Metroda otururken sizsiniz. Yanınızdakiler de siz. Karşınızda oturan da. Hatta tüm vagon sizsiniz. Kalabalık toplumun içerisinde bireyselliğimizi kaybediyoruz. Herkesin yaptıklarını yapıyor, tekrara düşüyoruz. Dişlinin bir parçası da değiliz. Topluca dişlinin kendisiyiz.
Rumence'de "Nimic", hem her şey hem de hiçbir şey anlamına geliyormuş. Tam olarak taklit edilemiyoruz. Fakat yerimizi doldurabilecek insan sayısı da çok fazla. Ailenin babasının (Matt Dillon) yerini alan Mimic (Daphne Patakia) da rolünü yeterince başarılı yerine getiremiyor. Ama kimseler bunu fark etmiyor. Çünkü gökten düşen yağmur taneleri gibiyiz. Harcanabiliriz.
Yorgos yine sinema adına başarılı bir işlenişle karşımızda. Toplumu ve kültürü eleştiren Yorgos bunu başka bir eseriyle yine bizlere anlatıyor. Filmin kısa film değil de uzun metraj olarak çekilmesini çok isterdim aslında. İçinde her karede bir eleştiri barındırıyor çünkü. Özellikle düzen ne kadar aynılaştıkça içinde var olan hatalar da görmezden geliniyor anlatımı etkileyici. Kadının senfoni sahnesinde notaları yanlış çalsa da alkışlanmasını buna bağlıyorum. Bu bir eleştiri olsa da aslında toplum ve dünya düzeni insanı tekdüze bir hayata iten kurallarla doludur. Kafana göre ülke değiştiremezsin, her düşünce biçimini özgürce (toplumun belirlediği din, ahlak ve kültür sınırında kalıplara sıkıştırılıp) söyleyemezsin. Aslında film bizlere olanı anlatıyor. Değiştirmek bundan kurtulmak gibi bir amaca aitlik yok. Herkes herkesle aynı durumun tekrarı içinde kısacası. Haklı da. Bunu fark etme acizliğindeki her... Devamı
Tekdüzeliğin alışılmış sıkıntısı.
Yorgos yine sinema adına başarılı bir işlenişle karşımızda. Toplumu ve kültürü eleştiren Yorgos bunu başka bir eseriyle yine bizlere anlatıyor. Filmin kısa film değil de uzun metraj olarak çekilmesini çok isterdim aslında. İçinde her karede bir eleştiri barındırıyor çünkü. Özellikle düzen ne kadar aynılaştıkça içinde var olan hatalar da görmezden geliniyor anlatımı etkileyici. Kadının senfoni sahnesinde notaları yanlış çalsa da alkışlanmasını buna bağlıyorum. Bu bir eleştiri olsa da aslında toplum ve dünya düzeni insanı tekdüze bir hayata iten kurallarla doludur. Kafana göre ülke değiştiremezsin, her düşünce biçimini özgürce (toplumun belirlediği din, ahlak ve kültür sınırında kalıplara sıkıştırılıp) söyleyemezsin. Aslında film bizlere olanı anlatıyor. Değiştirmek bundan kurtulmak gibi bir amaca aitlik yok. Herkes herkesle aynı durumun tekrarı içinde kısacası. Haklı da. Bunu fark etme acizliğindeki herkese geçmiş olsun. Ve sanırım bu düzeni kıran tek gerçekliğimiz var: Ölüm.
ara verip rahatlayayım diye tekrardan bu filmi izledim, ilk izlediğim de galiba hiç bir şey anlamamıştım. bir form ve cevher olayı var anladığım kadarıyla, birileri formlardan oluşan senaryoları oynuyorlar zamanları varsa. birlikte yaşam sadece forma alışmak için gerekiyor, çocuklarsa hiç bir şey bilmiyorlar, yani hiçbir şey ya da herhangi bir şey boşluğu doldurabiliyor, ancak çocuklar bunu nerden bilebilir, onlar daha cevher olmamış durumdalar.
Dostoyevski'nin "Öteki" adlı eserini okurken yaşadığım hisleri yaşadım bu filmi izlerken. Hayat benim için bir "hissetme deneyimi" Ben bu filmle kendime, hayata dair bir şeyleri hissedebildim. Ve bu hisleri hissetmek beni olumlu anlamda etkiledi.
Anlatılan şeylerin kendisi olumsuz olsa bile, hislerim olumlu olabiliyor ve bunlar sevilebiliyor. Ben bu filmi sevdim.
kimse kimsenin diğer yarısı değil yada başka bir açıdan herkes herkesin diğer yarısı olabilir.
pekii.. katılıyorum.. da.. niye bu kısa filmde iyi olan hiçbir şey yok gibi.. oyuncu ve sanat yönetiminde biraz incelikli olsaydınız keşke de puanlamaya alacak, tutunacak bir yerimiz olsaydı.
daphne patakia fenaydı - belli ki sadece aklı eksik karakterler için biçilmiş kaftan. bir de 13 cm topuklu ayakkabı arzuluyorsan lütfen evde giy sevgili Yorgos!! -/10
Önce anlamadım tabi, birşeyler sezdim ama tam aklıma oturtamadım. Oysa bana çok bariz gelirdi yorgos abinin ne demek istediği. Sonra biraz insanlarla konuşunca uyandım evet yine aynı şey .sosyal kimliklerimiz bizi tanımlamıyor ve o elbiseyi giyinen herkes bizimle aynı his ve tecrubelere sahip oluyor. birbirimizi taklit ederek yaşayan robotlar gibiyiz.
