2001: Uzay Macerası Yorumları

2001: Uzay Macerası filmi detayları

@thematrixhasyou

11 yıl önce

Müzikte es vermek ne kadar müziğin bi' parçasıysa, bu filmde de birçok şey o kadar amaç ve plan dahilinde tasarlanmış usta yönetmen tarafından... Uzun zaman beklettikten sonra izlediğim ve çok pişman olduğum başyapıtlardandı. Ayrıca film yılına göre ne kadar üst düzey görüntülerdi onlar...

@kaede

11 yıl önce

HAL3000 Günümüzde kullanılan dijital göze değilde nedir diye soruyor insan. Mobese kameralar, yatarken acaba çekim yapıyor mudur diye korktuğumuz webcam, dijital tanıma sistemleri hatta uydu kameraları gibi izlenildiğimizi düşündüren bir tasarım. neredeyse yarım asır öncesinden insanı bu denli rahatsız edecek bazen insanlık için zararlı tasarımın daha çok devletler tarafından da kullanılması düşündürücü...

@donna_giovanni

11 yıl önce

8.2 / 10

Filmin başlangıcı fonda klasik müzik eşliğinde simsiyah bir ekrandır. Eğer filmin akışıyla ilgili kontrol sizdeyse muhtemelen burada ileri sarmak isteyeceksinizdir (!). İlk kısım insanoğlunun şafak vaktidir ve mükemmel şafak vakti doğa manzaraları, sarp kayalıklar, engin ufuklar görsellikleriyle donatılmıştır ilk dakikalar. Ardından mükemmel tavır senkronu ve makyajlarıyla gerçek olabileceklerini düşünebileceğiniz maymunsular görmeye başlarız, bunlara primatlar demek daha doğrudur. Kubrick’in evrim teorisini benimser şekilde bu maymunsuları insanın öncülleri olarak kullandığı aşikardır. insan öncülü maymunsuların yabanilikleri içinde kabile halinde yaşayışlarını ve teritoryalarını savunmalarını, otla beslenmelerini izleriz.

Bir sabah tüm bu yabanıl ilkel dokuya tamı tamına zıt bir mükemmellikte parlak pürüzsüz bir prizmatik "taş", dikey konumda maymunsuların karşısına çıkar. Öncesindeki tüm doğa görselleri, taşın kusursuzluğunu-mükemmelliğini
... Devamı
Filmin başlangıcı fonda klasik müzik eşliğinde simsiyah bir ekrandır. Eğer filmin akışıyla ilgili kontrol sizdeyse muhtemelen burada ileri sarmak isteyeceksinizdir (!). İlk kısım insanoğlunun şafak vaktidir ve mükemmel şafak vakti doğa manzaraları, sarp kayalıklar, engin ufuklar görsellikleriyle donatılmıştır ilk dakikalar. Ardından mükemmel tavır senkronu ve makyajlarıyla gerçek olabileceklerini düşünebileceğiniz maymunsular görmeye başlarız, bunlara primatlar demek daha doğrudur. Kubrick’in evrim teorisini benimser şekilde bu maymunsuları insanın öncülleri olarak kullandığı aşikardır. insan öncülü maymunsuların yabanilikleri içinde kabile halinde yaşayışlarını ve teritoryalarını savunmalarını, otla beslenmelerini izleriz.

