The Dream of a Ridiculous Man

(1992)

Son smeshnogo cheloveka

Kısa Film 20 Dk. Animasyon, Kısa Film Rusya

8

20 OY
PUAN VER
5

Imdb: 7.9 (1.224 OY)

KONUSU

Dostoyevski romanının beyaz perde uyarlaması.

YORUM YAZ

SPOILER

YENİ YORUMLAR

Tüm Yorumlar

@tiamath

4 yıl önce

7 / 10

Eğer işlemiş olduğum bu yüz karartıcı suçları, marsta yada ayda işlemiş ve sonra buraya gelmiş olsaydım, acaba yine bu vicdani azabı yaşarmıydım?

Dostoyevski okumak oldukça zordur. Çünkü anlatımında oldukça ruhsal çöküklük ve kendi üzerinde suçlayarak betimleme vardır. Burada da kitabından oldukça küçük bir kesit animasyon olarak anlatılmaya çalışılmış. suçluluğu ve doğruya ulaşımı konu alan bu kısa film ne kadar istese de ne derece dostoyevski'yi yansıtabilir bilemem ama fena olmamış diyebilirim.

@naksidil

8 yıl önce

Kocaman bir düştür yeniden çocukluğu yaşamak . Ne zaman ki çocukları terk etti insanoğlu , işte o vakit yenildi .. Yenilginin içinde düşlere tutundu bir umuttur diye :)

@princhard

12 yıl önce

Hitchcock'dan Tarkovski'ye dek, aklı başında hiçbir sanatçı, çok derin biçimde arzulamasına karşın Dostoyevski'ye bulaşmak istemedi. Bir keresinde üstat Alfred, Suç ve Ceza'yı uyarlamak istemiş, ancak eserde bütünlüğü sağlayan bileşenlerin sıkı dokunmuş örgüsü nedeniyle, filmin uzun saatler boyunca akmasının gerekliliği ve projenin doğası gereği katlanılması gereken zamansal ve maddi külfet sebebiyle gözü arkada kalarak, bu cesur girişimden caymıştı. Bahsettiğimiz ustalar kadar büyük bir sinema sanatçısı olmamasına karşın Petrov, edebi bir canavar - bir nevi Goliath ( Calut ) - olan Fyodor Mihayloviç'in, görünüşte mütevazı gözüken bir öyküsünü uyarlamak istemiş ve kesinlikle emin olunabilir ki, cahil cesaretinden kaynaklanan gözü kara motivasyondan, üretim süreci içinde binlerce kez pişman olmuştur. Nihayetinde becerdiği iş, hiç şüphesiz ki, çalışmaya başlarken üstesinden gelmeyi umduğu sanatsal kaygı ve arzuların çok ötesine geçmiş ve
... Devamı
Hitchcock'dan Tarkovski'ye dek, aklı başında hiçbir sanatçı, çok derin biçimde arzulamasına karşın Dostoyevski'ye bulaşmak istemedi. Bir keresinde üstat Alfred, Suç ve Ceza'yı uyarlamak istemiş, ancak eserde bütünlüğü sağlayan bileşenlerin sıkı dokunmuş örgüsü nedeniyle, filmin uzun saatler boyunca akmasının gerekliliği ve projenin doğası gereği katlanılması gereken zamansal ve maddi külfet sebebiyle gözü arkada kalarak, bu cesur girişimden caymıştı. Bahsettiğimiz ustalar kadar büyük bir sinema sanatçısı olmamasına karşın Petrov, edebi bir canavar - bir nevi Goliath ( Calut ) - olan Fyodor Mihayloviç'in, görünüşte mütevazı gözüken bir öyküsünü uyarlamak istemiş ve kesinlikle emin olunabilir ki, cahil cesaretinden kaynaklanan gözü kara motivasyondan, üretim süreci içinde binlerce kez pişman olmuştur. Nihayetinde becerdiği iş, hiç şüphesiz ki, çalışmaya başlarken üstesinden gelmeyi umduğu sanatsal kaygı ve arzuların çok ötesine geçmiş ve asıl hikayenin devindiği Metafizik Düzlemin kapılarını aralayarak izleyicilerine daha önce çok ender tanık oldukları bir Estetik Tatmin ve Doyumu duyumsatmayı başarmıştır.
S

