Her ne kadar müthiş bir son ve anlama sahip olsa da özellikle setlerdeki bazı diyaloglardaki anlamsızlıklar benim filmi bu seviyede beğenmeme engel oldu diyebilirim. Yada belkide beyaz balon, nema-yı nazdik filmlerindeki gibi birşey bekledim yönetmenden ve böyle farklı bir deneyim sunmuş olmasına ısınamadım.
Film kısa süresine rağmen içerdiği öğelere oldukça anlam yüklemiş bir film. Bir polisin yirmi yıl kadar önce açılamadığı sevdiği ile ilgili sahneyi canlandırmaya çalışırken aynı hisleri ve yılları yaşaması, sanki zamanda geri gidip insanlığın geleceği buna bağlıymışçasına aynı sahneyi tekrarlamaya çalışıyor olması oldukça anlamlıydı. Kapanıştaki mesaj yerinde oturmakla birlikte, filmde daha çok beğendiğim nokta "tüm insanlığı kurtarmak" temalı çocuğun sahneleri oldu.
İran sinemasından Memento ayarında bir film. Kısa süreli bir film olmasına rağmen üzerinde düşünmeniz gereken onlarca nokta var. Ufak detayları kavramak için filmi bir defa dikkatli bir şekilde izledikten sonra bu film üzerine yazılmış metinleri gözden geçirmelisiniz. Bu aşamayı tamamladıktan sonra filmi ikinci defa izlerseniz yönetmene, oyunculara ve senaryoya olan saygınız artacaktır. 7,5/10
Güzel mesajlar içeren ancak diğer İran yapımlarına göre oldukça sönük kalmış bir yapım. Ya da ben çok büyük beklenti içine girdiğim için aradım tadı filmde bulamadım.
Belli bir kesime gönderme yapmadan bu filmden nasıl bahsedilir kestiremiyorum. Ben devrimci diyecem, siz artık oraya ne uygun görürseniz öyle kabul edin. Aslında, filmi seyretmeyen birine kalkıp olay örgüsünü anlatmak hem filme ayıp hem de seyirci namzetine , içinden bikaç bişey anlatırsam seyirci kazandırabileceğimi düşünerek bu şekilde kabahatimi örteceğimi sanıyorum. Öncelikle spoiler okumaktan hazetmeyenler şu an okumayı bıraksın çünkü hevesle başladığım film yazıcısı işinde- bu da benim tabirim- henüz çaylakken , filmin sonunu söyleyen itici tip olup kendi ipimi çekmek istemiyorum. (evet, finali anlatıcam)
Mohsen Makhmalbaf, sinema içinde sinemayla ilk dakikalarda kafaları epeyce karıştırmış olsa da, ruhsuz başlayan bu film ileride pespembe bir hal alıyor. Yıllar önceden bir hukuklarının olduğunu anladığımız bir polis memuru, filmlerinden birinde oynamak üzere geliyor ve herşey bundan sonra b... Devamı
Mohsen Makhmalbaf Abimizden Devrimcilere Selam
Belli bir kesime gönderme yapmadan bu filmden nasıl bahsedilir kestiremiyorum. Ben devrimci diyecem, siz artık oraya ne uygun görürseniz öyle kabul edin. Aslında, filmi seyretmeyen birine kalkıp olay örgüsünü anlatmak hem filme ayıp hem de seyirci namzetine , içinden bikaç bişey anlatırsam seyirci kazandırabileceğimi düşünerek bu şekilde kabahatimi örteceğimi sanıyorum. Öncelikle spoiler okumaktan hazetmeyenler şu an okumayı bıraksın çünkü hevesle başladığım film yazıcısı işinde- bu da benim tabirim- henüz çaylakken , filmin sonunu söyleyen itici tip olup kendi ipimi çekmek istemiyorum. (evet, finali anlatıcam)
Mohsen Makhmalbaf, sinema içinde sinemayla ilk dakikalarda kafaları epeyce karıştırmış olsa da, ruhsuz başlayan bu film ileride pespembe bir hal alıyor. Yıllar önceden bir hukuklarının olduğunu anladığımız bir polis memuru, filmlerinden birinde oynamak üzere geliyor ve herşey bundan sonra başlıyor. Bir süre polisimizin gözünden bakmak gerekirse; yirmi sene evvel bi banka soygunu girişiminde yaralanıp işten ayrılıyor. İşte olayın pembe kısmı da bu yirmi sene zarfında geçiyor. Eğer o soygun olmasa, sevdiğine evlenme teklifi etmeyi planlayan polisimiz, yirmi sene boyunca onu arıyor. Mohsen Malkhmalbafa gelme nedeniyse soyguncunun ve dolayısıyla onu bıçaklayıp hayallerini suya düşüren kişinin Mohsen abimiz olması. Abimiz böyle bi insan; yirmi yıl evveli tabi. Kuzeni olan sevdiğiyle dünyayı kurtarma planları olan, sokakta gördükleri dilenci kadından etkilenip, adalet(!) adına banka soymaya kalkışan eski bir mahkum. İkisinin yolunu kesiştirense bi banka ki genelde hayra vesile olduklarına şahid olmamışızdır.
