
Çarlık döneminde geçen ve propogatif bir çalışma olan filmimiz, greve giden fabrika işçileri ila maruz kaldıkları olaylar özelinden; mevcut rejimin halk karşıtı, mezalim, despot yüzünü açıkça (ve fazla ajitatif/sert şekilde) gözler önüne serme amacı taşır. Tabii asıl gaye emekçi kitleyi ve halkı sinema kanalıyla uyandırmak, bilinçlendirmek.
... Devamısergei m eisenstein'in 1924 yapımı ilk uzun metraj filmi. yönetmenin uzun süre çarpıcı kurgu tekniğini inceledikten sonra teori sağlamlaştırmak için çektiği filmlerin ilkidir. bireysel anlatım yerine toplumun ana kahraman olmasını savunan 'eisenstein kurgu kuramı' da bu filmle hayat bulup, bu konuda tarihte bir ilke imza atmıştır.
"Örgüt, işçi sınıfının her şeyidir. Kitle örgütleri olmaksızın, proletarya bir hiçtir. Örgütlenme, eylem birliğidir; akıllı müdahaledir." (Lenin, 1907)
Filmin giriş vakayinamesiydi bu sözler. Bir 'Sessiz Sinema' örneğidir Stachka (Grev) ve Sergei Eisenstein'ın da filmografisindeki ilk uzun metrajlı çalışmayı oluşturur.
Çarlık döneminde geçen ve propogatif bir çalışma olan filmimiz, greve giden fabrika işçileri ila maruz kaldıkları olaylar özelinden; mevcut rejimin halk karşıtı, mezalim, despot yüzünü açıkça (ve fazla ajitatif/sert şekilde) gözler önüne serme amacı taşır. Tabii asıl gaye emekçi kitleyi ve halkı sinema kanalıyla uyandırmak, bilinçlendirmek.
Grev hakkı, Sanayi Devrimi sonrası proletaryanın edinimlerinden bir tanesi olup, nice canlara mal olan uzun ve çetin savaşımlar sonucu 'kazanılmıştır'.
Kanatlar filmine yorum yazdı:
Sinema tarihçilerinin gerçek anlamda ilk savaş filmi olarak adlandırdıkları Wings, dev prodüksiyonu ve gerçekçi hava sahneleri ile mükemmel bir film. Hollywood'un ilk havacılık filmi olarak da adlandırılan Wings ayrıca ilk Oscar ödülünün de sahibi olmuştu.
Bu film, Oscar ödülünü kazanan tek sessiz film olma özelliğine de sahip.
Jean Renoir'ın, Paris'te yaşayan Dufour ailesinin kırda geçen bir gününe ve o günün özellikle de kızları Henriette'in hayatında bırakacağı izlere odaklandığı "Partie de Campagne", Renoir filmografisinin olasılıkla en talihsiz çalışmasıdır. Zira Guy de Maupassant'ın bir öyküsünden sinemaya uyarlanan filmin çekimlerine 1936 yılında başlanmasına rağmen, çekimler maalesef bir türlü tamamlanamaz. 1940'da Renoir'ın Fransa'yı terkedip, Amerika'ya yerleşmesinin ardından tamamlanma ihtimali de kalmaz. Bunun üzerine 194 ... Devamı
Jean Renoir'ın, Paris'te yaşayan Dufour ailesinin kırda geçen bir gününe ve o günün özellikle de kızları Henriette'in hayatında bırakacağı izlere odaklandığı "Partie de Campagne", Renoir filmografisinin olasılıkla en talihsiz çalışmasıdır. Zira Guy de Maupassant'ın bir öyküsünden sinemaya uyarlanan filmin çekimlerine 1936 yılında başlanmasına rağmen, çekimler maalesef bir türlü tamamlanamaz. 1940'da Renoir'ın Fransa'yı terkedip, Amerika'ya yerleşmesinin ardından tamamlanma ihtimali de kalmaz. Bunun üzerine 1946 yılında, Renoir halen Amerika'da iken, eldeki -süresi yaklaşık kırk dakikayı bulan- çekimler, Renoir'ın daha önceden tasarladığı şekilde kurgulanarak, filme son şekli verilir. Yine de bu haliyle bile, empresyonist sinemanın başyapıtlarından biri olarak taçlandırılmayı başaran "Partie de Campagne", şiirsel güzelliğinin yanısıra birbiri ardına sıralanmış tablo güzelliğinde sahneleriyle Renoir'ın, babasının eserlerine karşı bir saygı duruşu olarak da kabul edilebilir.