Müziği Dinleyen Kişi, Çalanla Aynı Hisse Ulaşamıyorsa, O Müzik Başarısızdır!
Böylesi büyük karakterleri anlatmak oldukça zordur. Bu film, Beethoven’in tam bir biyografisidir diyemeyiz. Ölümü ve vasiyeti ile başlayan film, geri dönüşlerle, Beethoven’in tanınmış olduğu yıllar ile ölümüne kadar olan dönemi anlatmaya çalışıyor. Anlatım, tamamen sanatı odaklı olmayıp, aşk hayatı, insanlarla ilişkileri ve sağırlığı ile hayatı nasıl yürüttüğü ile ilgili kısımlarına daha çok odaklanmış durumda. Film, bir deha olarak görülen kişilerin ne denli bir duygu karmaşası içerisinde olabileceklerini iyi yansıtmaktadır. Bir yanda sağır olduğunu halktan gizlemeye çalışırken, öte yanda müzikteki kalitesini de korumaya çalışmanın zorluğu ile karşılaşıyoruz. Bir yanda en derinlere gömmüş olduğu sevgisini bestelerine aktarırken, öte yanda bu besteleri hiç harekete geçiremeyişini görüyoruz.
Film, özellikle Beethoven’in insanlarla olan ilişkilerinde aşırı sivri dilli v... Devamı
Müziği Dinleyen Kişi, Çalanla Aynı Hisse Ulaşamıyorsa, O Müzik Başarısızdır!
Böylesi büyük karakterleri anlatmak oldukça zordur. Bu film, Beethoven’in tam bir biyografisidir diyemeyiz. Ölümü ve vasiyeti ile başlayan film, geri dönüşlerle, Beethoven’in tanınmış olduğu yıllar ile ölümüne kadar olan dönemi anlatmaya çalışıyor. Anlatım, tamamen sanatı odaklı olmayıp, aşk hayatı, insanlarla ilişkileri ve sağırlığı ile hayatı nasıl yürüttüğü ile ilgili kısımlarına daha çok odaklanmış durumda. Film, bir deha olarak görülen kişilerin ne denli bir duygu karmaşası içerisinde olabileceklerini iyi yansıtmaktadır. Bir yanda sağır olduğunu halktan gizlemeye çalışırken, öte yanda müzikteki kalitesini de korumaya çalışmanın zorluğu ile karşılaşıyoruz. Bir yanda en derinlere gömmüş olduğu sevgisini bestelerine aktarırken, öte yanda bu besteleri hiç harekete geçiremeyişini görüyoruz.
Film, özellikle Beethoven’in insanlarla olan ilişkilerinde aşırı sivri dilli ve geçimsiz biri olduğunu yansıtmakta. Gary Oldman, efsanevi oyunculuğu ile bunu oldukça başarılı yansıtmakta. Yaşlılığını oynadığı o kısacık sahnede bile sergilediği performans takdire şayan bir yapıdaydı. Film, çocuğunu bir virtüöz olarak yetiştirmeye çalıştığı sahnede, çevresindeki insanların "ona işkence ediyorsun" uyarılarına rağmen kendi metoduna devam ettiğini gösteriyor. Bu noktada, kendisinin çocukken nasıl bir eğitime ve beklentiye maruz bırakıldığını görüyoruz. Her ne kadar Beethoven’da olsa, ebeveynleri tarafından maruz kaldığı durumun tüm hayatına nasıl yansıdığını görebiliyoruz bu sahnede.
Bir kimsenin, sanat icra etmek için o sanata ne derece tutkuyla bağlı olabileceğini anlattığı sahne ise, tamamen yalnız olarak çalışma imkanına sahip olduğunu düşündüğü sahneydi. Piyano ile resmen bütünleştiği ve ay ışığı sonatının tuşlarına basmaya başlaması aslında sanatı yaptığını değil, sanatla nasıl bütünleştiğini gösteriyordu. Alışılagelmiş klasik müziğe karşı çıkması ve daha sert müzik yapma isteği çocukluk anılarında veriliyor. Hatta, ilk konserinde dört piyano telini kopardığından da söz ediliyor. Bu sahne bana, hangi yüzyılda olursanız olun alışılmışlığın dışına çıkmanın hep zor olacağını anlatmaya çalışıyor gibi geldi.