@shutterbugiconi

12 yıl önce

8.5 / 10

Gülünç Bir Adamın Düşü

Hep söylemişimdir. Nitelikli çeviri denince, ülkemizde işini doğru düzgün yapan yayınevi sayısı belki de bir elin parmaklarını geçmez. Birçok yayınevi eserleri özgün dilinden çevirdiği halde eserlerin özünü bozacak şekilde, kimi sözcük oyunlarıyla eserleri kısaltır, kimileri eseri özgün dilinden değil bir başka dilden-çoğunlukla İngilizceden-çevirirken canım eserleri pejmürde birer taklide dönüştürür. Hatta kimi dünya klasiği çevirilerinde karakterler hidayete ererek birer Müslüman gibi konuşup, saf bir mümin gibi yaşarlar. Bazılarında bu oynamalar yalnızca kitabın satır aralarına değil, doğrudan kapağına yerleştirilir. Mesela Timaş yayınevi 500 küsur sayfaya indirdiği Sefiller in kapağında Victor Hugonun düpedüz Müslüman olduğunu iddia eder. Popüler çağdaş eserlerin zamanla marketlerde indirim kutularına düşmesini anlıyorum ama edebiyat tarihine damgasını vurmuş eserlerin
... Devamı
Gülünç Bir Adamın Düşü

Hep söylemişimdir. Nitelikli çeviri denince, ülkemizde işini doğru düzgün yapan yayınevi sayısı belki de bir elin parmaklarını geçmez. Birçok yayınevi eserleri özgün dilinden çevirdiği halde eserlerin özünü bozacak şekilde, kimi sözcük oyunlarıyla eserleri kısaltır, kimileri eseri özgün dilinden değil bir başka dilden-çoğunlukla İngilizceden-çevirirken canım eserleri pejmürde birer taklide dönüştürür. Hatta kimi dünya klasiği çevirilerinde karakterler hidayete ererek birer Müslüman gibi konuşup, saf bir mümin gibi yaşarlar. Bazılarında bu oynamalar yalnızca kitabın satır aralarına değil, doğrudan kapağına yerleştirilir. Mesela Timaş yayınevi 500 küsur sayfaya indirdiği Sefiller in kapağında Victor Hugonun düpedüz Müslüman olduğunu iddia eder. Popüler çağdaş eserlerin zamanla marketlerde indirim kutularına düşmesini anlıyorum ama edebiyat tarihine damgasını vurmuş eserlerin isimsiz, ne idüğü belirsiz yayınevleri tarafından piyasaya sürülüp çok komik fiyatlarla satıldığını ve Türk okurunun hiç düşünmeden bunlara rağbet ettiğini, bu kitapların okulların yoksun, yetersiz kütüphanelerini süslediğini ve yarışmalarda derece alan genç yazarlara armağan edildiğini gördükçe içim cız ediyor...

Her gördüğüm okura şunu tavsiye ederim:" Bir eser orijinal dilinden çevrilir. Çeviriden çeviri yapılmaz arkadaş." İşini iyi yapan bir yayınevi klasik bir eseri önsöz-süz bırakmadığı gibi kitabın çevirmenini de kısaca mutlaka tanıtır. Nitelikli bir yayınevinin bastığı kitaplarda sayfa atlama, sözcükleri yanlış yazma ve yazım kurallarına uymama gibi hatalar olmaz. Oluyorsa şayet, bu söz konusu yayınevinin işini ciddiyetle yapmadığını gösterir.

Aleksandr Petrov'un bir Dostoyevski öyküsünden aynı adla uyarladığı "Gülünç Bir Adamın Düşü" nü izlemeden önce öyküyü okumam lazımdı. Sosyal Yayınları'nın Timsah üst başlığıyla yayınladığı kitapta Dostoyevski'nin Timsah, Gülünç Bir Adamın Düşü ve Uysal Bir Ruh adlı öyküleri yer alıyor. Kitabı çevirenler Deniz Canefe ve Diren Yardımlı. Topu topu üç öyküyü neden iki kişinin çevirdiğini anlamadım ama çevirmenler hakkında kitabın önyüzünde en ufak bir bilgi de yok. Çeviriyi hangi dilden yaptıkları da zaten yazmıyor. Öykülerin hemen başında hikayelerin ne üzerine kurulduğunu yazmaya zahmet etmişler Allah'tan ancak daha ilk hikayenin ilk sayfasında meslektaş ın meslekdaş diye yazıldığını görünce böylesine güzelim bir hikayeden böylesi bir hata yüzünden soğumamak için yoğunlaşmam gerekti doğrusu. Sonrasında yer alan ilk cümleden bu çevirinin ya çok kötü bir çeviri ya da İngilizce den yapılan bir çeviri olduğunu düşündüm diyebilirim. İlk sayfada geçen Arcade kelimesinin aynen çeviride yer alması böyle düşünmeme neden olan birinci etkendi aslında.

