F
10 yıl önce
Yıldızlararası filmine yorum yazdı:
Geçmişin İzleri filmine yorum yazdı:
Ne acı, ne vicdan azabı, ne affetmek, ne de intikam duygularının etkili, derin bir anlatımı var. hoş bu filmlerden derinlik falan beklemek de hata da, yine de insan hazır konu açılmışken üzerinde düşünülecek bir şey çıksın istiyor.
Tek bir açıdan bakılmış, romantize edilmiş, duygu sömürüsüne odaklanılmış....
Mahpeyker - Kösem Sultan filmine yorum yazdı:
Gerçekten muazzam şeyler çıkartılabilecek tarihsel bir malzemeden çok kötü bir kurguyla karman çorman bir şey çıkmış. Her ne kadar tarih bilgim kıt olsa da tarihsel bazı yanlışlıklar göze çarpıyor, Kösem Sultanın saraya girmeden önce müslüman bir Türk olması gibi. Kurguda neye odaklanılacağına bir türlü karar verilememiş. Tarihsel karakterler ve olaylar öyle hızlı görünüp kayboluyorlar ki kim olduklarını, ne olduğunu kaçırıyorsunuz. Böyle olunca da çok etkili olabilecek sahneler çarçur olup gidiyor. Bence sahnelerin hızlandırılma ve yavaşlatılma ayarı bozuk. Kösem'in öldürülüşü bile etkili değil.
Aklım Karıştı filmine yorum yazdı:
1999 yapımı bir film nasıl hala modernist bir söylemi gözümüze sokup delilik, akıllılık hakkında bir şey söylediğini iddia edebilir? Eski teraneler dışında deliler ile akıllılar, içerdekiler ile dışarıdakiler hakkında söylenecek bir şey yok mudur gerçekten? Ki bu dünyadan kafayı modernist söylemlerin yıkımına adamış, deliliğin tarihi falan gibilerinden kitaplar yazmış Foucault gibi adamlar geçip gitmiş olmasına rağmen.
Ama ben artık ne söyleyeyim ki, bence havlayankuzu'nun yorumu zaten yeterli. Akıllı ol, her önüne gelenle yatma, aileni deliliklerinle küçük düşürme, üniversiteye git, sisteme uy ve akıl hastanelerine düşme, düştüysen hemen kalk, tedavini paşa paşa ol, elektro şokunu ye, şükran gününde kurban bayramında evine dön ve içeride kalanlar acı acı bak, onlara akıl ver.
Doğrusu çok hafif, eğlenceli, komedi, dizi dizi klişeşer içeren şu umut ışığım filmi bile kat be kat içerdekiler ve dışardakiler mevzusunu deşip kafa yapabiliyor.
off delirttiniz gene insanı!!
Aşkın Peşinde filmine yorum yazdı:
Nasıl oyuncular bu kadar iyiken bir filmde oyunculuk olmaz? Nasıl bir aşk hikayesi bu kadar yüzeysel anlatılabilir, nasıl kişilikler bu kadar çiğ ve yüzeysel bırakılabilir? Özel bir tebriği hakediyor bence bu film...
Çatı Katı filmine yorum yazdı:
Bir sürü dolambaç yaratılmaya çalışılsa da sanırım alt metinde işleyen erkek zihnini dikkate alınca katil sürpriz olmuyor: Kim karısını aldatmak istediği halde bunu yapmayı beceremiyorsa aldatan erkekleri kıskanır. Daha zekice bir şey bekliyordum oysa...
Ama kozmos ve ona özgü pek çok şey yanında şunu düşünürken buluyorsunuz kendinizi: İnsanların kendilerini yokoluşa sürüklemeleri hiç de şaşırtıcı bir şey değil, çünkü eylemlerinin ilkeleri hep kendileri ve kendileriyle ilgili şeyler oluyor; aile ya da bir başkasına duydukları aşk gibi.
Fizikçinin hilesi de bundan. Standart bir Amerikalıyı insanlık yok olmak üzereyken bile harekete geçirmek için aile bağları ya da kişisel ilişkileri güdüler diye düşünüyor, (her ama her felaket, yokoluş temalı hollywood filminde olduğu gibi) Bu sanki insan denilen canlının doğasına özgü bir şeymiş gibi. Oysa mesela Fukuşima faciasında ölümü pahasına reaktörde kalan o insanları güdüleyen ailelerini kurtarmaktan çok insanlığa karşı sorumluluk ya da onur, kahramanlık gibi tümüyle pırıltılı bir etiket için falan da olabilir. Kandırıldıklarını duyduklarında astronotların kend ... Devamı
Ama kozmos ve ona özgü pek çok şey yanında şunu düşünürken buluyorsunuz kendinizi: İnsanların kendilerini yokoluşa sürüklemeleri hiç de şaşırtıcı bir şey değil, çünkü eylemlerinin ilkeleri hep kendileri ve kendileriyle ilgili şeyler oluyor; aile ya da bir başkasına duydukları aşk gibi.
Fizikçinin hilesi de bundan. Standart bir Amerikalıyı insanlık yok olmak üzereyken bile harekete geçirmek için aile bağları ya da kişisel ilişkileri güdüler diye düşünüyor, (her ama her felaket, yokoluş temalı hollywood filminde olduğu gibi) Bu sanki insan denilen canlının doğasına özgü bir şeymiş gibi. Oysa mesela Fukuşima faciasında ölümü pahasına reaktörde kalan o insanları güdüleyen ailelerini kurtarmaktan çok insanlığa karşı sorumluluk ya da onur, kahramanlık gibi tümüyle pırıltılı bir etiket için falan da olabilir. Kandırıldıklarını duyduklarında astronotların kendilerini paralamaları; sürekli çocuğumu kurtaramadım, büyümüş fizikçi olmuş ve dünyanın yaşamaz bir yer haline geleceğini bilen Murphy kızımızın da babam beni terk etti ağlamaları sinir bozucu açıkçası. Ve elbette zaten dünya böyle insanlardan oluşuyorsa kendisini felakete sürüklemiş olması beklenir ve o felaketten kurtulursa yine gidip başkasını yaratır. Bunu da yiyeceğin tükenmek üzere olduğu, toprağın ve onun sağladığı yiyeceğe ve dolayısıyla gezegenin kendisine saygı ve sevgi gösterilmesi gerekiyorken burayı rezil ettik gidip berbat edeceğimiz başka bir gezegen bulalım da kurtulalım zihniyetinden anlıyoruz. Oysa gezegeni o hale getiren tam da egomuz çevresinde dönen bir zihin yapısı geliştirmek, gezegene ve onun canlılarına ve de toprak gibi cansızlarına, velhasıl gezegenin kendisine karşı sevgisizliğimiz. İnsanlığı aşk, sevgi kurtaracak göndermesini sevimsiz kılan tam da bu. İnsanın Platon’un Şölen’ini tavsiye edesi geliyor ki ona gelinceye kadar bir dolu şey var feyz alınacak. Yani çoook derin felsefi sorgulamalar beklemiyorum ama azcık derinlik iyi olurdu, çağdaş yaşamın dikte ettiği pragmatizme ve belirli bir insan tavrının insan doğası gibi sunmaya ilişkin bir şüphe en azından...
Bugün benim filmde hissettiğim rahatsızlığa tercüman olan bir yazı buldum, onu da buraya ekleyeyim: http://baslangicdergi.org/interstellar-bize-ne-anlatiyor-stefo-benlisoy/