Film bittiğinde ise, Gary Oldman’ın, Leon filmindeki "sen beethoven sevmiyorsun" dediği repliği hatırlattı bana. İki filmde aynı yıl içerisinde çıktığından bu göndermenin yeri muhtemelen bu film içindi. Mutlaka izlenmesi gereken filmlerden biri olduğu kanaatindeyim. Evet, sanatsal yönüne daha da fazla değinilebilirdi ama bu haliyle bile sanatından bir çok noktaya söz edilmiş durumda.
Gary Oldman’a hayran olmamak elde değil. İzlerken, sanki beethoven oynuyormuş gibi hissediyor insan. Çeşitli zaman dilimlerine geçişler yaparak tercih edilen bir anlatım kullanılmış. Sanat hayatının başlangıcından sonuna kadar anlatmak yerine, tanınmış olduğu dönemde yaptıkları, aşk hayatı ve kendi karakteri ile ilgili bilgileri anlatmak tercih edilmiş. Bir çok yorumda olduğu gibi bende, biraz daha sanatsal yönünü, besteleri nasıl kaleme aldığı gibi unsurların işlenmesini beklerdim ama bu haliyle de film oldukça başarılı.
her ne kadar birbirlerinden ayırmak çok kolay ve doğru gözükmese de, yapıtlarından ve müzik dehasından ziyade, kişisel ilişkilerine ve aşklarına yer verildiği için beni tam anlamıyla tatmin etmemiştir. evet, gary oldman genel olarak beğendiğim bir oyuncu ve bu filmde de rolünün hakkını vermiş beethovenın tutkusunu yansıtmış ama tümel olarak baktığımda filmde eksik olan birçok nokta vardı diyebilirim. seyirci en azından 9. senfoninin yaratılma-yazılma aşamasını görmeyi bekliyor.
"copying beethoven" filmiyle birlikte beethoven üzerine izlediğim ikinci filmdi bu ve iki filmde de beethoven ingilizce konuşuyordu. ama beethoven alman bir besteciydi ?
Gary Oldman harikulade bir oyunculuk sergilemiş fakat Beethoven gibi bir dahiyi anlatmayı pek becerememişler filmde. Aşk hayatı üzerine de olsa huysuz, aksi biri gibi gösterilmesi öne fazla çıkarılmış. Bana göre o şahaserleri nasıl ortaya çıkardığı da pay almalıydı. Bu yüzden Amadeus’tan 1-2 basamak geride.
@tiamath
3 yıl önce
8 / 10
Böylesi büyük karakterleri anlatmak oldukça zordur. Bu film, Beethoven’in tam bir biyografisidir diyemeyiz. Ölümü ve vasiyeti ile başlayan film, geri dönüşlerle, Beethoven’in tanınmış olduğu yıllar ile ölümüne kadar olan dönemi anlatmaya çalışıyor. Anlatım, tamamen sanatı odaklı olmayıp, aşk hayatı, insanlarla ilişkileri ve sağırlığı ile hayatı nasıl yürüttüğü ile ilgili kısımlarına daha çok odaklanmış durumda. Film, bir deha olarak görülen kişilerin ne denli bir duygu karmaşası içerisinde olabileceklerini iyi yansıtmaktadır. Bir yanda sağır olduğunu halktan gizlemeye çalışırken, öte yanda müzikteki kalitesini de korumaya çalışmanın zorluğu ile karşılaşıyoruz. Bir yanda en derinlere gömmüş olduğu sevgisini bestelerine aktarırken, öte yanda bu besteleri hiç harekete geçiremeyişini görüyoruz.