Yirmi sene sonra ikiliyi tekrar bir araya getirense bu sahneyi(soygun) filme çekme fikri. Bir adet küçük Mohsen Makhmalbaf ve bi adet de küçük polis hazır ediliyor ve herkes kendi küçüklüğünü film için eğitmeye başlıyor. Polisimizin küçük polise söylediği Sana yol göstericem çünkü her insan gençliğinden ders alır, benimse bi rol modelim yoktu. Sözü insanın gözlerinin önüne pişmanlıklarını getiriyor.
Ve tevafuğun böylesi ki küçük mohsen tıpkı aslı gibi. Verdiği kitaplardaki insanlık yararına olan cümlelerin altını çizen, sayfa aralarına çiçek koyan, tüm insanlığın annesi olmayı düşleyen bir sevdiği olan küçük Mohsen.
Çekimler ilerliyor. Küçük polis tam bi ay, elindeki çiçeği sevdiğine verip evlilik teklifi etmek için bekliyor. Yirmi sene evvel olduğu gibi. O güne dönersek; Mohsen Makhmalbaf elindeki ekmeklerin altına gizlediği bıçakla ve yanında sevdiğiyle bankaya doğru ilerliyor. Plan şu; hanım kız saati sorup meşgul ederken, Mohsen abimiz polisin silahını alacak, ekmeğin altındaki bıçak-ki hayli manidar- ise b planı. O sırada, polisimiz hergün çeşitli bahanelerle bişey sorduğu için kendisine aşık olduğunu düşündüğü kızımızı elinde çiçekle bekliyor. İşte insanı beyninden vuran da bu.
Mohsen abimiz ve sevdiği yirmi sene hapiste kaldıktan sonra devrimciliklerinden eser kalmıyor, tek değişmeyen hala çay sevmiyor olması- hay Allah, halbuki devrim bizde çay ile anılır. Polisimiz ise yirmi sene, gerçekten bihaber, saati soran kızı arıyor. Çekimlere geri gelelim, küçük Mohsenin asıl Mohsene söylediği İnsanlığı kurtarmak için başka bi yol olmalı sözü ve polisi bıçaklamaya giderken ağlamaya başlayıp elindekini yere atması kuru devrimci şiddet düşüncesinden kurtulduğunu düşünüyor. Küçük Mohsenin ağlarken elindeki ekmeği yemesiyse ekmeğe yüklenen mananın anlamsız olduğu, ekmeğin halihazırda sadece ekmek olduğu, bir takım ideolojilere alet edilmemesi gerektiği vurgulanıyor. Çekim sırasında küçük polise yol gösteren polisimizin tanımadığı bi cenazeye omuz vermesiyse insanlığın yükünü sırtlanmanın tek yolunun kan dökmek olmadığını anlatıyor.
Ve işte asıl dramımız; yirmi senedir , saati soran kızı arayan polisimiz, sevdiğinin aslında bi komplocu olduğunu çekim sırasında öğrenip yıkılıyor. Küçük polise saati sormaya gelince kızı vurmasını telkin ediyor. Hazırlıklar, provalar tamam. Asıl çekimde sıra. Polis eli silahında beklerken ona doğru, ekmeğe gizlenmiş bıçak refakatinde iki devrimci yaklaşır. Kız saati tam üç defa sorar. Polis silahına davranır ama eli titrer. Ani bir hamleyle yerdeki çiçeği kavrar, kızın ellerine, Mohsenin de bıçağa davranamayıp ekmeği uzattığı yere doğru tutar. Ekmek adına kan dökücülük(siz ekmeğe hangi anlamı yüklerseniz artık) değil sevgi kazanır.