Bir sabah tüm bu yabanıl ilkel dokuya tamı tamına zıt bir mükemmellikte parlak pürüzsüz bir prizmatik "taş", dikey konumda maymunsuların karşısına çıkar. Öncesindeki tüm doğa görselleri, taşın kusursuzluğunu-mükemmelliğini vurgulamak içindir. doğada rastlayacağımız hiçbir kaya hiçbir taş bu "monolith"e benzememektedir. maymunsuların monolith’i herhangi bir kayadan ayırarak, garipsemesi ve ondan korkması bundandır. doğada bulunur cinsten bir düzensiz şekilli meteor oraya düşse maymunsular monolith’e verdikleri tepkiyi vermeyecekti. Taş (monolith) mükemmelliğiyle Tanrı dışı bir takım varlıklar tarafından gönderilmiş metayı değil, Tanrı’nın kendisini simgeliyor bana göre. bu yabancı cisimden korkan maymunsular, güçlü merak duygularına korkuya rağmen engel olamayıp ona dokunabilmeye başlıyorlar. Burada maymunsu ilk defa mükemmelliği gördü, bir anlamda tanrının bir yüzünü görmüş oldu ve onunla tanışınca ona imrendi. Kendi yabaniliği içinde, o "mükemmel" e yaklaşma arzusu, güçlü olma ve gücü kullanma dürtüsüne dönüştü. Monolith sahnesinden hemen sonra kemiklerle oynayan maymunun içlerinden birini silah (alet) olarak kullanabilmesi bu dürtüyle gerçekleşmiş oldu. O aleti teritorya savaşında karşı kabileye karşı kullandı ve kazandı. Alet kullanabilen maymunsu, kullanamayan kabileyi yenip su kaynağı olan bölgeyi kazanınca hayatta kalma ve türünü sürdürme şansı ona ait oldu. Gücü keşfeden maymunsuların artık ot yerine devasa cüsseli memelileri öldürüp etlerini yediğini görüyoruz. Bu, evrimsel açıdan da güçlenmenin sembolüydü. Kemiği yani ona gücü tattıran aletini havaya fırlatış sahnesinden uzay aracına geçiş, ilk aleti kullanan insan öncüsünün kademe kademe ilerleyen ateş, yazı, tarım, barut, dişli çark vs. serüveninin son halkası olan uzay çağına birkaç saniyede geçmek demekti ve dahiceydi. o kemik havada dönerken 6 milyon yıl katetti. o sırada uzay aracı dışında süzülen çark ise makineleşmenin başlangıç imi olarak gösterebileceğimiz basit dişli çarkın teknolojide bir mihenk taşı olup bu uzay serüvenine varan ileri teknolojiye onun sayesinde gelindiğini hatırlattı bize. ilerleyen bölümlerde basit olanın önemine yapılan başka vurgular da göreceğiz.

insanoğlu mükemmele (tanrıya) olan imrenişiyle geçen 6 milyon yıl içinde bir basit aletten uzayda yolculuğun sıradanlaştığı en ileri teknoloji seviyesine gelmiştir. fakat uzayda hayat insanı yüceltir cinsten değildir çünkü uzaydaki hayat insanın doğasına uyumsuzdur ve insan buna uymaya çalıştıkça aslında küçük düşer. yürüme, yemek yeme, tuvalet alışkanlığı gibi en temel davranışlarını bile yeniden düzenlemeli ve öğrenmelidir. Bunların yanında, sevgi de artık dünyada kalmıştır. Profesörün kızıyla konuşmasında ve astronotun ailesinin doğum günü kutlaması videosunu izleyişinde bunu görüyoruz. Mükemmelliğe erişme çabası, insanoğlunu uzaya kadar götürebilmiştir ama insan artık orada gücünün eriştiği son yerde yalnız ve acizdir.

İnsanoğlu monolith ile bu kez Ay’da karşılaşır. Maymunsuların milyonlarca yıl önce onu gördüğünde verdiği şaşırma, garipseme ve korkma tepkileri vermez. Çünkü dünyası mekanikleşmiş doğadan kopmuştur. kusursuz parlak ve pürüzsüz cisimlerle doludur etrafı. korkmadan dokunabiliyor ona. insan tanrının mükemmelliğine karşı artık kayıtsızdır. taş karşısında heyecanlanmaz, onu tuhaf bulmazlar. 6 milyon yıldır o mükemmele karşı ivmeyle yaklaşan insan, kibir sahibi olmuştur çoktan. astronotların monolith önünde fotoğraf çekinmesinden bunu görebiliyoruz.

