Şu anki dizi mantalitesinin aksine ( aslında çoğu zamanki dizi mantalitesinin aksine) minimalist bir yaklaşımı, sadeliği tercih etmiş olan ve sonuna kadar da bu yapısını korumuş olan bir dizi. Genelde olan durum en realistik konuya sahip dizilerin bile bölüm sayıları arttıkça fantastik bir havaya bürünmeleri, gerçeklikten kopmaları. Daha saçma olanın ise kendi içinde tutarlı bir mantık, sistem, düzen veya kaos barındıran fantastik dizilerin de bir süre sonra tutarsızlıklar bütünü haline gelip olayları kendi kurdukları mantık düzleminde bile açıklamakta zorlanmaları. ( kütle çekime yenik düşen yıldızlar gibi işte, Almanya yenildi diye bu diziler de konu derinliklerini bölüm sayılarına karşı koruyamadıklarından yenik düştüler.)
Diziyle ilgili birşeyler söylenmesi gerekirse de başta oyunculukların ve Olafur Arnald’ın müziklerinin harika oluşu, bu minimal dünyada bu iki unsurun da hiç sırıtmadan doğal kalabilmesi. Tabi yanlış anlaşılmasın; abartıya kaçmayan profillerini analiz etmeye çalı... Devamı
Şu anki dizi mantalitesinin aksine ( aslında çoğu zamanki dizi mantalitesinin aksine) minimalist bir yaklaşımı, sadeliği tercih etmiş olan ve sonuna kadar da bu yapısını korumuş olan bir dizi. Genelde olan durum en realistik konuya sahip dizilerin bile bölüm sayıları arttıkça fantastik bir havaya bürünmeleri, gerçeklikten kopmaları. Daha saçma olanın ise kendi içinde tutarlı bir mantık, sistem, düzen veya kaos barındıran fantastik dizilerin de bir süre sonra tutarsızlıklar bütünü haline gelip olayları kendi kurdukları mantık düzleminde bile açıklamakta zorlanmaları. ( kütle çekime yenik düşen yıldızlar gibi işte, Almanya yenildi diye bu diziler de konu derinliklerini bölüm sayılarına karşı koruyamadıklarından yenik düştüler.)
Diziyle ilgili birşeyler söylenmesi gerekirse de başta oyunculukların ve Olafur Arnald’ın müziklerinin harika oluşu, bu minimal dünyada bu iki unsurun da hiç sırıtmadan doğal kalabilmesi. Tabi yanlış anlaşılmasın; abartıya kaçmayan profillerini analiz etmeye çalışmak bayağı zolayıcı ki bunun sebebi de gerçeklikten uzaklaşmış sanal dünyalarda delhizlere sıkışıp kalmamız. Ne kadar sade ve sakin de görünse insanın olduğu her yerde herşeyin mümkün olabileceği hakikatini de her sezon farklı suçlarla, sıradan görünen insanların ağır suçlarıyla hatırlatan, vurgulayan bir yapım.
İlk sezon gayet güzel. İkinci sezon biraz zorlama duruyor ama iyi. Üçüncü sezon farklı bir konuya geçiyor ve finali hariç yine güzel bence. Kendisini izletiyor. Bu seriye başlayacaklar için de küçük bir not : Sadece klasik bir polisiye değil. Rahibinden gazetecisine bütün kasaba sakinlerinin, iyi yazılmış karakterlerin hayatını da izleyeceksiniz. Ona göre başlamanızda fayda var. Bir not daha : Oyuncular mükemmel.
Ne şahane bir işsin sen. Her karekter için incelikli bir kişilik analizi gerektiren, olayların nedenleri ve kişilikleriyle bu kadar uyuştuğu az dizi veya film vardır. Polisiye kurgusunun gücü ve mantığıyla ilgilenmedim bile. Eksiğini aramadım. Yüksek oyunculuk ve bu kadar çok sağlam alt metin varken zaten fırsat da kalmıyor. Değişmeyen sonuç: Sinema tarihinin en iyi oyuncuları ingilizlerdir.
Yani mesela sırf polisiye gözüyle bakarsak belki biraz yavan gelebilir çünkü hikaye örgüsü 2 3 bölümde çözümlenebilirdi ama bunun dışına çıkıp kasaba halkının ilişkileri yönünden ele alırsak dram demek daha cuk oturur. Oyunculuklar zaten oldukça iyiydi, o minnoş aksanlı konuşmalar için bile izlenebilir.
Hayır mesela şeyi merak ediyorum, kokainci çocuğu ne çabuk kabullendiler :D
Broadchurch; sakin, huzurlu bir kasabada yaşanan bir cinayet sonrası insanların birbirlerine yaptıkları kötülüklerin ortaya çıkmasını anlatan bir yapım. Spoiler vermeden anlatmak imkansız: 11 yaşındaki Danny'nin katili araştırılırken kasabadaki insanların çocuklarla kurduğu ilişkilerin sağlıksızlığı, aile içi ensest ve istismar, pedofil ilişkilerin varlığı gibi bir çok mesele gün yüzüne çıkıyor: yönetmen kendi hazları için çocukları kullanan yetişkinleri anlatıyor; bunu yaparken hastalıklı, rahatsız insan portreleri çizmek yerine olağan, sıradan insanlar koyuyor gözümüzün önüne. Böyle yaparak yönetmen ve senarist pedofilleri sıradanlaştırıp olaya daha esnek bakmamızı mı istiyor? Yoksa sandığınızdan daha yaygın olabilir, demeye mi çalışıyor? Dizinin sonlarına doğru öğrenmeye başladığımız olaylar gerçekten rahatsız edici. Bu, sürekli karşımıza çıkan kasabanın sakin, huzurlu deniz, doğa görüntüleriyle tezat oluşturuyor. Bütün bu güzel görüntülerin arkasında sıradan, normal görünümlü insan... Devamı
Broadchurch; sakin, huzurlu bir kasabada yaşanan bir cinayet sonrası insanların birbirlerine yaptıkları kötülüklerin ortaya çıkmasını anlatan bir yapım. Spoiler vermeden anlatmak imkansız: 11 yaşındaki Danny'nin katili araştırılırken kasabadaki insanların çocuklarla kurduğu ilişkilerin sağlıksızlığı, aile içi ensest ve istismar, pedofil ilişkilerin varlığı gibi bir çok mesele gün yüzüne çıkıyor: yönetmen kendi hazları için çocukları kullanan yetişkinleri anlatıyor; bunu yaparken hastalıklı, rahatsız insan portreleri çizmek yerine olağan, sıradan insanlar koyuyor gözümüzün önüne. Böyle yaparak yönetmen ve senarist pedofilleri sıradanlaştırıp olaya daha esnek bakmamızı mı istiyor? Yoksa sandığınızdan daha yaygın olabilir, demeye mi çalışıyor? Dizinin sonlarına doğru öğrenmeye başladığımız olaylar gerçekten rahatsız edici. Bu, sürekli karşımıza çıkan kasabanın sakin, huzurlu deniz, doğa görüntüleriyle tezat oluşturuyor. Bütün bu güzel görüntülerin arkasında sıradan, normal görünümlü insanların kendi çocuklarını ya da başkalarının çocuklarını bu kadar kolayca harcayabildiği bir dünyayı anlatıyor Broadchurch. Bunu mümkün olabilecek en gerçekçi diyaloglar ve hikaye ile anlatıyor üstelik. Bu anlamda The Fall'un ve The Killing'in gerçekçi havasına çok yakın, belki onlarla bağları olan bir dizi Broadchurch.
Doctor Who’dan tanıdığımız David Tennant ve Olivia Colman ikilisinin döktürdüğü 8 bölümlük İngiliz polisiye dizisi. Son bolümün son dakikalarına kadar katilin kim olduğunu anlamak zor. Katil kim tarzı polisiyelerden hoşlananları oldukça tatmin edecek bir yapım.
Not: Dizi tutunca Amerikalılar kıskanıp biz de kendimize çekelim demişler ve başrolü de yine David Tennant’a vermişler. Bu sefer Amerikan aksanıyla konuşacak :) Dizinin konusunun aynı mı farklı mı olacağını henüz bilmiyoruz.
@charybdis
1 ay önce
10 / 10
@atalante
1 yıl önce
9 / 10
@ksantippe
3 yıl önce
@no_one
3 yıl önce
Diziyle ilgili birşeyler söylenmesi gerekirse de başta oyunculukların ve Olafur Arnald’ın müziklerinin harika oluşu, bu minimal dünyada bu iki unsurun da hiç sırıtmadan doğal kalabilmesi. Tabi yanlış anlaşılmasın; abartıya kaçmayan profillerini analiz etmeye çalı ... Devamı
Diziyle ilgili birşeyler söylenmesi gerekirse de başta oyunculukların ve Olafur Arnald’ın müziklerinin harika oluşu, bu minimal dünyada bu iki unsurun da hiç sırıtmadan doğal kalabilmesi. Tabi yanlış anlaşılmasın; abartıya kaçmayan profillerini analiz etmeye çalışmak bayağı zolayıcı ki bunun sebebi de gerçeklikten uzaklaşmış sanal dünyalarda delhizlere sıkışıp kalmamız. Ne kadar sade ve sakin de görünse insanın olduğu her yerde herşeyin mümkün olabileceği hakikatini de her sezon farklı suçlarla, sıradan görünen insanların ağır suçlarıyla hatırlatan, vurgulayan bir yapım.
@kayacanism
4 yıl önce
8.5 / 10
@philocine
4 yıl önce
8 / 10
@mamcici
6 yıl önce
@nnurs
7 yıl önce
Hayır mesela şeyi merak ediyorum, kokainci çocuğu ne çabuk kabullendiler :D
@parfenrogojin
9 yıl önce
@bigamist
10 yıl önce
8.5 / 10
Not: Dizi tutunca Amerikalılar kıskanıp biz de kendimize çekelim demişler ve başrolü de yine David Tennant’a vermişler. Bu sefer Amerikan aksanıyla konuşacak :) Dizinin konusunun aynı mı farklı mı olacağını henüz bilmiyoruz.