@tiamath
2 yıl önce
5 / 10
Film kısa süresine rağmen içerdiği öğelere oldukça anlam yüklemiş bir film. Bir polisin yirmi yıl kadar önce açılamadığı sevdiği ile ilgili sahneyi canlandırmaya çalışırken aynı hisleri ve yılları yaşaması, sanki zamanda geri gidip insanlığın geleceği buna bağlıymışçasına aynı sahneyi tekrarlamaya çalışıyor olması oldukça anlamlıydı. Kapanıştaki mesaj yerinde oturmakla birlikte, filmde daha çok beğendiğim nokta "tüm insanlığı kurtarmak" temalı çocuğun sahneleri oldu.
@zett
3 yıl önce
@evrimpalabiyik
3 yıl önce
@tayla
4 yıl önce
Var.
Kim?
Allah, annem, babam, insanoğlu.
@hanimbarman
4 yıl önce
10 / 10
+ Evet.
- Nereden biliyorsun?
+ Her seferinde kitaplarımı geri verirken içine çiçek koyuyor.
- Hepsini okuyor mu?
+ Elbette okuyor.
- Sordun mu ona?
+ Önemli yerlerin altını çizdiğini görebiliyorum.
- O da insanlığı kurtarmak istiyor mu?
+ Evet.
- Nereden biliyorsun?
+ Altını çizdiği cümlelerden..
@no_education
7 yıl önce
5 / 10
@safasoysal
10 yıl önce
10 / 10
@gendi
12 yıl önce
Belli bir kesime gönderme yapmadan bu filmden nasıl bahsedilir kestiremiyorum. Ben devrimci diyecem, siz artık oraya ne uygun görürseniz öyle kabul edin. Aslında, filmi seyretmeyen birine kalkıp olay örgüsünü anlatmak hem filme ayıp hem de seyirci namzetine , içinden bikaç bişey anlatırsam seyirci kazandırabileceğimi düşünerek bu şekilde kabahatimi örteceğimi sanıyorum. Öncelikle spoiler okumaktan hazetmeyenler şu an okumayı bıraksın çünkü hevesle başladığım film yazıcısı işinde- bu da benim tabirim- henüz çaylakken , filmin sonunu söyleyen itici tip olup kendi ipimi çekmek istemiyorum. (evet, finali anlatıcam)
Mohsen Makhmalbaf, sinema içinde sinemayla ilk dakikalarda kafaları epeyce karıştırmış olsa da, ruhsuz başlayan bu film ileride pespembe bir hal alıyor. Yıllar önceden bir hukuklarının olduğunu anladığımız bir polis memuru, filmlerinden birinde oynamak üzere geliyor ve herşey bundan sonra b ... Devamı
Belli bir kesime gönderme yapmadan bu filmden nasıl bahsedilir kestiremiyorum. Ben devrimci diyecem, siz artık oraya ne uygun görürseniz öyle kabul edin. Aslında, filmi seyretmeyen birine kalkıp olay örgüsünü anlatmak hem filme ayıp hem de seyirci namzetine , içinden bikaç bişey anlatırsam seyirci kazandırabileceğimi düşünerek bu şekilde kabahatimi örteceğimi sanıyorum. Öncelikle spoiler okumaktan hazetmeyenler şu an okumayı bıraksın çünkü hevesle başladığım film yazıcısı işinde- bu da benim tabirim- henüz çaylakken , filmin sonunu söyleyen itici tip olup kendi ipimi çekmek istemiyorum. (evet, finali anlatıcam)
Mohsen Makhmalbaf, sinema içinde sinemayla ilk dakikalarda kafaları epeyce karıştırmış olsa da, ruhsuz başlayan bu film ileride pespembe bir hal alıyor. Yıllar önceden bir hukuklarının olduğunu anladığımız bir polis memuru, filmlerinden birinde oynamak üzere geliyor ve herşey bundan sonra başlıyor. Bir süre polisimizin gözünden bakmak gerekirse; yirmi sene evvel bi banka soygunu girişiminde yaralanıp işten ayrılıyor. İşte olayın pembe kısmı da bu yirmi sene zarfında geçiyor. Eğer o soygun olmasa, sevdiğine evlenme teklifi etmeyi planlayan polisimiz, yirmi sene boyunca onu arıyor. Mohsen Malkhmalbafa gelme nedeniyse soyguncunun ve dolayısıyla onu bıçaklayıp hayallerini suya düşüren kişinin Mohsen abimiz olması. Abimiz böyle bi insan; yirmi yıl evveli tabi. Kuzeni olan sevdiğiyle dünyayı kurtarma planları olan, sokakta gördükleri dilenci kadından etkilenip, adalet(!) adına banka soymaya kalkışan eski bir mahkum. İkisinin yolunu kesiştirense bi banka ki genelde hayra vesile olduklarına şahid olmamışızdır.