Önce şunu söyleyeceğim. Müzik bile ben Yorgos filmi için yapıldım demiyor mu? Yani şunu düşünüyorum adamın gerçekten sinemada kendi tavrı var ki bunu düşündürtebiliyor. Filmde tam Yorgos’a yakışır gariplikte asdfsadfs 12 dakikalık kendini sorgulamana sebep olan bir film. Bir ara Yorgos ne anlatmak istiyorsun sen dedim. tüm dünya tek bir kişi hepimiz bir klonuz herhangi birimizin yerini herhangi biri doldurabilir asdadf Daha sonra dedim ki bu kadın ne kadar kötü çalıyor.. Orda Yorgosun derdini anladım. ( yani umarım anlayabilmişimdir asdsafds) Sanatçının yerinin doldurulamayacağını anlatıyor gibi görünüyor bence ama ben şunu düşünüyorum. Sanat dediğimiz şey bir düşüncenin müzik, resim sinema gibi araçlarla aktarılması. En azından benim tanımım bu olur. Bence Yorgosun demek istediği şey bir düşüncen olmadığı sürece sıradansın.
@furkandgn9
5 ay önce
8 / 10
Rumence'de "Nimic", hem her şey hem de hiçbir şey anlamına geliyormuş. Tam olarak taklit edilemiyoruz. Fakat yerimizi doldurabilecek insan sayısı da çok fazla. Ailenin babasının (Matt Dillon) yerini alan Mimic (Daphne Patakia) da rolünü yeterince başarılı yerine getiremiyor. Ama kimseler bunu fark etmiyor. Çünkü gökten düşen yağmur taneleri gibiyiz. Harcanabiliriz.
@serkanaydemir
1 yıl önce
7.5 / 10
Yorgos yine sinema adına başarılı bir işlenişle karşımızda. Toplumu ve kültürü eleştiren Yorgos bunu başka bir eseriyle yine bizlere anlatıyor. Filmin kısa film değil de uzun metraj olarak çekilmesini çok isterdim aslında. İçinde her karede bir eleştiri barındırıyor çünkü. Özellikle düzen ne kadar aynılaştıkça içinde var olan hatalar da görmezden geliniyor anlatımı etkileyici. Kadının senfoni sahnesinde notaları yanlış çalsa da alkışlanmasını buna bağlıyorum. Bu bir eleştiri olsa da aslında toplum ve dünya düzeni insanı tekdüze bir hayata iten kurallarla doludur. Kafana göre ülke değiştiremezsin, her düşünce biçimini özgürce (toplumun belirlediği din, ahlak ve kültür sınırında kalıplara sıkıştırılıp) söyleyemezsin. Aslında film bizlere olanı anlatıyor. Değiştirmek bundan kurtulmak gibi bir amaca aitlik yok. Herkes herkesle aynı durumun tekrarı içinde kısacası. Haklı da. Bunu fark etme acizliğindeki her ... Devamı
Yorgos yine sinema adına başarılı bir işlenişle karşımızda. Toplumu ve kültürü eleştiren Yorgos bunu başka bir eseriyle yine bizlere anlatıyor. Filmin kısa film değil de uzun metraj olarak çekilmesini çok isterdim aslında. İçinde her karede bir eleştiri barındırıyor çünkü. Özellikle düzen ne kadar aynılaştıkça içinde var olan hatalar da görmezden geliniyor anlatımı etkileyici. Kadının senfoni sahnesinde notaları yanlış çalsa da alkışlanmasını buna bağlıyorum. Bu bir eleştiri olsa da aslında toplum ve dünya düzeni insanı tekdüze bir hayata iten kurallarla doludur. Kafana göre ülke değiştiremezsin, her düşünce biçimini özgürce (toplumun belirlediği din, ahlak ve kültür sınırında kalıplara sıkıştırılıp) söyleyemezsin. Aslında film bizlere olanı anlatıyor. Değiştirmek bundan kurtulmak gibi bir amaca aitlik yok. Herkes herkesle aynı durumun tekrarı içinde kısacası. Haklı da. Bunu fark etme acizliğindeki herkese geçmiş olsun. Ve sanırım bu düzeni kıran tek gerçekliğimiz var: Ölüm.
İyi seyirler.
Anla, sanatla yaşa.
Saygılar
@mehmetm
2 yıl önce
@burak_senel
2 yıl önce
Anlatılan şeylerin kendisi olumsuz olsa bile, hislerim olumlu olabiliyor ve bunlar sevilebiliyor. Ben bu filmi sevdim.
@zes
2 yıl önce
5.4 / 10
@kalender
3 yıl önce
5.2 / 10
@ustunkoru
3 yıl önce
1 / 10
pekii.. katılıyorum.. da.. niye bu kısa filmde iyi olan hiçbir şey yok gibi.. oyuncu ve sanat yönetiminde biraz incelikli olsaydınız keşke de puanlamaya alacak, tutunacak bir yerimiz olsaydı.
daphne patakia fenaydı - belli ki sadece aklı eksik karakterler için biçilmiş kaftan. bir de 13 cm topuklu ayakkabı arzuluyorsan lütfen evde giy sevgili Yorgos!! -/10
@fruit_fly
3 yıl önce
Oysa bana çok bariz gelirdi yorgos abinin ne demek istediği. Sonra biraz insanlarla konuşunca uyandım evet yine aynı şey .sosyal kimliklerimiz bizi tanımlamıyor ve o elbiseyi giyinen herkes bizimle aynı his ve tecrubelere sahip oluyor. birbirimizi taklit ederek yaşayan robotlar gibiyiz.
@samsaara
3 yıl önce
@2760889966651
3 yıl önce
6 / 10