18 ay sonrası Jüpiter yolcuğundayız. HAL, son teknoloji, hatasız çalıştığına inanılan, düşünebilen, muhakeme yeteneği olan, sorgulayan ve yargılara varabilen, kendi zekası olan bir bilgisayardır. Uzay gemisi HAL tarafından kontrol edilir, HAL her yeri görebilecek ve duyabilecek teknolojiye sahiptir. İnsan, tanrıya özenmesinin sonucunda, tanrıcılık oynarken kendine hükmeden bir tanrı yaratır eliyle, HAL. Yalnız burada bir sorun vardır, mükemmel olmayan insan becerisiyle geliştirilen bilgisayar elbette ki hata verir. Bunu fark eden insan, HAL’ı etkisiz hale getirmeye çalışır fakat HAL’ın zihin gücü insanı bile geçer. insan, kendi eliyle ürettiği bilgisayara malup olur. (hem satranç sahnesinde hem de HAL’ın dudak okuyarak astronotların planını bozmasında görüyoruz.) Teknoloji ile insan arasında savaş burada başlar. Tanrı rolünü insan bilgisayara kaptırmıştır. HAL Jüpiter görevini tamamlamaya programlanmıştır ve bunun için astronotları yok etmeye karar verir. Kendi hakimiyeti ve kontrolünde olan astronotları öldürür. son astronot gözünü karartır ve bu dev teknolojiyi en basit aletle, tornavidayla yener. basit olanın karmaşık olana karşı üstünlüğü burada yine vurgulanır.

Teknolojiye karşı savaşını kazanan insan mükemmellik tutkusunun, tanrıya imrenişin sonucunu görür. gelişimini borçlu olduğu bu hırs, kendi varlığının en büyük tehditi olmuştur. Uzayda süzülen monolith’i görürüz. İnsan burada artık kendi egosuna karşı mahçup, uzayda hiçbir şeyin kontrolü altında değil ve çaresiz, eve dönme özlemi yaşıyor. Monolith bir karadelik olup astronotu zamansızlığın ve mekansızlığın içinden geçirerek, o sembolik "ev"e götürüyor. burada astronotun yaşlı olması, zaman kavramının yitmesi esnemesi olarak düşünülebilir. çok reel bakmak istenirse de, Jüpiter’in yörüngesinde bir tam tur tamamlamak dünya yörüngesinde tamamlamaktan çok çok daha uzun sürer. 1 Jüpiter yılı ile 1 dünya yılı karşılaştırılırsa, Jüpiterde geçen bir saat bile dünyada onlarca yıla denk gelebilir. benim varsayımıma göre astronot uzaydan dünyadaki bir "ev" e dönüş yaptıysa, Jüpiterde (uzayda) geçirdiği vakte karşılık dünyada yaşlanmış olması beklenirdir. Kendini yemek yerken görür masada, uzaydaki acizliğini hatırlar doğasının gereği gibi yenilecek yemeği bile özlemiştir, mükemmelleşmeye çalışırken kendinden uzaklaşmıştır. Çok yaşlı olmasına rağmen hareketlerinin pek yavaş olmaması da başka bir zaman katmanında aslında yaşlanmadan yaşlandığını göstermek ister gibidir.

bardağın kırılışı semboliktir. kırılan bardak parçalara ayrılır artık birleşemez ama doğada kaybolmaz da. insan bedenini temsil eder. beden çürür, parçalara moleküllere ayrılır, başka canlılarda ya da cansızlarda var olmaya devam eder. şimdiye kadar makro düzeyde baktığımız evrende insan tanrıya ona benzemeye çalışarak varmaya çalışıyordu ve bunu başaramadı . camın kırılmasıyla algı mikro evrene geçer. bedenin ayrışıp moleküler düzeyde var olmaya devam etmesiyse hiçlik düzeyinde ancak mükemmele varılacağını gösterir insana. zaman kavramı yitmiş olan bu odada, iyice yaşlanmış olan astronotu görürüz yatakta. bu aynı zamanda yemek yiyen yaşlının da gördüğüdür. mükemmele varışın yolunu keşfetmesi, onun ölüme en yakın halini getirir odaya. Ve monolith’i son kez görüşümüzdür. yaşlı astronot, Ay’daki meraksız meslektaşlarına zıt olarak, merakla ve ilgiyle monolith’e dokunmak ister, ona doğru doğrulur. bu artık bilinmeyene merak değil, bilinmeyenin bilinmezliğine teslim oluştur. Uzaydaki çaresiz astronotun eve dömek istemesine benzer ama daha derin şekilde, başlangıca, en başa dönmek ister. Bu ana rahmine dönüş isteğidir. Bedenin ömrü son bulmuş, moleküler düzeye parçalanmıştır. mikro evrendeki moleküler varlığın devamına eş olarak makro evrende de bilincin zaman mekan ötesinde varlığını sembolize etmek üzere saf bilinci temsil eden embriyoyu bir yıldızmış gezegenmiş gibi görüyoruz. aynı zamanda ana rahmine dönüşün, sonsuzluğun, mükemmelliğin karşılığıdır.

İnsanın milyonlarca yıllık tanrıya varma çabasının uygarlığın gelişmesindeki temel itici güç olduğunu ve vardığı en son noktada insanların tanrıya (mükemmele) nasıl varacaklarını anlattığını düşündüğümden bu filmi tanrıyı sorgulayan ya da inkar eden bir eser olarak göremiyorum. Ne evrimi savunup tanrıyı inkar ediyor ne de insan öncülü manymunsuları yok sayıyor. tanrı eliyle idare edilip geliştirilen bir kontrollü evrimi anlatmak istemiş diye düşünüyorum. (yoruma çok açık bir kısım) Ama düşünme zincirimi farklı bir noktadan başlatsam belki o noktaya da varabilirdim. Bu filmin değeri de buradadır belki de herkese kendi anlama yolunu yaratmada özgürlük tanımıştır. Yukarıda yaptığım tüm yorumlar kendi görüşüm ve hissiyatımdır.

Filmin sahnelerinin yavaşlığı, uzun uzun detayların verilmesi ve baştaki o birkaç dakikalık karanlık ekran aslında sabırsızlığımızla yüzleşmemiz için Kubrick tarafından hassasiyetle düşünülüp planlanmıştır diye düşünüyorum. Çünkü biz o maymunsulardan 6 milyon yıl sonraki, teknolojisiyle tanrıcılık oynayan, her şeyi kontrol etmek isteyen, sabırsız, kibirli insanoğluyuz.

@ironsup

11 yıl önce

8.7 / 10

filmi ilk izlediğiniz zaman anlamanız çok zor. Kitabını ve internetteki yazıları okumanızı tavsiye ederim.

Stanley Kubrick bu filmde gerçekten tavan yapmıştır. 1968 yılından 2001 yılındaki teknolojileri düşünmüş. Bir çoğunu tutturamamış olsa da yılın pek bir önemi yok. Filmde insnalığın ilk teknolojik gelişmeden itibaren ne kadar ileri gittiği o sahne ile(izleyenler bilir) gayet güzel anlatılmıştır. Uzaylıların koyduğu prizmatik cismin ne olduğunu insanın ondan evrimleştiği savunulan yaratıklar da ve insanın son hali de anlayamamıştır
H

@hkn23

11 yıl önce

8.2 / 10

http://www.kubrick2001.com/

bu siteye girmeden önce anlayamadığım film :/

@bay_orcun

11 yıl önce

Film iyi hoş güzel ama yılına göre güzel denilebilir açıkçası. Ben uzatılmış tıpkı "bakın 1960 lı yıllardıyız ve uzayı teknolojiyi biz böyle gösterebiliyoruz, biz süperiz, biz bunu başardık" dercesine bir çok sahneyi müzik eşliğinde haddinden fazla uzatmışlar ee hali ile buda insanı (2013 yılında yaşadığımızı ve film sektörünün görsellikte ne kadar ilerlediğini düşünürsek) maalesef sıkıyor

@kalghmerti

12 yıl önce

Bilim kurgu filmi izlemeyi sevmememe rağmen bu filmi tavsiye ederim. Türçeye "Bir Uzay Macerası" diye çevrilmesi, sanki aksiyon filmiymiş gibi bir izlenim uyandırıyor. Aksine film oldukça durağan, klasik müzikler filme renk katmış, kendisini zevkle izletiyor.

@mryz

13 yıl önce

8 / 10

www.kubrick2001.com adresinde filmin anlaşılması açısından güzel bir animasyon mevcuttur, türkçe dil seçeneğinin olması da ayrı bir güzellik. :)

@tarahdalitodd

2 yıl önce

bu bilgi için çok teşekkürler :)

@onur_turan

13 yıl önce

8.5 / 10

Hayatım boyunca izlediğim en ilginç Bilim Kurgu yapımlarının başında geliyor. Kubrick'in çatlak filmlerinden birine daha şahit olduk.

Öncelikle 1968 yapımı olduğuna inanmak çok zor. Hani öyle görsellik var ki 2011 yapımı dense sırıtmayacak şekilde.

İzlenmeden önce Matrix, Inception tarzı Bilim Kurgu beklenmesin, daha çok felsefik/sanatsal bir anlatımı ve acayip derecede ağır sunumu olan bir film.

* İnsanoğlunun evrim süreci, kendine yararı dokunacak aleti keşfetmesi ve bununla beraber teknolojiyi ilerletmesi...

* Nihayetinde teknolojinin son raddesine gelince aletin artık insan türünü küçümsemeye başlayıp kontrolü almak istemesi ve insanı ortadan kaldırma çabası...

* Fakat haliyle bir makine olduğundan insan türünün cesaret özelliğini hesaba katamaması ve insanın aleti ortadan kaldırıp bir nevi teknolojiyi sonlandırması...

* En son olarak da insanın Jüpiter'in sonsuzluğunda ilerleyip kendi ölümüne şahit olması...

* Siyah taşın ne olduğunu ise algılayamadım açıkçası, belki de bir
... Devamı
Hayatım boyunca izlediğim en ilginç Bilim Kurgu yapımlarının başında geliyor. Kubrick'in çatlak filmlerinden birine daha şahit olduk.

Öncelikle 1968 yapımı olduğuna inanmak çok zor. Hani öyle görsellik var ki 2011 yapımı dense sırıtmayacak şekilde.

İzlenmeden önce Matrix, Inception tarzı Bilim Kurgu beklenmesin, daha çok felsefik/sanatsal bir anlatımı ve acayip derecede ağır sunumu olan bir film.

* İnsanoğlunun evrim süreci, kendine yararı dokunacak aleti keşfetmesi ve bununla beraber teknolojiyi ilerletmesi...

* Nihayetinde teknolojinin son raddesine gelince aletin artık insan türünü küçümsemeye başlayıp kontrolü almak istemesi ve insanı ortadan kaldırma çabası...

* Fakat haliyle bir makine olduğundan insan türünün cesaret özelliğini hesaba katamaması ve insanın aleti ortadan kaldırıp bir nevi teknolojiyi sonlandırması...

* En son olarak da insanın Jüpiter'in sonsuzluğunda ilerleyip kendi ölümüne şahit olması...

* Siyah taşın ne olduğunu ise algılayamadım açıkçası, belki de bir Tanrı sembolü olarak sunulmuştu.

Filmi herkes sevmeyebilir ki çok doğal yadırgamam açıkçası.

Ama misal ben, Kubrick'in her filmini sevemeyen biri olarak;

bu filmi enteresan şekilde çok hoşuma gitti, hani bakıyorum filme ara ara uyutuyor bile, doğru düzgün birşey olmuyormuş gibi duruyor... Fakat öyle bir anlatım tarzı var ki az malzeme ile çok şey ifade eden şekilde bambaşka bir aleme sokuyor insanı... ve tabii harikulade görselliği de üstüne cabası olunca sevdiğim filmlerin arasına girdi.

8,5 / 10

@gardanadam

13 yıl önce

o HAL'ın sesini ilk duyduğumda anlamıştım bi şerefsizlik yapcağının! sonra indirdiler iyi oldu.
SPOILER
GİRİŞ YAP
Şifremi Unuttum!

ÜYE DEĞİL MİSİNİZ?

HEMEN ÜYE OLUN
Aktivasyon Mailim Gelmedi!
ŞİFREMİ UNUTTUM
AKTİVASYON MAİLİ GÖNDER
ÜYE OL