Yirmi sene sonra ikiliyi tekrar bir araya getirense bu sahneyi(soygun) filme çekme fikri. Bir adet küçük Mohsen Makhmalbaf ve bi adet de küçük polis hazır ediliyor ve herkes kendi küçüklüğünü film için eğitmeye başlıyor. Polisimizin küçük polise söylediği Sana yol göstericem çünkü her insan gençliğinden ders alır, benimse bi rol modelim yoktu. Sözü insanın gözlerinin önüne pişmanlıklarını getiriyor.
Ve tevafuğun böylesi ki küçük mohsen tıpkı aslı gibi. Verdiği kitaplardaki insanlık yararına olan cümlelerin altını çizen, sayfa aralarına çiçek koyan, tüm insanlığın annesi olmayı düşleyen bir sevdiği olan küçük Mohsen.
Çekimler ilerliyor. Küçük polis tam bi ay, elindeki çiçeği sevdiğine verip evlilik teklifi etmek için bekliyor. Yirmi sene evvel olduğu gibi. O güne dönersek; Mohsen Makhmalbaf elindeki ekmeklerin altına gizlediği bıçakla ve yanında sevdiğiyle bankaya doğru ilerliyor. Plan şu; hanım kız saati sorup meşgul ederken, Mohsen abimiz polisin silahını alacak, ekmeğin altındaki bıçak-ki hayli manidar- ise b planı. O sırada, polisimiz hergün çeşitli bahanelerle bişey sorduğu için kendisine aşık olduğunu düşündüğü kızımızı elinde çiçekle bekliyor. İşte insanı beyninden vuran da bu.
Mohsen abimiz ve sevdiği yirmi sene hapiste kaldıktan sonra devrimciliklerinden eser kalmıyor, tek değişmeyen hala çay sevmiyor olması- hay Allah, halbuki devrim bizde çay ile anılır. Polisimiz ise yirmi sene, gerçekten bihaber, saati soran kızı arıyor. Çekimlere geri gelelim, küçük Mohsenin asıl Mohsene söylediği İnsanlığı kurtarmak için başka bi yol olmalı sözü ve polisi bıçaklamaya giderken ağlamaya başlayıp elindekini yere atması kuru devrimci şiddet düşüncesinden kurtulduğunu düşünüyor. Küçük Mohsenin ağlarken elindeki ekmeği yemesiyse ekmeğe yüklenen mananın anlamsız olduğu, ekmeğin halihazırda sadece ekmek olduğu, bir takım ideolojilere alet edilmemesi gerektiği vurgulanıyor. Çekim sırasında küçük polise yol gösteren polisimizin tanımadığı bi cenazeye omuz vermesiyse insanlığın yükünü sırtlanmanın tek yolunun kan dökmek olmadığını anlatıyor.
Ve işte asıl dramımız; yirmi senedir , saati soran kızı arayan polisimiz, sevdiğinin aslında bi komplocu olduğunu çekim sırasında öğrenip yıkılıyor. Küçük polise saati sormaya gelince kızı vurmasını telkin ediyor. Hazırlıklar, provalar tamam. Asıl çekimde sıra. Polis eli silahında beklerken ona doğru, ekmeğe gizlenmiş bıçak refakatinde iki devrimci yaklaşır. Kız saati tam üç defa sorar. Polis silahına davranır ama eli titrer. Ani bir hamleyle yerdeki çiçeği kavrar, kızın ellerine, Mohsenin de bıçağa davranamayıp ekmeği uzattığı yere doğru tutar. Ekmek adına kan dökücülük(siz ekmeğe hangi anlamı yüklerseniz artık) değil sevgi kazanır.
@shutterbugiconi
12 yıl önce
@gendi
12 yıl önce
@murat1982
12 yıl önce
@alittlelebowski
13 yıl önce
Sonunda yine aşk ve sevgi kazanıyor.