İster istemez Melancholia ile karşılarştırdım filmi.Her ikisi de kıyamet senaryosunu alışılmadık bir türde ele alan iki yapıt.Ancak çoğu kişinin aksine nedense Melancholia filmi istediğim etkiyi bırakamadı bende,empati kuramadım,filmin içinde bulamadım kendimi bir türlü.Tüm bunların yanında Perfect Sense'i izlediğim zaman tam da istediğim bu etkiyi yarattı bende,insanlarda her bir duyunun kaybolması o kadar başarılı bir şekilde yansıtılmış ki kendinizi karakterlerin yerine koymak kaçınılmaz.Film bittiğinde bir süre oturup düşünüyosunuz ki bu da filmin başarısıdır.Bu filmin ses getirmemesi şaşırttı beni açıkcası,kesinlikle yılın en iyilerinden...
Dünyada bir salgın başlamıştır.Ama bu salgın,insanları öldürmez.Daha da kötüsünü yapar;onların duyularını yok etmeye başlar.İlk olarak koku alma bir anda kaybolur.Sonra bir damla suyla bir dilim kek arasında hiçbir fark kalmaz.Tıbbın çaresiz kaldığı salgın ilerlemeye devam ederken,gerçek aşkı arayan,yalnız bir kadınla yalnız bir adam birbirini daha yeni bulmuştur.
İnsanın sevildiğini hissedebilmesi için,sevdiğinin kokusunu duyması gereklimidir;ya da onun gözlerinin içine bakması?Yoksa aslında önemli olan,onun kalbinizdeki yerimi dir?İzlenmesi gereken mükemmel bir film...
Perfect Sense... Sadece 2011'in değil, hayatımın en iyi - en özel filmlerinden biriyle tanışmış oldum. Belki de uzun zaman sonra oturdum, sessiz haykırışlarla uzun uzun ağladım, o kadar çaresiz hissettim ki kendimi... İzlediğim en iyi virüs filmi, izlediğim en iyi kıyamet temalı film, izlediğim en iyi -gerçek aşk- filmi. Herşeyden önemlisi izlediğim en iyi -insan- temalı film. Senaryo, sinematografi,David Mckenzie'ninsinemasal zekası, enfes müzikler ve tabii k,i Ewan McGregor-Eva Green ikilisinin inanılmaz kimyası. Yok yok yok, tek bir kusur yok. Bu filmi hayatımıza sokan, bu filmde en ufak bir katkısı bulunan insan,hayvan, bitki cansız nesnelerin tamamı. İyi ki varsınız. Sinema tarihine çok büyük bir miras bıraktığınız için...
aşk ve bilimkurgudan ziyade giderek hayata karşı körleşerek idame ettirdiğimiz yaşamlara,
görmemeye, kitlesel depresyona, aşırı sinire, aşırı yemek yemeye, aşırı hissizliğe atıfta bulunan
ve içimdeki bisiklet canavarını uyandıran; bayıldığım film.
Kimilerine çok klişe çıkarımlar olarak da gelebilir ama bence doğru modası geçen birşey değildir.
İzleyin.
----SPOYLIR----
Sonu ile perfect olan sensenin dokunmak olduğunu anlıyoruz.
Dokunduğumuz ve dokunulduğumuz sürece varoluruz onun dışında ölülerle aramızdaki tek fark nefes almak diyör film ya da benim baya mesaj alasım var uydurup duruyorum bilemedim.
Filmin çıkarımları beni benden aldı ancak bahsedersem izlemeyelüzum görmeyebilirsiniz ( nacizane tavsiyem de lakin o yönde ) ama şöyle yorumlayayım ; sürpriz sevmiyorsanız yani klişeler garip bir şekilde ilginizi hala çekiyorsa, odundan bir adamla plastikten bir kadını izleyip, samimiyetten uzak diyaloglarına/ilişkilerine şahit olmak istiyorsanız doğru yerdesiniz..
Bilimkurgu zemininde bir aşk hikayesi anlatılıyor. Aşkın tüm klişeleri kullanılmasına rağmen bu klişeler farklı bir biçimde işlenmiş ve insanın hiç gözüne batmıyor. Filmin tek derdi aşkı anlatmakta değil. Duyu kayıplarıyla yaşanan insanlık dramını da gösteriyor. Her anlamda güzel bir film olmuş, kaçırılmaması gereken farklı bir film bence. Akıcı olduğu içinde hiç sıkılmadan izleyebilirsiniz.
-Koklama duyularını kaybettiklerinde sinemadaki herkesin kendi koklama duyularını bi yoklaması oldukça komikti =)
-Hakkaten tüm duyularımızı kaybetsek nasıl olurdu? Filmle birlikte 'dokunmak candır'ı bir kez daha görmüş olduk.
@vipassana
13 yıl önce
9 / 10
@desmond
13 yıl önce
İnsanın sevildiğini hissedebilmesi için,sevdiğinin kokusunu duyması gereklimidir;ya da onun gözlerinin içine bakması?Yoksa aslında önemli olan,onun kalbinizdeki yerimi dir?İzlenmesi gereken mükemmel bir film...
@ibodirector
13 yıl önce
10 / 10
@meaningless_59
13 yıl önce
@zett
13 yıl önce
aşk ve bilimkurgudan ziyade giderek hayata karşı körleşerek idame ettirdiğimiz yaşamlara,
görmemeye, kitlesel depresyona, aşırı sinire, aşırı yemek yemeye, aşırı hissizliğe atıfta bulunan
ve içimdeki bisiklet canavarını uyandıran; bayıldığım film.
Kimilerine çok klişe çıkarımlar olarak da gelebilir ama bence doğru modası geçen birşey değildir.
İzleyin.
----SPOYLIR----
Sonu ile perfect olan sensenin dokunmak olduğunu anlıyoruz.
Dokunduğumuz ve dokunulduğumuz sürece varoluruz onun dışında ölülerle aramızdaki tek fark nefes almak diyör film ya da benim baya mesaj alasım var uydurup duruyorum bilemedim.
@lemasque
13 yıl önce
diğer tarafta kadınlar bunun hesabını sorarlar "neden bizi yaratırkende böyle özenmedin?"
@ustunkoru
13 yıl önce
4 / 10
@civcobalik
13 yıl önce
10 / 10
-Koklama duyularını kaybettiklerinde sinemadaki herkesin kendi koklama duyularını bi yoklaması oldukça komikti =)
-Hakkaten tüm duyularımızı kaybetsek nasıl olurdu? Filmle birlikte 'dokunmak candır'ı bir kez daha görmüş olduk.