Benimle aynı bölümde çalışan meslekdaşım ve aynı zamanda söylenenlere göre uzak bir akrabam olan kültürlü dostum Ivan Matveitchin eşi Elena Ivanovna Arcadede belirli bir ücret karşılığı gösterime sunulan Bu cümlede geçen 'Arcade' pasaj demek. Seslekitap'tan dinleme fırsatına eriştiğim Mehmet Özgülün Timsah çevirisinde ise kültürlü yerine "değerli" sözcüğü tercih edilmiş. Size sürekli olarak değerli dostum yerine kültürlü dostum diye hitap eden bir arkadaşınızın olduğunu bir düşünsenize. Daha buna benzer birçok örnek verebilirim ama esas konumuz filme dönmek istiyorum ve bir animasyon söz konusuyken uyarlandığı kitaptan neden ısrarla söz ediyorum izah edeyim.

Aleksandr Petrov kendine özgü tekniği olan bir animasyoncu. Kullandığı animasyon tekniğini markalaştıran bu güne kadar yaptığı bütün animasyonlarıyla irili ufaklı ödüller alan bir sanatçı. 80. Akademi Ödüllerinde Aşkım adlı animasyonuyla en iyi kısa animasyon dalında Oscara layık görülmüş eşsiz bir sanatçı. Öğrendiğim kadarıyla kendine özel cam üzerine pastel animasyon tekniğinde cam üzerine çizdiği binlerce kareyi parmaklarıyla pastel yağlı boya ile boyuyormuş.

Tekniğinde aynı sahneleri tekrar tekrar çizmeden, yağlı boyanın kapatılabilmesinden faydalanıp sadece hareketi çiziyormuş. Yeterince dikkat edildiğinde hareketli bir sahnede bir önceki karenin izleri solgun bir şekilde de olsa fark edilebiliyormuş. Petrovun çizimleri her ne kadar gerçekçi olsa da anlattıkları zaman zaman son derece soyutlaşabilir. Karakterlerinin iç dünyasını, hayallerini, monologlarını ve rüyalarını resmeden bir ressam düşünün. Kulağa hayli soyut gelebiliyor değil mi? İşte Petrov böyle bir sanatçı Onun tam olarak ne anlatmak istediğini anlamak uyarladığı eserlerin aslını okumadan bence çok da olası değil. Son smeshnogo cheloveka (Gülün Bir Adamın Düşü) yı çok beğendim. Petrov Dostoyevskinin öyküsünde betimlediği, hayal ve gerçeğin iki eş evren haline geldiği dünyayı enfes resmediyor. Animasyonun her hangi bir noktasında filmi durdurduğunuzda karşınıza çıkan görüntüde, öyküyü okurken zihninizde canlandırdığınız dünyayı anımsamamak mümkün değil doğrusu. Öyküyü okuyan birisi Petrovun metne son derece sadık kaldığını görecektir ama ne olursa olsun animasyonu bütünüyle yorumlamak izleyicinin elinde.

Dostoyevskinin betimlediği ütopik dünyada insanlar kendileri kadar başkalarını da seviyor, tek bir tapınakları olmadığı halde içlerinde hiç sönmeyen evrenle birlik duygusuna sahip, kıskançlık ve şehvete sahip değiller. Kainatla böylesine bütünleşmiş insanların hayali Dostoyevskiden önce anlatıldı ama bu öyküyü farklı kılan Dostoyevskinin anlatımı ve Petrovun eşsiz sanatı. Lakin kötü çevrilmiş bir altyazı bu animasyondan keyif almanızı nasıl engelleyecekse, kötü bir çeviri de öyküden keyif almanıza öyle engel olacaktır. Hikayenin en can alıcı yerlerinden birini aşağıya alıntılıyorum. Birincisi benim okuduğum çeviri, ikincisi kitabın İngilizce çevirisinden, üçüncüsü de Mehmet Özgülün seslekitaptan dinlediğim çevirisinden.

Ah belki de her şey masumca başlamıştı, bir çeşit jestle, bir cilve, şehvetli ufak bir oyunla belki de gerçekten bir mikropla başladı hepsi ama yalancılık mikrobu yüreklerine yol aldı ve hoşlarına gitti. Ardından tenselliğe geçiş yapıldı, tensellik kıskançlığı doğurdu, kıskançlık gaddarlığı Ah bilmiyorum, anımsamıyorum; ama çok geçmeden ilk kan da aktı. Hayrete düştüler, korktular ve dağılıp bölünmeye başladılar. Birlikler oluşturdular, ama birbirlerine karşı birliklerdi bunlar. Bunu sitemler, azarlamalar izledi. Utançla tanıştılar, utanç da onları erdeme ulaştırdı. Onur kavramı gün ışığına çıktı ve her birlik kendi bayrağını dalgalandırmaya başladı. Hayvanlara işkence etmeye başladılar, hayvanlar, hayvanlar da onlardan kaçarak ormana çekildi ve onlara düşman kesildiler. Ayrılık için, yalıtım için, bireysellik için, benim-senin için çabalamaya başladılar, değişik diller konuşmaya başladılar. Hüzünle tanıştılar ve hüznü sevdiler; acıya susadılar ve gerçeğin ancak acı yoluyla elde edilebileceğini söylediler. Ardından bilim doğdu. Ruhları kötüleştikçe kardeşlikten, insancılıktan söz açmaya başladılar ve bu düşünceleri anladılar. Suçlu oldukça tüzeyi yarattılar ve onu izleyebilmek için koskoca kanunnameler hazırladılar ve işi güvence altına almak için giyotinler kurdular. (Çeviren: Diren Yardımlı-Sosyal Yayınlar)