Film, özellikle Beethoven’in insanlarla olan ilişkilerinde aşırı sivri dilli v ... Devamı
Böylesi büyük karakterleri anlatmak oldukça zordur. Bu film, Beethoven’in tam bir biyografisidir diyemeyiz. Ölümü ve vasiyeti ile başlayan film, geri dönüşlerle, Beethoven’in tanınmış olduğu yıllar ile ölümüne kadar olan dönemi anlatmaya çalışıyor. Anlatım, tamamen sanatı odaklı olmayıp, aşk hayatı, insanlarla ilişkileri ve sağırlığı ile hayatı nasıl yürüttüğü ile ilgili kısımlarına daha çok odaklanmış durumda. Film, bir deha olarak görülen kişilerin ne denli bir duygu karmaşası içerisinde olabileceklerini iyi yansıtmaktadır. Bir yanda sağır olduğunu halktan gizlemeye çalışırken, öte yanda müzikteki kalitesini de korumaya çalışmanın zorluğu ile karşılaşıyoruz. Bir yanda en derinlere gömmüş olduğu sevgisini bestelerine aktarırken, öte yanda bu besteleri hiç harekete geçiremeyişini görüyoruz.
Film, özellikle Beethoven’in insanlarla olan ilişkilerinde aşırı sivri dilli ve geçimsiz biri olduğunu yansıtmakta. Gary Oldman, efsanevi oyunculuğu ile bunu oldukça başarılı yansıtmakta. Yaşlılığını oynadığı o kısacık sahnede bile sergilediği performans takdire şayan bir yapıdaydı. Film, çocuğunu bir virtüöz olarak yetiştirmeye çalıştığı sahnede, çevresindeki insanların "ona işkence ediyorsun" uyarılarına rağmen kendi metoduna devam ettiğini gösteriyor. Bu noktada, kendisinin çocukken nasıl bir eğitime ve beklentiye maruz bırakıldığını görüyoruz. Her ne kadar Beethoven’da olsa, ebeveynleri tarafından maruz kaldığı durumun tüm hayatına nasıl yansıdığını görebiliyoruz bu sahnede.
Bir kimsenin, sanat icra etmek için o sanata ne derece tutkuyla bağlı olabileceğini anlattığı sahne ise, tamamen yalnız olarak çalışma imkanına sahip olduğunu düşündüğü sahneydi. Piyano ile resmen bütünleştiği ve ay ışığı sonatının tuşlarına basmaya başlaması aslında sanatı yaptığını değil, sanatla nasıl bütünleştiğini gösteriyordu. Alışılagelmiş klasik müziğe karşı çıkması ve daha sert müzik yapma isteği çocukluk anılarında veriliyor. Hatta, ilk konserinde dört piyano telini kopardığından da söz ediliyor. Bu sahne bana, hangi yüzyılda olursanız olun alışılmışlığın dışına çıkmanın hep zor olacağını anlatmaya çalışıyor gibi geldi.
Film bittiğinde ise, Gary Oldman’ın, Leon filmindeki "sen beethoven sevmiyorsun" dediği repliği hatırlattı bana. İki filmde aynı yıl içerisinde çıktığından bu göndermenin yeri muhtemelen bu film içindi. Mutlaka izlenmesi gereken filmlerden biri olduğu kanaatindeyim. Evet, sanatsal yönüne daha da fazla değinilebilirdi ama bu haliyle bile sanatından bir çok noktaya söz edilmiş durumda.
@tiamath
3 yıl önce
8 / 10
@sarhosatlarzama
11 yıl önce
"copying beethoven" filmiyle birlikte beethoven üzerine izlediğim ikinci filmdi bu ve iki filmde de beethoven ingilizce konuşuyordu. ama beethoven alman bir besteciydi ?
@akcura
12 yıl önce
6.2 / 10
@nerepla
12 yıl önce
8.9 / 10
Gizemini sonuna kadar koruyan sürükleyici bir hikaye. Oyunculuklar olağanüstü (özellikle G.Oldman). Müzikler zaten olması gerektiği gibi harkülade.
@drunkwiththefis
15 yıl önce
@babelfish
16 yıl önce
8.4 / 10