Gaspard'ın zamansız ölümüyle şimdi daha da hüzünlü ve gerçekçi bir film haline geldi.
"Peki onlara öleceğimi söylediğimde ne yapacaklar? Gideceğimi ve bir daha geri dönmeyeceğimi söylediğim zaman... Sonsuza kadar. Sonsuza kadar anılarında kalacağım. Ya sonra ne olacak? Tahmin edilemez. Yine de... alt tarafı bir aile yemeği. Dünyanın sonu değil."
Benim filmden anladığım, eleman aids ve ailesine söylemek için onüç yıl sonra geri dönüyor. Fakat sözlerin sürekli havada kalması, aile fertleri arasındaki kopukluk bir türlü buna fırsat vermiyor. Cannes kazanmasının sebebi, filmin içinde sanırım hiç aids kelimesi geçmiyor ve bunu şu ipuçlarıyla anlıyoruz;
-Banyodaki telefon konuşması
-Yanlış anlayıp gerildiği, gelinin "Ne kadar vaktin var?" sorusu.
-Uzun saçlı erkek arkadaşının kanserden ölmesi (ki bence aids yüzünden ölüyor) elleri titreyerek sigara içmesine bakılırsa, hem korku hem gerginlik fena halde onu etkiliyor.
-Filmin sonunda ölen kuş.
NBC’nin Kış uykusu filmi gibi, konuşmalar kimi zaman öyle gerici, sert ve ilgi çekici oluyor ki, film sonuna kadar merakla seyrediliyor.
Fakat bazen hareketlerin uzatılması, "o an" algısını sündürmek sıkıcı olabiliyor.
Bence güzel filmdi. Tavsiye ederim. Sinema öğrencisi olarak, yakın planların gücünü fark ettim. Bir şeyler öğrenebilirsiniz sizler de.
bir konuda hemfikiriz. ölümün hayattaki en gerçek ve en doğal şey olduğu. bu fikir xavier dolan tarafından ise aynı ölüm gibi işlenmiş. gerçek, doğal ve sade. bu fikre muazzam oyuncular, güzel renkler ve güzel müzikler eşlik etmiş. bir yönetmen filmi olduğu tabii ki müziklerden, renklerden ve "gay sahnesinden" anlaşılıyor. herkes sonda ki kuş metaforunu ön planda tutmuş fakat bence bu o kadar etkileyici olmamalı xavier kalibresinde bir yönetmen için. bakışlar harika, diyaloglar eh işteydi. genel olarak söylenebilecek şey, xavier'in sinema dili gelişiyor fakat karakterlerin dili hala aynı.
Ayrılıklar bir nevi ölüm gibidir aslında. Herbirinin farklı telden çaldığı, tansiyonu yapay biçimde yükselen diyaloglar silsilesi içinde farklılık, kopukluk iyi yansıtılmış belki ama keşke söylenen şeylerin içeriği de daha dolu olsaydı bizim de daha çok şey düşünme şansımız olurdu böylece. Film bittiğinde onca yoğun konuşmadan hemen hiçbir şey kalmamış olacak aklımızda.
Oyunculuk adına dinlenilmediği için konuşamamanın acısını yüzünde çok iyi yansıtmış Louise’i oynayan Gaspard Ulliel. Nedenlere değil sonuçlara odaklanmış olduğu için zayıf bir film....60/100
@merodesidero
2 yıl önce
"Peki onlara öleceğimi söylediğimde ne yapacaklar? Gideceğimi ve bir daha geri dönmeyeceğimi söylediğim zaman... Sonsuza kadar. Sonsuza kadar anılarında kalacağım. Ya sonra ne olacak? Tahmin edilemez. Yine de... alt tarafı bir aile yemeği. Dünyanın sonu değil."
@sapandayumurta
3 yıl önce
@mimozafm
3 yıl önce
9 / 10
@iamgzde
5 yıl önce
@aylakmadame
6 yıl önce
@ferhangi_sey
7 yıl önce
-Banyodaki telefon konuşması
-Yanlış anlayıp gerildiği, gelinin "Ne kadar vaktin var?" sorusu.
-Uzun saçlı erkek arkadaşının kanserden ölmesi (ki bence aids yüzünden ölüyor) elleri titreyerek sigara içmesine bakılırsa, hem korku hem gerginlik fena halde onu etkiliyor.
-Filmin sonunda ölen kuş.
NBC’nin Kış uykusu filmi gibi, konuşmalar kimi zaman öyle gerici, sert ve ilgi çekici oluyor ki, film sonuna kadar merakla seyrediliyor.
Fakat bazen hareketlerin uzatılması, "o an" algısını sündürmek sıkıcı olabiliyor.
Bence güzel filmdi. Tavsiye ederim. Sinema öğrencisi olarak, yakın planların gücünü fark ettim. Bir şeyler öğrenebilirsiniz sizler de.
@monika
7 yıl önce
@wersolame
7 yıl önce
Yönetmenin kesinlikle en iyi filmi değil ki bence ZAten çok iyi bir yönetmen değil lakin insanı bir duygu harbine soktuğu kesin bu filmin.
İzleyin
@poeticnorth
7 yıl önce
@poormf
7 yıl önce
6 / 10
Her ayrılık bir vurgun değmeyin yaşlarıma.......
...
Ayrılıklar bir nevi ölüm gibidir aslında. Herbirinin farklı telden çaldığı, tansiyonu yapay biçimde yükselen diyaloglar silsilesi içinde farklılık, kopukluk iyi yansıtılmış belki ama keşke söylenen şeylerin içeriği de daha dolu olsaydı bizim de daha çok şey düşünme şansımız olurdu böylece. Film bittiğinde onca yoğun konuşmadan hemen hiçbir şey kalmamış olacak aklımızda.
Oyunculuk adına dinlenilmediği için konuşamamanın acısını yüzünde çok iyi yansıtmış Louise’i oynayan Gaspard Ulliel. Nedenlere değil sonuçlara odaklanmış olduğu için zayıf bir film....60/100