They learnt to lie, grew fond of lying, and discovered the charm of falsehood. Oh, at first perhaps it began innocently, with a jest, coquetry, with amorous play, perhaps indeed with a germ, but that germ of falsity made its way into their hearts and pleased them. Then sensuality was soon begotten,sensuality begot jealousy, jealousy - cruelty . . . Oh, I don't know, I don't remember; but soon, very soon the first blood was shed. They marvelled and were horrified, and began to be split up and divided. They formed into unions, but it was against one another. Reproaches, upbraidings followed.

They came to know shame, and shame brought them to virtue. The conception of honour sprang up, and every union began waving its flags. They began torturing animals, and the animals withdrew from them into the forests and became hostile to them. They began to struggle for separation, for isolation, for individuality, for mine and thine. They began to talk in different languages. They became acquainted with sorrow and loved sorrow; they thirsted for suffering, and said that truth could only be attained through suffering. Then science appeared. As they became wicked they began talking of brotherhood and humanitarianism, and understood those ideas. As they became criminal, they invented justice and drew up whole legal codes in order to observe it, and to ensure their being kept, set up a guillotine. (Translated by Constance Garnett.)

...Günah işlemeye önce şakalarla, oynaşmalarla; aşk oyunlarıyla başladılar... Adeta hızla yayılan atom molekülleri gibi günah kalplerinin, benliklerinin derinliklerine kadar işledi.Yalan, şehveti; şehvet, kıskançlığı; kıskançlık ise, kötülüğü tetikledi... Ve ilk kan döküldü. Kan, beraberinde korkuyu getirdi. Dağılmaya ve kutuplaşmaya başladılar. Kutuplaşma, karşılıklı itirafları ve suçlamaları doğurdu. Utanma duygusunu tattılar, utanmayı iffet sandılar. Şanı ve şöhreti keşfettiler. Her toplum kendine, onu bir diğerinden üstün kılan ve onu diğerlerinden ayrıştıran simgeler buldu. Doğaya ve canlılara saldırdılar. Hayvanlar onları terk ettiler, uzaklara kaçıp dağlara, ormanların derinliklerine saklandılar. Birbirleriyle ve de doğayla düşman oldular. Kah ayrılmak için, kah birleşmek için; onun için, bunun için birbirleriyle kıyasıya dövüştüler. Savaştıkça birbirlerinden daha çok koptular. Dilleri, töreleri başkalaştı; birbirlerini anlamaz oldular. Kederi öğrendiler, fakat kederlenmeyi ve acı çekmeyi lütuf saydılar... Hakikate ulaşmanın ancak ve ancak acı çekmekle mümkün olabileceğini düşündüler. Önce hastalığı, ardından tedavisini buldular. Önce düşmanlığı yarattılar, ardından kardeşliğin ve insani değerlerin iyi birer savunucusu oldular. Suç, beraberinde adaleti ve yasaları getirdi; Adalet ise, giyotini..." (Gülünç Bir Adamın Düşü adlı öyküden-Çeviren: Mehmet Özgül)

Eserin Rusca aslını görmesek bile, Rusşa bilmesek de sizce hangisi aslından çevrilmiş gibi duruyor?

Naçiz önerim, bu muhteşem animasyonu izlemeden önce öyküyü nitelikli bir çeviriden okumanız olacak.
W

@wecandoeverythi

13 yıl önce

8.5 / 10

Anlatım,çizim,konu,karakter hepsi mükemmeldi. Bütün olarak çok şıktı.

Rüya..rüya nedir?

Hayatımız da bir rüya değil mi?

Ve diyelim ki öyle.

Ancak sizin yücelttiğiniz bu yaşamı... Ben intiharımla söndürmek istedim.

Ama gördüğüm rüya... bana büyük,yeni ve taze bir yaşamı müjdeledi.
SPOILER

The Dream of a Ridiculous Man filmine Benzer Film ekliyorsun.

Arama Sonuçları

The Dream of a Ridiculous Man filmini Kategorize ediyorsun.

Bu filmi aşağıdaki seçenekleri işaretleyerek kategorize edebilirsin.

Arama Sonuçları

The Dream of a Ridiculous Man filmine Konu ekliyorsun.

Arama Sonuçları

FİLM İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL